CHP son yıllara kadar “ulusal bağımsızlığın” simgesi diye bilinirdi. Şimdi Genel Başkanı, “NATO artık bugün 21. yüzyılda aynı zamanda demokrasinin de bir güvencesi” diyor. (21.02.2022 Reuters)
TERÖR DESTEKÇİSİ NATO ÜLKELERİ
“NATO, üyesi olduğumuz bir kuruluştur; sorumluklarımız kadar haklarımız da vardır” demek varken, NATO’yu demokrasinin güvencesi saymak kişisel siyasi trajedisinden başka bir şey değil. Çünkü, Türkiye üye olduğundan beri hep yükümlülükleri ile hatırlanırken, en büyük saldırılara da hep NATO ülkelerinden maruz kalmıştır. Buna karşın üye olduğu 1952’den beri bu hukuki zemini kaybetmemeye özen göstermiştir.
Bugün NATO’nun en büyük ülkesi ABD, NATO üyesi Türkiye’nin düşmanı terör örgütü PKK/YPG’ye silah yardımı yapıyor. 15 Temmuz darbe girişimiyle demokrasiyi askıya almak isteyen ve TBMM’yi de F-16 bombalarıyla vuran Fetullahçı Terör Örgütü yönetici ve elemanlarını korumayı sürdürüyor.
Rusya’nın Ukrayna’ya saldırı başlatmasıyla birlikte Kılıçdaroğlu’nun NATO güzellemeleri gibi ittifak ortağı gibi İP Genel Başkanı Meral Akşener’in önce S-400’ler üzerinden Amerika ve NATO’ya selam verdiğine şahit olduk.
Akşener salı günü de, “Putin haddini aşmıştır. Vakit, boş laf değil yaptırım vaktidir” sözleri ile Türkiye’nin değil kendisinin ve ittifak üyesi ile birlikte partisinin duruşunu tarif etmiştir.
“Amerika Birleşik Devletleri dış politikasını anlamanın sırrı, bunun hiçbir gizli yanı olmadığını anlamaktır. İlke olarak, Amerika Birleşik Devletleri’nin dünyaya egemen olmaya çalıştığı ve bu amaç uğruna her türlü yola başvurduğunu anlamak yeterlidir.
Bu anlaşıldıktan sonra Washington’un uyguladığı politikada görünürdeki tüm karmaşa, karşıtlık ve belirsizlik ortadan kalkar.
Bu egemenlik çabasını rakamlara dökmek gerekirse İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana Amerika Birleşik Devletleri:
* Başka ülkelerde demokratik yollardan başa gelen 50’den fazla hükümeti devirmeye çalışmıştır.
* En az 30 ülkede demokratik seçimlere büyük çapta müdahale etmiştir.
* 50’den fazla yabancı lideri öldürmeye çalışmıştır.
* 30’dan fazla ülke halkının üstüne bomba yağdırmıştır.
* 20 ülkede halkçı ya da ulusalcı hareketleri bastırmaya çalışmıştır.
“Biz NATO’nun bir parçasıyız. Dolayısıyla kendimizi bu ittifakın dışında göremeyiz. Bu konuda taahhütlerimiz var. Biz NATO’yu sadece bir savunma aracı, kurumu olarak da görmüyoruz. NATO artık bugün 21. yüzyılda aynı zamanda demokrasinin de bir güvencesi...
Türkiye S-400’ü kim için kullanacak? Suriye mi, İran mı, Yunanistan mı? Kim için kullanacağız? Bu sorunun şu ana kadar cevabı alınmış değil. Rusya ile ilişkilerimizin iyi olmasını isteriz... Ama biz Batı ittifakının bir parçası olmak isteriz. S-400’ler depolarda bekliyor. Türkiye, ilişkilerini ve savunma sistemlerini üyesi olduğu NATO kapsamında ele almalı...”
Kılıçdaroğlu’un, NATO müttefiki olan ABD’nin Türkiye’ye Patriot satmadığı için savunma ihtiyacını Rusya’dan almak zorunda kaldığını göz ardı eden ve daha önceki açıklamalarıyla çelişen bu sözlerinden sonra CHP’de S-400 karşıtı kampanya başlatıldı.
AKŞENER’İN GÜLÜNÇ İDDİASI
İP Genel Başkanı Akşener de 24 Şubat 2022 günü Twitter hesabı üzerinden şunları yazdı:
“Türkiye ise Rusya ile kurduğu asimetrik ilişki modelinden sıyrılmalı, kendisini kırılgan hale getiren S400’lerden acilen kurtulmalı, Akkuyu nükleer santralını derhal millileştirmeli, bölgesel istikrara risk oluşturabilecek Kanal İstanbul projesini durdurmalıdır.”
Tam Rusya’nın operasyona başladığı günlerde her iki siyasetçinin S-400’ü gündeme getirmesi tesadüf olamaz. Yaşadığımız süreçle yakından ilgili.
Buna değinmeden
Batılı ülkeler ve NATO temsilcileri, istihbarat örgütlerinin raporlarının doğrulandığını söylese de Putin’in planının topyekûn işgal değil, safha safha genişleme olduğu görülüyor.
NATO müttefiki Amerikalı askerler PKK’lı teröristlere kesintisiz eğitim veriyor.
İKİNCİ YUMRUK!
Rusya Devlet Başkanı Putin ilk adım olarak, yıllar önce söylediği “Kavga kaçınılmazsa ilk yumruğu sen atacaksın” şeklindeki stratejiyi Donetsk ve Lugansk’ın bağımsızlığını tanıma kararı imzalayarak uygulamaya soktu.
Daha ilk yumruğun etkisi geçmeden ikinci yumruğu atıp Ukrayna’da bazı hedeflere yönelik saldırı gerçekleştirdi. Evet, Rusya silaha sarıldı ama bu, Batılı istihbarat örgütlerinin medyada yayınladığı raporların tersine topyekûn bir savaş ve işgal değil, dalga dalga gelişecek bir çatışma süreci olarak yaşanacak gibi görünüyor.
BIDEN’IN ‘AMERİKA DÖNÜYOR’ PLANI...
Rusya ve Ukrayna arasındaki gerilimin mimarı olan ABD başta olmak üzere Batılı ülkeler bu duruma karşı kınama üzerine kınama yayınlayıp tepkilerinin yaptırımlardan öteye geçmeyeceğini gösteriyor.
Tüm dünya 16 Şubat’a kilitlenmiş Rusya’nın saldırısını bekliyordu. Ancak günler geçti ve Rusya Devlet Başkanı Putin 21 Şubat günü tek imzayla işi bitirdi!
Tüm dünyanın nefesini keserek izlediği bir saatlik konuşmanın ardından Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Donetsk ve Luhansk’ın bağımsızlığını tanıma kararını imzaladı. Ardından da bağımsızlığını tanıdığı iki bölgeye “Barış Gücü” adı altında iki tabur asker göndererek aylardır Amerika, İngiltere ve Avrupa Birliği ülkelerinin istihbarat servislerinden medya aracılığı ile pompalanan sahte istihbaratları çöpe attı.
‘İSTİHBARAT’ DEDİKLERİ UYDURMALAR
Krizin başlangıcından itibaren ne istihbarat yalanları servis edildi... Batılı medya kuruluşlarında, 23 Kasım 2021 günü ABD’nin, Putin’in karar vermesi durumunda Ukrayna’nın işgali için yapılan hazırlıklara dair istihbarat bilgilerini Avrupalı müttefikleriyle paylaştığı yazılmıştı.
ABD’nin NATO müttefikleriyle paylaştığı istihbarat raporuna göre, Rus birlikleri yaklaşık 100 taktik taburla (potansiyel olarak 100 bin asker) Kırım, Rusya ve Belarus üzerinden Ukrayna’ya geçecekti.
FELAKET SENARYOLARI
6 Aralık 2021 tarihinde Washington Post gazetesinde Rusya’nın 175 bin kişilik askeri güçle Ukrayna’yı işgal etmeyi planladığı yazıldı. Rapora göre Rusya, 2022’nin başlarında birçok cepheden Ukrayna’ya saldırı başlatmayı planlıyordu.
Bu sözler, “Mehmet Öz’den skandal açıklama”, “Öz, FETÖ elebaşını savundu” gibi başlıklarla duyuruldu. Peki, biz Mehmet Öz’ün bunun tersine bir açıklamasını duymuş muyduk, 15 Temmuz darbe girişimi nedeniyle FETÖ elebaşını suçladığı bir açıklamasını bilen var mı?
Ben hatırlamıyorum...
BİLMİYOR AMA ‘KANIT YOK’ DİYOR
Hekim olarak bir açıklama yapması gerekli mi? Bence değil, hele hele 15 Temmuz darbe girişimi ile ilgili belgeleri okumamış ise yapmamalı da zaten...
Ama, Amerikan kurulu düzeni ve medyası, Öz’e hiçbir şey bilmediği 15 Temmuz darbe girişimiyle ilgili FETÖ elebaşı hakkında “Darbeye karıştığına dair inandırıcı bir iddia yok” açıklaması yaptırabiliyor.
Mehmet Öz gibi kariyere sahip birisi böyle bir açıklamaya zorunlu bırakılırken, işin acıklı yönü onun da bunu kabullenmesi.
Demek ki
Hrant Dink bir suikast sonucu öldürülmüş, katil ve azmettirenler yakalanmış, devreye giren istihbaratçılar kamera kayıtları dahil delilleri karartmış, kurbanın çevresine girmiş, tutanaklar, ifadeler, raporlarla “olağan şüpheliler” anlatılmış, ellerine de “Ergenekon” diye bir örgüt şeması verilmiş ve ortalığa bırakılmıştı.
Hrant Dink’in hakkını savunduğunu söyleyen sözde gazeteciler dosyayı okuyup gerçeği yazmak yerine “ön yargılarını, ideoloji ve egolarını” okşayan istihbaratçıların oyuncağı olmuştu. İstihbaratçılar onlara “dünyanın en akıllı adamları” olduğunu hissettirdikçe gerçeklerden uzaklaştılar.
Oysa sadece basit bir gazetecilik merakı gerçeği ortaya çıkarmaya yeterdi.
DİNK VE YAZICIOĞLU DOSYASI
2007 yılından itibaren, suikastçıların yakalanmış olmasına rağmen bu cinayetin arkasında soruşturmayı yürüten FETÖ’cü istihbaratçıların olduğunu yazıp çizdim. Başıma ne geldiyse bundan sonra geldi. Ama zamanla yalanlar savrulup gitti, 15 yıl sonra bugün de kendini koruyan gerçek ortaya çıktı. Ve vardığım sonuç şu oldu: Suikast dosyasında kim delilleri karartıyor, yok ediyor ve değiştirip fail yaratıyorsa aslında gerçek fail odur.
FETÖ’cü istihbaratçılar faili oldukları dosyada delil karartıp fail yaratmıştı. Daha sonra Muhsin Yazıcıoğlu suikastı dosyasında da aynı durum ortaya çıktı.
Fail, soruşturmayı yürütürken delil karartan ve fail yaratan suikastları kamuoyu oluşturmak için Ergenekon dosyasına alıp sonra da çıkartan FETÖ mensubu yargı ve istihbarat personeliydi.
DELİL KARARTMA SORUŞTURMASI ÖNEMLİ
“Bu işlerin sulandırıldığı gibi bir kaygı var. Bana da öyle geliyor. Baksanıza sürekli Silivri Cezaevi’yle GATA arasında yatay geçiş, yani yatış geçişi var. Bizim Erzurumlular bunu şöyle yorumluyor: ‘Bu işin içinde bir GATA’kulli var.’”
Aynı dönemde Bülent Arınç da FETÖ operasyonlarına tam destek veriyor, “Türkiye bağırsaklarını temizliyor” diyordu.
Öyle bir iklim oluşmuştu ki hiçbir suçu günahı olmayan Yarbay Ali Tatar atılan iftiralardan dolayı onur intiharını seçiyor, Ergenekon kasası denilen Kuddusi Okkır bir deri bir kemik kalırken niceleri gibi hayatını kaybediyordu.
ŞEHİT VE GAZİLERİMİZ
FETÖ’nün kötülükleri kumpas operasyonlarıyla sınırlı kalmadı. 15 Temmuz gecesi darbe girişimi sırasında sivil vatandaşların üzerine F-16’lardan bomba attılar, tanklardan ateş açtılar. 251 insanımız şehit oldu. Polis Özel Harekât merkezine attıkları bombanın yakıcılığı, şehit polislerimizin DNA’sını bile bırakmadı. Tabutlarına taş ve toprak konularak defin işlemleri yapılabildi. Başı vücudundan ayrılan kadınlar, kalbinden vurulan çocuklar, vücudu tank paletinin altında kalıp bedeni yol ile kaynaşan şehitler... Kolunu, bacağını, gözünü kaybetmiş, vücudunun hatta beyninin bir yerinde tabanca mermisi ile yaşayanlar dahil sayıları 2 bin 500’ü bulan gaziler...
FETÖ işte böylesine alçak, böylesine cani ve kahpe bir örgüttür.
24 İTİRAFTA ADI GEÇİYOR
Bülent Arınç