Uzun süren yolculuk meyvesini verdi, 2017 yılında Urla Uzunkuyu’da 20 bin metrekarelik alanda, 6 bin 150 metrekarelik kapalı alanı olan, “Köstem Zeytinyağı Müzesi” açıldı. O dönem Levent Köstem, dünyada bir ilk ve eşsiz olan müzeyi tanıtırken, “Anadolu topraklarında bugüne kadar kullanılan tüm zeytinyağı çıkarma sistemlerini 1/1 ölçekte sergiliyoruz. Müzeyi kurarken Klazomenai antik şehrinin eski kazı başkanı Prof. Dr. Güven Bakır ve ekibinden destek aldık” diyordu.
ANLAŞMA İMZALANDI
Ve o müzeyi izleyen vakıf yine çok önemli bir ilk adım attı, İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü (İYTE) ile işbirliği anlaşması yaptı. Anlaşmayı Dr. Köstem’le imzalayan Rektör Prof. Dr. Yusuf Baran, “Enstitümüz Tasarım, Mimarlık ve Kent Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi ile Köstem Kültür Eğitim ve Müzecilik Vakfı arasında bir işbirliği anlaşması imzaladık. Başta batı Urla olmak üzere bölgesel kalkınmanın sağlanması adına çalışmalar yapılacak, projeler yürütülecektir. Bu örnek işbirliğinin bölgemiz ve ülkemiz için faydalı olmasını diliyoruz” dedi.
20 YILLIK YOLCULUK
İşbirliğini öğrenince, zeytin ve zeytinyağı sevdalısı, müzenin mimarı Levent Köstem’den görüş istedim: “Köstem Zeytinyağı Müzesi’ni kurma fikri ile birlikte, bu kurumu oluşturma çabalarıma başlayalı neredeyse 20 yıl oldu. Bu 20 yıl içinde dünya ve biz çok değiştik. Ama benim baştan itibaren müze ile birlikte yapmak istediklerim çok da değişmedi. Çünkü ‘Müze sadece içinde sergilenecek eserleri sunup insanların gezmesini sağlayacak bir kurum olmamalı’ diye düşünüyordum. Bu amaçla başından beri kurumsal ve mimari planlamayı bu şekilde yapmaya çalıştım.
ÇEVREYE KATKI GEREK
Çünkü, salgın belası yüzünden bu merkezlerde evleri olanlar kışı da buralarda geçirmeye niyetli. İzmir civarındaki yerlerde 30 Ekim depremi de kalacakların sayısını katladı. Tabii ki, kampanyalar, doğurganlık ve yeni bebekleri içermiyor!? Amaç yılın büyük bölümünü bu merkezlerde geçirenlerin ikametgahlarını alarak nüfusun artışına katkıda bulunmaları. Bu kampanyaları anımsatayım istedim:
SEVGİ EMEK İSTER
Çeşme Belediye Başkanı Ekrem Oran, 44 bin 500 olan nüfusu 50 bine taşıyabilmek amacıyla, ‘Birinci ikameti Çeşme’ye taşıyoruz’ kampanyası başlattı. Salgın nedeniyle yazlıkçıların büyük bölümünün evlerine dönmediğini, depremin de bu akımı tetiklediğini vurgulayan Oran, şöyle diyor:
“Çeşme’de yazlığı olan ve yılın büyük bölümünü burada geçirmek isteyen hemşerilerimizin ikametlerini buraya alarak kampanyamıza destek olmaya çağırıyoruz. Nüfusumuz arttığında personel kadromuz da daha kaliteli hizmet verebilecek sayıya ulaşacak. Genel bütçe gelirimiz artacak ve ekonomik olarak da güçleneceğiz. Sevgi emek ister, haydi göreve. El ele verelim, nüfusumuzu artıralım!”
BODRUM’U SEVİYORSAN
Bodrum Belediye Başkanı Ahmet Aras da yazlık beldelerin genel bütçeden kış nüfusuna göre pay aldığını anımsattı, ilçe nüfusunun 176 bin 500 olduğunu, ancak özellikle salgın yüzünden bu kış 400 bin kişiye hizmet vermeye çalışacaklarını vurgulayan Aras, “Bodrum’u seviyorsan Bodrumlu ol” kampanyası başlattıklarını belirterek, şunları söylüyor:
ÇÖZÜM ÜRETMEK İÇİN
DÜŞÜNCE ÜRETİM MEYDANI
“Karamsarlığı, yoksulluğu, toplumumuzun bölünmüşlüğünü topyekun hayatımızdan çıkaracağız. Özgür, neşeli ve uyum içinde, yeni bir hayatı İzmir’den inşa etmeye başlıyoruz. Gelin, doğa olaylarının yıkıcı felaketlere dönüşmediği bir hayat için İzmir’de bir düşünce, üretim meydanı oluşturalım ve bunu tüm Türkiye’ye taşıyalım. Yalnızca binalarımızı, park ve caddelerimizi değil, ticareti, tarımı, turizmi, kültür ve sanatı, yaşamın tüm alanlarını birlikte tasarlayalım. Akdeniz’in ortak aklı ve vicdanıyla, yaşama dair yeni bir sözü olan herkesi İzmir’le birleşmeye davet ediyoruz.”
BAŞARININ SIRRI: BERABERLİK
Soyer, İzmir’in 18 ayda tarihindeki en büyük orman yangınlarından birini, salgını, deprem felaketini ve tsunamiyi yaşadığını, bu çok zor sürecin kriz yönetimiyle geçildiğini vurguladı. Ve konuşmadan alıntılar:
“Her şeyin olağan gibi göründüğü durumlarda aramızdaki farklara odaklanıyor ve hiç bitmeyen ‘sen, ben ve öteki’ tartışmasının içine sürükleniyoruz. Oysa pandemi ve afet koşullarında bizi birbirimizden ayıran sebeplerin önemi kalmıyor, ortak değerlerimiz ve özelliklerimiz öne çıkıyor. Birbirimize sımsıkı sarılıyoruz. Dahası birlikte hareket ettiğimizde neleri başardığımızı, ayrıştığımızda ise ne çok şeyi kaybettiğimizi daha iyi anlıyoruz. Çok daha büyük başarılar elde etmenin yegane yolunun birlik ve beraberlikten geçtiğini açıkça görüyoruz. Depremi de, dayanışmamızı da unutmamak ve unutturmamak için gelin, doğa olaylarının yıkıcı felaketlere dönüşmesini beklemeden bu acılar bir daha yaşanmasın diye şimdiden birleşelim.”
-----
Daha doğrusu bizlerin o korona belasına karşı ne denli kahraman olduğumuzdan. Kahramanlık ne mi? Hani o, “Yeni normal” diye açıldık, saçıldık ve de kıymetini bilemedik ya. “Mümkün olduğunca evlerden çıkmayın, maske takın, mesafeye dikkat edin, başta eller, burun ve ağız olmak üzere temizliği ihmal etmeyin” uyarılarını şaka sandık.
VİRÜS AZDI HASTALIK ARTTI
Yaz aylarında yaşam nasıl olsa dışarıdaydı, virüs de açık havayı sevmezdi ya!? Vur patlasın, çal oynasın... Sonra ne oldu? O üst üste, alt alta kalabalıklar... Önlemlere dikkat edilmeyen yiyecek, içecek, eğlence yerleri... Virüs adeta azdı, hasta sayısı tırmandı da tırmandı... Ne oldu, yeni önlemler geldi.
YENİ ÖNLEMLER YETECEK Mİ
Kahvehaneler kapatıldı, restoran, lokanta, kafelerden yapabilenler, belirli saatlerde yalnızca paket ve gel-al servise geçti. Hafta sonu sokağa çıkma kısıtlaması geldi. (Ama kim dinlerdi... AVM’lerde yerlerde piknik yapar gibi oturup yiyip, içenler oldu. Bir türlü aklım almadı, ama oldu işte.) Sonunda; zaten depremle sarsılan İzmir’de sahillerde oturarak piknik yasaklandı... AVM’lerde masa, sandalyeler kaldırıldı. Yere oturup yeme-içme yasaklandı. Daha sıkı önlemler de yakındır sanırım.
10-11 DAKİKADA BİR KİŞİ
(Yeter de artar bile. Alt tarafı biraz gezinecekler, belki doktora gidecekler ya da ilaç almaya falan...) 20 yaş ve altı da artık 3 saat dışarıda... İşte salgına en büyük önlem! Restoran, lokanta, kafeler de paket servise bağlandı. Kahvehaneler kapandı. Hafta sonları da gündüz 10 saat sokağa çıkılabilecek.
‘YETMEZ’ DİYEN DE VAR
Şaka bir yana... Dilerim yeni önlemlerin yararı olur, salgın frenlenir. Gerçi bazı bilim insanları, “yetmez” diyor. Elbette ben bilemem, etkililer ve yetkililer karar verecektir. Ama durumun vahim olduğu da gerçek. İzmir Valisi Yavuz Selim Köşger ne diyor:
VALİ: PATLAMA GERÇEKLEŞTİ
“Deprem maalesef bütün pozitif ve sağlıklı insanların birbirine karışmasına sebep oldu. Bir patlama gerçekleşti. Vatandaşlarımızdan depremde gösterdikleri duruşu, kararlılığı burada da göstermeleri ve korona vakalarını el birliği ile azaltmalarını istiyorum. En başta kendi sağlığımızı ve canımızı korumamız lazım. İzmirli hemşehrilerimizin duyarlı ve bilinçli olduklarını biliyorum. Bundan sonraki süreçte de yine aynı duyarlılığı göstereceklerine inanıyorum.” (Korona testi pozitif çıkan Vali Köşger’e geçmiş olsun. Acil sağlık diliyorum.)
İZMİRLİ’YE BAŞKAN RİCASI
Canımız, güzelimiz Nedim Demirağ’ı yitirdik... Başımız sağ olsun... Melekler yoldaşı olsun... Yeri dolmaz, yokluğuna alışmak zor...” demişim sosyal medyada, geçen pazartesi akşamı, acı haberi aldıktan sonra. Bir şaşkınlık, bir inanmazlık, bir çaresizlikle gerçeği kabullenmek... Ve de hıçkırıkları boğazda düğümlemeyi bırakarak koy vermek... Sonra da sosyal medyadan duyurma çabası...
BİR RENK DAHA SOLDU
Ben çok da duygusal yazamam... Yukarıdaki sözcükler dökülüverdi o arada... Sonrasında boş boş gezinmek... Yaşları da frenlemek olanaksız... Sıcağı sıcağına en dokunaklı ve de gerçek sözcükler İlyas Özgüven’den: “İzmir’in en güzel abisi Nedim Demirağ veda etti bize. Benim en güzel abim gitti öylece. Ne diyeyim, nasıl diyeyim gitti diye. İzmir’in bir rengi daha soldu. ‘Koca Arnavut’ diye seslendiği Ahmet Piriştina ile gülerler mi artık bize birlikte? Hayatımı yazıdan kazandım sayesinde. Nurlar içinde yat güzel abim. Koca yürekli, yufka yürekli dev adam. Hakkını ödeyemem. Yattığın yer incitmesin.”
TANIMAYANLAR BİLE SEVERDİ
Kafamdaki Nedim Demirağ’ı yazmış: “İzmir’in en güzel abisi...” Gerçekten de yalnızca 21 yıl Ege Temsilcisi olduğu Hürriyet’in değil, İzmir’in abisiydi o... Tanımayanlar bile mutlaka adını duymuş ve benimsemişti, “Nedim Abi” diye... “Nedim Bey” diyen de vardı doğal olarak. Ama benim, bizlerin abisiydi.
ADAM GİBİ DEĞİL, ADAMDI
21 yıl çalıştık birlikte. Çok şey paylaştık. Birlikte heyecanlandık, sevindik, güldük, gülümsedik, kahkaha attık... Güzellikleri paylaştık. Acıları, olumsuzlukları da... Öfkelendik bazen birlikte, bazen buğulandı gözler, yaş damladığı da oldu. Çok şey öğrendik ondan... Yöneticiydi, arkadaştı... Bir bakardık alçak gönüllü bir öğrenci olurdu gerektiğinde. Ama sonuç olarak, büyüklü, küçüklü herkesin abisiydi. Hani, “Adam gibi adam” denir ya, o değildi. Çünkü adamın hasıydı...
GURUR, HEYECAN GÜNLERİ
Salgın, deprem derken fırsat olmadı, sudan, kapımıza kadar gelen susuzluk tehlikesinden konuşalım. Tüm ülkede yağışlar barajları dolduramadı. Umudumuz yeni yağışlarda... Tabii ki sel, su baskını, heyelan gibi felaketlere neden olmamasını da diliyoruz. Malum, bu yıl ülke olarak yeterince olumsuzluk gördük, etkilerini de yaşıyoruz...
BARAJLARIN SON HALİ
“Suya dikkat” derken İzmir’e bir göz atalım... Barajların durumuna... Kaynak, 13 Kasım’daki İZSU verileri... İşte barajlardaki su miktarı ve doluluk oranları:
Tahtalı: 107 milyon 60 metreküp, yüzde 37.30. Balçova: 1 milyon 192 bin metreküp, yüzde 15.64. Gördes: 24 milyon 355 bin metreküp, yüzde 5.32. Ürkmez: 2 milyon 469 bin metreküp, yüzde 65.59. Güzelhisar: 66 milyon 561 bin metreküp, yüzde 46.42. Alaçatı Kutlu Aktaş: 2 milyon 346 bin metreküp, yüzde 14. 66.
GEÇEN YILIN RAKAMLARI
KISITLAMA KARARI
Ve bakıldı ki, virüs belası tırmanıyor. En önemli önlem hazırdı: 65 yaş üstünün 10.00-16.00 saatleri arasında dışarı çıkmasına izin var. Dışarıda 6 saat kalmaları yeterdi. Bazı iller daha tedbirliydi, çıkma saatini 11.00 olarak belirledi. Eeee tabii ya, 5 saat havalanmak elbette yeterdi de artardı bile...
AKLA GELEN SORULAR
Bu salgın belasını yayan 65 yaş ve üstü müdür? 10.00-16.00 saatleri arasında virüs onlara ilişmiyor mu? Virüs, bu yaş grubuna saat 16.00’dan ertesi gün 10.00’a kadar mı bela oluyor? 65 yaşı doldurmayanlar ay ve gün farkıyla mı tehlikeden kurtuluyor? Bu yaş grubu, izin verilen 5-6 saatte dışarı çıkınca yığılma olmaz mı? Diğer yaştakilerle daha fazla temas gerçekleşmez mi?
VALİ DE ÇOK ENDİŞELİ
Bölgemizde bu yaş grubuna kısıtlama geldi. İzmir, Denizli, Balıkesir, Çanakkale, Uşak, Aydın... Haaa, salgın açısından durum iç açıcı değil. Özellikle İzmir’de deprem sonrası hasta sayısı arttı. Çünkü can derdine düşenler, kısa süreli de olsa, önlemleri es geçti. Vali Yavuz Selim Köşger, son günlerde doğal olarak depreme yoğunlaştıklarını vurgulayıp, “Tüm dünyanın değişmeyen gündemi korona, İzmir’de de tırmanışta. Depremin olduğu günkü rakamlara kıyasen bugün iki katından fazla artış gerçekleşmiş durumda” diyordu.
ÇADIR KENTE MEKTUP