Ufuk Öztürk - Nurten-Fikret Öztürk
Tesis, denizden 150 metre yüksekte 1500 dönüm araziye kurulmuş golf sahası, villalar, organik tarım alanı ve zeytinliklerden oluşuyor.
Öztürk Grup ve Opet Yönetim Kurulu Kurucu Başkanı Fikret Öztürk ise Nurten Öztürk’ün ısrarıyla 15 yıl önce golf oynamaya başlamış.
Bir süre sonra yurtdışındaki sahalarda “neden bizde böylesi yok” diye düşünmeye başlamış. Bu alandaki ilk yatırımlarını da Antalya’da yapmışlar.
Bodrum’daki araziyi ise 12 yıl kadar önce kendilerine içinde yaşayacakları ve doğal tarım yapacakları bir çiftlik yapmak üzere toplamaya başlamışlar.
Sonra “burası çok güzel golf sahası olur” diye düşünmüşler. Bir dönem karşılarına çıkan zorluklarla vazgeçme noktasına gelseler de projeye başlayıp bitirmişler. İnsan ormanın ortasında 360 derece yemyeşil golf sahasında oynayanları görünce “iyi ki de pes etmemişler” diyor.
Taptaze yabani semizotları, rokalar, domatesler, süt mısırlar en az müdahaleyle sofrada...
Lezzet derseniz muhteşem.
Hepsi de Hisarönü’nde, haziranda Martı Hemithea’nın içinde açılan Port Frankie’nin menüsünden.
İstanbul’un önde gelen işletmecilerinden ve TURYİD Başkanı Kaya Demirer’in Nişantaşı Sofa Otel’in teras katında yer alan restoranı Frankie, açıldığı günden bu yana iyi yemekle iyi müziği bir arada sunan bir mekân oldu. Ama işin doğrusunu söylemek gerekirse geçen hafta sonu gidene dek böylesi özel, bulunduğu coğrafya ile özdeşleşen, yavaş yemek konseptini benimseyen bir yerle karşılaşacağımı hiç ummamıştım.
20 yıl kadar önce Bodrum’da genç bir delikanlıyken yeme-içme sektörüne açtığı balık lokantasıyla giren Demirer, sanki o günlerde hayal ettiklerini, yapamadıklarını yapıyor gibi geldi bana. Tabii ki edindiği yılların birikimiyle...
Kaya Demirer bu yolculukta yalnız değil, yanında yemek kültürüne aynı pencereden bakıyoruz dediği Melih Demirel var.
Nasıl bir başlık altında toplamalıyım bu kitapları diye düşünürken Fatoş Karahasan’ın “Açılın Gençler Geliyor” başlıklı kapsamlı çalışmasına gözüm ilişti. Kurgumu “açılın” üstünden yaptım.
Çünkü ülkemiz kültüründe gençlere ve kadınlara bakış benzerlikler gösterir. Onlara öğretilecek hep bir şeyler vardır. Birinde yaşla gelen tecrübe, diğerinde erkeklik yani cinsiyet kutsanır. Ama ben iyimserim. Henüz yansımalarını çok göremesek de paradigma değişiyor, değişim kendini dayatıyor, kadınlar gençler gibi 21’inci yüzyıla daha güçlü giriyor, kısacası “Açılın kadınlar geliyor!”
Bunun en güzel örneğini de onların yaptığı işlerde, bugün buraya alabildiğim, özetini aktarabildiğim kitaplarda görüyoruz. Hangi alanda olursa olsun her biri bize toplumsal duyarlılığı gelişmiş, yaptığı işe gönül veren kadınların neler yapabileceğini ispatlıyor.
Y ve Z nesilleri nasıl bir dünya kuracak?
Uzun yıllar reklam ajanslarında yöneticilik yaptıktan sonra deneyimlerini gençlerle paylaşma yolu seçen Fatoş Karahasan, 2003’ten bu yana Bilgi Üniversitesi’nde Pazarlama İletişimi, Reklam ve Dijital Pazarlama dersleri veriyor. Gazete ve dergilerde yazıyor.
Hafta içinde bir etkinlik için gittiğim Yalıkavak Avantgarde Collection’da karşılaştığım İsmet Öztanık tam da üçüncü kuşak başarılarına örnek teşkil edecek gibi yenilikçi, hatta otelin adı gibi öncü bir girişimci. Denizin hemen kıyısındaki bu butik otelin enerjisi, yemeklerinin ve müziğinin güzelliği, servis elemanlarının kalitesi, verilen hizmet beni öyle şaşırttı ki İsmet Öztanık’la oturup sohbet etmek, onu daha yakından tanımak, daha doğrusu tanıtmak istedim.
Koç Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler eğitimi alan, ardından Londra’da işletme yüksek lisansı yapan Öztanık’ın 2008 yılında İstanbul’a döndükten sonra ilk icraatı eski Halk Sigorta Binası’nın satın alınması olur.
Siirt kökenli, 1970’lerde İstanbul’a göç eden birinci kuşak Haşim Öztanık ve çocuklarının asıl işi demir-çelik ticaretidir. Daha sonra otelciliğe de başlarlar.
Babası ikinci kuşak Lütfi Öztanık ve kardeşi Cenk’le beraber 2010’da ilk Avantgarde Collection’ı açarlar. Otelin açılması sırasında şantiyede yatıp kalkar, her aşamasında çalışır. 8 yıl içinde aynı markayla ikisi İstanbul’da, biri Bodrum’da olmak üzere üç otel daha gelir.
2014’te ülkedeki dönemsel dalgalanmaları göz önüne alıp iç pazarda otel olarak şubeleşmeme, hizmet sektöründe farklı iştiraklerle yollarına devam etme kararı alırlar.
Milas Bozbük’te yaklaşık 5000 dönüm arazi üstüne kurulan, kendine ait 7 koyu bulunan dünyadaki en büyük 20 projeden biri olduğu söylenen proje gerçekten çok etkileyici.
Kaplankaya, evler, otel ve kendi evini inşa etmek isteyenlere satılan araziler olmak üzere üç ayaklı bir proje. 141 odalı bir otel ve 76 ev tamamlanmış. Evlerin 60’ında yaşanıyor. Projenin sadece yüzde 8’i tamamlandığı için inşaatlar devam ediyor.
Evlerin büyük bir bölümü Türkiye ve yurtdışından iş ve sanat dünyasından tanınmış isimlere ait. Kaplankaya’nın 7 koyu var, üçü otel için olmak üzere beşi plaj olarak kullanılıyor.
ÜNLÜ MİMARLARLA ÇALIŞILMIŞ
Türkiye’nin tanınmış diplomat ve siyasetçilerinden olan Onur Öymen’in oğlu Burak Öymen, 2001 yılında Erkan Erkek ve Kazak ortağı Serzhan Zhumashov’la birlikte Capital Partners’ı kurmuş.
Kazakistan, Rusya, Azerbaycan ve Türkiye’de gayrimenkul yatırımları yaparken, 2005 yılında önlerine gelen bir teklif üzerine Milas’ın Bozbük mevkiindeki bu araziyi satın almışlar.
Ve
Mehmet Gürs’ün 2005 yılında açtığı Mikla, 10’uncu yılında ilk kez listeye 97’nci sıradan girmiş, 2016’da ise 41 basamak atlayarak listenin 56’ncı sırasına oturmuştu.
2017’de 51’inci sırada yer almayı başardı. Üç yıl dünyanın en iyi 51-100 restoranı arasında yer aldıktan sonra bu yıl “İlk 50” listesinin 44’üncü sırasına ulaştı.
“The World’s 50 Best Restaurants” listesinde olmanın ülke gastronomisine katkısı büyük. Şimdi dünyayı yemek için dolaşan, keşifler peşindeki yeme-içme tutkunlarının, yazarlarının çok daha fazla radarında olacak İstanbul.
Ancak her yıl listede olmak, yerini korumak, daha üst sıralara çıkmak büyük çaba gerektiriyor. Mehmet Gürs başta olmak üzere tüm Mikla ekibi üzerine düşen sorumluluğu yerine getirdi. Bir hikayesi, felsefesi olan restoran yarattılar.
Yarışmaya katılan 20 ülkenin 10’u Lyon’da yapılacak dünya finaline gitmeye hak kazandı.
Bocuse d’Or Avrupa Şampiyonası’nda ilk üç, son yıllarda olduğu gibi yine İskandinav ülkeleri arasında paylaşıldı. Birinciliği Norveç; ikinciliği İsveç ve üçüncülüğü Danimarka aldı.
Puan sırasına göre Finlandiya, Fransa, Belçika, İsviçre, Macaristan, İzlanda ve Birleşik Krallık ilk 10’a giren ülkeler oldu. İtalya da dünya finaline gösterdiği gelişmenin sonucu jürinin kararıyla 11’inci ülke olarak katılma hakkı kazandı.
30’uncu yılını kutlayan Bocuse d’Or yarışmasının Avrupa finalinde Türkiye’nin ilk 10’a girememesine asla başarısızlık olarak bakmamak gerekiyor.
İki yılda bir düzenlenen yarışmada çok yeniyiz.
İkinci kez yarışmaya katılan Şef Mutlu Şevket Yılmaz, komisi Kıvanç Karagöl ve koçu Gastronometro Eğitmen Şefi Vedat Demir gerçekten de çok iyi bir performans sergilediler, ellerinden gelenin en iyisini yaptılar.
BODRUM
Maça Kızı
70’lerin sonunda Ayla Emiroğlu’nun açtığı butik otel uzun yıllar bohem sanatçıların, yazarların, gazetecilerin buluşma noktası oldu.
Plajıyla, barıyla, odalarıyla, yerel yemekleriyle efsane gibiydi. O günden bu yana da kalitesini hiç bozmadı.
Ancak Ayla Hanım’ın oğlu Sahir Erozan’ın 18 yıl Washington’da işlettiği restoranını kapatarak şefi Aret Sahakyan’la birlikte Maça Kızı’na gelmesiyle ikonik otel başka bir boyuta geçti.
Dünya starlarını, sosyetesini, politik simalarını ağırlayan bir yere dönüştü. Plajı, öğlen açık büfesi, akşamüstü barı 15 yıldır popülerliğini yitirmedi.