Ancak mevcut durum hedeften oldukça uzak. Geçen yıl kasım itibariyle toplam 343 bin 855 kaza oldu. Bu kazalardan 154 bin 919’ünde 265 bin 446 kişi öldü veya yaralandı. Trafikte yol güvenliği için daha yapılması gereken çok şey var.
Mesude Erşan
Bu rakamları Sağlık Enstitüsü Derneği Yol Güvenliği Programı Direktörü Tanzer Gezer açıkladı. Gezer, trafik kazalarındaki ölüm ve yaralanma oranının yüzde 43 olduğunu hatırlatarak artışa dikkat çekiyor. Yol güvenliğiyle ilgili politikaların gözden geçirilmesi ve buna bağlı olarak hukuksal düzenlememizin iyileştirilmesine ihtiyaç olduğunu söylüyor. Ayrıca “Trafikte risk altındayız” diyor.
Hatta kendinize en uygun olanını seçerek hedefi tam 12’den vurabilirsiniz.
İçinde bulunduğumuz mevsim, termal ve Spa’lardan yararlamak için iyi bir zaman. Üstelik biliyoruz ki bilhassa termaller bağışıklık sistemini güçlendirici etki yapıyor.
Beklediğiniz yararlı etkiyi en üst düzeye çıkarmak için bazı detaylara dikkat etmenizde yarar var. Öncelikle ilgili uzmana görünün. Uzman önce sizi değerlendirerek sakıncası olup olmadığına, en uygun olanına karar verecektir. Bu konuda en doğru adres tıbbi ekoloji ve hidroklimatoloji uzmanları. Unutmayın ki bazı hastalıklar için kaplıca önerilmez. Ayrıca hangi mevsim için, hangisinin daha uygun olacağına da uzman karar verecektir. Örneğin, yaz aylarında çok sıcak sulara tahammül zor olabilir.
Uzmanlar, alacağınız tek kürün o an iyi hissettireceğini ancak mucize yaratamayacağını, dolayısıyla tekrarlanması gerektiğini hatırlatıyor. Kaplıcalarda 10-15 gün kalıp her gün banyo, masaj, hamam, saunadan yararlanıp egzersiz yapmak sağlığınız için ciddi bir yatırım demek. 10-15 gün 9 ay süren iyilik halini getiriyor. Yok haftada bir kez gidecekseniz bunu sekiz 8 hafta üst üste tekrarlamanızda yarar var. Haftada iki kez gidiliyorsa altı hafta süreyle yapmak gerekiyor. Haftada üç kez gidildiğinde, 3-4 hafta üst üste tekrarlanmalı. Genel sağlık hissini, haftada 1-2 uygulamayla sürdürmek mümkün.
Ani hava değişimleri ve soğuk hava kalp krizini çağırabiliyor. Uzmanlar, soğukta yürür ya da efor harcarken hissedeceğiniz göğüs ağrısı veya sıkışmanın bir uyarı olabileceğini hatırlatıyor.
Birden soğuyan hava herkesi aynı derecede etkilemiyor. Ancak risk grubunda olanların (7 yaş altı, 65 yaş üstü, kalp ve damar hastaları, kalp kapağı değişenler) daha dikkatli olmalarında yarar var. Zira değişikliklerle baş etmeleri güç olabiliyor.
Ani hava değişimlerinin yaşandığı aylarda kalp krizi vakalarında artış gözlendiğini belirten uzmanlar, soğuğun damarları büzüştürdüğünü anlatıyor. Sağlıklı olanlar bunu hissetmezken, altta yatan sorunu bulunanlarda şikâyetler gelişiyor. Bilhassa 10 dereceden fazla ani sıcaklık düşüşünün bağışıklık sistemi üzerindeki etkisi çok büyük oluyor.
Soğuk havada kalp daha çok çalışıyor
Kalp, soğuk havada vücut sıcaklığını koruyabilmek için daha fazla kan pompalıyor. Dolayısıyla da daha fazla oksijene ihtiyaç duyuyor. Soğuk havanın büzüştürdüğü damarlar ise damar içi basıncını arttırıyor. Kalbin kan akımını bozabiliyor. Bu da kalp krizini tetikleyebiliyor. Artan üst solunum yolu enfeksiyonlarının kalbin yükü ve krizi riskini de arttırdığını hatırlatalım.
İnanılmaz bir hızla yayılan, pek çok kere yanlış olan bu bilgiler inançla yaşama geçirilirken sağlığımız zarar görüyor.
‘Doğru’ bildiğiniz ‘yanlışlar’ ciddi sağlık sorunlarına yol açabiliyor. Aile Hastanesi’nden iç hastalıkları uzmanı Dr. Ahmet Uslu, sağlığımızla ilgili yanlışları ve doğruları anlattı.
YANLIŞ: Vitamin ve mineral takviyesi almak hastalıklara karşı bağışıklığı güçlendiriyor, hastalanmayı önlüyor: Bu tarz takviyelerin enfeksiyon kökenli hastalıkları önlediği sadece bir şehir efsanesi. Bunlar zindelik ya da enerji sağlamıyor. Vitamin ve mineralin eksikliği söz konusu olduğunda dışardan alınması gereken durumlar olabiliyor (Bazı sistemik hastalıklarda, kalıtsal bazı durumlarda beslenme yetersizliklerinde vb durumlarda). Ancak dengeli ve düzenli besleniyor, güneş ışığından yeterince faydalanıyorsanız, vitamin eksikliği pek alışılmış bir durum değil.
YANLIŞ: Grip ve soğuk algınlığında antibiyotik kullanmak gerekiyor: Antibiyotikler bakterilere karşı etkili, virüsleri yok edici etki yapmıyor.
YANLIŞ:Hastalandığımızda terlemek için kalın giyinmeli ve üstümüzü örtmeliyiz: Hastaların ateşlendiklerinde ılık duş almaları ve çok kalın giyinmeden istirahat etmeleri gerekiyor.
YANLIŞ: Tereyağı zararlı değildir, istediğin kadar yiyebilirsin: Besin değeri yüksek olmasına rağmen çok yoğun oranda ağır zincirli ve doymuş yağlar içermesi nedeniyle tereyağının damar sertliğini arttırma olasılığı yüksek.
97 ülkede yaklaşık 3.2 milyar insan sıtmaya yakalanma riski taşıyor. Ölenlerin yüzde 90’ı Afrika ülkelerinde. Neyse ki son 13 yılda sıtmadan ölenler yüzde 47 azaldı
Sıtma, tıbbi adıyla ‘malaria’ her yıl 125 milyonun üzerinde turistin geldiği, 100’ün üzerinde ülkede yaygın görünüyor. Her yıl birçok uluslararası yolcu, hastalığın görüldüğü ülkeleri ziyaret ederken sıtmaya yakalanıyor. 10 binin üzerinde ziyaretçi ise evlerine döndükten sonra hastalanıyor. Dolayısıyla sıtmanın yaygın göründüğü bölgelerden dönüşte görülen ateşin ciddiye alınması ve araştırılması gerekiyor. Sadece sıtma değil başka olası seyahat hastalığı ihtimalinin gözden kaçmaması için doktora bulunduğunuz bölgeleri mutlaka söyleyin.
Açıklanamayan ateşe dikkat
Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü Seyahat Sağlığı Merkezi’nin verilerine göre, sıtmaya tek hücreli plasmodium parazitinin dört faklı türü yol açıyor. Sıtma parazitlerini insana bulaştıransa ‘anofel’ cinsi sivrisinekler. Bu sinekler daha çok güneşin batışından doğuşuna kadar olan zaman diliminde ısırıyor. Kuluçka süresi parazite göre değişse de 7-30 gün sürüyor. Sıtma, ateş, titreme, baş ağrısı, kas ağrısı ve güçsüzlüğü, kusma, öksürme, ishal ve karın ağrısıyla kendini gösteriyor. Organ yetmezliğine, komaya, ardından da ölüme yol açabiliyor.
Birçoğumuz için aşı sadece bebeklik ve çocuklukta yapılan bir uygulama. Enfeksiyonlara karşı yapılan aşılar, sadece çocukların değil, yetişkinlerin de yaşamını kurtarabiliyor. Bu arada seyahatlerin enfeksiyonlarla karşılaşma riskini arttıran faktörlerden biri olduğunu da hatırlatalım.
Türkiye’de aşıyla önlenebilen hastalıklardan kaç kişinin öldüğünü bilmiyoruz. Örneğin ABD’de her yıl 60 bine yakın erişkin aşıyla önlenebilecek enfeksiyonlar ve buna bağlı gelişen sorunlar nedeniyle kaybediliyor. Bu mevsimde sıklığı artan zatürree ve grip en sık ölüm nedenleri arasında yedinci sırada yer alıyor. Oysa her ikisinden de aşıyla korunmak mümkün. Yine hepatit B nedeniyle de yılda 1-2 milyon kişinin yaşamını kaybettiği tahmin ediliyor. Hepatit B’nin de yıllardır aşısı var.
İzmir Kent Hastanesi iç hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Kadir Biberoğlu, tam da bu nedenlerle ‘aşı karnesi’nin sadece bebeklik ve çocuklukta değil, yaşam boyunca bulunması gerektiğini vurguluyor. Sağlam ve şikâyeti bulunmayanların aşılanmayı gereksiz gördüğünü hatta yan etki olasılığından korktuğunu belirten Prof. Dr. Biberoğlu, “Halbuki aşı en kolay ve güvenilir ilaç. Aşılanmayla risk altındakilerin korunmasının yanında, hastaneye yatış ve ölüm oranlarında da belirgin azalma sağlanıyor” diyor.
Kanserden koruyanı bile var Mevcut aşılar sadece enfeksiyonlardan değil, kanserlerden de koruyor. Bir çeşit enfeksiyon olan hepatit B aşısı aynı zamanda ilk ‘antikanser’ aşı olma özelliği taşıyor. Prof. Dr. Biberoğlu, “300 milyondan fazla hepatit B taşıyıcısı var. Hepatit B virüsü ayrıca karaciğer kanserlerinin yüzde 80’inden sorumlu. Başka bir deyişle virüsü taşıyanlarda, sağlıklı bireylere kıyasla karaciğer kanseri 200 kez daha sık oluşuyor” diyor. HPV aşısı kanserden koruyan ikinci aşı oldu. Ergenlikte kız çocuklarına yapılan aşı, daha ileri yaşlarda rahim ağzı kanseri oluşumunu çok yüksek oranlarda önlüyor. Dünya HPV’nin erkeklere yapılmasını konuşuyor.
Prof. Dr. Biberoğlu’nun verdiği bilgiye göre, 50 tetanos hastasından beşi hayatını kaybederken, 60 yaş üzerinde ölüm oranı daha da yüksek. Hastaların hiç birinin aşı olmadığı biliniyor. Halbuki 10 yılda bir yapılacak tetanos aşısı yüzde 100 koruyor.
Aşıyla korunabileceğimiz başka hastalıklar da var. Her 10 difteri hastasından da biri kaybediliyor. 1956’dan sonra doğan ve kızamık yönünden bağışıklığı bulunmayanlar da aşılanmalı. Kızamıkçık gebelerde erken doğum ve anomaliye neden oluyor. Kabakulak olanların beşte birinde belirti yaşanmıyor. Ayrıca kabakulak komplikasyonları erişkinlerde çocuklara kıyasla daha sık görülüyor. Suçiçeği virüsüyle enfekte olan ergen ve erişkinlerde çocuklara kıyasla daha ciddi komplikasyonlar gelişebiliyor.
HIV’in Türkçe karşılığı insan bağışıklık yetmezliği virüsü, AIDS ise tedavinin aksatılması halinde ortaya çıkan edinilmiş bağışıklık yetmezlik sendromu. HIV yalnız bazı grupların hastalığı değil. Tüm din, dil, etnik köken, meslek, yaş, kadın, erkek ve çocukları ilgilendiren önemli bir hastalık.
HIV virüsünün nasıl bulaştığını bilmek, hastalıktan korunmanın ilk adımı. En yaygın bulaşma şekli korunmasız cinsel ilişki. Korunmasız oral, anal ve vajinal cinsel ilişki sırasında virüs vücuda girebiliyor.
Kan ve kan ürünleri ikinci önemli bulaşma yolu. İçinde virüs bulunan kan veya kan ürünlerinin nakli ya da doku ve organ nakilleriyle bulaşabiliyor. Ortak enjektör kullanımı ve HIV pozitif kanla kirlenmiş aletlerle kesici, delici yaralanmalar da kan alışverişine neden olabileceği için geçişe zemin hazırlayabiliyor.
Ayrıca HIV gebelik süresince, doğum sırasında ve emzirmeyle bebeğe geçebiliyor. Gerekli önlemler alınmadığı takdirde bulaşma oranı yüzde 20-30. Önlem alınırsa oran yüzde 0.5’in altına inebiliyor.
HIV’li birini dışlamayın
Hastalık çıktığından beri yanlış anlaşılmaya devam eden bazı konular var. Bunlardan biri de bulaşma yolları. HIV pozitif olduğunu bildiğiniz herhangi bir insanı dışlamanız için hiçbir neden yok. Aşağıdakilerin ise HIV’i bulaştırmadığı biliniyor.
Dokunmak, sarılmak, el sıkışmak ve sosyal öpüşmekle,
Aslında bu salgın ne ilkti ne de son olacak. Mide ve bağırsakları etkileyen, bazı uzmanların bu nedenle ‘mide gribi’ dediği hastalığı yapan norovirüs çok bulaşıcı bir hastalık.
Norovirüs yılda milyonlarca kişiyi hasta ediyor. Sadece Amerika’da 23 milyon akut gastroenterit’e (kusma ve ishalle seyreden bağırsak hastalığı) yol açıyor. Türkiye’de aralıklarla da olsa norovirüs vakaları bildiriliyor. Virüsün farklı tipleri var. Bu yüzden hastalanmak ömür boyu koruyacak antikorların gelişmesi anlamına gelmiyor.
Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü’ne göre, 100 virüs partikülü dahi hastalığın bulaşması için yeterli. Norovirüsün dayanıklılığı mücadeleyi zorlaştırıyor. Virüs hem soğuğa hem de sıcağa dayanıyor. Hastaların dışkı ve kusmuklarıyla etrafa saçtıkları virüsler ya da bunların bulaştığı yüzeylerle temas da hastalığı almaya yetebiliyor.
Hastalar iki hafta virüsü yayabiliyor
Virüsün alınmasından 24-48 saat sonra ishal, bulantı, kusma ve ateş başlıyor. Bazen ilk 12 saatte de belirtiler gözlemlenebiliyor. En az 1-2 gün sürüyor. Bu belirtilerin yanı sıra karın krampları, baş ve kas ağrısı, kırgınlık ve halsizlik de görülebiliyor. İshal çoğunlukla yetişkinlerde, kusma ise çoğunlukla çocuklarda görülüyor. Hastalık esnasında ve sonrasında bazen hiçbir belirti olmaksızın kişi uzun dönem virüs taşıyabiliyor. Tüm belirtiler düzelse bile hasta iki hafta daha virüsü yayabiliyor. Norovirüse karşı ilaç tedavisi ve koruyucu aşı yok. Çoğu insan hasta olduktan sonra üç gün içerisinde eski sağlığına kavuşuyor. Antibiyotikler bakterilere karşı etkili olduğundan virüslere karşı kullanmanın anlamı yok.