Daha düne kadar, ülkemizde Türk vatandaşları dışında kimse hekimlik ve hemşirelik mesleğini yapamıyordu. Bu meslekler yabancılara yasaktı. Bu yasak kaldırıldı...
663 sayılı KHK
Son günlerde birçok bakanlık ile bağlı ve ilgili kuruluşlar KHK ile yeniden düzenlendiler. Bu arada birçok kanun hükmü de değişti. 663 sayılı KHK ile de Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşların teşkilat ve görevleri yeniden belirlendi. Çok önemli ve köklü değişiklikler yapıldı… Aynı KHK ile 1219 sayılı “Tababet Kanunu”nda değişiklik yapılmış, “Türk hekimleri” ibaresi ilgili maddeden çıkarılmıştır. Böylece, ülkemizde, tıp fakültesi mezunu olan yerli ve yabancı tüm hekimler hekimlik sanatını icra edebileceklerdir. Yine 6283 sayılı Hemşirelik Kanunu’nda da benzer bir değişiklik yapılarak, yabancılara da hemşirelik yapma olanağı getirilmiştir.
Yabancı hekim çalıştıranların kadro sorunu olmayacak!
28 Ekim günü saat 13.00’de başlamakta ve 1.5 gün sürmektedir. Diğer milli bayramlarımız ise “genel tatil günlerinden” sayılmıştır!
Bayramda işyerleri açılabilir mi
Esasen 29 Ekim’de özel işyerlerinin kapanması zorunludur. Ancak bu zorunluluğa uymamanın yaptırımı kanunda gösterilmemiştir. Dolayısıyla bugün için açılan işyerlerinden ötürü herhangi bir ceza uygulanmamaktadır.
İşçi bayram günü fazla çalışma yaparsa
İşçi normal çalışma günlerinde fazla çalışma yaptığında, fazla çalışma ücretini normal saatlik ücretinin %50 artırılması ile almaktadır. Aynı işçi ulusal bayram ve tatil günlerinde çalışmasının yanı sıra fazla çalışma yapınca daha yüksek oranda bir ücret alması gerektiğini düşünmektedir. Uygulamada da bu düşünceyi haklı kılacak ödemeler yapılmaktadır.
Ancak İş Kanunu’nda bu yönde bir hüküm bulunmadığından, ulusal bayramda yapılan fazla çalışma da aynı normal çalışma günü yapılan fazla çalışma gibi hesaplanacaktır.
Örneğin; günlük ücreti 60 TL olan bir işçi, 29 Ekim günü çalışır ise normal ücretinin dışında bir günlük ücret daha alacaktır. Yani 60 TL. Aynı gün işçi 3 saatlik fazla çalışma yapar ise, 12 x 3 = 36 TL’de fazla çalışma ücreti alacaktır.
İşçi çalıştırılmasında usül
SGK’ya düzeltme belgelerini vermiş ve sonrasında SGK tarafından ceza kesilmiş. Son zamanlarda sıkça sorulan bu ve benzer durumlara açıklık getirmek üzere, yaşanan sorun ve çözümüne yer verdik...
Yaşanan sorun
Okuyucumuzun yaşadığı sorun şu şekilde gelişiyor:
İş kazasına uğradığı için SGK’dan “gelir/iş kazası maaşı” alan bir işçi işe başlıyor. İşveren onun “emekli” olduğunu söylüyor ve mali müşavir de bu bilgiye göre o işçiyi emekli olarak değerlendirip “işe başlamasını” yaparken destek primine tabi olacak şekilde bildirgesini veriyor. Doğal olarak da destek primine tabi olan sigortalılar için “2” belge türündeki prim belgesini düzenli olarak SGK’ya veriyor.
İşçi aradan geçen 2 yılın sonunda sigorta günlerinin internette görünmediğini belirterek mali müşavire başvuruyor. Neticede durum anlaşılıyor; işçinin tüm sigorta kollarına tabi tutulması gerektiği halde destek primine tabi tutulduğu görülerek, geriye doğru düzeltme kaydı veriliyor. Tabii, SGK da ceza kesiyor...
Ceza uygulananlar ne yapmalı
- Ortaya konulan durumla karşılaşanlar yasal itiraz süreleri var ise, bu süre içinde belirtilen mevzuat hükmüne yer vererek SGK’ya itiraz etmelidir. İtiraz süresi geçmiş, konu yargıya intikal etmiş olsa bile bu itiraz yapılmalıdır. Zira, idare hukukunun temel kurallarından birisi de “idare hatasını sonradan her zaman düzeltebilir”. Ceza salınmaması gerektiği halde ceza uygulayan ilgili SGK müdürlüğünden bu hatasını düzeltmesi istenmelidir.
Doğru işlem nasıl olmalıydı
Artık ödemeye başlıyor. 6111 sayılı “Torba Kanun” ile İş Kanunu ve “SGK Kanununda” değişiklikler yapıldı. 1 Mart 2011’den sonra yürürlüğe giren düzenlemeler ile erken doğum halinde analık parası ödenmesi olanaklı hale geldi.
Kanunlara eklenen hükümler
İş Kanunun 74. maddesine, “kadın işçinin erken doğum yapması halinde ise, doğumdan önce kullanamadığı çalıştırılmayacak süreler, doğum sonrası sürelere eklenmek suretiyle kullandırılır” hükmü eklenmiştir.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 18. maddesinde yapılan değişiklik ile “sigortalı kadının, erken doğum yapması halinde doğumdan önce kullanamadığı çalıştırılamayacak sürelerin” doğum sonrası istirahatine eklenerek “analık parası/ödenek” verilmesi imkanı getirilmiştir.
Gebeliğin 32. haftasından önce doğum olursa
Yapılan düzenlemelere göre bu durumda bile analık parası ödenebilecektir. Ancak, uygulama 1 Mart 2011 tarihinden sonraki erken doğum hallerinde geçerli olacaktır. Buna göre; gebeliğin 32. haftasından önce doğum yapan kadın sigortalıların doğum öncesi kullanamadığı 8 hafta, çoğul gebelikte ise 10 haftalık sürenin doğum sonrası süresine eklenerek, bu sürelere ait “doğum parası/ödenekler” verilecektir.
Düşük ücret prim indirimine engel değil
Sigorta primlerini düzenli ödeyen işverenlere 2008/Ekim ayından bu yana önemli bir prim desteği verilmektedir: %5 prim indirimi...
İnsanlık tarihi kadar eskidir alım-satım yani pazar... Ama bazen pazara giriş ve çıkış zorlaştırılabilir... Merak edilmeyecek gibi değil tabii, acaba SGK bunu nasıl yapıyor ve kimlere yasak getiriyor!
Anlatalım...
İhale ile personel taşımacılığı ya da öğreci taşıma işini devletten alan kişiler, bu işleri kendi araçları ve çalışanları ile yapabildikleri gibi araç kiralamak suretiyle de yapabilirler.
İkinci durumda, yapılan sözleşme ile araçları kiralanan kişiler/araç sahipleri belirtilen taşıma işlerini yapmaktadırlar. Bu durumda, araçları kiralanan/araç sahipleri fatura kesmekte, ihaleyi alan kişi de karşılığını ödemektedir. İhaleyi alan kişi/yüklenici, ticari hayatın işleyişine uygun olarak hizmet satın almakta ve karşılığını ödemektedir. Esasen bunun, bir büfeden sigara satın almaktan hiçbir farkı yok...
Ancak, tam da bu noktada SGK devreye girmekte, adeta oyunun kuralını bozmaktadır!
Araçlarını kiraya verenler işçi mi
Araç sahipleri vergi mükellefi olarak Bağ-Kur (yeni adıyla 4/b) sigortalısı iseler, ihaleyi alan kişi adına personel ya da öğrenci taşımaya başladıklarında, SGK bunların yüklenicinin işçisi/SSK sigortalısı olması gerektiğini düşünmektedir.
Ama, kamuda çalışan hekimlere tam gün çalışma zorunluluğu hikayesinde sona gelindi gibi... Özellikle üniversite hastanelerinden ayrılan öğretim üyelerinden dolayı ameliyat bekleyen hasta sayısında artış olduğu yönündeki haberler, Sağlık Bakanlığı’nı harekete geçirdi...
Bakanlık ihtiyaç olması halinde hastaların yurtdışına bile götürülebileceğini açıkladı... Hani, “Vizontele” filmindeki diyalogda olduğu gibi: ”izzet-i nefis meselesi oldu, Himalayalar’a kadar yolu var!”
İş o kadar ciddi görünüyor...
Kısa hikayesi
Kamuoyunda “tam gün yasası” olarak bilinen 5947 sayılı kanunla hekimlere ya sadece kamu da ya da sadece özelde çalışma zorunluluğu getirilmiştir. 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı San’atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunun 12. maddesinde yapılan değişikliklerle buna olanak sağlanmıştır. Ancak, önce Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı ardından Danıştay’ın yürütmeyi durdurma ve idari dava dairelerinin kararları tam gün uygulamasının tam olarak başlayamaması sonucunu doğurmuştur. Konu tartışmalı olmaya devam etmiştir.
KHK ile bir daha
Yakın zamanda, 26 Ağustos 2011 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 650 sayılı KHK ile “tam gün” yeniden düzenlenmiştir. Bu sefer 657 sayılı devlet Memurları Kanunu, Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanunu, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu ve Gülhane Askeri Tıp Akademisi Kanunu’nda değişiklik ve eklemeler yapılmıştır. Buna göre özellikli durumlar hariç, kamuda çalışan hekimler(öğretim üyeleri dahil) özelde mesleklerini serbestçe icra edemeyeceklerdir...
Sağlık Bakanlığı özel hastaneleri sıkıştırıyor
Yumak gittikçe de büyüyor. Nasıl büyümesin, sanırsınız ki, bir ucunda kedi yavrusu oynayıp duruyor... Şimdi ya da yarın aç açabilirsen yumağı...
Geçmişte gazeteci iş sözleşmesi ile çalışmış ve bu kapsamda (kendilerinin deyimi ile 212’li olarak) SGK’ya bildirilmiş kişiler emeklilik hesaplamasında bu günlerde sorun yaşıyorlar. Dedik ya, bu gidişle zor; yumak dolaştırıldıkça dolaştırılıyor.
Gazetecinin geçmişteki hakkı
Birçok çalışan gibi gazeteci iş sözleşmesi ile çalışanlar da 1 Ekim 2008 öncesinde, her 360 günlük çalışmaları karşılığında bunun 1/4’i oranında itibari hizmet süresi kazanmaktaydı. Ancak, bu haktan yararlanabilmeleri için sözü edilen işteki çalışmalarından dolayı en az 3600 günleri bulunması gerekiyordu. Böylece kazandıkları itibari hizmet süreleri sigortalılık sürelerine ilave ediliyordu. Bu da daha erken yaşta emekli olmalarına olanak sağlıyordu. Ancak, bu hakları “Sosyal Güvenlik Reformu” ile kaldırıldı!
İtibari hizmet süresi hakkı yok
Gazeteci iş sözleşmesi ile çalışanlara erken emekli olma olanağı tanıyan 506 sayılı Kanunun ek 5. ve ek 6. maddeleri artık yok. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile 1 Ekim 2008 tarihi itibariyle yürürlükten kaldırılmıştır.
Peki, itibari hizmet süresi yeni 5510 sayılı Kanunda düzenlenmedi mi? Düzenlendi, düzenlenmesine ama burada gazetecilere yer verilmedi. 5510 sayılı Kanunun 40. maddesinde düzenlenen fiili hizmet süresi zammı uygulamasından artık gazeteci iş sözleşmesi ile çalıştırılanlar yararlanamıyor.
Eski çalışma süreleri ne oldu
Ama fiiliyatta bunları çalıştıran işverenler sigortaya bildirmiyor. Sanırım uğraşmak istemiyorlar... Öyle ya, yapılan iş düzenli ve sürekli olmayabiliyor. Çoğu kere günlük ve kısa süreli...
Şu halde, işveren olarak sanatçının işe girişini yapacaksın, daha prim belgesini SGK’ya verip primlerini ödemeden belki de çıkışını yapacaksın.
Genel Kural
Sanatçı çalıştıran işverenler ayrımsız bunları sigortalı yapmak zorundalar. Bu zorunluluk 1977’den beri var. İşveren sanatçıyı “hizmet sözleşmesi” ile çalıştırdığı zaman zaten sigorta yapacak... Burada dikkat edilecek husus, “eser-istisna sözleşmesi” ile de çalıştırdığında sigorta yapacaklar...
Bu durum; eski SSK kanununda da şimdiki 5510 sayılı “sosyal güvenlik reform kanununda” da böyle...
Torba Kanun ne getirdi
·Torba Kanun diye bilinen 6111 sayılı Kanun kısa süreli çalıştırılan sanatçılar açısından işverenleri yükten kurtardı. İsterlerse yükü sanatçılara getirdi.