Şüphesiz! Ama parasını ödemek kaydı ile...
Sanırım bu husus yanlış anlaşıldı; sağlık güvencesi olmayanlar 1 Ocak 2012’den itibaren GSS kapsamına alınacak ve diğerleri gibi kamu/özel tüm sağlık kuruluşlarına gidebilecekleri gibi bir anlam yüklendi. Tam olarak öyle değil, bir kere GSS primi ödemeyen, dahası ödese bile borcu olanlar sağlık hizmeti alamayacak... Sonra, kapsama girmek istemiyorum da denilemeyecek. Bir de “yeşil kartlılar” da GSS kapsamına girdi deniliyor, tamam da onlara yine “farklı muamele” var! Eskiden olduğu gibi kamu sağlık tesislerinden sevk olmadan, özel hastanelere gitmeleri mümkün değil...
Gelir testi süreci
Sağlık güvencesi kapsamında olmayanlar, ocak ayı içinde SGK tarafından re’sen tescil edilecekler. Bu sürede gelir testi için başvuranların işlemleri sonuçlanıncaya kadar GSS primlerini SGK asgari ücret üzerinden tahakkuk ettirecek. Sağlık güvencesi kapsamında olmayanlar, bu bir ay içinde ikametlerinin olduğu yerdeki sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarına başvuracaklar.
Kendisine gelir testi yapılmasını istemeyenler ile Genel Sağlık Sigortası tescilinin yapıldığına dair tebligatın yapıldığı tarihten itibaren bir ay içinde gelir testi yapılması yönünde muvafakat vermeyenlerin gelirleri asgari ücretin iki katı olarak kabul edilir. GSS primleri de bu tutar üzerinden hesaplanır ve alınır.
Sağlık hizmeti için prim ödemek şart
Sağlık hizmeti için SGK tarafından tescil edilmek yetmiyor. Gelir testi için sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarına başvurmak da yetmiyor.
Genel sağlık sigortalılarının aldıkları sağlık hizmetlerini özel hastaneler ve diğer özel sağlık tesisleri SGK’ya fatura etmektedir. SGK da bu faturaları belli kriterleri dikkate alarak incelemekte ve karşılıklarını ödemektedir.
Yeni yıla girerken, Sağlık Uygulama Tebliğinde, 1 Ocak 2012’den geçerli olmak üzere hastalar ve özel sağlık tesisleri için önemli sonuçlar doğuracak değişikler yapıldı...
Hastalara SGK’nın ödediği tutarları gösterir belge verilecek
Hastalar özel sağlık tesislerinde muayene ve tedavi olurken çoğu kere yapılan işlemlerim maliyeti konusunda bilgi sahibi olamamaktadırlar.
Örneğin; aldıkları sağlık hizmeti karşılığında, SGK onlar adına özel sağlık tesislerine ne kadar ödeme yapmaktadır bilememektedirler. Şüphesiz bu da ceplerinden çıkan fark ücret tutarları ve diğer açılardan kıyaslama yapmalarına imkan vermemektedir.
1 Ocak 2012’den geçerli olacak sağlık tesisleri artık hastalara bu konuyla ilgili yazılı belge verecekler!
Şöyle ki; özel sağlık tesisleri, hastaya uygulamış olduğu tıbbi işlemlerin Sağlık Uygulama Tebliğindeki işlem kodunu ve tutarlarını ayrıntılı şekilde gösterir belgeyi,
Kıdem ve ihbar tazminatı
İstifa ederek işten ayrılan işçi ihbar ve kıdem tazminatını sonradan talep edemez.
Kıdem tazminatı için 1475 sayılı Kanunun 14. maddesindeki koşulların gerçekleşmesi gerekir. İhbar tazminatı ise 4857/17. maddeye göre ödenir.
Bu arada, istifa ederek işten ayrılan işçi, ihbar tazminatı alamayacağı gibi, ihbar öneline de uymamış ise kendisi işverene ihbar tazminatı ödemek zorunda kalabilir...
Diğer işçilik hakları
İstifa eden işçi; fazla çalışma, yıllık izin ücretleri, ulusal bayram ve genel tatil günlerine ait ücretleri ile hafta tatili ücretlerini ise talep edebilir.
Bu ücretlerin talep edilmesinde istifa edip etmemek belirleyici değildir. Bunlardan, kullanmadığı yıllık izin sürelerine ait ücretlerini ise zaten işten ayrılınca isteme hakkı vardır.
Bunlardan birisi de eski deyimle Bağ-Kur’lu olan bir kişi başka bir işyerinde işçi olarak çalıştığında, Bağ-Kur sona erecek ve SSK sigortalısı sayılacak. Şüphesiz bu durum emekli olanlar açısından da geçerli bir yol. Bunun emekliler açısından önemli sonuçları var.
Çakışan sigortalılıklar
1 Mart 2011’e kadar, bir kişide Bağ-Kur ve SSK sigortalılık halleri çakıştığında, hangisi önce başlamışsa o geçerli sigortalılık ilişkisi sayılıyordu. Bu tarihten sonra ise, önce başlayan sigortalılığın bir değeri kalmadı. Artık, SSK ve Bağ-Kur sigortalılık halleri çakıştığında kişi SSK sigortalısı sayılacak. Bu uygulama emekliler açısından da geçerli.
Emekli çalışanlarda hizmet çakışmasının sonuçları
Emekli aylığı alıp, esnaf ya da şirket ortağı olarak çalışmasını sürdürenlerin bu aylıklarından her ay %15 destek primi kesiliyor. Acaba bundan muaf olmanın bir yolu var mı?
Düne kadar, ya vergi mükellefiyetinizi ya da şirket ortaklığınızı sona erdirmedin dışında bir yol yoktu!
Şimdi ise yeni bir yol var...
1 Ocak 2012 tarihi başka GSS sürprizlerine de gebe... Sürprizler ücretsiz izin kullanan işçiler ile kısmi süreli (part-time) çalışan işçiler için...Sosyal güvenlik sistemimiz de “ilk defa” zaten zorunlu sigortalı olan işçiler bir de ceplerinden prim ödeyecekler...
Kısmi çalışan işçilerin durumu
Yani haftanın bazı günlerinde veya günün belli saatlerinde, ama haftalık 30 saati geçmeyecek şekilde çalışan işçiler... Bu işçilerin sigorta günleri hep 30 günün altında olmaktadır.
İşte, “sosyal güvenlik reform kanunu” diyor ki, bu işçiler eksik günlerinin GSS primlerini her ay 30 güne tamamlayarak ceplerinden ödeyecekler.
Aksi halde, ödenmeyen primlerden dolayı borçlu olacaklar ve 60 günden fazla GSS prim borcu olunca da SGK sağlık hizmetlerini karşılamayacak.
Bu zorunluluk 1 Ocak 2012 günü başlıyor. Normalde bir işçinin sağlık hizmetlerinden yararlanabilmesi için, sağlık kuruluşuna başvurduğu tarihten önceki bir yıl içinde en az 30 günü olması yeterli.
Ancak, kısmi zamanlı çalışan işçinin, bu sürede değil 30 günü 130 sigorta günü olsa bile 60 günden fazla GSS prim borcu olduğunda sağlık hizmeti de alamayacak.
Ücretsiz izin kullanan işçiler de aynı durumda
Bu durum zorunlu sağlık sigortacılığı açısından bir dönüm noktası olacağa benziyor. Başta yeşil kartlılar olma üzere birçok kişi bu uygulamadan etkilenecek.
Uygulama zorunlu
Bir kere genel sağlık sigortası (GSS) uygulaması zorunlu. Kapsamdaki kişilerin tercihine bırakılmış değil. Bundan vazgeçilemez ya da kaçınılamaz. Nasıl devlet memuru olan, iş sözleşmesi ile çalışan veya bağımsız çalışanlar “sosyal sigortalı” olmak zorundalar ise kapsamda olanlar da GSS’li olma zorundalar.
Bu noktada belirleyici olan kişinin ülkemizde ikamet ediyor olması ve bir başka şekilde sağlık güvencesinin olmaması. Sosyal sigortalı olduğu için ya da aylık aldığı için kişiler zaten sağlık yardımlarını hak ediyorlar. Ayrıca GSS primi ödemeleri gerekmiyor.
Ancak sağlık güvencesi olmayanlar işsiz de olsa artık zorunlu GSS kapsamında prim ödemek zorunda kalacaklar.
GSS primleri ne kadar olacak
Sağlık güvencesi olmayıp da GSS kapsamında prim ödenek zorunda kalacak olanların ne kadar prim ödeyecekleri, aile içindeki aylık kazançlarına göre belirlenecek. Bu nokta da dikkate alınan temel değişken ise asgari ücret olacak.
Anlaşıldığı üzere emekli olup da vergi mükellefi olan okurumuz, yürüttüğü işi sebebiyle kazaya uğramış. Ama, bu bir iş kazası sayılmaz.
Çünkü, emekli olduğu halde yürüttükleri ticari veya serbest meslek faaliyetinden ötürü vergi mükellefi olanlar yada şirket ortağı olan emekliler hakkında, sanılanın aksine, “iş kazası ve meslek hastalığı sigortası” hükümleri uygulanmaz.
Böyle olunca da emekli aylığından her ay kesilen sosyal güvenlik destek priminin emekli esnaf için herhangi bir faydası olmaz. Keza yapılan kesintinin bir karşılığı yoktur. Adeta vergi gibi karşılıksızdır.
Emekli esnaftan kesilen destek primi karşılığında, ona da iş kazasına uğradığı vakit “iş kazası maaşı/sürekli iş göremezlik geliri” bağlanacağı zannı oldukça kuvvetlidir. Bu ise, emekli olanların işçi olarak çalışmaları halinde, aldıkları ücretlerinden SGK ya ödenen destek primi ile karıştırılmasından kaynaklanmaktadır.
Aldığı ücretinden destek primi ödenen emekli, işçi olarak çalışması durumunda uğradığı iş kazası sonucu, diğer koşulları da taşıması halinde, iş kazası maaşı alabilir. Ama, vergi mükellefi olan emeklinin aylığından kesilen destek primine rağmen, uğradığı kaza sonucu iş kazası maaşı bağlanması mümkün değildir.
Emekli sandığından yetim aylığı alan kız çocuk çalışırsa
Bir okurumuz, “vefat eden babasından ötürü Emekli Sandığı’ndan annesi ile birlikte maaş aldığını, hiç çalışması olmadığını, bir işyerinde SSK olarak çalışmasının sözkonusu olabileceğini, ama aldığı yetim maaşının kesileceğinin söylendiğini, tereddütlü olduğunu vs.” ifade ediyor...
2004-2005 yıllarından itibaren o dönem sigorta kurumları, bu kapsamdaki tedavi giderlerini, yönetim kurulu kararlarıyla ödemeye başladılar... Konunun yasal dayanağa kavuşması 5510 sayılı Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile oldu. Dolayısıyla SGK, 1 Ekim 2008’den itibaren, belli şartlar altında sağlık hak sahiplerinin tüp bebek tedavilerini karşılamaktadır.
Aranan şartlar
2008 yılından bu yana, genel sağlık sigortalılarının bu kapsamdaki tedavi giderlerinin SGK’ca karşılanabilmesi için, aşağıdaki şartların varlığı birlikte aranmaktadır:
* Yapılan tedaviler sonrasında normal tıbbi yöntemlerle çocuk sahibi olamadığının ve ancak yardımcı üreme yöntemi ile çocuk sahibi olabileceğine dair sağlık kurulu raporu düzenlenmiş olması,
* 23 yaşını doldurmuş, 40 yaşından gün almamış olması,
* Uygulamanın yapıldığı merkezin Kurum ile sözleşmeli olması,
* Son üç yıl içinde diğer tedavi yöntemlerinden sonuç alınamamış olduğunun SGK ile sözleşmeli sağlık hizmeti sunucusu sağlık kurulları tarafından belgelenmesi,