Melike Karakartal

Elektrik değil fatura çarptı!

6 Şubat 2015
Son günlerin en sıcak sohbet konularından birisi, elektrik faturaları.

Lafa “Yav bu elektrik faturaları...” diye başla, 15 dakikalık temiz muhabbet garanti.
Her hanede bir “korkunç elektrik faturası hikayesi” var, herkesin eli yanmış, “Ne iş?” diye soruyor.Öyle fatura bedelleri telaffuz ediliyor ki, sanki Boğaz Köprüsü, vatandaşın evinden doğrudan köprüye çekilen elektrik hattı sayesinde aydınlatılıyor.
Veya vakt-i zamanında trafoya giren kediler, elektrikleri kestiklerinde, bir yerlere kaçak hat çekmiş gibi, artık kimlere çektilerse, onlar bizim evlerin elektriğini kullanıyor.
Çok merak ediyorum, bilmem nerede kaçak elektrik kullanılmışsa bunun bedelini neden ben ödüyorum kardeşim? Birisi bir şey çalıyorsa, bunun bedelini neden çalmayan vatandaş ödüyor? İyice “Vur enseye al lokmayı” işine döndü hadise...
Bizde de elbette elektrik faturası mağduru hikayesi var efendim.
Tabii bizimkisi olsa olsa “tutumlu olmanın bedeli” hikayesi olur. Anlatayım.
Efendim, karı koca iki kişiyiz. Bendeniz tutumlu insanımdır, evde her konuda gerekli önlemleri alırım. Ampullerimiz tasarrufludur, öyle şakır şakır ışıkları yakmayız.

Yazının Devamını Oku

Oynatmaya az kaldı

4 Şubat 2015
Tamam, devir “kalifiye olmayan hısım akrabayı önemli pozisyonlara yerleştir” devri.

Tamam değil aslında, böyle böyle çökecek toplum, aksini beklemek naiflik olur.
Dünyaca ünlü filanca şirketin Türkiye ofisinden tut en ufak şirkete, üniversitelerden devlet memuriyetine, eleman alımlarında nasılsa artık “işi iyi yapabilme” şartı gözetilmiyor ya, yeni kanun getirilse yeridir.
Yeni işe alımlarımızda sadece “Tanıdık, bizden, akraba olma şartı gözetilmektedir, boşuna CV getirme tanıdık kardeş.
Peçeteye ‘Şaklabanoğlu Üniversitesi mezunudur’ yaz, yeterli.”
Zaten Şaklabanoğlu Üniversitesi’nde işler kötü.
Birbirinin ardına pıtrak gibi açılan, bırakın kampüsü bir binası/adamakıllı eğitim kadrosu bile olmayan, bir ofis katına yerleşmiş üniversitelerde sıfır çeken öğrencilerin, sırf “para veriyor” diye bir üst sınıfa geçmelerine müsaade ediliyor.
5-10 sene sonra bu üniversitelerden “yetişmiş” gençler müthiş işler yapacaklar, heyecanla bekliyoruz.

Yazının Devamını Oku

Rica ediyorum açıklayın! Neden?

3 Şubat 2015
Bu kareyi bir sene önce, belgesel kanalında, belgesel izlerken çekmiştim.

Albert Einstein, ağzında pipo ile görüldüğü o meşhur pozu ile ekrandaydı.
Fakat ekranın neredeyse yarısı gördüğünüz üzere, yok.
Buzlu. Zira tütün mamulleri buzlanınca, çocuklarımızın onları içmeye özenmeleri engelleniyor ya...
Albert Einstein’ın piposu, belgesel izleyicilerini özendirecek, dayanılmaz bir pipo içmesi arzusu oluşturacak olmalı ki, kanal bu görüntüden dolayı ceza almamak için fotoğrafı buzluyor.
Bir başka dizide, kadın bedeni şekli verilmiş bir abajurun, evet ABAJURUN, alt kısmını buzlu gördük. Sebebi, abajurun “memeleriydi.”

Yazının Devamını Oku

Kadına şiddete muhteşem çözümler

31 Ocak 2015
Aile içinde aile büyükleri tarafından çözülebilecek sorunlar mahkemeye intikal ediyor...

Bu herhalde son günlerde duyduğum, üstelik bir vekilin ağzından duyduğum en gerçek dışı cümlelerden biriydi.
Eğer mahkemeyi “Komşu Ayşe Teyze” zannetmiyorsan, “Kol kırılsın, yen içinde kalsın”, mahkemeye intikal etmiş şiddet davaları için geçerli değildir.
Hatta hiçbir dava için geçerli değildir.
Tabii mahkemeye duvara bardağı ters koyup kulağını yaslayarak yan evi dinleyen dedikoducu komşu muamelesi yapar, “Aman komşular duymasın”cılık oynarsan böyle olur.
“Bir şiddet olayının mahkemeye yansımasından rahatsız olmak” nasıl bir iştir merak ediyorum.
Tam olarak neden sakıncalıdır?
Hakim, adamın karısını dövdüğünü öğrenince ayıp mı olacak?

Yazının Devamını Oku

Tek gerçeğimiz: Deprem

30 Ocak 2015
Deprem olacak. Bir günde değişecek hayatlarımız.

Bugün yaşadığımız günlerden eser kalmayacak. Binalar çökecek, dünyamız tersine dönecek. Felaket tellallığı değil, gerçek bu.
O kadar gerçek ki, en kestirme ve kolay olan “çare”, bunu yok saymak.
Öyle yapıyoruz da... Hiçbir şey olmayacak gibi, zemin altımızdan kaymayacakmış gibi yaşıyoruz.
Sadece rantı yüksek mahallelerde binalar yıkılıp yeniden yapılıyor.
Rant getirmeyecek, bir müteahhitlere para kazandırmayacak binalar, oldukları yerde durmayı, milyonlarca insana yuva olmayı sürdürüyor.
Düşünebiliyor musunuz, bizim için en büyük felaket olacak deprem riskine karşı önlemi, ancak para getirme şartı ile alabiliyoruz.
Binası yıkılırsa, altında kalırsa “kaderimizde bu varmış” diyecek/öyle demesi gerektiğine inandırılacak milyonlarca insan yaşıyor bu şehirde.

Yazının Devamını Oku

Aldanmayın, iyiliğin de sesi yüksek çıkıyor

27 Ocak 2015
Kötü haber çabuk yayılır. Kötü haber, akılda daha çok kalır.

Kötü deneyimlerinizi unutmazsınız, zira iz bırakır.
İyi olan ne varsa, kelebeğin ömrü gibidir, akılda kalışı pek kısadır.
İyilik, ani, güzel, yüksek duygular yaşatır ama kötülük kadar akılda kalmaz. Uçar, gider.Yok olmaz oysa. Kötü kadar canlıdır, vardır, siz onu hatırlamasınız da durur bir yerde. Güzel bir yerde...
Önce bakalım iç kavuran haberlere: Köpeği öldürüp poşetle denize attılar...
Yavru yunusu vurup ızgara yaptılar...
Yavru domuzu taşlayıp cesedinin önünde gururlandılar...
Onlar var. Hep olacaklar.

Yazının Devamını Oku

Ruh tahribatı üzerinden rating

24 Ocak 2015
Tarz yarışması, malum bu sezon doğurdu. Aynı anda yayınlanan ve rating savaşına giren birbirinin neredeyse tıpatıp aynısı iki program söz konusu.

Birisi uzun vadede muhakkak ön plana çıkacak, fakat şimdilik söz söylemek için erken görünüyor. İkisinde de alanında başarılı ve tanınan iyi isimler var, yarışmacıların profili ise üç aşağı beş yukarı birbirine benziyor. Bu tip reality show’ların yapısına hayli aşinayız; jüri üyeleri ve yarışmacılar, bir sebepten dolayı bir araya getiriliyorlar.
Bu defa konu moda ve tarz. Seçilen kızlar güzel ve alımlı, mümkün mertebe birbirinden farklı karakterde ve “sivri” olanlar özellikle tercih ediliyor gibi görünüyor.
Program moda ve tarz eleştirisi etrafında şekilleniyor, fakat biliyoruz ki bu tip yarışmaları izlettiren şey kızların “baktırma” potansiyelleri ve kavgaları. (Sivriliklerin, kavgaların, atışmaların, çatışmaların desteklendiğini geçen hafta eski yarışmacılardan bir hanım kızımız zaten ağzından kaçırıverdi.)

Doğru, akşama kadar birbirini övmelerini ve “Efendim zatıaliniz bugün pek hoş olsa da kafanıza kondurduğunuz kuş beni işkillendirmedi değil” türü tatlı atışmalar yapmalarını beklemiyoruz. Baktıran, izleten şey kavga.

Bu yarışmalara 19, 20, 21 yaşında katılan kızları görüyorsunuz. Bu genç kadınların hayata yeni adım attıkları ilk yetişkinlik yıllarındaki ilk büyük deneyimleri bir reality show oluyor.

Yazının Devamını Oku

Adalet bizim buralarda böyle

22 Ocak 2015
Paçalarından sahtekarlık, kurnazlık, kötülük akan adamların suratına baka baka tuhaf yaratıklara dönüştük.

Eşitsizlik desen burada...
Adalet sadece güçlü adamlar için çalışıyor, hayvana işkence burada, yalanla insan yönetmek burada, şark kurnazlığı burada, uyanıklık burada...
Derdin olsa, derdine çare beklediğin mahkeme de bir çelme takıveriyor sana.
Adaleti devletin hukuk mekanizması vermeyecekse kim verecek? Haklının hakkı toz olup havaya mı karışacak?
İçi çürümüş adamlar gel keyfim yaşayacak, vatandaş hep mi kavrulacak?
Adalet bulamayan, hakkını alamayan, darmadağın olmuş insanların düşmüş omuzlarını kim kaldıracak?
Şansa yaşıyoruz biz, şansa.

Yazının Devamını Oku