Melike Birgölge

İNSANLAR İKİYÜZYIL ÖNCE DE AYNIYDI ŞİMDİ DE…

8 Nisan 2011
Son günlerde kiminle konuşsam aynı çıkmazda. Monotonluk, umutsuzluk, eylemsizlik ve mutsuzlukla kuşatıldığımızı düşündüğümüz zamanların bileşimi… Ah hayat!

Monotonluk, umutsuzluk, eylemsizlik ve mutsuzluklarımız…

 

Duygusal yaşamımızdaki açmazlarımız…

 

İçinden çıkamadığımız sokaklarımız…

 

Yitirdiğimiz ya da boşa harcadığımız geçmişimiz…

 

Yazının Devamını Oku

Işıkların oyası!

5 Nisan 2011
Işıklar yanar, ışıklar söner. Marifet karanlıkken ortalığı aydınlatabilmekte. Bir de bunu sahnede başarabilmek… Yetenek, ister, emek ister. Aydınlatırken ortamı renk renk, aynı zamanda şaşırtabilmek ve gülümsetebilmek! Maharet, işte bunları gerçekleştirebilmekte.

İkiye ayrılan bedenler mi, havada uçan bacaklar mı…

Yerçekimine meydan okumak…

Bunların hepsini aynı sahnede yapmak zor gibi değil mi?

En azından teknik olarak…

Zor ama imkansız değil.

Yeter ki yapılabileceğine, başarılacağına inanılsın.

Bütün engeller aşılsın.

Ve sonunda da…

Yazının Devamını Oku

Mağara adamı babamın oğlu olursa!

1 Nisan 2011
Anadolu’nun herhangi bir şehri… Adana, Mersin, Zonguldak, Samsun, Niğde, İzmir, Diyarbakır…

1950’lı yıllar…

Delikanlılık, kanın kaynadığı…

Mahallenin kızlarına yan bakılmadığı…

E, n’olacak?

Yaşanacak ve yapılacak olan işlemler büyük şehirde...

Yazının Devamını Oku

Balkanlardan gelen sıcak şarkılar!

28 Mart 2011
Kitap ya da düşünceleri mi basacaklar, bu kez beni de…

Hem de öyle bir anda basıyorlar ki…

                                   

Ummadığım ve beklemediğim bir anda…

 

Hiç de şık bir şekilde değil tabii ki.

 

Kıskıvrak ele geçirerek…

 

Yazının Devamını Oku

Bilim kadınının sahnedeki yüzü!

22 Mart 2011
Sen kalk, canını dişine tak! Sonra başına gelmeyen kalmasın!

İyi niyetinle uğraş, didin.

İnsanlara yardımcı olmayı görev bil.

Yürüdüğün yolda bunu hedef edin.

Çalış, çabala…

Hatta kendinden fazla onları düşün.

İnsanlık için elinden geleni yap.

Yetmesin.

İnsanların hastalıkları için savaş ve onları kurtar.

Yazının Devamını Oku

Kırmızı bir yığının içindeki yeşil nokta dengesi!

17 Mart 2011
Kasıp kavuran sancıyla iliklere kadar hissedilen bir ilişki yaşarken, tutku ve acıyla yoğrulan iki farklı insan, onları duyguların, renklerin ve çizgilerin diyarına savuran aynı kaderde buluşursa…

FRİDA SERGİSİNDEN KARELER

Çocukluğunda yaşadığı felç ve gençlik döneminde başına gelen kaza hayatında ve sağlında derin yaralar açan...

Geçirdiği ameliyatlar yüzünden bir süre yatağa bağımlı bir hayat yaşayan…

Hasta yatağının üstündeki aynalar ile oto portrelerini çizmeye böylelikle başlayan…

Kimse tekrar yürüyeceğine inanmazken; o bu düşten hiç vazgeçmeyerek yürüyen…

En güzel eserlerini hep yalnızken ve acılar içindeyken yapan…

Pablo Picasso’ya bile "Biz onun gibi insan yüzleri çizmeyi bilmiyoruz" dedirten…

Tutkulu ve sıra dışı…

Yazının Devamını Oku

Mikrokredi'yle doğan makro kadınlar!

14 Mart 2011
Yaşama tutunabilmek… Çalışmak… Ayakta durabilmek… Hayatla mücadele etmek…

İnsanoğlu…

 

Güler, ağlar…

 

Karalar bağlar.

 

Çiçek olur açar.

 

Yazının Devamını Oku

İnsanlık haysiyetinin düştüğü en dip kuyu!

8 Mart 2011
İnsanlık haysiyetinin düştüğü en dip nokta nedir?

Onuru, saygıyı, değeri yok eden, insanı nokta kadar küçülten…

Onuru, saygıyı, değeri yok eden, insanı nokta kadar küçülten…

Kendi çıkarınız için o an yaptığınızın doğru olduğunu sanırken aslında sizi kurtarmak yerine en dibe çeken?

Bir kuyudur ki, dipsiz…

Nedir sahi?

Yalan dolan…

Alavere dalavare...

Boyundan çıkarılan şeref…

Yazının Devamını Oku