Nerde diye soracak olursanız…
Kendi içimizde!
Ruhumuzu sarıp sarmalayan bedenimizde.
Günümüze kadar süregelen bazı gerçekler var ki, akla ve insanlığa sığmayan… Özellikle de kadınların yaşadığı, yaşamak zorunda kalırken aynı zamanda da çaresiz kaldığı…
Evet, bekliyorum söyleyeceklerinizi?
Aklınızdan neler geçtiğini?
Korkmayın, bir şey diyecek değilim.
Ne de olsa özgür bir ülke burası!
İstediğinizi söyleyebilirsiniz, istediğinizi yapabilirsiniz.
İstediğiniz okulda okur, istediğiniz işi yaparsınız ama.
Bazı konular vardır ki…
Din, hukuk mesela.
Her şey bir şarkıyla başladı.
Eski ama eskimeyen…
Vuran ama aynı zamanda insanı kendine getiren…
Duyunca kendimden geçercesine eşlik ettiren…
Hep onlar mı yaşayacak?
Her şeyin en iyisini, en alasını, en güzelini…
Yedikleri önlerinde, yemedikleri arkalarında.
Gezmeler, tozmalar…
Nerde?
Yürekte.
Düşünce aşka…
Başka?
Bu noktaya gelebiliyor insan bazen.
Bu duruma getirenler ise…
Belki çaresizlik…
Belki belirsizlik…
Belki yalnızlık…
Belki aşk…
Belki ayrılık…
Belki hayat…
Şans ve umut…
Ne hayaller kurdurur insana.
Ardı arkası gelmeyen…
Düşünürken bile insanı iyi hissettiren…
Hakikaten, düşünün bir.
Çok uzağa gitmeye gerek yok.
1990’lı yıllara dönüp bakmanız yeterli.
Neler vardı o zamanlar…