Bir sevda; sevgi, incelikler, tutkular ve duygularla goncadan güle dönüp büyürken… Bir çiçek aşkla ümit içinde nasıl renk renk açar. O çiçekten bal tutacak arı nasıl da… Çok seven bir gönül, özlerken ya da ayrılık sancısını yaşarken nasıl kahrolur. Kalbinizde yatan, gönlünüzde açan, gözünüzde tüten biri varsa…
Canımdın can dediğiniz…
Adını ezberlediğiniz…
Gönlünüzde tek onu bildiğiniz…
Balkonda oturmuşuz.
O, şarabını yudumluyor.
Ben de ara ara ona eşlik ediyorum.
Sohbete başlıyoruz.
Siz de görmüşsünüzdür kelebekler… Sanmayın ki bahardan, yazdan… Sizin de ekranınızda kelebekler uçtu mu?
Organizasyon hazırlıkları başladığından bu yana biz Hürriyet’tekilerin etrafında hep uçuyordu bu kelebekler.
Sadece yazılarımızda, röportajlarımızda değildi yani bu kelebek uçuşları.
13 Haziran gecesi de, işte o kelebekleri uçurmak için güzel bir atmosferde bir araya gelindi.
Son üç aydır… Malum konu nedeniyle hızına yetişemediğimiz, sürekli değişen gündem… Konuşmalar, turlamalar, atıp karşı tarafa yakalatmalar, mitingler, taşlamalar, pankartlar, bütçeyi aşan hazırlıklar derken… Günü geldi. Büyük gün!Yok, büyük gün değil aslında.
Sıradan bir gün olacak, diğer günler gibi.
Olmayacak bir farkı.
Niye kendimizi kandırıyoruz ki?
İstismara uğramış ya da annesi babası olmayan 110 çocuk.
Hepsi bir yerde.
Bolluca Çocuk Köyü’nde…
Ailesi olmadığı için, kendi içlerinde ve hayatlarında kaybolduğu halde, masum ve saf bakışlı çocuklar…
9
8
7
…
Hep bir yarın vardır ya.
Hani her sabah uyanacağımızı bildiğimiz…
Yaşam labirentinde çıkmaz yollara girip, yaşanılan günün kaosuyla boğuşup mücadele etsek de, zorlansak da, söylensek de…
Bir gün güneş, bir gün fırtına…
Öyle ya da öyle, zor ya da kolay, yol alırken hayat yolunda, karşılaştıklarımız, yaşadıklarımız nasıl da yoruyor bizi.
Bazen söndürüyor gözümüzdeki feri.