PaylaÅŸ
Bu noktaya gelebiliyor insan bazen.
Bu duruma getirenler ise…
Belki çaresizlik…
Belki belirsizlik…
Belki yalnızlık…
Belki aşk…
Belki ayrılık…
Belki hayat…
Belki takılıp kalmak…
Belki ikilemler…
Belki bilinmeyenler…
Bunlar veya buna benzer şeylerdir sizi, aklınızı, kalbinizi, ruhunuzu bir süreliğine durduran…
Bir sabah uyanırsınız.
Aynada kendinize bakarsınız.
Gülümsemek ister ama gülümseyemezsiniz.
Ne çok acı, ne çok keder biriktirdiğinizi fark edersiniz.
Aynı zamanda ruhunuzda ne kadar ağır bir yük taşıdığınızı da…
Ne kadar yorulduğunuzu da…
Oysa hüzünden soyunup, sevinç giyinmiştiniz bir zamanlar.
Çiçek açmıştınız bir nefeslik duraklarda.
Oysa şimdi bükerken boynunuzu, yaprak yaprak dökülerek solup giden anılar…
Her şey yarımmış meğer, şimdiki telaşınızın değeri ne eder?
Halbuki pamuklara sardığınız o sevginiz kadar, incelikle sarmalanmalıydınız siz de.
Sevgiyi, incelikleri doya doya yaşarken yeri geldiğinde mantıklı davrandığınızı sanırsınız.
Oysa içten içe, gizliden gizliye delirmişsinizdir.
Aslında bunu fark ettiÄŸiniz an itibariyle uzun süre önce savaÅŸtan çekilmiÅŸsinizdir, elinize oyuncak zafer meÅŸalenizi alıp. Â
Ve yine o an fark edersiniz ki, sizin derdiniz sizde gizli ama siz başkasında aramışsınız.
Sizin tomurcuğunuz kendi içinizde filizlenmiş ama siz başkasında çiçek açmak için o topraklara kök salmak istemişsiniz.
İstemişsiniz de, koparmış sizi canlılığınızı hissettirerek, kokunuzu saçarak hüküm sürdüğünüz o toprak.
Bunu anladığınız anda;
Sadece kendinize söyleyeceksiniz şarkılar.
Çok eskide kalacak canınızı yakan aşklar.
Yeniden katlanmayacaksınız zira duruldu artık fırtınalar.
Ve acıtmayacak artık sizi hatıralar…
İnanın.
Ta ki bir sonrakine kadar!
***
İşte tam bu hallerdeyken…
Yani bir sabah kalktığımda aynada kendime gülümseyemediğimde, ne çok acı, ne çok keder biriktirdiğimi fark edip, ruhumda ne kadar ağır bir yük taşıdığımı ve ne kadar yorulduğumu düşündüğüm günün birinde telefonum çalıyor.
Arayan Zeki.
Zeki Güner!
Hani Yonca Lodi’den ‘Emanet, Düştüysek Kalkarız, Tenden Tene’, Ferhat Göçer’den ‘Üzüm, Biz Bu Değiliz’, Niran Ünsal’dan ‘Ben Yine Kendimle, Sevda Yolu’, Yeşim Salkım’dan dinlediğimiz ‘Yaseminler, Ayakta Alkışlar, Deliler Gibi, Aşk ve Ceza, İstanbul’, Işın Karaca’dan ‘Uyanış, Sessiz Hikayem, 1000 Yalan, Bilmece, Başrol’ şarkıları var ya…
İşte o şarkıları yazıp besteleyen…
‘Melike, bir şarkı yaptım, dinlemeni istiyorum’ diyor.
‘Anlaşıldı vuracaksın yani yine. Kelimelerinin, müziğinin hançeriyle… Neyse ki elini kana bulamayacaksın, bu vuruşla’ diyorum.
Anlamıyor tabii ne demek istediğimi, yani nasıl bir ruh halinde bunları ona söylediğimi.
Tabii ben de anlamıyorum ilk başta, nasıl bir hançerin beni vuracağını…
Zeki, şarkıyı okuyor telefonda.
Bittiğinde boğazım düğümlendiğinden…
1 – 2 dakika hiç ama hiç bir şey söyleyemiyorum.
Çünkü yukarıdaki anlattığım ruh halimi bu kadar benzer kelimelerle, şarkıyla beni bana fısıldayan olursa kulağıma…
Şarkının adı ‘Pamuksuz Kumaşlar!’
‘Zekiiiiiii… Ne diyeyim ben sana? Mahsus mu yapıyorsun? Ve nasıl anlayabiliyorsun bizi, içimizdekileri? Adını verdiğin bir önceki single’indaki gibi ‘Haberin Olsun’ pamuklara sarmalıyız ki seni, sana ‘Emanet’ ettiğimiz kalbimizdeki duygularımızı anı ‘Üzüm’lerine bulayıp, şarap tadında yeni şarkılar yapman için!’ diyebiliyorum.
‘O zaman hazır ol, şimdi sana şarkının orijinal halini yolluyorum, dinle bakalım’ diyor.
Yolluyor.
Dinliyorum.
O sözler, o beste, şarkıya çok yakışan klarnet tınıları…
Gözünüzün önünde dans etikten sonra etinizi, teninizi delip geçerek kalbinize ve ruhunuza işlerken aşkınız ve anıları…
Şarkıyı dinleyince anlayacaksınız ne demek istediğimi.
5 Mayıs’ta single olarak, kalbimize giyinmeyi bekliyor ‘Pamuksuz Kumaşlar’
Şarkıyı birkaç kez arka arkaya dinlerken, anılara değil ama kalbimi alıp ‘Pamuksuz Kumaşlar’a sarıyorum.
Sarıyorum ki…
O anki halet-i ruhiyeme iyi gelsin…
Acılarıma, yaralarıma pansuman olsun diye…
Ayağa kalkabileyim…
Hayata devam edebileyim...
Her şeye rağmen gülebileyim…
Şarkılar söyleyebileyim…
Küllerimden yeniden doğabileyim…
Nefes alabileyim…
Zor, çok zor da olsa bir süre sonra yeniden sevebileyim…
Yaşayabileyim…
Akarken bir sevgiye ve hayata coşabileyim…
Yürürken koşabileyim…
Mutluluktan uçabileyim diye.
                                                ÂMELÄ°KE BÄ°RGÖLGE
PaylaÅŸ