Melike Birgölge

Hayatın; başıma, kalbime ve ruhuma attığı taşları…

8 Ağustos 2011
Sabahın erken saatleri… Ne olduğunu anlamadım ilk önce. Bir gözümü açtım. O an başladı her şey. Anlatılmaz bir acı, dayanılmaz bir sancı… Karnımın sol tarafına bıçaklar batırıyorlardı sanki. Batırmak ne kelime, saplayıp saplayıp çıkarıyorlardı adeta. Nefesim…

Kendimi zorla lavaboya atıp, yüzümü yıkayıp zorlukla nefes almaya çalışarak…

 

İstifra…

 

Nasıl giyindim, hastaneye nasıl gittim bilmiyorum.

 

Acil’e…

 

Yazının Devamını Oku

Gözbebeğim sen çok yaşa!

1 Ağustos 2011
Umutsuz bir günde derin sevgisiyle sardıysa kalbinizi sımsıcak. Hüzünlü bir anınızda usulca süzüldüyse hayatınıza; tertemiz ve lekesizce, kirlenmiş dünyaya inat. Çaresizliğinizi yok edip, sevgisiyle sizi yaşatıp ömrünüze ömür katıyorsa… O kişi nasıl gözbebeğiniz olmaz ve onun uğruna hayata nasıl katlanılmaz söyler misiniz?

Onunlayken her saniyenin tadını çıkararak hayatı bayram havasında yaşıyorsunuz, Bulutları bile ayaklarınızın altında hissediyorsunuz.

 

Peki ya onsuzken?

 

Gün ağarırken, gözlerinizi bir kez bile yummamışsanız, tek başınıza oturuyorsanız... Yorgun ve yalnızsanız… Onun hasretine kapıldıysanız ve gözünüzde tütüyorsa buram buram…

 

Fotoğrafına bakınca ya da anıları canlanınca gözleriniz doluyorsa…

 

Yazının Devamını Oku

Hayatınızın brütü ne kadar?

26 Temmuz 2011
Heeeeeeeyyyyyy! Durun bir dakika. Nereye koşuyoruz böyle her gün, kendimizi göremeyecek kadar?

Her şeye bir hızla yetişme derdindeyiz.

Durup düşündünüz mü hiç?

Nereye koşuyoruz her gün aynı telaşla…

Sevgiyi, incelikleri fark etmeyecek kadar gözümüzün maratonundaki tüm bu koşturmalarımız, yaşamımızda her şeyin ‘En’ine, ‘En iyisine’ ulaşmak için.

Her şeyin en iyisi, en hızlısı, en küçüğü…

Her şeyin ‘En’ine ulaşalım derken, hayatımızı, kendimizi, kalbimizi daraltışımız.

İşte belki de bu yüzden duygularımız da yük olmaya başladı bizlere.

Sevgiyi yaşamayışımız, incelikleri kavrayamayışımız…

Yazının Devamını Oku

Ay çağırıyor hem de ufuktan!

22 Temmuz 2011
Gün batımıdır genelde romantizme çağıran… Bu kez Ay… Çağırıyor hem de ufuktan. Hem romantizme hem de hayata.

Hani kelimeleriniz bittiğinde…

 

Ruhunuzun kanatları kırıldığında…

 

İçinizdeki coşku ovaları kurak çöllere döndüğünde…

 

Ağzınızı bıçak açmadığında…

Yazının Devamını Oku

Her şey birdenbire oldu!

15 Temmuz 2011
Her şey birdenbire oldu. Hiç beklemediğim bir zamanda ve hiç ummadığım bir alanda!

Orhan Veli’nin ‘Her şey birdenbire oldu. Birdenbire vurdu gün ışığı yere. Gökyüzü birdenbire oldu. Mavi birdenbire… Her şey birdenbire oldu. Kız birdenbire, oğlan birdenbire… Aşk birdenbire oldu, sevinç birdenbire.’ dediği gibi.
 
Aynen öyle oldu.
 
Her şey birdenbire…
 
Birdenbire gerçekleşen olayın ne olduğunu anlatmadan önce, bu konu daha hiç ortada yokken birkaç gazeteci arkadaşımın ve birçok okurun bana dedikleriyle başlamak istiyorum.

Yazının Devamını Oku

Çini mavisinin gözlerimize kavisi!

12 Temmuz 2011
Çini sanatı ne incelikler saklar desenlerinde, ne izler gizler derinliklerinde. El emeği, göz nuru eşliğinde…

M.Ö. 3000 yılının ilk yarısından günümüze kadar süregelen çini sanatının inceliklerine kimbilir kaç kez gözlerimiz değmiştir; turkuaz, lacivert, kobalt, yeşil ve mor renklerin kullanıldığı geometrik desenli çini ve çini mozaiklerin iç mekanlarda tercih edildiği, dışta da sırlı veya sırsız tuğlaların kullanıldığı pek çok camii, medrese, türbe ve saray duvarlarında. Ve aynı zamanda süsleme amacıyla kullanılan fayans, porselen tabak, seramik gibi eşyalarda da…

 

Yüzyıllar geçse de değerinden hiçbir şey kaybetmeyen çini sanatı, bugünlerde Sıtkı Olçar’ın eserlerinde hayat bulan çalışmalarının oluşturduğu sergide siz sanatseverleri bekliyor.

 

Kütahya’da doğan, yöresel tavırlarından ödün vermeden yer edinen, seramiği sanat eseri statüsüne taşıyan, geçtiğimiz yıl kaybettiğimiz dünyaca ünlü çini sanatçısı, Sıtkı Olçar’ın vefatından sonraki ilk sergisi Çiniden Çeşmeler ve Panolar, hayattayken başladığı ve sonrasında kızı Nida Olçar tarafından tamamlanan çini çeşmeler ve panolardan…

 

Antik desen ve formları uyguladığı çinicilik çalışmalarında İznik ve Kütahya örneklerini ele alarak yeni biçim ve öz arayışına yönelen, 1980 yılından itibaren özellikle İznik çinileri üzerine çalışan ve kaybolup gitmekte olduğu sanılan Kütahya çiniciliğine yeni bir boyut ve dinamizm getiren Sıtkı Olçar’ın sergisi 26 Temmuz 2011’e kadar haftanın her günü ve saati ücretsiz olarak Çırağan Sarayı’nın Sanat Galerisi’nde gezebilirsiniz.

 

Yazının Devamını Oku

Maksat ne olabilir?

8 Temmuz 2011
Maksat ne olabilir? Benim maksadım yani? Bu soruma beni tanıyanlar, yazılarımı takip edenler, ‘Tabii ki yazmak’ derler ilk olarak.

‘Ama yazıya bu kadar kaptırma, yaşa, nefes al’ diyenler de olacaktır.

Ben yaşıyorum zaten.

Hayattaki iyi – kötü, acı – tatlı her şeyi.

Hem de nasıl…

Tutkuyla…

Peki, nasıl mı yaşıyorum?

Yazdığım köşe yazılarımda, deşifre ettiğim röportajlarda,  kalbimi kalem yaparak yazdığım şiirlerde, cümlelerde, kelimelerde hatta hecelerde…

Yazmak eylemi değil benimki.

Yazının Devamını Oku

Gaipten değil…

4 Temmuz 2011
Sizin de olmuştur böyle zamanlarınız. Yalnızlığın ruhunuzu kaşıdığı, kanattığı… İçinizi hüzünle acıttığı…

Ne anlatılmazdır bilirim.

 

Anlatılmayan, anlaşılmayan ve insanı karmakarışık yapan…

 

İçinizi alaboraya çeviren…

 

Deviren…

Yazının Devamını Oku