Melike Birgölge

İNSANIN RUHUNU YIRTAN ÇIĞLIKLAR!

15 Kasım 2011
Nasıl yüreği yanmasın, içi acımasın, yaşarken ölmesin o kadınlar. Hangi kadınlar? Sevgilisi, kocası, çocukları gözü önünde öldürülen yüzlercesi… Düşünmesi bile kötü ama Tanrı korusun bizler de olabilirdik o kadınların yerinde.

Kocası, çocukları öldürülüyor ve tutsak olarak götürülmeyi bekliyorlar.

 

Neden böyle bir şeyle karşı karşıya kalıyorlar peki?

 

Yunan mitolojisinde; Troya’lı Paris Sparta Kralı Menelaos’un karısı Helen’i kaçırdığı için!

 

Bunun üzerine Yunanlılar n’apıyor?

 

Yazının Devamını Oku

İÇİNİZDEKİ KARGAŞALARIN YANKISI KAÇ ŞİDDETİNDE?

8 Kasım 2011
Sizde de olmuştur. Birkaç ya da en azından bir iki kez… Önce bir uğultu, sonra yankılanma, gidip gelen sesler, suretler… Sonra da bir boşluk…

Ne yapacağını, nerde olduğunu, elini kolunu nereye koyacağını bilememe halleri.

 

Olanları anlamak ister ama anlayamazsınız.

 

Anlatmak ister ama anlatamazsınız.

 

Çaresizlik hissinden başka ve çok kötü bir şey bu.

 

Yazının Devamını Oku

OLMAK İSTEMİYORUM!

28 Ekim 2011
To be, or not to be, that is the question! Yani ‘Olmak ya da olmamak! İşte bütün mesele bu!’ Shakespeare’in, ‘Acı çekmek ya da kendini öldürerek bu acıyı dindirmek arasında bocalayan Hamlet'in ikilemini anlattığı cümle. ‘Olmak ya da olmamak! Ben olmak istemiyorum! Ya siz?

Sevgiyi, saygıyı yok saymak…

 

Mücadele yerine pes etmek…

 

Birilerinin arkasından kuyular kazmak…

 

Karşısındaki insanın gözlerine –ta içine- bakarak yalan söylemek…

 

Yazının Devamını Oku

İliklerimize işleyen çaresizliğe çare bulamamak!

24 Ekim 2011
Geldi mi üst üste gelir zaten. Gelmeye de devam edecek hiç kuşkusuz. Ne kadar ‘Yok, gelmesin’ dersek diyelim, ne kadar ‘Bitsin artık’ desek de, geliyor hayat bildiği gibi.

Bildiği gibi gelmekle kalmıyor, akıyor tüm şiddetiyle; önüne çıkan ne varsa hepsini önüne katarak.

 

Önüne gelenlerin bazılarını yalpalayarak, bazılarını da sağa sola çarparak…

 

Artık şiddeti hayatın insafına kalmış.

 

Daha şehitlerimizin acısıyla avaz avaz gözyaşı çığlıkları ataduralım, Pazar günü öğlen saatlerinde aldığımız haber sadece Van’ı değil, yine tüm Türkiye’yi sarsıyor.

 

Yazının Devamını Oku

Avaz avaz gözyaşı çığlıkları!

19 Ekim 2011
Ne düşünüyorum biliyor musunuz? Sınırlar ve sabırlar hep aynı tarihte mi zorlanır? Bu şekilde mi sınırların daraltılacağı sanılır, ruhu ve sabrı zorlayan sınırlar bu şekilde mi aşılır?

Öyle olduğunu sananlar varsa fena halde yanılır!

Evet canlar gidiyor, kalplere ateş düşüyor ama ne yaparsanız yapın, milli bütünlüğümüzü bu şekilde bozamaz, ülke sınırlarımızı bu şekilde daraltamazsınız.

Daha geçtiğimiz Ağustos ayında, 17 Ağustos 2011’de; Hakkari-Çukurca karayolunun 12. kilometresinde askeri konvoya patlayıcı düzenekleri ile yapılan saldırıda 11 asker ve 1 köy korucusu şehit düşmüş, 14 asker de yaralanmıştı.

Bu kez yine Hakkari Çukurca’da; 24 şehit, 18 yaralı…

Aynı yer, aynı sınır…

Ama bu kez gerçekten sınır aşılıyor.

Sabırları zorluyor.

Yürekleri dağlıyor.

Yazının Devamını Oku

Dünü bugüne, bugünü düne taşımak!

12 Ekim 2011
‘Dün dünde kalmıştır, yarın meçhuldur, o halde zaman ve yaşam bugündür’ diye biliriz değil mi? Ama hayır bu düşünceyi iki saat içinde değiştirdi biri.

Bugünü düne, dünü bugüne taşıyarak yaptı bunu

 

Nasıl peki?

 

Kim bunu yapan?

 

Adını birazdan söyleyeceğim.

 

Yazının Devamını Oku

Kendisiyle yüzleşemeyenler, hayata dahil olamayanlar, buraya!

6 Ekim 2011
Herkes onun hakkında çok şey söyledi, çok şey yazdı. Öven de oldu, yeren de…

Neydi onun hakkında insanları bu kadar konuşturan?

Farklı görüşleri aynı paydada buluşturan…

Seven de var, sevmeyen de…

Mesafeli bulan da var samimi bulan da…

Kilit olarak gören de…

Yaptıklarını sıkıcı bulan da…

Ama insanların düşünceleri ne olursa olsun, bu onun başarısını gölgeleyemiyor.

Onun yaptıkları ki, dünyadaki birçok kişiyi etkilediği gerçeğini değiştiremiyor.

Yazının Devamını Oku

Hayattaki ve dünyadaki en büyük devrim nedir?

27 Eylül 2011
Yani nasıl bir büyü, nasıl bir şey, nasıl bir aşk bu? Bir bilsem, çözebilsem… Anlatılmaz, anlaşılmaz… Onsuz olmaaaaazzzzz! Döndüm, ona kavuştum, nefes aldım adeta!

Dönüş gerçekleşti.

 

Sıra dönüşüme geldi.

 

Ve dönüştürmeye...

 

Franz Kafka’nın ‘Dönüşüm’ü gibi.

 

Yazının Devamını Oku