Paylaş
Dönüş gerçekleşti.
Sıra dönüşüme geldi.
Ve dönüştürmeye...
Franz Kafka’nın ‘Dönüşüm’ü gibi.
Evet o eserde; küçük burjuva çevrelerindeki tiksindirici aile ilişkilerinin en ince ayrıntılarına kadar irdelenişinin yanı sıra aynı zamanda genelde toplumun kalıplaşmış, işlevini çoktan yitirmiş olan akışına bilinç düzeyinde başkaldıran bireyin başkalaşması, bir böceğe dönüşmesi anlatılıyor.
Ne kadar tanıdık değil mi?
Bizi de hep aynı kalıplara sokmak istemiyorlar mı?
Farklı olursan, farklı düşünürsen, fark yaratmak istersen yandın!
Kendin olursan, içinden geldiği gibi yaşamak istersen, onlardan başka biri olursan, başkalaşırsan dışlamıyorlar mı?
Ben de budan yola çıkarak, Adana Altın Koza’dan İstanbul’a döndükten sonraki dönüşümleri, sanattan yola çıkarak…
Adana’da altından kozalar toplandı. Sıra onları İstanbul’da fabrikada yani ‘yazı’hanede dokumaya geldi.
Bir nevi yaşananları, gözlemleri, işlemeye…
Ama yapacağım bu dönüşümlerde;
Güzellikleri, incelikleri sanatla görerek içimizde, ruhumuzda mis kokulu güller, renk renk çiçekler açtırarak…
Ha, yaşama sevinciyle sulamaya çalıştığımız içimizdeki bahçemizde; zehirli sarmaşıklar, ısırganlar, yabani otlar varsa o zaman da bu zarar verenleri teker teker sabırla ayıklayarak…
Nasıl olacak bu?
Kitaplar okuyarak…
Filmler izleyerek…
O kitaplarda ve filmlerde karşılaştığımız, kendimizi gördüğümüz cümlelerde - sahnelerde durup, içimizdeki bahçeye inip bunlarla yüzleşerek!
Gülleri, yaseminleri andıran güzellikler, incelikler, mutluluklar varsa onların farkına varıp onları, kokularını içimize çekip yaşayarak ve az önce dediğim gibi bize zarar verenleri teker teker sabırla ayıklayarak…
Evet, bu kolay olmayacak ama…
Bu farkına varış ve ayıklamalar bittikten sonra yaşam sevinci ve sevgiyle sulayarak devam edeceğimiz hayat yolunun patikasında yürürken iki yanda mutluluk çiçeklerinin açtığını göreceğimiz kesin bir gerçek.
Bunu nasıl böyle söyleyebiliyorum?
Adana Altın Koza Film Festivalinde ardarda izlediğim filmler sayesinde!
Çünkü o filmleri izlerken hayatla yüzleşmek bir yana bir kuyuya iner gibi kalbimin, ruhumun, hayatımın derinliklerine inerek yüzleştim.
Film karelerindeki bazı sahnelerinde gördüklerimin birçoğunu ruhumun ve hayatımın derinliklerinde de görmek içimi acıttı.
Acıttı ama bunları kabullenmek ve üstüne gitmek bir şekilde gerçekleri görmemi sağladı.
Buydu hayat dedikleri, acı tatlı yaşananlardı hayatın diğer adı.
C’est la vie!
Hayat bu!
Yaşananları çekmeceye koyup gerçekleri görmek bir yana mutluluk ve huzuru kalbime yaka çiçeği yaparak ileri, geleceğe bakmamı da…
Bunlar, yaşadıklarımdan çıkardığım değildi sadece.
Bir filmde, filmlerde…
Her şeye rağmen kendi doğrularınızdan vazgeçmeden, her şeye rağmen inadına gülümseyerek, geleceğe bakmak gerektiğini ve geleceğin uzun süreceğini…
Bu yolculukta az önce dediğim gibi huzur ve mutluluğun benliğimize ve kalbimize yaka çiçeği olması gerektiğini de…
Filmler izledim, sohbetler ettik, sergilere, panellere katıldım.
Altın Koza Film Festivali organizasyonuna teşekkür etmeden geçmek olmaz tabii.
Festival Genel Koordinatörü Ozan Aksu başta olmak üzere tüm Altın Koza Festivali organizasyon ekibine; hem bu etkinlikleri gerçekleştirip, buluşturdukları gözlerimizi, kalbimizi, ruhumuzu sanata doyurdukları hem de bizleri en güzel şekilde ağırladıkları için sanatsal bir incelikle teşekkür ediyorum.
Festivalde; kısa ve uzun filmlerin yarışmasının, uluslar arası bir katılımı gerçekleştirmelerinin yanı sıra belgesel filmlerin özel gösterimlerini sunmaları ince ve şık bir ayrıntıydı.
Sıra geldi Adana’da kozaları toplamaya.
Birçok film vardı; emek verilen, incelikle işlenen.
Ama 5 film ödülleri topladı.
Şimdi size bir soru.
Hayattaki ve dünyadaki en büyük devrim nedir?
Düşünün bir.
Aşk dersem…
Yok artık demeyin.
Gerçek bu.
Nobel Edebiyat Ödülü'nü aldıktan sonra törenden çıkarken “Bu ödül sizin için ne anlam ifade ediyor?” diye soranlara “Boşverin bunları. Hayatımda aldığım en önemli ödül (aşık olduğu kadın gazeteci Pilar Del Rio) Pilar'dır. Aslına bakılırsa en büyük devrim de aşktır!” diyor yazar Jose Saramago.
Yazar Saramago, son nefesini verirken başı Pilar'ın kollarının arasındaydı.
Yani…
Dünyada çoğu şeyi 'Aşk ve Devrim' yapıyor.
'Eylül'ün hüznü bu kez 'Görkem'li bir ödülle oldu!
Şimdi hedef yarınlar ve gelecek!
Meçhul de olsa gelecek uzun sürer!
Ne de olsa ne dün ne yarın…
Gelecek bugün, gelecek şimdi.
Gelecek, aslında içinde bulunduğumuz şu an!
Umut Veren Genç Erkek Oyuncu: Hakan Kurtaş (Vücut) ve Gün Koper (Aşk ve Devrim)
Umut Veren Genç Kadın Oyuncu Ödülü: Deniz Denker (Aşk ve Devrim)
En İyi Kurgu Ödülü: Taner Sarf (Eylül)
En İyi Sanat Yönetmeni Ödülü: Adalı Aksoy (Aşk ve Devrim) (Saklı Hayatlar)
Jüri Oyunculuk Özel “Toplu Performans” Ödülü:
Celal Tan ve Ailesinin Aşırı Acıklı Hikâyesi’nin bütün oyuncuları
En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Ödülü: Tuna Orhan (Memleket Meselesi)
En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Ödülü: Şeyla Halis (Vücut)
En İyi Erkek Oyuncu Ödülü: Durukan Ordu (Gelecek Uzun Sürer)
En İyi Kadın Oyuncu Ödülü: Hatice Aslan (Vücut) ve Görkem Yeltan (Eylül)
En İyi Müzik Ödülü: Mustafa Biber (Gelecek Uzun Sürer)
En İyi Görüntü Yönetmeni Ödülü: Feza Çaldıran (Gelecek Uzun Sürer)
Jüri Özel Ödülü: Aşk ve Devrim (Yönetmen: Serkan Acar)
En İyi Senaryo Ödülü: Onur Ünlü (Celal Tan ve Ailesinin Aşırı Acıklı Hikâyesi)
En İyi Yönetmen Ödülü: Cemil Ağacıkoğlu (Eylül)
Adana İzleyici Jürisi Ödülü: Simurg (Yönetmen: Ruhi Karadağ)
En İyi ‘Ses Tasarımı: Burak Topalakçı (‘Eylül’ ve ‘Kaybedenler Kulübü’)
SİYAD (Sinema Yazarları Derneği ) En İyi Film Ödülü: Gelecek Uzun Sürer (Yönetmen: Özcan Alper)
Yılmaz Güney Ödülü: Gelecek Uzun Sürer (Yönetmen: Özcan Alper)
En İyi Film Ödülü: Celal Tan ve Ailesinin Aşırı Acıklı Hikâyesi (Yönetmen: Onur Ünlü)
Paylaş