Özgür Suriye Ordusu adını taşıyan gruplar Türkiye üzerinden Suriye’ye girdi.
Türkiye de onlara destek veriyor: İş makineleriyle geçebilecekleri yolları açıyor, özel birlikler ile nokta tespiti yapıyor, tanklar ve top atışlarıyla da harekâtı destekliyor.
Diğer yandan da içinde PYD’nin de bulunduğu bir başka grup da Cerablus’u, IŞİD’den almak için harekete geçmiş bulunuyor. PYD de Cerablus’u alarak, bir “Kürt koridoru” yapmak peşinde.
Türkiye, buna izin vermeyeceğini söylüyor ama bunu nasıl yapabilecek orası meçhul.
Aynı tarihte, Emniyet İstihbaratı’nın 7 bin polislik mevcudunun 6 bin 500’ü de Fetullahçıymış.
Ala’nın bakan olduğu gün Emniyet’teki daire başkanlarının da yüzde 90’ı Fetullah’ın askerleriymiş.
Bakan, “Yargı da onlardandı” diyor.
Efkan Ala, göreve “milattan sonra” (yani 17-25 Aralık 2013) geldiği için bütün bunlardan kendisini sorumlu tutmuyor doğal olarak.
Yetkili konumdalar, millet onları ülkeyi düzgün yönetsinler diyerek seçip yetkiyi verdi ama sadece konuşuyorlar.
Bir gün de çıkıp demiyorlar ki, “Ey halkım, özür dilerim. Bu ülkeyi doğru yönetemediğimden başımıza bunlar geldi”.
Çünkü doğru adamlarla bu ülkeyi yönetiyor olsalardı, başımıza ne FETÖ belası sarılırdı, ne Suriye’deki iç savaş sonunda bizi de yakacak boyutlara gelirdi, ne de PKK’ya bizzat asker ve polis tarafından göz yumulurdu.
“Alnı secdeye değiyor” diye Fetullahçıların devleti ele geçirmesini seyrettiler, hatta onlarla beraber savcılığa soyundular.
Murat Yetkin’in Hürriyet’te aktardığına göre “Başkaları da öyle ama biz de geçerli bir politika ortaya koyamadık” dedi.
Numan Bey yanılıyor. Suriye politikası, esas nedenin sonuçlarından biridir.
Esas neden, AKP’nin bütün iradesini bir tek kişinin eline bırakmış olmasıdır.
Parti içindeki demokratik tartışma zemininin yaratılmaması, dışarıdan söylenenlere de kulakların kapatılmasıdır.
Ülkenin doğusunda ve güneydoğusunda bomba yüklü araçlarla saldırarak, varlığını ve yenilmediğini kanıtlamaya yönelik saldırılar bunlar.
Bu saldırılar sırasında sivillerin de zarar görmesi, şiddeti arttırma politikasının önünde de bir engel değil.
Onun için bu saldırıların devam edeceğini varsayabiliriz.
Çünkü örgütün savaş ağaları için varlıklarını kanıtlamanın en basit ve kendilerine göre ucuz yolu bu: Bir araca bombaları doldur, gözden çıkarılan iki militan aracı götürüp patlatsın, ölen ölsün!
19 bin kişi gözaltına alındı. Tutuklananların sayısı 11 bini geçiyor.
Bunlar, bu haftanın başındaki rakamlardı. Şu anda sayı kaça ulaştı bilebilmek o kadar kolay değil. Sadece dün yeni bir kararname ile Emniyet’ten 2 bin 360, TSK’dan 112 personel memuriyetten çıkarıldı.
Bu iş sona erdiğinde, ki ne zaman biteceği de belli değil gibi görünüyor, sayının 100 bini geçeceğini şimdiden söyleyebiliriz.
Bunların ne kadarı FETÖ’nün karar mekanizmalarında yer aldı, ne kadarı örgütün yöneticisi konumundaydı, ne kadarı sadece sempatizan ya da alt dereceli örgüt üyesiydi?
TSK içinde örgütlenmiş bu çetenin daha o tarihte farkına varılabilir ve 15 Temmuz günü yüzlerce vatandaşımızın hayatına mal olan darbe girişimi en başından engellenebilirdi.
2010 yılındaki sınavda “doğru yanıtları bilerek” öğretmen olan 102 kadının kocaları, 15 Temmuz darbe girişiminde aktif rol oynayan subaylardan başkası değildi.
Eğer KPSS soruşturması Fetullahçı çeteyi ortaya çıkarmak amacıyla yürütülmüş olsaydı, darbeci 102 subayın cemaat ilişkisi de ortaya çıkacaktı.
Bu 102 subay üzerinden gidip geri kalan Fetullahçı çete mensuplarını ordudan atmak, son derece kolaydı.
Başbakan Binali Yıldırım, “Çok daha gelişmiş bir demokrasi ve hukuk devleti olarak yürüyüşümüzü sürdüreceğiz. Sorunlarımızı torunlarımıza havale etmeyeceğiz” dedi.
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş da şöyle konuştu:
“Benim gibi düşünen adam devlette olsun değil, esas meselemiz ehliyet, liyakat ve millete sadakat olmalıdır. Dini, seküler fark etmez, gerçekten ehliyeti, liyakati ve millete sadakati olan insanlar gelsinler, devletin kadroları içinde yer alsınlar. Ümit ederim ki 15 Temmuz saldırısı böyle bir dönüşüme vesile olur.”
Bu sözlerin hepsini ben de söyleyebilirim, yazabilirim. Zaten yıllarca yazdım da, söyledim de.