“Bundan böyle Türkiye, bu konularda bölge ülkeleri başta olmak üzere daha yakın çalışacak. Nasıl İsrail ile sorunları bir noktaya getirdiysek, nasıl Rusya ile işleri tekrar rayına soktuysak, Suriye’de de, bölgedeki diğer ülkelerde de çok daha güzel gelişmeleri yaşayacağız. Bunun süreci başlamıştır. Adımları atılmıştır. Bunun sonuçlarını da hep beraber göreceğiz.”
Başbakan’ın İhracatçılar Meclisi’ni Çankaya Köşkü’nde kabulü sırasında söylediği bu sözleri Milliyet’te yayınlandı.
Bizim gazetede konuşmanın daha çok ekonomi ile ilgili yönleri yayınlandı. Diğer gazetelerde de öyle.
Bu konuşma, dün bu yazıyı yazdığım saate kadar Başbakanlık internet sitesine de konulmamıştı.
“Türkiye, eşsiz bir toplumsal mutabakata varmıştır, gözümüz gibi koruyacağız” diye de ekledi.
Hayatımın her döneminde iyimser oldum. Rahmetli anneannemden kulağıma takılmış bir küpe bu:
“İyilik düşün, iyilik bul.”
Onun için Başbakan’ın iyimserlik duygularına katılmamam mümkün değil.
Başbakan da “O terörist başı hak ettiği cezayı mutlaka alacak” karşılığını verdi.
Öyle görünüyor ki bir süre daha AKP’nin toplantılarında, mitinglerinde “idam” konusu gündeme gelmeye devam edecek.
Parti yöneticileri de nabza göre şerbet verecekler, idam cezasını yeniden getirmenin Türkiye’ye maliyetlerini hiç gündeme getirmeyecekler.
Ben ilkesel olarak idam cezasına karşıyım.
Fotoğraf, Yenikapı mitingi öncesinde liderleri çay içerlerken görüntülüyor. Cumhurbaşkanı, TBMM Başkanı, Başbakan, CHP Genel Başkanı ve MHP Genel Başkanı, bir masanın etrafında toplanmış, çay içip sohbet ediyorlar.
Arkadaşım fotoğrafın altına şu notu düşmüş: “CNN Türk’te çalıştığım 1999–2005 yıllarında böyle kareler görmeye alışmıştım. Kutlamalarda, davetlerde, özel gösterimlerde. Çok özlemişim bu demokrasi duruşunu, haykırıyorum birlikte çok güzeliz!”
Bu notun sahibi, iyi eğitimli, iş hayatında başarılı, bir genç kadın.
Hiçbir partiye üye ya da sempatizan olmadığını da biliyorum. Son seçimde de oyunu, “Doğru şeyler söylüyor” diye tanımladığı bir bağımsız adaya vermişti.
Millete kurşun sıkanı nasıl affetmiyorsak, o kurşunu finanse edeni de affetmeyeceğiz” dedi.
Fetullahçılar ile AKP iktidarının yollarını ayırmaya başladıkları günlerden önce bu çetenin, devlete yerleştirilen üyelerinin maaşlarından yapılan kesintilerin haricinde iki tür gelir kaynağı vardı:
Birincisi devletin ya da belediyelerin olanakları, ikincisi ise işadamlarının yaptıkları yardımlar.
İşadamlarının çoğu bu nedenle şimdi hapiste ya da kaçak durumunda. Ama devlet imkânlarını peşkeş çekenlerle ilgili bir gelişme göremedim.
“Özellikle Batı (Batılı demokratik ülkeler kastediliyor) gücün tek merkezde toplanmasının ne kadar büyük sakıncalar doğurduğunu tespit etmiş ve demokrasilerde yaşana yaşana en son gelinen nokta gücün dengelenmesi olmuş.”
Bakan Işık, doğru bir şey söylüyor.
Ama gücün tek elde toplanmasının yaratacağı sıkıntılar sadece askerlik ile ilgili bir durum değil.
Batılı demokrasilerin “yaşaya yaşaya geldikleri son nokta”, her türlü gücün tek elde toplanmasını önleyecek denge ve fren mekanizmalarını yaratmış olmasıdır.
“Eleştirileri saygı ile karşılıyoruz. Düzeltmeler yapılabilir. Allah emri değil. Nihayet yapılan bir kanundur. Uygulamada eksik, yanlış varsa bu değerlendirmeleri dikkate alırız.”
“Eleştirilerin saygıyla karşılandığı” günleri özlemişim, bu sözü hoşuma gitti.
Yaşadığımız musibet, eleştirinin, düşmanlık ya da hakaret olarak algılandığı günlerin geride kalmasına yol açar umarım.
Silahlı Kuvvetler’in emir–komuta düzenini değiştiren, eğitim kurumlarını sıfırlayan, tayin ve terfi düzenini sivilleştirip siyasallaştıran Kanun Hükmünde Kararname ile ilgili olarak çok sayıda eleştiri okuyorum.
Aynı şekilde Milli İstihbarat Teşkilatı sadece dış istihbaratı yürütmek üzere Cumhurbaşkanı’na bağlanacakmış.
Diyanet İşleri Başkanı da “Hani bana, hani bana” diyor, o da Genelkurmay ile birlikte Cumhurbaşkanı’na bağlanmak istiyor.
Belli ki Başbakan’ın “düşük profilli” olması Başkan’ın hoşuna gitmemiş, ille de “yüksek profilli” bir amir istiyor.
İktidar partisinde, Cumhurbaşkanı’nın herhangi bir isteğinin tartışılmaksızın emir kabul edildiği bir gerçek.