İşte bu şüphe çok makul!

OYUNCU Deniz Tunca, Ortaköy’de otomobiliyle giderken polis çevirmesinde durdurulmuş.

Haberin Devamı

Kendisine alkol kontrolü yapılmış, bir şey çıkmamış.
Bunun üzerine oradaki görevli polislerden biri, “Çok neşelisin, uyuşturucu mu kullandın” diye sormuş ve uyuşturucu testi yapmış.
Ardından da “Uyuşturucu kullanmışsınız” deyip ehliyetine 5 yıl süreyle el koymuş, 3 bin 474 lira da para cezası kesmiş.
Tunca, “Hayatımda hiç kullanmadığım bir maddeyi kullandığımı söylediler” diye anlatıyor.
Bunun üzerine, Tunca, kan testi yaptırıp mahkemeye başvurmuş. Kan testinin sonucu, Tunca’nın herhangi bir uyuşturucu kullanmadığını gösteriyor.
Mahkeme, Tunca’yı haklı bulup cezanın kaldırılması kararını vermiş.
Normal olarak bizim memlekette herkesin başına gelebilecek bir olay bu, onun için aslına bakarsanız ilginç de değil.
Kim bilir, bu cennet vatanımızın değişik köşelerinde böyle neler oluyordur.
Benim ilgimi çeken şey polisin Tunca’nın “neşesinden şüphelenmesi”!
O polis muhtemelen şöyle düşündü:
“Bu memlekette bir insan bunca olaya rağmen böyle neşeli olabiliyorsa ya sarhoştur ya da uyuşturucu kullanmıştır. Madem sarhoş çıkmadı, o zaman kesin uyuşturucu almış olmalı!”
“Makul bir şüphe” yani!
İnsan, bu memlekette durduk yerde neşelenebilir mi?

Haberin Devamı


Dön derviş dön!

International New York Times’ın editoryal sayfasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bir karikatürü yayımlandı.
Karikatürde Erdoğan bir Mevlevi dervişi olarak çizilmiş. Kafasında külahı, etekleri uzun elbisesi ile bir Mevlevi dervişi.
Karikatürün sağ tarafında bir Amerikan askeri uçağının tepesinde Obama var, şaşkınlıkla Erdoğan’ı izliyor.
Sol tarafta da elinde IŞİD bayrağıyla biri sakallı, diğeri silahlı ve maskeli iki kişi var, onlar da aynı şaşkınlıkla bakıyorlar.
Derviş Erdoğan, iki taraf arasında zikzaklar çizerek dönüp duruyor.
Belli ki Erdoğan–Davutoğlu ikilisinin kafa karışıklığı, okyanusun öbür ucunda bile açık seçik görülüyor.
Bir saat arayla “PYD’nin PKK’dan farkı yoktur, silah vermemek gerek” diye düşünürken, Amerika’nın PYD’ye silah vermesine ses çıkarmamak, “PYD ile PKK aynıdır, IŞİD ile PKK’nın farkı yoktur” derken, silahlı peşmergelerin Türkiye’den geçişine izin vermek!
Kafaları belli ki çok karışık, politika üretemiyorlar, rüzgârın önünde savrulup duruyorlar.

Haberin Devamı


Dam üstünde saksağan

CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip Erdoğan, TBMM komisyonunda görüşülmekte olan “güvenlik paketi” ile ilgili olarak konuştu, eleştirileri yanıtladı.
Bu görev neden ona düştü, bilemiyorum.
Paketin sahibi hükümet, Başbakan’ı var, sözcüsü var, ama “tarafsız” Cumhurbaşkanı, çıkmış hükümetin yasa önerisini savunuyor!
Merak ettim, Başbakan bunu neden kendisi yapamıyor?
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında “güvenlik–özgürlük” arasında bir denge olmasını savunuyor ve konuyu şöyle bir örnekle açıklıyor:
“Katilin elinde bıçak var, doktorun elinde neşter var. Doktorun elindeki neşter hayat kurtarır ama katilin elindeki bıçak insan hayatına kasteder ve öldürür. Biz neşterden yana mıyız, yoksa katilin elindeki bıçaktan yana mıyız? Eğer bunu iyi ayırt edemezsek, tefrik edemezsek bunun bedelini işte aynen IŞİD’in elindeki bıçaklar gibi görürüz veyahut da şu son dönemde 42 vatandaşımızın öldüğü olaylardaki gibi, onların elindeki bıçaklar gibi görürüz.”
Çocukken, birbiriyle ilgisiz konular arasında böyle ilişki kuranlara “Dam üstünde saksağan, vur beline kazmayı” derdik!
İlginç bir akıl yürütme biçimi var, Cumhurbaşkanı’nın.
Katilin elindeki bıçak ile doktorun elindeki neşter arasında bir ilişki kuruyor önce.
Sonra soruyor, “Kimden yanasın”?
E salak değiliz herhalde, herkes doktorun elindeki neşterden yana doğal olarak.
O zaman ne oluyor: Madem doktorun elindeki neşterden yanasın, güvenlik paketine itiraz etme!
İyi etmeyelim de, bu ikisinin ne alakası var birbiriyle?
Biz demiyoruz ki “Katilleri serbest bırakın”!
Adam öldürmek yasak değil mi zaten bu memlekette, ağırlaştırılmış müebbet hapse kadar cezası var.
Üstelik aynı akıl yürütmeyle tam tersini de söyleyebiliriz!
Katilin elindeki bıçaktan mı yanasın, doktorun elindeki neşterden mi?
Doktorun elindeki neşterden yanayım.
Madem doktorun elindeki neşterden yanasın, özgürlükleri güvenlik endişesine çiğnetme!
Oldu mu şimdi yani?

Yazarın Tüm Yazıları