Mehmet Soysal

Değiştirilmeyen gerçekler

16 Eylül 2019
ZÜRİH’teki ETH Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmadan söz etmiştik...

Ve iklim değişikliğinin 2050 yılına kadar 520 kenti nasıl etkileyeceğinden...

Uzmanların İstanbul’un Roma’ya, İzmir’in Adana’ya, Ankara’nın ise Taşkent’e benzeyebileceğine dikkat çeken uyarılarını kim ne kadar ciddiye alıyor bilmiyoruz ama gelecek kuşaklar için yaşadığını söyleyen bizler umursamadan yaşamaya devam ediyoruz...

*

Küresel sıcaklıklardaki 2 derecelik artış sonucunda 30 yıl içinde Bursa’nın havasının Adana’ya, Gaziantep’inkinin Erbil’e, Adana’nınkinin de Lefkoşa’ya benzeyeceğini iddia eden uzmanlar diyor ki:

- Londra, Barcelona kadar sıcak olabilecek, Moskova’daki hava ise Sofya’yla kıyaslanabilecek.

Yani insanlar iklim değişikliğinin etkilerini her geçen gün daha iyi anlayacak...

Araştırma ekibinin başkanı Jean-Francois Bastin ekliyor:

- Tarih bize tekrar tekrar şunu gösterdi ki bilimsel gerçekler insanların inançlarını ya da hareketlerini değiştirmiyor.

Yazının Devamını Oku

Boş şeyler

14 Eylül 2019
Merhum Prof. Dr. Fuat Sezgin hoca son nefesine kadar bize sesleniyordu:

Boş şeylerle uğraşıyoruz!

*

Ülkemizdeki “mikser” adamların her geçen gün hemen her sektörün içine sızdıklarını gördükçe üzülüyoruz...

Ne acıdır ki mikser adamlar her sektörü terörize ederken dünyayı bekleyen felaketlerden herkes habersizce yaşamaya devam ediyor.

Bu duruma oldukça üzülen merhum Prof. Fuat Sezgin hoca adeta isyan ederek diyordu ki:

Bugün Türkler, genelde de Müslümanlar maddeye çok yönelmişler. Maddenin peşinde koşuyorlar, ona ulaşmak için birçok ahlaki prensipleri feda ediyorlar.

İslam coğrafyasındaki lüks düşkünlüğü ve israfın vardığı boyutu gösteren rakamlar ise ortada...

*

Yazının Devamını Oku

Pazartesi günkü yazımızda siyasetçi bir dostumuzun...      

11 Eylül 2019
“Sistemin olduğu yerde kahramanlara ihtiyaç yoktur, olmadığı yerlerde ya kahramanlar ya da kahramanlaştırılan portreler çıkar ya da çıkarılır” sözünden yola çıkarak asıl meselenin demokratik sisteme alışamayan yanlarımız olduğunu anlatmaya çalışmıştık...

Ve sistemleri ayakta tutan kilit taşlarını...

*

İslam coğrafyasındaki tüm ülkelerin ve bizlerin tarihinde hep kahramanlara endeksli sistemlerin varlığını görürüz.

Kahramanlarından yoksun kaldıklarında ise çöktüklerini...

Ve sistemlerini kahramanların sırtına yükleyenlerin sonlarının felaketle bittiğini de...

Demokrasi ile yönetilen toplumlarda ise kahramanlara ya da kahramanlaştırılan portrelere yer yoktur.

Bir kişinin sırtına vatanı, milleti, davayı, savaşı, barışı, ekonomiyi, sporu, turizmi, kültürü, güvenliği, dış ve iç politikayı yükleyip sonra kenardan seyretmeyi gelenekselleştirmişiz.

Oysa Batılılarda bu gelenek çoktan tarihin çöplüğüne atılmıştır.

Yazının Devamını Oku

Kilit taşları

9 Eylül 2019
Siyasetin kilit taşları kırılıyor, kurşunlanıyor ya da kırılmak isteniyor dünyanın hemen her yerinde.

Toplumun farklı kesimlerini adalet ve barış içerisinde bir arada tutarak yaşamalarını sağlayan kilit taşlarını birileri yerinden sökmeye çalışıyor...

Bir kubbeyi, köprüyü ayakta tutan kilit taş misali dünyayı da bu kilit taşı görevini üstlenen liderler yönetir.

Kilit taşı liderlerden yoksun ülkelerin başına gök kubbe daima çökmüştür bir gün...

*

Peki, kilit taşı nedir?

Kemer, kubbe ve tonozların tepe noktalarına konan, örgüyü kilitleyerek üstüne gelen ağırlığı yanındaki taşlara aktaran bir taş...

Yani, mimaride açıklığı geçmek için kemer şeklinde taştan yapılan kirişin en üst noktasında, diğer bir anlatımla tam ortasına konan ters ikizkenar yamuk şeklindeki taşa, her iki taraftan örülerek oluşturulan, kirişteki taşların şekli itibarıyla çökmesini engelleyen, yani kilitleyen taşa denir.

*

Yazının Devamını Oku

Bir yanımız yanan bahçe

7 Eylül 2019
Şait Hasan Hüseyin Korkmazgil diyor ya:             

Bu ne beter çizgidir bu

Bu ne çıldırtan denge

Yaprak döker bir yanımız

Bir yanımız bahar bahçe.

*

Bir yanımızdaki bahar bahçeler dünyanın hemen her yerinde gün geçtikçe biraz daha kurutuluyor, yakılıyor ve yıkılıyor.

Dünyayı uçurumların eşiğine getirenler hayvanlar değil, insanlar...

Hayvanları sevdiler ama insanı sevemediler bir türlü...

Yazının Devamını Oku

Soğuk bir rüzgâr

4 Eylül 2019
VE memleket Elazığ’daydık.

Doğup büyüdüğü, sonra da bir kuş misali uçup gittiği yerlere arada bir geri döndüğünde hayatının en mutlu günlerini de yaşadığını fark ediyor insan.

Neleri kaybettiğini de anlıyor...

Eksik bir şeylerini de...

***

Arada bir her ne kadar geri dönsek de doğup büyüdüğümüz topraklara, her geçen gün biraz daha anlıyoruz ki çocuklukta yaşadığımız mutlu günler geri gelmiyor.

Her şey çocuklukta daha güzelmiş.

Arkadaşlıkları...

Ve menfaatsiz dostlukları...

Yazının Devamını Oku

Kızıl yıldızlar

2 Eylül 2019
FANTEZİLERLE dolu bir hayata doğru sürükleniyoruz. Gerçeklerden kaçarak yaşayanların kalabalıklaştığı toplumlarda akıl sınır dışına çıkarılıyormuş...

Ve halklarına yalan söyleyenlerin kalabalıklaştığı bir dünyada çıkarttıkları savaşlarla küresel güçler gün tüketiyor...

Halklar masum olsa da en sonunda canı en çok yanan kesim oluyor...

Ve milyonlarca insan ölüyor...

*

Troçki belgeselini izledikçe iktidar ve güç savaşlarının bir milleti ne hale getirdiğini görüyoruz.

Çarlık Rus İmparatorluğu ve Bolşeviklerin askerleri, işçileri, aydınları, köylüleri arasında acımasızca yapılan bir savaşın insanları nasıl canavarlaştırabileceğini de...

Lenin, Troçki, Stalin üçlüsünün başlattığı ayaklanmanın kanlı bir savaşa nasıl dönüştürüldüğünü gördükçe aynı oyunların bugün dünyanın birçok yerinde yaşandığını da bir kez daha anlıyoruz...

Bu kanlı savaşa tarihçiler her ne kadar Ekim Devrimi diyorsa da başarılı olunmasaydı her üçünü de tarih bugün vatan haini yazıyordu...

Yazının Devamını Oku

Savaş tacirleri

31 Ağustos 2019
Troçki belgeselini izleyince, kızıl yıldızlı trenlerin karlı kayın ormanlarının içinden geçip giderek başlayan bilinmeyen bir dönemin karanlıkta kalmış yanlarını biraz daha anlıyoruz.

Belgeseldeki içeriğe dünyanın sayılı Troçkistleri ve torunu Esteban Volkov’un itirazı olsa da bir savaşın bir ülkeyi ne hale getirdiğine, ne entrikalarla yıktıklarına şahit oluyoruz.

Ve ‘izm’lerin doğurduğu kavgaların içsavaşı nasıl körüklediğine, bir milletin birbirini nasıl boğazladıklarına da...

*

Ve aradan yüz yıl geçip gitmiş ama dünyanın hemen her yerinde aynı savaşlar sürüyor, silah sanayisi de büyük paralar kazanmaya devam ediyor...

Ve silah satışları da alabildiğine hızlanıyor.

Hemen her gün biraz daha vahşi silahların, füzelerin, bombaların üretildiği ve fuarlarda sergilendiği bir çağda aşktan artık sadece şairler bahsedebiliyor.

Ve barıştan yana şarkılardan...

Kendine dahi yalan söylemeyi başarabilen insanoğlu savaşın gerçekleriyle yüzleşemiyor...

Yazının Devamını Oku