Ama kırk yıllık planlarından asla vazgeçmiyorlar...
Ortadoğu’yu Las Vegas’takiler gibi kumar masasına çevirdiler...
Sabahtan akşama kadar farklı senaryoların yazımı başlıyor...
Onların derdi petrol, bizim derdimiz ise insan...
Biz sürekli oyun bozmakla meşgulüz.
Ve onlar ise pis oyun yazıp çizmekle...
Şeytanları taşlamaktan kendimize ayıracak vakit bulamıyoruz...
*
Ve nedense hep bize şeytanlık edenleri ya da düşünenleri seviyorlar...
Kırk yıl PKK terörü ile mücadele ediliyor ama birileri de “Kandil Dağı’nda silah, mermi ve roket fabrikası olmadığına göre, kim bu silahları veriyor ve kim besliyor bu terör örgütünü?” diye sorup suçluların peşine düşmüyor.
*
New York’ta bir savcı bankalarımıza dava açıp üst düzey yöneticimizi tutuklayabiliyor ama bu ülkede daha bir savcı terör örgütlerine dağıtılan silah, mermi, roket gibi mühimmatı sağlayan karanlık güçlerin kim olduğuna dair tek bir dava açıp konuyu uluslararası mahkemelere taşıyamadı.
Terör örgütlerinin mensupları ise Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ni suyoluna çevirdi...
Ve bu mühimmatı temin eden devletleri veya gizli kuruluşlarını dünya kamuoyunun vicdanına mahkûm ettiremiyoruz...
*
Hiç kimse bize bataklığı kurutacak adımları attırmıyor...
Dünya kamuoyuna da 13 madde olarak yayınlanan ortak açıklamada Türkiye’nin tüm hassasiyetleri gözetilmiş.
ABD Başkanı Donald Trump’ın devletlerarası ilişkileri zehirleyen ve tehdit içeren mektubu araya girmesine rağmen Ankara’da taraflar masaya oturup Türkiye’nin sancılarını, isteklerini net olarak öğrendi ve tüm kördüğümler çözüldü gibi...
*
Trump, Erdoğan-Pence görüşmesinin ardından sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada şu mesajı yayınladı:
“Türkiye’den harika haberler var. Teşekkürler Cumhurbaşkanı Erdoğan. Milyonlarca hayat kurtulacak”.
Gelinen noktayı basına özetleyen Trump şöyle dedi:
“Bugün ABD ve Türkiye için çok önemli bir gün”.
Cumhurbaşkanı
“1974’te biz adına ‘Barış Harekâtı’ desek de bu bir savaştı ve akan da kandı. Şimdi ‘Barış Pınarı’ desek de akan su değil kandır. Bu nedenle bir an önce diyalog ve diplomasinin devreye girmesi en büyük dileğimdir.”
Bu yazdıklarına tepkiler olunca da “Sözlerim çarpıtılıyor” diyor.
Rumlar katliam yaparken bizlerin oturup seyretmesini mi istiyordu yani...
*
Sabah yatağından kim nasıl kalkıyor ve güne nasıl başlıyor bilmiyoruz ama hemen her gün bir yerlerde ezber bozma adına birileri tuhaf bir şeyler konuşuyor, yazıyor.
Açılım, değişim masalları adı altında yeni bir şeyler söyleme meraklıları kuyulara bir taş atıyor, sonra bir ülke bunu çıkarmak için seferber oluyor.
Ve hemen her gün birileri uçurumların kenarına savruluyor.
*
Ve Türkiye’ye karşı tepkiler de büyüyor...
Yani biz barıştan yana tavır alırken dünya barışa karşı duruyor...
Demek ki bizden başka barış isteyen yok gibi...
*
Türkiye’ye karşı ağır silahlarla donatılan terör örgütlerinin ne kadar tehlikeli olduklarını da hep birlikte görüyoruz işte...
Kırk yıldan beri hain saldırılara maruz kalmamıza rağmen hâlâ birileri dünya kamuoyunu etkilemek uğruna “Kürt halkına saldırılıyor” diyor...
Ve böylesine bir karalama kampanyası yürütenler Nusaybin ve Akçakale’deki sivillere ateş eden teröristlerin 8 vatandaşımızı şehit etmesine ve 85 kişiyi de yaralamasına sessiz kalıyor...
Ve saldırılarına hâlâ devam ediyorlar.
Teröristlerin attıkları havan toplarıyla 9 vatandaşımız şehit oldu, 85 kişi de yaralandı.
Yani, sınırlarımızın biraz ötesinde küresel güçlerin kurdurduğu, silahlandırdığı terör grupları meğerse tüm hazırlıklarını yapmış ve “iblisin talim ettiği yolda” bir hayli ilerlenmiş... Cumhurbaşkanı Erdoğan “Sınırlarımızda tehdit altındayız” derken olayları demografik yapı değişikliğine taşımaya çalışarak Türkiye’yi karalamaya devam ediyorlar...
*
Cumhurbaşkanı Erdoğan “Artık söz bitmiştir” derken ne kadar da çok haklıymış...
Sınırımızda açılan tünelleri, silahlandırdıkları teröristleri ve beton duvarları gördükçe anlıyoruz ki terör örgütleri büyük bir saldırının hazırlığını yapıyormuş...
*
Dünya kamuoyunu kirli bilgi akışıyla olayı ırk savaşına çekmeye çalışmak isteyenlere ise yine Cumhurbaşkanı Erdoğan cevabını verdi:
“Bizim Kürtlerle ilgili bir meselemiz yok, terör örgütleriyle bir savaşımız var.”
Kim kimleri oyalıyor?
Veya kimler kimlere tuzak kuruyor belli değil.
Siyaseti ve yolu, kararı belli olan tek ülke Türkiye... Bunun dışındakilerin hemen hepsi krizi derinleştiriyor ve ateş topuyla oynamaya devam ediyor.
Yüz yıl önce bu coğrafya Osmanlı Devleti’nin şehirleri olmasına rağmen dünyaya açık olarak “Kimsenin toprağında gözümüz yok” diyen tek ülke; Türkiye.
Suriye’ye çöreklenen Rusya, ABD, İsrail’in ise açıkça ne dediğini anlayan dahi yok.
*
Beyaz Saray bu yaşananlara karşı diyor ki;
- Türkiye, yakın zamanda Suriye’nin kuzeyine uzun süredir planladığı operasyon için harekete geçecek. ABD Silahlı Kuvvetleri, bu operasyonu desteklemeyecek ya da bu operasyona dahil olmayacak.
Ve masumiyetini kimselere anlatamayanları...
*
Bu insanların sayılarının gittikçe artarak kalabalıklaştığı bir coğrafyaya dönüştüğümüzü de biliyor muyuz...
İslam coğrafyasında yaşayanların büyük çoğunluğu canının ve ekmeğinin derdine düşmüş iken azınlığı da çöllere, denizlere gökdelen dikmekle, lüks araç ve yatlarla israfın zirvelerinde gezinmekle meşgul.
Bu insanlara dünyayı sorarsanız “üç günlük” diyerek tarif eder ama binlerce yıl sürecekmiş gibi hesaplarını yapar...
Karıncaların biriktirme hastalığına yakalandıklarından beri kimsenin iki yakası bir araya gelmiyor.
*
Tepelerde bekleyenler aşağıdakilerin çektiği çileyi ve yalnızlığı, açlığı, yokluğu anlayamıyor...