Bir yerden bir yere savruluşlarımız ve başımızı kaldıramayışımız bu yüzden...
Soğuk Savaş’ın bitip yerini ekonomik savaşlara bırakmasıyla küresel güçlerin sürekli kaos çıkararak yeni pazar arayışları ve yarışları sona ermiyor...
Pazarı karıştıran ABD sürekli kaos çıkarıp, karıştırıp kendine yeni aktörler buluyor ve başkalarına kapalı kendine açık çarşılar kuruyor...
S.Arabistan, BAE, Yemen, Sudan, Irak, Afganistan, Libya, Mısır, Lübnan ve Suriye’deki gibi...
*
11 Eylül terör saldırısını gerekçe gösteren ABD’nin yeni yol haritası da iki kutuplu bir dünyanın farklı bir kapısını aralıyor ve emperyal istekleri sınırsızlaşıyor...
Afganistan ile başlayıp Irak ile devam eden yeni pazarlara çökme arayışı her geçen gün kapımıza doğru yaklaşıyor...
Doğu Akdeniz’deki yeni ittifakların kimlerin arasında kurulduğuna bakmamız yeterli ve bu gerçek bize her şeyi anlatıyor...
Derin görüş farklılıklarının olduğu birlikte, aleyhimize bir kararın alınacağını ve tehlikenin çanlarının çalınacağını da tahmin etmiyoruz... Ve AB’nin liderler toplantısından Türkiye aleyhine yaptırımların çıkacağını körükleyenlere ve bekleyenlere de diyoruz ki umutlanmayın “Türkiye ile müzakerelere devam” çağrısı yapıp geçerler...
*
Stratfor’un kurucusu George Friedman’ın 2009 yılında “AB yıkıldı, çağırsa da gitmeyin” diyerek Türkiye’ye yeni stratejiler üretmişti...
2015 yılında yazdığı “Avrupa Krizi” kitabında da Avrupa için kapıda bekleyen olası savaşlardan söz etmişti...
Avrupa’nın yeniden şekillenmesinde Türkiye’nin nasıl bir rol oynayacağına dair öngörülerde bulunan Friedman katıldığı bir sempozyumda demişti ki:
Askeri kapasitesi İngiltere hariç Avrupa’nın en iyisi... Almanları sadece bir öğlenden sonra, Fransızları da eğer ortaya çıkma cesaretini gösterirlerse bir saat içinde bitirebilirler...
*
Friedman
Her türlü bela, kriz, oyun bu vatandaşların kaderi değildir...
*
Uyuşturucu baronlarına, kaçakçılara, vurgunculara, suç şebekelerinin eli kanlı katillerine, illegal yollardan geçinenlere, cezaevlerine sayısız defa girip çıkanlara, sabıka sicillerinin ansiklopediye dönüştüğü mafya örgütlerinin elebaşlarına gösterilen rağbet yüzünden, yeni kuşaklar oklarını kırıp dijital kalelerine çekilmiş...
*
“Babayım” diyerek dünya kamuoyunda şöhret kazananların işledikleri cinayetler ve kepazeliklerle kaç kişiyi babasız bıraktıklarını unutanların kahraman sayılmasından da bıkıp usandık...
Yeraltı dünyasının vahşi portrelerinin hayat hikâyelerinin filmlere, dizilere çekilmesinden ve romanlara yazılmasından da...
*
Sosyal medyanın tüm mecralarını öyle kullanıyorlar ki...
Birileri zeytinyağına başka yağları karıştırıp satıyor.
Ve birileri de telefonla milyonlarca lira dolandırıyor...
Kurdukları şirketlerle trilyonlar çarpıyor...
*
Birileri ‘Hocayım’ diyerek kadınların çıplak bedenine dua yazdığını söylüyor...
Birileri ‘Şeyhim’ diye kendini ilan ediyor ve garabet şeylere imza atıyor...
Birileri ‘Şifacıyım’ diyerek bitkileri karıştırıp satıyor...
Para ve güç dağına giden yolda her şeyi normalleştirmenin ve mubah görmenin sorumsuzluğunu yaşıyoruz...
Birileri aşıyla ilgili her gün ‘pek yakında’ diyerek hayali hikâyeler anlatıyor...
Gün kazanmanın derdine düşenlere karşı bilim adamları en erken üç yıl diyor...
*
Modern politik terörizm masallarıyla büyük kalabalıklar meşgul ediliyor...
Sokak lambalarının altında geçip giden ve biten sayısız insanın hayatları kimsenin umurunda değil gibi...
Her şeyin iyiye doğru gideceğine dair umut, insanoğluna özgü bir fantezi olduğu müddetçe her felaketin arkasındaki gerçekleri bilemeyeceğiz...
*
Denizlerin tuzlu dalgalarında sayısız mülteci boğularak hayatını kaybetti ve cesetleri kıyılara vurdu...
Gelenekselleştirdikleri davranışlarından biri...
Birinci Dünya Savaşı’nı...
Ve Haçlı seferlerini unutmadık...
Dünyanın yoksul ülkelerindeki halkl–arı nasıl katlettiklerini ve kaynaklarını nasıl ele geçirdiklerini de...
*
Bizlere insanlık dersi vermeye çalışan, soykırım iftiraları atan Fransa, Almanya ve diğerlerinin geçmişte yaptıklarını biliyoruz...
Kahramanmaraş ve Gaziantep’te Fransızların fütursuz saldırılarında nasıl davrandıklarını da...
Dışişleri Bakanı
Niye tekrar ediyor?
“Ders alınmadığı için” diyenlere soruyoruz:
Dersi kimler alacak ya da verecek?
*
Popülizm teorisyenleri dünyanın gerçek gündemini günlük magazin ve polemiklerle gizlemeye çalışıyor...
Körleşen, topallaşan sistemlerin bozuk ya da kırık çarklarını gizliyor...
Dünyanın büyük kalabalıkları ise işsizliğin dağlarında geziniyor... Yani, ekmeksizliğin, mutsuzluğun, sahipsizliğin ve yalnızlığın...
*
Amerika’nın bir Erdoğan sorunu yok, Türkiye sorunu var!
Yani?
Kim gelirse gelsin bu sorun devam edecek gibi...
Nereye kadar?
ABD’nin isteklerini karşılayacak, uzaktan kumanda edilebilecek bir lider gelene kadar...
Kronik muhalif koro da gerçekleri bir görebilse...
*
Obama