Mehmet Ali Birand

AK Parti işin doğrusunu yapıyor

10 Temmuz 2010
Rize Belediye Başkanı hakkında alınan karar, AKP’nin genel yaklaşımını da göstermesi açısından son derece önemliydi. Eğer tereddüt etmiş olsaydı, hem kendi başlattığı Kürt Açılımına ihanet etmiş olacaktı, hem de partinin genel felsefesi ile ilgili yeni soru işaretleri doğacaktı.

Rize belediye başkanı Halil Bakırcı değerli bir kişidir.

           

Parti, Belediye Başkanlığını boş yere desteklememiştir. Belki de, başka şeyler söylemek istedi, ancak ağzından çıkanlar çok farklı oldu.

           

Bakırcı öylesine bir ağaç devirmiştir ki, bunun altından ne kendi, ne de partisi kalkabilir. Nitekim, partisinden gelen tepkiler de bunu ortaya koydu.

           

Son gelen haberlere göre, ihraç isteğiyle disiplin kuruluna yollanıyormuş.

           

Yazının Devamını Oku

Siz bu işten bir şey anladınız mı?

9 Temmuz 2010
Önceki akşam CNN Türk’ün ekranına yapıştım ve Anayasa Mahkemesi Başkanı Kılıç’ı beklemeye başladım.

Saat 20.00’de açıklama yapılacağı ilan edilmişti ve her Türk büyüğünün hastalığı sayın Anayasa Mahkemesi Başkanı’na da sirayet etmiş olacak ki, yarım saatlik bir rötarla kameraların karşısına geçebildi.

Anlattıkça dağıldım, açıklamayı derinleştirdikçe kaybettim. Sözlerini bitirdiğinde, eşimle birbirimize bakıştık. “Eeee ne oldu şimdi?”

Gazetecilerin soruları başladı. Sorularından, onların da hiçbir şey anlamadıkları ortaya çıktı. Ancak işin kötüsü, sorular ve aldıkları yanıtlar, durumu netleştirmek yerine, işi biraz daha karıştırdı.

Ardından, hukukçuların açıklamaları geldi. Kısa zamanda onlardan da ümidi kestim. Ya onlar da anlamamışlar veya çok iyi anlamışlar da, anlatamıyorlardı. Sonunda, baktım ki olmuyor, işin içinden çıkılmıyor. Görüş sorulan gazeteci ve siyasilere yapıştım. İlk akıllı ve anlaşılır açıklamayı, Taha Akyol yaptı. Neyin ne demek olduğunu anlatarak, işin rengini ortaya koydu.

Yazının Devamını Oku

İsrail’e tüm kapıları kapatmak hata oluyor…

8 Temmuz 2010
Türkiye, İsrail ile ilişkilerini giderek hızlı biçimde geriyor. Sanki ilişkilerin biran önce kopmasını ister gibi bir tutumumuz var. İsrail’e hiçbir manevra alanı bırakmıyoruz. Bazı meslektaşlarımla birlikte, Türkiye’nin İsrail yaklaşımını destekledik. Şimdi kendi kendime sormaya başlıyorum: Acaba hata mı ettik? Acaba AKP, İsrail ile ilişkileri koparmayı aklına koymuştu da, Marmara olayını bahane olarak mı kullanıyor, yoksa hatalı bir politika mı uygulamaya başladık?

Türk-İsrail ilişkileri gereksiz şekilde kötüye gidiyor.
 
Geri dönülmez bir noktaya gelmek üzereyiz.
 
Türkiye bu tutumuyla giderek yanlız kalmaya başlıyormuş gibi bir durumla karşı karşıya.
 
Obama-Netanyahu görüşmesi, beklendiği gibi gerçekleşti.

Yazının Devamını Oku

Erdoğan’ın imajı birden bire değişiverdi…

7 Temmuz 2010
Türkiye, uluslararası ilişkilerinde son derece önemli bir süreçten geçiyor. Türkiye, şu sırada uluslararası kamuoyunun en önde gelen gündem maddelerinden biri durumunda. İki ayrı Erdoğan imajı var. Biri, Doğu’da alkış alıyor, diğeri ise Batı’da kuşkuyla izleniyor. Bakın, neden?

DOĞU’DA, BAYRAK GİBİ DALGALANIYOR...
                                   
Türkiye, Uluslararası kamuoyunun gözünde son birkaç aydır birden bire değişiverdi.
 
Tayyip Erdoğan, bir süre öncesine kadar başka bir liderdi, bugün giderek başka bir gözle görünüyor. Belki önceki Erdoğan, belki de şimdiki Erdoğan farklı şekilde görülüyor, farklı biçimde yorumlanıyor.
 
İşin o tarafını bilemiyoruz.

Yazının Devamını Oku

Ekseni AB’ye kaydırma vakti geldi

6 Temmuz 2010
Son dönemde tartışmaların odak noktası, Türkiye’de eksen kayması olup olmadığı. Bu algı doğru olmasa da, uluslararası kamuoyunu ikna etmek giderek zorlaşıyor. Eğer Başbakan Batı’yı bunun aksine inandırmak istiyorsa, elindeki en güçlü kart AB reformlarını hareketlendirmek. Bunun yolu ise demeçler vermenin ötesine geçip, müzakere sürecinde somut adımlar atmak.

Hem içeride hem de dışarda, Türk dış politikasında eksen kayması olup olmadığı, eğer kayıyorsa bunun nereye doğru kaydığı tartışılıyor. İç ve dış basında hemen hergün yeni bir makale çıkıyor. Aynı konuda tartışma programları, kolloglar düzenleniyor.

Bunun iki nedeni var:
 
- Birincisi, AK Parti iktidarının, Washington’un tüm ısrarlarına rağmen, İran’ın nükleer politikalarından dolayı, BM Güvenlik Konseyi’ndeki yaptırım kararına red oyu vermesi.

- İkincisi, İsrail’in Gazze ambargosunu delmek için yola çıkan Mavi Marmara gemisi ve bunun ardından da Başbakan’ın İsrail aleyhtarı demeçleri.

Aslına bakacak olursanız, eğer Ak Parti’nin Milli Görüşçülük sabıkası olmasaydı ya da iktidarda başka bir hükümet olsaydı, belki bu kadar gürültü kopmayabilirdi. Ancak Başbakan’ın eski gömleğini yeniden giydiği kuşkusu ve arka arkaya gelen bu iki politika  değişikliği, Batı’yı ayağa kaldırmaya yetti.

Ak Parti iktidarı şu anda damgalanmış durumda.

Yazının Devamını Oku

Bu adam AKP’de kalmamalı…

3 Temmuz 2010
Rize’nin Ak Partili Belediye Başkanı Bakırcı makamında ve partisinde kaldığı sürece AKP’yi yaralayacaktır. Kürt Sorununun, Kürt kökenli kadınlardan kuma alarak çözülebileceğini düşünebilmek dahi, kendi başına, bu kişinin Belediye Başkanlığı yapamayacağının en açık belirtisidir.

Rize Belediye Başkanı Bakırcı, suçu ne kadar medya’ya atarsa atsın, korkunç bir kafa yapısına ve son derece çarpık bir mantığa sahip olduğunu gösterdi.

Bugüne kadar, utanıp istifa etmesini bekledim. Beyefendi pişkin çıktı. Suçu, abileri gibi medya’ya atıp kurtulacağını sanıyor galiba...

Oysa, çok açık şekilde iki konudaki tavrını gösterdi:

• Kadınları, alınıp satılabilecek, ister kuma, ister ikinci eş edinip kullanılabilecek bir varlık olarak gördüğünü ortaya koydu.
• Türkiye’nin en önemli sorunu sayılan ve bizzat partisinin olağanüstü çabalar harcayıp, ciddiye aldığı ve çözüm ürettiği Kürt Sorununu, Kürt kökenli insanlarımızı küçük düşürecek bir formülle çözebileceğini, hem de alay eder gibi ortaya attı.

AKP grup başkan vekili Bekir Bozdağ, “Bu yaklaşım AK partiyi kesinlikle bağlamaz” diyor.

Tam aksine, bence kesinlikle partiyi bağlar.

Bakırcı, bir iş adamı veya başka bir kimlikte olsa, saçmalıklardan biri deyip geçilebilir. Ancak bu şahıs Ak Parti’li ve daha da önemlisi, Rize Belediye Başkanı.

Yazının Devamını Oku

Kemal Bey, CHP’yi değiştiriyor…

2 Temmuz 2010
Kemal Kılıçdaroğlu, partisini adım adım değiştiriyor. Hem de son derece önemli virajlar aldırıyor. Asker ve Türban’daki tutumu, genel yaklaşımına da yansıyor. Parti’yi farklı bir yere oturtmaya çalışıyor. Acaba başarabilecek mi?

Kemal Kılıçdaroğlu’nun çok ilginç bir liderlik anlayışı var. Kafasındakileri veya uygulamak istediği politikaları önce kamuoyunun önüne atıyor  ve tartıştırıyor. Gelen tepkilere göre de, adımlarını netleştiriyor.

Eminim dikkatinizi çekmiştir. Baykal’ın genel yaklaşımlarından bazılarını değiştirme eğiliminde.

Bunlardan biri, TSK’ya yaklaşımı.

CHP, Baykal döneminde TSK’ya toz kondurmaz ve bu kurumun dengelerine hiç dokunmazdı.

Kılıçdaroğlu, Asker’in  Milli Savunma Bakanlığına bağlanmasından tutun da, yazılı veya sözlü tüm  muhtıralarına ve politikaya müdahelelerine karşı çıkıyor.

Türban’ın  üniversitelerde serbest  kalması, ikinci önemli değişikliği oldu.  Baykal’ın meydan savaşı verdiği türban konusunda, daha esnek bir yaklaşımla ortaya çıktı. Üniversitelerde serbest kalabileceğini söyledi. Her ne kadar Radikal’in manşetine itiraz etse de, yaptığı açıklamadan, üniversitelerde türban konusuna daha önceye oranla çok daha esnek yaklaşacağı anlaşılıyor.

Doğrusunu yaptı.

CHP’ye daha geniş  taban oluşturacak bir adım attı.

Yazının Devamını Oku

Erdoğan’ın, PKK’yı Kandil’den sökme planı…

1 Temmuz 2010
PKK’nın Kuzey Irak’taki varlığı Türkiye’yi giderek rahatsız ediyor. Bütün işaretler, Başbakan’ın, bu sorunu tek başına girişeceği askeri bir harekatla çözmenin imkansızlığı karşısında, ABD ve Barzani kuvvetleriyle birlikte adım atmak için yeni bir planlama içine girdiğini gösteriyor. Türkiye’ nin ABD’yi ikna edene kadar, Afganistan hatta İran kartını sonuna kadar kullanacağı izlenimi giderek yaygınlaşıyor. Batı ile arasını bozma pahasına, Kandil sorunu çözülmek isteniyor. Peki, Pentagon ve Barzani, bu konuda ne düşünüyorlar? Merak ediyorsanız, sizleri Köşemde bekliyorum.

PKK, kısır bir döngü içinde yaşıyor.
 
Türkiye’de terör eylemlerini azaltınca gündemden düşüyor. Beklentilerine yanıt alamamaya başlıyor. Bu süreç uzayınca da, kadroları arasındaki sıkıntı başlıyor. Dağa çıkmış olanlar “ Biz buraya pikniğe mi geldik?” demeye başlıyorlar.
 
Terör olaylarını hızlandırınca ise, hem Türkiye’nin hem de yabancı ülkelerin tepkileri artıyor. ABD ve Avrupa’daki terörist vurgusu yükseliyor. Ankara’nın baskısı da artıyor. Tüm gözler Kandil’e dönüyor. Örgütü oradan sökmenin yolları aranmaya başlanıyor.
 
İşte bu çerçevede Türkiye, Kuzey Irak konusundaki baskısını yoğunlaştırıyor.

Yazının Devamını Oku