Paylaş
PKK, kısır bir döngü içinde yaşıyor.
Türkiye’de terör eylemlerini azaltınca gündemden düşüyor. Beklentilerine yanıt alamamaya başlıyor. Bu süreç uzayınca da, kadroları arasındaki sıkıntı başlıyor. Dağa çıkmış olanlar “ Biz buraya pikniğe mi geldik?” demeye başlıyorlar.
Terör olaylarını hızlandırınca ise, hem Türkiye’nin hem de yabancı ülkelerin tepkileri artıyor. ABD ve Avrupa’daki terörist vurgusu yükseliyor. Ankara’nın baskısı da artıyor. Tüm gözler Kandil’e dönüyor. Örgütü oradan sökmenin yolları aranmaya başlanıyor.
İşte bu çerçevede Türkiye, Kuzey Irak konusundaki baskısını yoğunlaştırıyor.
İlki, Washington’a yönelik.
PKK’ya karşı üçlü bir askeri harekat planlanması isteniyor.
Yani, Türk Silahlı Kuvvetleri, Amerikan askerlerinin katılımı ve Barzani’nin desteğiyle, PKK’yı dağlardan söküp atmak hedefleniyor.
Erdoğan’ın son konuşmalarında sık sık “Biz nasıl Afganistan’da Taliban terörüne karşı savaşıyorsak, onlar da Kandil’de bize destek vermeli ve savaşmalılar” demesi son derece önemli bir yaklaşım değişikliğini ortaya koyuyor. Durumu yanlış değerlendiriyor olabilirim, ancak ben Başbakan elindeki tüm kartları (İran kartı da dahil) kullanıp, Washington’u ikna etme sürecini başlattığı kanısındayım.
Başbakan boş yere NATO kuvvetlerinin de, Türkiye’ye yardım etmesi gerektiğini söylemeye başlamaz. Kandil ile Afganistan birbirinden tamamen farklı konular, ve farklı koşulların geçerli olmasına rağmen, yarın NATO’ da bu konuda girişim başlatılırsa hiç şaşırmamalıyız.
Bu konuda somut bir plan veya somut bir adımdan haberdar değilim. Bu sonuca, açık demeçler ve olayların gelişmesini değerlendirerek varıyorum.
PENTAGON YENİ BİR AVAŞA GİRMEK İSTEMİYOR
Washington ise buna yanaşmıyor.
2011 yılında Irak’tan çekilme sürecini başlatacak olan Obama yönetimi, zaten Irak nedeniyle eleştiri ateşi altına girildiği şu aşamada, Kuzey Irak’ta, ABD kamuoyunun hiç umurunda dahi olmayan, çok kanlı geçeceği şimdiden belli bir çatışmaya girmek ve asker kaybetmek istemiyor.
Yönetim, Kandil’e karşı olası bir askeri operasyona kesinlikle karşı çıkıyor.
Geriye ikinci bir opsiyon kalıyor.
Bu da, Ankara’yı tatmin etmek ve hiç değilse bu konudaki ısrarlarına ve baskılarına ara verebilmek için, Barzani’nin bazı konularda hareketlenmesi.
Bu olasılık daha önceki Üçlü Görüşmelerde (Türkiye- ABD- Barzani) ele alınmış, ancak sonuçlandırılamamış. Barzani’nin son Ankara ziyareti sırasında da üstünde durulduğunu belirten Türk yetkililer, henüz kesin bir noktaya gelinemediğini belirtiyorlar.
BARZANİ’DEN BEKLENEN ÜÇ ÖNEMLİ ÖNLEM...
Barzani’den Türkiye’nin PKK faaliyetlerine yönelik olarak beklediği, ABD’nin de desteklediği üç önemli önlem var.
1- Haberleşme sistemlerinin engellenmesi.
2- Adam ve silah sevkiyatındaki kısıtlamaların arttırılması ve militanların dağa gidiş dönüşlerinin kesilmesi.
3- Örgütün enfrastrüktür ihtiyaçlarını karşılamasının engellenmesi.
Amerikalı yetkililer de, Barzani’nin bu üç önlemi çok kolaylıkla yerine getirebileceğine inanıyorlar.
Peki, Barzani neden harekete geçmiyor?
Barzani, PKK ile askeri bir çatışmaya giremez. “Türkiye’nin 1 milyon askeri varken, müthiş silah sistemlerine sahip iken başa çıkamıyor da, bizim bu işin üstesinden gelmemiz beklenmemeli” derken, tutarlı davranıyor. Yukarıda sıraladığım üç noktanın uygulamaya geçmesinin de, Türkiye’ nin atacağı adımlara bağlı olduğunu biliyoruz. Açılım da işte bu nedenle başlatılmış, ancak gerisi getirilememişti.
Şimdi yeni bir yaklaşım hazırlanıyor. Daha geniş ve yoğun bir çalışmaya girildiği ortada. Ancak benim tahminim, bütün bu çalışmaların genel seçimlerden sonra devreye girecek şekilde planlandığı şeklinde.
Özetle, yepyeni bir döneme giriyoruz.
Paylaş