Mehmet Ali Birand

Kürt sorunu tehlikeli tırmanıyor…

7 Mayıs 2011
Bir yandan seçim sonrasında kolların sıvanacağı ve Kürt sorununda önemli adımlar atılacağı söyleniyor; Öcalan ile ciddi görüşmelerin yapıldığı açıklanıyor, PKK lideri umutlu olduğunu belirtiyor, sonra bir de bugünkü duruma bakın, bir yandan PKK vuruyor, BDP bundan sonrası için “kötü şeyler olacak” diyor. Devlet deseniz, sertlik tonunu giderek arttırıyor. Çok tehlikeli bir tırmanma yaşanıyor.

Son derece gereksiz ve çok tehlikeli bir tırmanma içindeyiz.
 
Kürt sorununda seçim sonrası önemli gelişmeler bekleniyordu. Anayasa değişikliği sırasında, Kürt vatandaşlarımızın sorunlarının önemli bir bölümünü giderecek tatminkar çözümler getirilecekti.
 
Öcalan ile bu konuda resmi temasların yapıldığı da biliniyor.  PKK lideri, ümitli olduğunu da söylüyordu.
 
Sonra ne oldu?

Yazının Devamını Oku

Liderler, bu üslup ile prestij kaybediyor…

6 Mayıs 2011
Seçim meydanları hareketlendikçe, liderler sertleşiyor. Birbirlerini gittikçe hırpalıyorlar. Giderek, ağıza alınmaz sözlerle, hücumlarını arttırıyorlar. Meydanlardaki düzey giderek düşüyor. Liderler belki bu şekilde daha fazla oy kazanmayı hedefliyorlar. Halkın ve teşkilatlarının, bu dilden hoşlandıklarını söylüyorlar. Oysa yanılıyorlar. Belki alkış topluyorlar, ancak aynı zamanda prestij kaybediyorlar.

Bu iş giderek çığırından çıkıyor.
 
Seçim meydanları kıpırdadıkça, liderler de toplumların dikkatini çekebilmek, medyada yer alabilmek için, projelerini anlatmak yerine, birbirlerini yerden yere vuruyorlar.
 
Kamuoyu, kavgayı seviyor.
 
Medya da, polemik olunca liderin toplantısını manşete çıkarır.

Yazının Devamını Oku

Hem Devlet, hem de BDP artık frene basmalı…

5 Mayıs 2011
Bir süredir, Güneydoğu ateş topu gibi. BDP ve PKK bastırıyor, kendilerinin unutulmaması için, "Bakın sorunumuza çare bulamazsanız, ülkeyi ne hale getiririm..." mesajını veriyorlar. Devlet de tüm gücüyle üstlerine yürüyor. Bazen gerekli, bazen ise çok gereksiz bir sertlikte tepki gösteriyor. İki taraf da, seçimlerden sonra, önemli bir görüşme sürecine girileceğini unutmuş gibi davranıyor. Benim korkum, seçim sonrasında, bugün kırılan bardak çanağı kimselerin yapıştıramaması...

Başbakan ne kadar “Kürt sorunu kalmamıştır... Kürt vatandaşlarımızın sorunları vardır” dese de bir sorun olduğu açık.

Dikkat edecek olursanız, Kürt militanlar sokaklardan çekilmiyor.
 
Bunun başlıca nedeni de, KCK (Kürdistan Topluluklar Birliği Türkiye Meclisi) yapılanmasına karşı Devlet' in giriştiği mücadele.
 
KCK yapılanması ne demek?
 

Yazının Devamını Oku

Türkiye ilk defa Kaddafi’yi sildi

4 Mayıs 2011
Başbakan’ın yaptığı son konuşma, Ankara’nın Libya politikasında tam bir değişimi gösteriyor. Ankara, “tarafsız” tutumunu bıraktığını göstererek, Kaddafi’ye “artık git” diyerek, yakında bir askeri harekatın yaklaştığı sinyalini dahi veriyor.

Başbakan Erdoğan, dünkü konuşmasıyla Libya politikasında, temel bir değişiklik yaptı. Şimdiye kadar, mümkün olduğu kadar tarafsız davranmaya  çalışıyordu.

 

Bir yandan, Kaddafi’ye “halkına ateş açma” mesajı verirken, muhalefete çok destek çıkmıyor, böylece iki tarafı da idare etmeye çalışıyordu.

 

Sonuç ortada...

 

Kimselere yaranamadı.

 

Yazının Devamını Oku

Erdoğan, Kürt sorunu söylemiyle şaşırtıyor…

3 Mayıs 2011
Başbakan, iktidar olduktan sonra, adeta bir devrim yapmış ve Kürt Sorununa öylesine parmak basmıştı ki, cesaretiyle büyük puan kazanmış ve daha da önemlisi hepimize, sorunun askeri yöntemler dışında çözümlenebileceği ümidini vermişti. Ardından, ünlü Kürt Açılımı gelmiş ve heyecanlar daha da artmıştı. Bugün ise, söylemiyle çok kişiyi şaşırtıyor.

Türkiye Cumhuriyeti Devletinin, yakın tarihini inceleyenler, ilerde bu ülkenin en büyük sorununun Kürt vatandaşlarıyla ilişkileri olduğunu yazacaklar ve bu konuda en tarihi adımların da, Ak Parti lideri Recep Tayyip Erdoğan tarafından atıldığına dikkat çekecekler.
 
Özellikle iktidarının ilk yıllarında, kimsenin gösteremediği bir cesaretle ortaya çıktı ve hastalığı teşhis etti. Onunla da kalmadı, Güneydoğu’da yaşayan vatandaşlarımızın sıkıntılarını karşılayabilmek için, yine son derece cesur adımlar attı.
 
Olağanüstü Hal kalktı, Kürtçe televizyon yayınlarına izin verildi , dil ve isim konusunda kısıtlamaların bir bölümü kalktı ve 2008-2009’daki Demokratik Açılım ile de heyecanlar doruk noktasına vardı.

Bu kararların her biri, birer Devrim gibiydi.

Taaki, Habur girişinden sonraki milliyetçi tepkilere kadar.

Hem kendi kadrolarından , hem de diğer kesimlerden çok sert tepkiler geldi.

Yazının Devamını Oku

Neden 2 milyar insan bu düğünü izledi?

30 Nisan 2011
Tam 2 milyar kişi, düğünü izledi. Neden? Büyük bir show olduğundan dolayı mı, yoksa başka bir nedeni mi var? Tabii var. İşin gösteri yanı bir yana, asıl herkesin hayranlığını çeken unsur, yüzlerce yıllık bir geleneğin sürdürülmesi.

Dünya üzerinde tam 2 milyar kişi bu düğünü izledi. Hem de bütün gün, dakikası dakikasına, başından sonuna kadar, reytingler kırıldı.
 
Çok merak ettim.
 
Neden?
 
Neden böylesine bir hayranlık, böylesine bir çekicilik söz konusu. Futbol maçlarına, Olimpiyatlara dahi böylesine bir ilgi olmaz.

Yazının Devamını Oku

Çılgın projeler, herkesi cezbeder

29 Nisan 2011
Kim ne dersin, büyük düşünmenin keyfi başkadır ve insanları cezbeder. Kimin fikri olursa olsun, proje uygulayana aittir. İstanbul Kanalı hakkında söylenecek çok şey olabilir, ancak insanların hayallerini büyütüyor. Şimdi her kafadan bir ses çıkacak, bundan 10-15 yıl sonra kanal ortaya çıkınca, bambaşka bir İstanbul ile karşı karşıya kalacağız.

1950'lerin Başbakanı Menderes, İstanbul'da büyük bulvarlar açılmasına, kıyıların doldurulup halkın ve trafiğin geçeceği şekle dönüştürülmesine karar verdiğinde, yer gök birbirine girmişti.
 
Demediğimizi bırakmadık...
 
Hatırlayanlarınız vardır mutlaka...
 
Ardından, 1 inci köprü için ayaklandık...

Yazının Devamını Oku

Gerçekten çılgın bir proje

28 Nisan 2011
Başbakan’ın açıkladığı proje, gerçekten de, kelimenin tam anlamıyla çılgın. Uzun yıllar önce, Ecevit’ten de böyle bir öneri gelmiş , ancak unutulmuştu. Her ne kadar ayrıntıları henüz belli olmasa da bu, İstanbul’u değiştirecek büyüklükte bir girişim.

Başbakan’ın açıklaması bitince, ilk tepkim “gerçekten çılgın bir proje” oldu.

 

Henüz tüm ayrıntıları belli olmasa da,  Erdoğan’ın  kafasındaki fikri anlamak zor değil. Gerçekleştirilmesi ne kadar güç ve pahalı olursa olsun, proje  İstanbul’u ve boğazı büyük oranda rahatlatacak. Yepyeni şehirler kurulacak. Bambaşka bir manzara ile karşı karşıya kalacağız.

 

Eğer hafızam beni yanıtlmıyorsa, buna benzer bir fikir ilk defa yıllar önce Bülent Ecevit tarafından ortaya atılmış, ancak pek üstünde durulmamıştı. Onun geçiş yolu Trakya üzerindendi.

 

Boğaz’daki gemi trafiğini azaltma konusu ise, biraz sorunlu görünüyor. Nedeni de, boğaz trafiğinin Montreux anlaşmasıyla düzenlenmiş olması ve geçişlerin bedava yapılması. Oysa, böyle bir kanal açılırsa, geçen gemilerden para alınacak. Kanala o kadar harcama yaptıktan sonra, bedava geçiş düşünülemez tabii...

 

Yazının Devamını Oku