Mehmet Ali Birand

“...Evet, genlerimizde darbecilik vardı ...”

19 Mayıs 2011
Alper Görmüş koskoca iki cilt kitap yazmış. Okudukça yüzüm kızardı, zira yazdıklarının büyük bir bölümünde haklıydı. Sonra kendi kendime düşünmeye başladım, gerçekten “Merkez medya”da çalışan bizlerin içinde gizli bir darbecilik mi yatıyordu? Açıkça söylemesek dahi, Asker’in darbe yapmaya hakkı olduğuna inanmış mıydık?

Bu yazıyı uzun zamandır yazmayı planlıyordum.

           

İçimde bir ukte kalmıştı ve bir türlü çıkaramıyordum.

           

Sonunda, Alper Görmüş’ün “Ergenekon Gazeteciliği” (Etkileşim yayınları)  adlı iki kitabını ve Pazar günü TARAF’daki söyleşisini okuyunca, içimi dökmek ve bu konudaki görüşlerimi paylaşmak istedim.

           

Alper Görmüş, özetle “...Merkez medya darbeleri hep destekledi ve 28 Şubat’ın gerçekleşmesinde de anahtar rol oynadı...Adeta genlerindeki darbecilikle hareket ettiler...”  diyor.

           

Yazının Devamını Oku

RTÜK’ten sağduyulu bir karar çıktı…

18 Mayıs 2011
RTÜK’ün nasıl böylesine özgürlükçü ve sağduyulu bir karar alabildiğine herkes çok şaşaırdı. Hep kısıtlayıcı yüzünü gördüğümüz bu kurumun, Kürdistan kelimesinin kullanılmasını cezalandırmaması ve bunu ifade özgürlüğünün bir parçası olarak görmesi son derece önemli bir mesaj içeriyor.

Eminim Pazartesi günkü Akşam Gazetesi’nin manşetini görmüş veya duymuşsunuzdur.

           

RTÜK, bir yerde devletin, özel radyo ve televizyonları denetlettirdiği, hatta jandarmalığını yaptırdığı kurum, bence tarihi bir karar almış.

           

Çiğdem Anat’ın NTV’deki başarılı Doğrudan Siyaset adlı programında bundan bir süre önce, katılımcılar bölgeyi “Kürdistan” diye adlandırmışlardı. “Ayrı devlet kurulabileceğinden” söz etmişlerdi. “ Özerklik”demişlerdi.

           

Bizim kahraman seyircilerimiz, RTÜK’ü hemen şikayet yağmuruna tutmuş, bu sözlerin “Devletin ve milletin bölünmez bütünlüğüne aykırılık yarattığı ve cezalandırılması gerektiriğini” belirtmişlerdi.

           

Yazının Devamını Oku

Güneydoğu kaynıyor, farkında değiliz

17 Mayıs 2011
Kendi havamıza girdik, etrafımızı göremez olduk.Olaylar yeterince yansımıyor. Oysa bölge kaynıyor. PKK ve güvenlik güçleri arasındaki çatışmalar sürekli artıyor ve daha da önemlisi, artık her operasyon hayatı fena halde etkiliyor. Seçimlere çok kısa bir süre kala, karşılıklı olarak parmaklar tetikten çekilmeli ve herşey seçim sonrasına bırakılmalı.

Herhalde şimdiye kadar gördüğümüz en “bel altı seçim kampanyasını” yaşıyoruz.

           

Bu kadar düzeyi düşük olanına rastlamamıştık.

           

Eminim, siyasi partilerimiz ileride bu yaklaşımlarından dolayı çok pişmanlık duyacaklar, ancak iş işten geçmiş olacak.

           

Beni asıl rahatsız eden, Güneydoğu’da yaşananlar.

           

Yazının Devamını Oku

Bursalı taraftar takımını mahvetti…

14 Mayıs 2011
Kimseler başka gerekçe aramaya kalkmasın. Bursasporlu taraftar kendi takımına sahip çıkacağına, tam tersine mahvetti. Federasyon’un cezası, diğer takım taraftarlarına da örnek olmalı.

Bursalılar hiç şikayet etmesinler.

Federasyon çok sert bir ceza verdi. Ancak, son derece haklı. Kalkıp, “biz Beşiktaşlı seyirci istemiyoruz” diye ayaklanıp, bir kenti birbirine sokmaya ve bir maçı oynanamaz hale sokmaya hiç hakları yoktu.

Ben Bursaspor taraftarlarını çok daha bilinçli ve mantıklı bir gurup olarak tanımıştım.

Yanılmışım...

Böylesine pırıl pırıl bir takımı mahvetmeye hiç hakları yoktu. Bundan dolayı, şimdi Federasyon’dan şikayet etmemeliler.

Bu karar, tüm kulüp yöneticilerinin kulağına küpe olmalı. Bir daha böyle durumlarla karşı karşıya kalındığında alacakları cezanın ağırlı belli.

Taraftar da sorumluluğunu bilmeli.

Takımını sadece alkışlamak yetmiyor. O’na sahip çıkmak, kendi içindeki magandaları  kontrol altında tutmak da gerekiyor.

Yazının Devamını Oku

Bırakın, 2 değil 4 kent yapılsın, amma…

13 Mayıs 2011
Eğer, depreme dayanıklı yeni kentler planlamazsanız, tüm ihtiyaçlarını karşılayıp iyi organize etmezseniz, aynı yerlere çarpık kentleşmeler kendiliğinden kurulacak. Hemen itiraz etmeyelim, bırakalım ve bu projelerin doğru dürüst olmasına çalışalım.

İstanbul’un civarına iki yeni kent yapılması projesi ortaya atıldı ya, yine birbirimize giriyoruz.

“Mahvolduk- yeşilimiz elden gidiyor”

Kimse “hiçbir şey yapılmazsa ne olur?” diye sormuyor.

Ne olacak biliyor musunuz?

İstanbul, kendi kendine büyüyecek ve konuştuğumuz bölgelerde kaçak, abuk  sabuk, birbirinden çirkin, en ufak depremde yıkılacak, yarı bina yarı gecekondular ortaya çıkacak.

Eğer, hiçbir şey yapmazsanız, 2023 yılında İstanbul’da nüfus 22 milyonu bulacak. Üstelik, en basit depremde konutların yüzde 70’i yıkılacak.

Şimdi, İstanbul dışında yeni kentler yapıp, nüfusu azaltmak, daha güvenli konut üretmek mi akıllıca, yoksa hiçbir şeye dokunmamak mı?

Batı dünyası, mega kentlerin yanına daima uydu kentler yaparak dengeyi bulur. Ateşi yeniden keşfetmeye gerek var mı?

Yazının Devamını Oku

Bugün onun, yarın senin kasedin çıkıverir

12 Mayıs 2011
Kasetlerle oynamak, bunu genel bir ahlak zabıtalığına dönüştürmek birden moda oluverdi. Size ne oluyor, anlamıyorum. İnsanların özel hayatına neden burnunuzu sokuyorsunuz? Namus pisliğini bırakın ve bir gün sizin de başınıza aynı durumun gelebilecğğini düşünün (!)

Bazılarımız, gizli kamera çekimlerinden çok hoşlanıyor. Başkalarının özeline girmek, adeta bir haz veriyor. “Bak gördün mü, ne kötü şeyler yapmış... Kendini farklı göstermiş...” diyebilmenin keyfini çıkarıyorlar. Hele işin  içine seks de girdi mi, değme işin keyfine. Karşısındakini yerden yere vurmanın şevkiyle tepinmeye başlıyorlar.

Bu yaklaşımdan parsa toplayanların farkında olmadıkları bir şey var. Bugün başkasının başına gelen, yarın onun da başına gelebilir.

Bu gizli çekimlerin sadece seks ile sınırlı olmadığını, uzaktan alınmış seslerin de, bir insanın hayatını karartabileceğini unutmamak gerekir. Bir arkadaşınızla konuşmanız dahi, öylesine çarpıtılır, öylesine farklı bir ortama sokulur ki, kendi sesinizden siz dahi kuşku duyarsınız.

Ne zaman ki hep birlikte ayaklanır ve bu iğrençliğe tepki gösteririz, insanlar o zaman çekim yapmaktan çekinmeye başlarlar...

Gelin tepki gösterelim. Alkışlamayalım, aksine lanetleyelim.

Bu tartışmalarda bir çoğumuzu sinirlendiren diğer nokta da, toplumda  birden bire namus zabıtalarının türemesi. Aklı başında sandığımız  kişiler dahi bir özel hayat polisi kesiliverdiler.

Size ne kardeşim?

Ben istediğimi yaparım ve bunun hesabını da ben veririm.

Yazının Devamını Oku

MHP Meclis dışı kalmamalı

11 Mayıs 2011
İktidarın hedefi, MHP’nin baraja takılması ve oylarının, en azından muhafazakar kısmının, kendine akmasını sağlamak. Meclis’teki milletvekili sayısını arttırmak açısından belki geçerli bir yaklaşım, ancak MHP’yi ve genç ülkücüleri siyaset dışına itmek, sokağa çıkarmak, daha büyük dengesizlikleri beraberinde getirmez mi?

Hemen her kesimde, Başbakan’ın özellikle MHP’nin elindeki kozları almak istediği ve 12 Haziran’da yüzde 10’luk barajı geçememesini sağlamak için çaba harcadığı konuşuluyor.

 

Erdoğan’ın bu şekilde, Ak Parti’nin milletvekili sayısını arttırabileceği ve  “Yeni anayasa”yı TBMM’den geçirebilecek bir noktaya gelebileceği ileri sürülüyor.

 

Olabilir, ancak bu Türk siyasetinin dengeleri açısından, ne oranda sağlıklı bir yaklaşımdır?

 

MHP’nin bulunmadığı bir TBMM, ne oranda temsil yeteneğine sahip olur?

 

Yazının Devamını Oku

AKP dış imajına neden önem vermiyor?

10 Mayıs 2011
Türkiye’nin, daha da özelinde Ak Parti’nin dış imajı giderek ve gereksiz şekilde hırpalanıyor. Tek gerekçesi de, basın özgürlüğü konusundaki gözaltılar, tutuklamalar ve cezaevindeki gazeteci sayısı. Aslında çok kolaylıkla çözümlenebilecek bir sorun, hem Ak Parti’nin hem de Türkiye’nin ayağına dolanıyor. Giderek yaygınlaşıyor, ancak kimse oralı değil.

Türkiye’nin başı dertte.

           

Uluslararası kamuoyunda giderek yaygınlaşan bir izlenim var.

           

Buna artık izlenim de diyemeyiz.

           

Türkiye hakkında  kesin bir karar verilmek ve “Basın özgürlüğünün olmadığı, gazetecilerin korkutularak susturulduğu, susturalamayanın da, uydurulmuş suçlarla gözaltına alınıp yıllarca sürüldüğü bir ülke” konumuna sokulmak üzere.

           

Yazının Devamını Oku