10 Temmuz 2005
Herkese saygılı ve sevgi dolu. ‘Benimle evlenecek kız önce annemi sevmeli’ diyor. 28 yaşına geldi hala annesini sevecek kızı bekliyor.BİR kafada İbrahim Üzülmez'in elmacık kemiğini kırınca, onun için değişik duygulara kapıldım.Herkes gibi kızdım, Beşiktaş'a transferi gündeme gelince yine herkes gibi patladım...Ne işi var Beşiktaş'ta!Ve aylar geçti, Beşiktaş ile sözleşme imzaladı. Beşiktaş forması ile objektiflerin karşısına geçti. Gülümseyerek pozlar verdi.Beşiktaş formasını eline almasına bile bozuldum. Yine o gün geldi aklıma.İbrahim Üzülmez'e attığı o kafayı unutamıyordum. Beynimin bir köşesine çivilemiştim... Ve Transfer'in Gözdeleri dosyası bir anlamda ikimizi karşı karşıya getirdi.Şimdi her şeyi yazabilirdim. Duygularımı kelimelere dökebilirdim. Bir süre düşündüm. Sonra birden vazgeçtim. Çünkü, Ankara'dan gelen notlar, bana Ali Tandoğan'ı değil, sanki bir başka birini anlatıyordu...Herkese sevgi ve saygı doludur. Tam bir beyefendidir!İşte Ankara notlarının devamı...Utangaçtır. Kolay kolay herkese yaklaşamaz. Dostluğu candandır! G.Birliği'nin eskileri onun için şöyle diyor...Ali bugünün futbolcusu olamaz. O süper insan, süper sporcudur! * * *ANKARA'dan, Beşiktaş'a futbolcu değil, sanki bir melek gelmişti...Başkentli dostların konuşmalarında Ali Tandoğan'ı karalayan tek bir sözcüğe rastlamadım. Gece yaşantısını sevmez. İçki ile arası hoş değildir.Uykuya bayılır. Ama tek idman kaçırmamıştır.Bekar olmasına karşın, davranışlarında hep dengelidir.Bir ara düşündüm. Bilgilerine başvurduğum kişiler, belki de Ali Tandoğan'ın arkasından konuşmak istemiyordu. Dayanamadım, bir de Rıza Hoca'ya telefon açtım. Beşiktaş'ta Ali Tandoğan'ın hocalığını yapacak Rıza Çalımbay'a...Hocam, biraz Ali Tandoğan'ı anlatır mısın?Neyini anlatayım?Huyunu-suyunu, kişiliğini?Dört dörtlük bir insan. Yoksa alır mıydım!Rıza Hoca daha sonra bir konuyu ısrarla vurguladı ve dedi ki...Ali Tandoğan koyu bir Beşiktaşlı. Ve Beşiktaş taraftarı önünde oynamak için birçok kulübün teklifini geri çevirdi, Beşiktaş'a geldi.* * *RIZA ÇALIMBAY, bu arada Ali Tandoğan'ın teknik yönlerini anlattı...Sağ kanatta Türkiye'nin en hızlı futbolcusu. Sağ kanadın en çok asist yapan adamı.Yine bu kanadın en çok orta yapan oyuncusu.Çok hırslı ve hep oyunda kalan bir futbolcu.* * *ALİ Tandoğan geçen sezon sakatlığı nedeni ile uzun süre oynayamadı. Ve bu arada doktorları da birbirine düşürdü.Ankara Üniversitesi Spor Hekimliği Ana Bilim Dalı Başkanı Prof.Dr.Emin Ergen, Ali Tandoğan için "Hiçbir şeyi yok" derken, Alman meslektaşları tam aksi görüşü savundular. Ve Ali Tandoğan, ikinci yarının ortasında tekrar forma giyerek, müthiş bir performans yakaladı.Babası ile annesi Ali Tandoğan'ın çocukluk döneminde ayrılırlar. Ali, annesinin yanında kalır. Ve bu beraberlik Ali Tandoğan'a aşırı bir anne sevgisi getirir.Her fırsatta dostlarına ve arkadaşlarına şunu söyler...Benimle evlenecek kız, önce annemi sevmelidir. Ve Tandoğan 28 yaşına geldi. Hala annesini sevecek bir kızı arıyor ve özlemle bekliyor.
button
Yazının Devamını Oku 9 Temmuz 2005
Okan Buruk'un ağabeyi Fuat Buruk diyor ki: "Yıllar öncesi iki kişiyi konuşur, onların büyük futbolcu olacağını söylerdik.<B> </B>Biri Trabzonlu Fatih Tekke, diğeri Altan Aksoy." BEŞ takım dolaştıktan sonra sevgisini hep gönlünde taşıdığı G.Saray'a kapağı attı. Onun kariyerini bilenler lafı hiç uzatmadan hemen noktayı koyarlar... G.Saray 10 numara mı arıyordu. Al sana en kralından 10 numara!
Henüz büyük takım deneyiminden yoksun bir futbolcu için böylesine kesin konuşmak, belki de hatalı ve aldatıcı bir yaklaşım...
Ben, sadece söylenenleri yazıyorum. Ve hemen İstanbulspor'da Altan Aksoy ile top koşturan Okan Buruk'un ağabeyi Fuat Buruk ile bir söyleşimi aktarıyorum.
Altan, küçük takım değil, büyük takım adamıdır.
Biraz iddialı bir yorum değil mi?
Hiç de değil. Onu herkesten iyi tanıyorum.
Ve devam etti Fuat Buruk...
Yıllar öncesi arkadaşlarla aramızda konuşurduk. "İki kişi var ki, büyük futbolcu olacak" derdik.
Kimdi onlar?
Biri Trabzonsporlu Fatih Tekke. Diğeri de bizim Altan.
Fuat, onun özelliklerini sıralamadan önce Altan'ın futbol sevgisine küçük bir not düştü. Ve dedi ki...
İstanbulspor'da birlikte lig maçı oynardık. Daha sonra Altan malzemelerini alır, sırtında bir torba, halı sahada çift kaleye giderdi.
Özellikleri nedir?
4 Müthiş güçlü ve inatçıdır.
4 Topla çok iyidir.
4 Gülerek adam geçer.
4 İyi şut atar. Kafası futbola iyi çalışır.
***
ALTAN 1.72 boyunda ve 29 yaşında. Bir kez A, 16 kez Ümit Milli Takım'da oynadı. 5 kez Olimpik Milli oldu, 5 kez de A Genç Milli...
Oynadığı takımlar sırası ile Göztepe, İstanbulspor, Adanaspor, Kocaelispor ve Konyaspor.
Geçen sezon Konyaspor'da sakatlığı dışında 20 maçta forma giydi. 5 gol attı, 4 sarı, 1 de kırmızı kart gördü.
Altan'ı bir de DHA Adana muhabiri Adnan Poyraz'dan dinleyelim...
4 Kep ile postal arasındaki asker gibidir. Saha ile evi arasında mekik dokur.
4 Adanaspor'da 6 sezon oynadı. Ve 6 yılda bir kez olsun, Adana'nın o meşhur pavyonlarından hiçbirinde görülmedi.
4 29 yaşına karşın, hala baba sözü dinler. Ailesine düşkündür.
4 Sevimli- kibar ve saygılıdır.
4 Bir de HİPERAKTİF'tir. Yerinde duramaz. İdmanlardan sonra bir yarım saat daha sahada kalır ve şut atar.
4 Türkiye'de orta alanı en iyi kullanan futbolculardan biridir.
Altan ile ilgili değişik kanallardan topladığım bilgilerin arasında bir not ilgimi çekti.
Oyunda adam kovalamayı pek sevmiyor Altan. Ve bunun bir eksiklik olduğunu da hiç saklamıyor. Yine de savunmaya yönelik aksiyonlarda pek istekli davranmıyor.
Ve bir not daha...
Savunmayı ön plana çıkartan hocalarla arası pek iyi değildir.
Öncelikle golü düşünmenin hem futbolcu, hem de seyirci açısından değişik duygular yarattığını söyleyen Altan diyor ki...
G.Saray'da oynamak, benim stilimdeki bir futbolcu için bulunmaz bir şans.
***
ALTAN'ın bir başka yönü...
Kasıtlı tekme atmayı kollayan futbolcudan nefret eder. Ve o futbolcuyu sahada rezil etmek için her türlü yolu dener...
Çalım atar, yakaladı mı bacak arası yapar.
Bu tip futbolcu kendi takımında da oynasa, idmanlarda ona da aynı hareketleri tekrarlar.
Her iki ayağını da kullanan Altan'ın kafa ile attığı gollerin sayısı da bir hayli kabarık.
Konyaspor'da onun hocalığını yapan Saffet Susiç'in bir iddiası var...
Altan, G.Saray'da banko oynar.
Hobileri mi?
Klasik, caz ve blu müzik dinlemeyi sever. Yüzmek yaşamının bir parçasıdır. Evindeki tek huzursuzluk spor araba ve aşırı sürat merakından kaynaklanır. Bu huyundan da asla vazgeçemez.
Batıl inancı yoktur. Yine de sahaya dua ederek ve sağ ayağını atarak çıkar. Ve sağ tarafta oynamak onu mutlu kılar...
Geçen sezon Konyaspor'da sakatlığı nedeni ile 6 ay sahalardan uzak kaldı.
Şimdi G.Saray'da forma giyeceği günü iştahla bekliyor. Ve bazı şüpheleri silmek için bir de mesaj gönderiyor...
Sakatlığımdan en ufak bir iz kalmadı. Aslanlar gibiyim.
YARIN: ALİ TANDOĞAN (BEŞİKTAŞ)
Yazının Devamını Oku 8 Temmuz 2005
Bordo mavili kulübün kurmayları Trabzonspor kalesine yakışacak bir isim arıyorlardı.<B> </B>İnce eleyip sık dokudular ve Brezilya’nın 22 yaşındaki en genç file bekçisinde karar kıldılar. TRABZONSPOR kurmaylarının bir sezon boyunca göz hapsine aldığı genç bir kaleci. Birkaç hafta önce 22 yaşına bastı. Transferi titiz bir denetim sonrası gerçekleşti. Jefferson’un performansını belirleyen tüm istatistikler masaya döküldü ve tartışıldı.
Trabzonspor Futbolcu İzleme Komitesi üyelerinden Mehmet Kulaksızoğlu, Lemi Çelik ve Hüseyin Tok’un not defterine düşen her bilgi değerlendirildi.
Hele hele Jefferson’un maçlarını gösteren kasetler... Bir çuvalı dolduruyordu!
Güneş öncelikle kaleyi sağlama almak istiyordu. Üç direk arasında yaşayacağı bir sorun Şenol hocanın yeni sezon planlarını alt üst edebilirdi. Belki, ince eleyip sık dokumasının nedeni de böyle bir şüpheden kaynaklanıyordu. Ve diyordu ki...
Alacağımız isim Trabzonspor kalesine yakışmalı!
Böylesine net ve kararlı bir açıklama akıllara hemen bir soru getiriyor...
3 yıl bu hassas bölgenin sorumluluğunu yüklenen Petkoviç, Trabzonspor kalesine yakışan bir isim değil miydi?
Şenol hocanın ötesinde, Trabzonspor’a gönül veren her kişinin ortak görüşü aynı noktada birleşiyordu...
Petkoviç üç yılda hangi maçı kurtardı? Trabzonspor’a hangi maçı kazandırdı?
Trabzonspor, bir bakıma Petkoviç’te bulamadığı özellikleri, kaleyi teslim alacak yeni transferde arıyordu.
Varlığını doksan dakika hissettirecek.
En kritik maça ağırlığını koyacak.
Ve Trabzonspor’un kaderini etkileyecek.
***
İŞTE 22 yaşındaki Jefferson’un titiz bir denetimden geçmesinin ardında böyle bir korku yatıyordu... Ve herkes gibi Şenol hoca da bu korkuyu yaşamak istemiyordu.
Kurmaylardan gelen bilgiler birbirinin benzeriydi. Geçen sezon Brezilya Ligi’nde Jefferson başarılı bir grafik çizmişti. Uzun süre liderlik koltuğuna oturan Botafogo’da, genç kaleci nefis bir ortalama yakalamıştı.
Notu 9’dan aşağı düşmüyordu. Ve Trabzonspor kurmaylarının yönetime sunduğu rapordaki övgüler bu transferin gerçekleşmesini sağlıyordu.
Çok çabuk. Refleksleri güçlü. Ceza sahasına hakim.
Şenol Güneş’i mutlu kılan ve her kalecide aranan bir özelliği daha vardı Jefferson’un...
Kalesine çakılıp kalmıyor. Bir libero gibi oyuna katılıyor!
***
ÇOK kişiye soruldu, değişik yerlerden bilgiler toplandı Jefferson için... Bunlardan biri de Trabzonspor’da forma giyen ve şimdi Fenerbahçe’de oynayan Brezilyalı Marco Aurelio.
Bakın, Marco yurttaşı için neler söylüyor...
Kedi gibidir. Ve çok yeteneklidir. Petkoviç’ten daha iyi olduğu kesin.
Marco daha da iddialı konuşuyor ve diyor ki...
Mondragon ve Cordoba gibi gündem yaratacak bir kaleci!
Bir de Brezilya Milli Takım Sorumlusu Carlos Alberto Parreira’nın söylediklerini dinleyelim...
Brezilya’nın geleceği en parlak kalecilerinden biri. Trabzonspor’daki performansını hep denetleyeceğim. Bu genç kalecimiz için bilgiler toplayacağım.
***
Jefferson için Brezilya’ya giden ve genç kalecinin 2 idman, 3 maçını izleyen Akçaabat Sebatspor Teknik Direktörü Mehmet Kulaksızoğlu ile bir telefon sohbeti yaptım. Sordum Sevgili Kulaksızoğlu’na...
Hocam, Jefferson sende nasıl bir izlenim bıraktı? Trabzonspor kalesine yakışır mı?
Evet, yakışır.
Ne gibi özellikleri var?
Öncelikle cepheden çok iyi. Karşı karşıya kaldığı adamı kolaylıkla bozuyor.
Diğer artıları?
Yan toplarda kararlı, zamanlaması mükemmel. Refleksleri güçlü.
Arkadaşları ile ilişkileri nasıl?
Vallahi, gördüğüm kadarınca neşeli, esprili ve cana yakın.Suratından gülücükler hiç eksik olmuyor.
***
Jefferson’un Trabzonspor’a transferi bazı ilginç gelişmeler sonrası gerçekleşti. Genç kaleci Trabzonspor ile anlaşıp, kaleyi bırakınca, Botafogo üst üste iki maç kaybetti ve liderlikten indi. Taraftarlar, Jefferson’un satılmasına beklenmedik bir tepki gösterdi ve kulübü faks yağmuruna tuttu. Ve baskılar sonucu teknik direktör istifasını verdi.
İşte Trabzonspor böyle bir kaleci aldı. Ancak, kafalardaki bir şüphe, lige dek hiç değişmeden sürüp gidecek...
Jefferson, Trabzonspor kalesine yakışacak mı?
Şenol Güneş’in kaleyi bırakmasından sonra üç direk arasında Trabzonspor’un yaşadığı kaleci sorunu belki de genç Jefferson’un varlığı ile artık sona erecek.
Ve bir perde arkası... Jefferson’un transferinde tartışılan bir başka konu, genç kalecinin uyum sorunuydu.
Ya o da diğer Brezilyalılar gibi çıkarsa!
Yönetim bu konuyu hep gündemde tuttu. İnce eleyip sık dokudu. Daha önce bordo mavili formayı giyen 5 Brezilyalı Oliviera, Da Silva, Jarro, Marco Aurelio ve Eduardo’da yaşadığı sıkıntıların tekrarını istemiyordu Trabzonspor yönetimi...
Yönetim bu transferin parasal etabını mükemmel tamamladı. Genç kalecinin bonservisini 600 bin dolara kapattı. Jefferson’a da 4 yıl için 1milyon 650 bin dolar ödeyecek.
Bir de söylendiği gibi çıkarsa!
Jefferson’un performansı için endişe duyanlara... Hala ince eleyip sık dokuyanlara karşın, genç Brezilyalı kalecinin transferine olumlu yaklaşanlar da çoğunlukta... Diyorlar ki...
Şenol Güneş gibi yıllarını üç direk arasında geçiren eski bir kaleciye kül yutturmak kolay mı?
Üstelik, Milli Takım’da kaleci antrenörlüğü yapmış Mehmet Kulaksızoğlu... Bir zamanlar Şenol Güneş’in yedekliğine soyunmuş İhsan Derelioğlu gibi uzman kişilerin de onayından geçtiğine göre...
Bu genç Trabzon kalesine yakışacak.
YARIN: ALTAN (Galatasaray)
Yazının Devamını Oku 7 Temmuz 2005
Souleymane Youla, Gine'de amatör kümede oynayan Espoir takımının sahibi.<B> </B>Ligdeki Olimpic De Conakry Kulübü'nün de hissedarı. Futbolu bıraktıktan sonra ülkesinde menajerliğe başlayacak. G.BİRLİĞİ Başkanı İlhan Cavcav ilk bakışta beğendi Youla'yı... Sağı-solu uyandırmadan ve hiçbir pazarlığa girişmeden Gine'den kaçırıp, başkent Ankara'ya 150 bin dolara imza attırdı.
Youla bu paraya çocuklar gibi sevindi. Başkana sarılıp iki yanağından öptü. 2003 sezonunda yeni bir sözleşme imzaladı Youla. Aldığı para 250 bin Euro'ya yükseldi.
Artık paranın rengini ve de kendi değerini biliyordu. Şöhreti kısa sürede Ankara dışına taştı. Ona bir de isim taktılar...
Kara Yılan!
Ve 'Yılan' her geçen gün artan şöhreti ile gözünü İstanbul'a çevirdi. Adeta ayağına takılacak bir büyüğü bekliyordu. Bir ara G.Saray'a gideceği söylendi. Sonra Beşiktaş ile anlaştı.
Youla'nın bonservisi Beşiktaş'a 1 milyon 250 bin Euro'ya patladı. Youla'ya da 550 bin dolar garanti para ve maç başına 11 bin 250 dolar ödeyecek.
G.Birliği'nde 4 yıl oynadı, toplam 50 gol attı. Özel yaşamı renklidir Youla'nın. Şakaya bayılır ve her geçen gün geliştirdiği Türkçesi ile sağa sola takılır.
Fransızca bilir, şimdi İngilizce'ye merak sardı. Hiç aksatmadan dersler alıyor. Güzel giyinmek Youla'nın özel merakıdır. Saçlar hep jöleli ve bakımlıdır.
Rock müziği dinler. Ve kulağına gelen her müzik sesinde yer ve mekana aldırmadan ayağa fırlar. Başlar dansa...
G.Saraylı Bülent Korkmaz, Youla'nın en korktuğu futbolcudur. Ve bu korkusunu açıkca dile getirir...
Çok sert be!
Ve sağa sola sorar...
Bu adam ne zaman futbolu bırakacak!
Hayranlık duyduğu kişiler vardır Youla'nın. Başta Fatih Terim... Teknik adam olarak Terim hep liste başıdır. Tümer Metin, Alex ve Emre Belözoğlu en beğendiği futbolcular...
G.Birliği'nde birlikte oynadıkları Veysel Cihan'la tekrar Beşiktaş'ta buluşmaktan mutluluk duyduğunu söylüyor Youla. Ve diyor ki...
Onunla çok iyi anlaşıyoruz. Dilerim, Beşiktaş'ta da yine yan yana oynarız..
* * *
SOULEYMANE YOULA, düşüncelerini hiç saklamadan söyler. Ve başkalarından da aynı sıcaklığı bekler.
Youla'nın hocalığını yapan birkaç teknik adamın görüşlerini ve duygularını hiç saptırmadan hemen dile getiriyorum...
Sevgili Ziya Doğan diyor ki...
Pırlanta gibi bir kalp. Pırlanta gibi bir adam.
Peki hocam, nasıl bir futbolcudur?
Güçlü ve hazır ise, tutmak mümkün değil. Beklenmedik bir yerden çıkar, işi bitirir.
Eksik yönleri?
Gol vuruşları zayıftır. Ufak tefek mantalite eksikliği vardır.
Ne gibi?
Çarşamba günü gelmesi gereken yere, perşembe gelebilir.
Beşiktaş'a yararlı olur mu?
Elbette. Bir heyecana ihtiyacı vardı. O ortamı Beşiktaş'ta bulur.
YOULA'yı bir de sevgili Erdoğan Arıca'dan dinleyelim.
Şık bir adam. İnsanlık yönü mükemmel.
Sonrası nasıl?
Süratı en büyük silahı. Ve oyunda devamlılığı vardır.
Eksik yönleri?
Takımla birlikte oynaması şart. Kolektif futbolu öğrenmesi gerekiyor. Bir de kontrol altında tutulmalı.
Nasıl yani hocam?
Yaşamayı biraz sever.
Erdoğan Hoca'nın bu lafını biraz açmak istedim. Youla'yı yakın çevresine sordum...
Yaşamayı severmiş, ne dersiniz?
Güldüler ve doğruladılar. Dediler ki...
Evlidir. Ama bekar bir takım arkadaşına takılır, eğlenmeye gider.
* * *
YOULA'nın herhangi bir yönünü atlamamak için telefon trafiğini daha da genişlettim. Bakın neler yakaladım...
Futbola 16 yaşında başladığı için gerekli temel eğitimi biraz eksik. Oyun planına uyumda zorlanıyor. Bu nedenle Ersun Yanal döneminde bazı sıkıntılar yaşamış.
Sol ayağını gerektiği gibi kullanamıyor. Ama sağ ayağı ve vücudu ile attığı her çalımı rakibe kolaylıkla yutturuyor.
Futbol sonrası yaşamını şimdiden ayarlamış Youla. Ülkesinde amatör kümede oynayan Espoir takımını satın almış. Ligdeki Olimpic De Conakry Kulübü'nün de hissedarı. Bu iki takımın alt yapısında yıldız oyuncu yetiştirmek için kardeşlerine antrenörlük eğitimi aldırıyor. Ülkesine döndüğü zaman menajerlik yapacak.
* * *
HAKAN ŞÜKÜR'ün Milli Takım'a alınmamasını eleştiren, Türkiye'de üç büyüklerin savunmasını pek beğenmeyen, içki ve kumardan uzak duran... 1.82 boyundaki Youla, 2003 yılında Türk vatandaşlığına geçmek için Ankara Nüfus İl Müdürü Fehmi Tarcan'a başvuruda bulunmuş.
Şimdi beş yıllık sürenin dolmasını bekliyor. Bu arada Türkçesini geliştirmek için olağanüstü bir çaba harcıyor.
Youla'nın, G.Birliği forması ile Beşiktaş'a karşı oynadığı maçları izlerken hep düşünürdüm...
Bu adam Beşiktaş'ta iyi işler yapar!
Onu sevgili dostum Vedat Okyar'a da sordum. Ve hemen kesin bir yanıt aldım...
Bana göre, Beşiktaş'ın en iyi transferi.
Okyar, tartışılan bir konuya da değindi... Youla'yı direkt bir kontratak futbolcusu gibi düşünmenin yanlışlığını söyledi. Onun ceza alanında da etkili özellikler taşıdığını ısrarla vurguladı...
Sevgili dostumun sadece bir korkusu var. Laf aramızda diyerek kulağıma eğildi ve fısıldadı...
Futbolculuğuna yüzde yüz eminim. Ama Ziya Hoca'nın dediği gibi çarşamba günü geleceği yere perşembe günü sarkarsa... Bir çuval inciri berbat eder!
YARIN: JEFFERSON (TRABZON)
Yazının Devamını Oku 6 Temmuz 2005
Belçikalılar onu <B>‘Aslan Gerets’ </B>diye çağırır. Yanlış bir hakem kararında Gerets’in duyguları hemen suratına vurur. Yüz hatları gerilir.<B> </B>Kaşı gözü oynamaya başlar. KULÜBEDE Hagi’den daha azgın, daha agresif ve öfkeli... Kazığa bağlasan durmaz. Avrupa liglerinin oyuna en çok müdahale eden teknik direktörlerinden biri. Belki de liste başı...
Yanlış bir hakem kararında, Gerets’in duyguları hemen suratına vurur. Yüz hatları gerilir, kaşı-gözü oynamaya başlar. Bir de maçın 4.hakemi, Gerets’in yanına gelip uyarmaya kalkarsa...
Yandı gülüm keten helva. Yer yerinden oynar!
Avrupa, bu kızgın adamı nasıl tanımlar... Kariyeri nedir?
Çalıştırdığı her takıma kendi ekolünü ve felsefesini yerleştirme isteği ile dolu bir teknik adam.
İşte kısa notlarla bu çılgın adamın felsefesi...
1- Hücumu aklından çıkarma.
2- Hiç bıkmadan savaş.
3- Takım oyunundan ve disiplinden kesinlikle uzaklaşma.
Belçikalı hocanın bu anlayışını algılayacak ve uygulayacak tüm futbolcular ilk onbirde oynama şansı yakalar.
Gerets, sisteminde inatçıdır. Hiçbir sonuç veya sorun onu yolundan çeviremez.
Belçika’da Lierse gibi sıradan bir takımı zirveye taşıması da inandığı ve benimsediği oyun felsefesinin bir zaferidir.
Gerets, bol yıldızlı takımlardan çok alt yapıdan yetişen yetenekli gençlerle başarı sağlayan bir teknik adamdır.
Öyleyse, şans G.Saraylı gençlerin kapısını çaldı. Önemle duyurulur...
Çalışın ve Gerets’in gözüne girin.Hiç beklemediğiniz bir anda G.Saray formasını giyebilirsiniz!
* * *
ALMANLAR, onun için ilginç bir benzetme yaparlar...
BERABERLİK DÜŞMANI!
Almanya’da çalıştırdığı Wolfsburg’daki kariyeri, Gerets’i böyle tanımlayanları doğruluyor.
Wolfsburg 34 maçta sadece 3 beraberlik aldı. Attığı 49 gole karşın 51 gol yedi.
Gerets’in Avrupa’daki kariyerini yükselten en belirgin özelliklerinden biri kuşkusuz oyunu okuma becerisidir.
Belçikalı hoca, bu kategoride Avrupa’nın en başarılı isimlerinden biri gibi gösteriliyor.
Ve Gerets oyuna müdahale becerisi ile zaman zaman maçın akışını ve sonucunu değiştirebiliyor!
İnanıyorum, Gerets’in kişiliği Süper Lig’e farklı bir renk getirecek.
Ve sadece sahadaki G.Saray değil, kulübedeki Gerets de ilgi ile izlenecek.
* * *
BÖYLE bir rastlantı olur mu?
Belçikalılar, Gerets’i Aslan diye çağırır. Nedenini sorun, aşağı yukarı benzeri yanıtlar alırsınız.
Kişiliği aslan gibidir.
Bazıları biraz daha farklı bir yorum getirebilir...
Suratı bir aslanı canlandırıyor!
Şimdiye dek çalıştırdığı takımlarda son sözü hep kendi söylemiştir. İşlerine kimseyi karıştırmaz. Ve sorunlarla uğraşırken, soğukkanlılığını hiç yitirmez.
Belçika’dan ayrılırken, hava limanında bir gazeteci Gerets’e sorar...
G.Saray cehennemine gidiyorsunuz. Ne yapacaksınız?
Gerets, şöyle yanıtlar...
Cehennemi daha önce gördüm. Oraların yabancısı değilim ki. Zor işten kaçtığımı hiç gördünüz mü.
Gerets ve ailesinin kapalı bir yaşam biçimi vardır. Zorunlu kalmadıkça ailesini medyaya çıkarmaz. Hava atmaktan hiç hoşlanmaz.
Aynı şeyleri futbolcusundan da bekler...
Naz yapan-kaprise kaçan futbolcuyu hiç sevmez. Sevmediği gibi hemen arkasını döner.
Belçika’da yüzlerce Türk dostu vardır Gerets’in... Türk ve Akdeniz mutfağına hayrandır.
Gerets, 55 yaşında bu alemden elini eteğini çekecek. Ve daha sonraki yıllarını bir çiftlik evinde geçirecek.
Bu ev şimdiden hazır!
İki yıl önce aldığı çiftlikteki binanın restorasyon çalışmalarına Gerets de katılır. Ve işleri çabuklaştırmak için gece-gündüz ustalara yardım eder...
İnşaat işlerine eli pek yatkındır!
* * *
Gerets’in en sevdiği takım Standart Liege’dir. Dünya bir yana, Standart Liege bir tarafa...
Ve Gerets, kariyerinin son iki yılını bu takımda geçirecek. İki yıl Liege’i çalıştırdıktan sonra çiftlik evine çekilecek.
Ve yaşam boyu hep savaşan Aslan yürekli Gerets, aradığı huzura belki de bu çiftlik evinde kavuşacak!
Yarın: YOULA (Beşiktaş)
Yazının Devamını Oku 22 Mayıs 2005
<B>BEŞİKTAŞ, </B>düşük tempo oynadığı maçı ilk 45 dakikada attığı gollerle süsledi. Levent Kayatekin'in 2. dakikada kendi kalesine attığı gol, Beşiktaş için bulunmaz bir moraldi. İbrahim Toraman ve Tümer'in golleri de farklı galibiyetin sinyalleri... Ama devamını getiremedi Beşiktaş...
Rıza Çalımbay, John Carew'in yanına gerçek bir santrfor arıyordu. Şimdi bir soru...
G.Birliği'nden gelecek Youla, aranan yabancı santrfor mu?
Yoksa, yabancı kaynaklı bir santrfor daha düşünüyorlar mı?
Gerçek şu ki, John Carew bu bölgede Youla ile özlenen ikiliyi yaratabilir. Bir başka yabancı da işin balı-kaymağı olur!
Ve bu yabancının orta saha orijinli özellikler taşıması, Beşiktaş'ın bir başka sorununu giderecek mantıklı bir girişimdir.
Tempoyu yükseltecek, orta saha organizasyonunu düzenleyecek bir yabancı transfer, yeni sezonda Beşiktaş'ın çehresini bütünüyle değiştirebilir.
* * *
Düşündükçe ve Beşiktaş'ı izledikçe başka sorular da birbirini kovalıyor.
Beşiktaş savunması yeni sezona aynı isimlerle mi başlayacak? Çalımbay, klasik savunma bloğuna yeni bir transfer ve düzenleme getirecek mi...
Beşiktaş'ın dün yediği goller, beni böyle bir düşünce cimnastiğine zorladı. Belki maçı izleyenleri de... Örneğin, Rizesporlu Kürşat'ın transferi Beşiktaş savunma bloğunu farklı ve olumlu bir kişiliğe taşıyabilir mi...
Rıza Çalımbay da biliyor... Yeni sezon, hem Beşiktaş, hem de kendisi için değişik bir önem taşıyor. Tek hedef şampiyonluktur. Bunun mazereti de yoktur.
Dün, Tümer Metin sahayı en iyi kullanan futbolcuydu. Ve ondan beklenen de buydu. Ama böyle bir yeteneğin oyunda daha fazla görünmesi gerekiyor.
Topu ayağına bekleyerek değil, arayarak oynaması Beşiktaş'a daha etkili bir tempo ve pozisyon zenginliği getirebilir.
Tümer Metin ne kadar sorumluluk yüklenirse, Beşiktaş'ın 90 dakikaya taşıyacağı güzellikler o ölçüde artacaktır.
* * *
Kayseri maçını Beşiktaş'ın kazanması gerekiyordu. Ve kazandı...
Dilin kemiği yok. Beşiktaş'ın vereceği tek puan bile, bir yığın dedikodu ve şüpheleri de beraberinde getirecekti. Skor 1-1 olduktan sonra çevremdeki yüzlere baktım... Çoğunda bir gülümseme ve göz-kaş işaretleri gördüm.
Daha sonra gelen goller gereksiz önyargıları hemen giderdi.
İnsanoğlu ne kolay çamur atabiliyor. Ve karalamayı da ne çok seviyor...
Yazının Devamını Oku 12 Mayıs 2005
<B>GALATASARAY, </B>Türkiye Kupası'nı 14. kez müzesine götürürken, bu unutulmaz derbiyi <B>Vedat Okyar</B> ve <B>Korkut Göze </B>tarafsız bir gözle izledi. Finali 4 soruyla özetledi. İşte sorular: 1-G.Saray neden kazandı?
2-Maçın kritik anı hangisi?
3-Maçın adamı kimdi?
4-Bu sonuç lige yansır mı?
BEKLENMEDİK NOKTALARDAN VURDU
1-G.Saray, hiç korkmadan ve F.Bahçe'nin yıldızlarını önemsemeden takım olabilme özelliğini sahaya yansıttı. Ve Hagi olağanüstü bir teknik adam becerisi ile elindeki kozları mükemmel kullandı. Ribery'i, F.Bahçe'nin en zayıf noktalarına gönderdi. Necati'yi, rakip savunmanın gözünden sakladı. F.Bahçe'yi hiç beklenmediği noktalardan vurdu.
2-Mondragon’un kurtardığı her top maçın en kritik anlarıydı.F.Bahçe'nin kaçırdığı veya Mondragon'un kurtardığı her top, G.Saray'ın oynama ve direnme hevesini ateşledi. Üçüncü gol ise, adeta farkın habercisiydi.
3-Maçın adamı mı? Tartışmasız Mondi idi. Hiçbir derbide bir kalecinin böylesine ön plana çıktığını görmedim. Mondragon'un iyi oynadığını söylemek hafif kalır. Maçı izlemeyenlere ise, onu kelimelerle anlatmak yanlış olur. G.Saray kalesini sanki bir deve teslim etmişti.
4-Bu farklı sonuç lig derbisine yansımaz. Ancak, Hagi'nin derbi performansı,G.Saray için önemli bir avantaj. Üstelik Hagi, F.Bahçe'yi adeta ezberlemiş. Meslektaşı Christoph Daum'un düşünmesine ve uygulamasına fırsat vermiyor. Adeta esir alıyor.
Yazının Devamını Oku 9 Mayıs 2005
<B>LİG </B>ve kupadaki umutlarını tümüyle yitirmiş bir takımın seyircisini böylesine diri ve coşkulu görmek beni şaşırtıyor. Beşiktaş, İnönü'de adeta kapalı gişe oynuyor. Ve kazandıkça taraftarın iştahı artıyor. İşi gücü bırakıp, Beşiktaş'a koşuyor.
Samsun maçı da diğer haftalardan farksızdı. Tribünler doluydu ve Beşiktaş'ı alkışlamak için fırsat bekliyordu.
Oscar Cordoba'nın kurtardığı penaltı, tribünler için değişik duygular taşıyordu. Serkan'ın şutunda Cordoba'nın plonjonuna yükselen alkışlar, bir bakıma aralarındaki kırgınlığın tatlıya bağlanması gibi bir şeydi...
Beşiktaş, kazansa veya kaybetse de bazı gerçekleri atlamak yanlış olur. Yakaladığım hataları hemen yazmalıyım...
* * *
Beşiktaş savunması, ilk yarıda Samsunspor'a kolay pozisyonlar verdi. Penaltının oluştuğu pozisyonda defans derinliğinin bir anda kaybolması... Ronaldo ve Mustafa Doğan'ın, hatta Çağdaş'ın sorumlu oldukları bölgede rakibe bıraktıkları boş alan... Ve adam paylaşımındaki şaşkınlık skoru bir anda değiştirebilirdi.
Beşiktaş, orta sahada tükettiği enerjinin verimini alamıyor. Okan koşuyor, kaptan Tayfur savaşıyor, Ali Güneş çırpınıyor. Yine de orta alandan etkili toplar çıkmıyor.
Tümer Metin'in bu bölgeye ağırlığını koymadığı sürece Beşiktaş'ın hücum etkinliği sınırlı kalabilir.
Bunları hatırlatırken bir gerçeği atlamayacağım... Ahmet Dursun'un sakatlığı, Koray Avcı, Daniel Pancu ile Ahmed Hassan'ın cezalı oluşları elbette Beşiktaş'ın oyun bütünlüğünü etkileyecekti. Ve zaman zaman da etkiledi...
Doksan dakikanın en belirgin özelliği, Oscar Cordoba'nın müthiş performansı ve üç inanılmaz kurtarışı idi.
Beşiktaş seyircisi her hafta İnönü'de kendine avutacak bir güzellik buluyor. Dün de Cordoba ile keyiflendi, Carew ve Veysel'in golleriyle coştu. Ve İnönü'de bir mutlu gece daha geçirdi.
Yazının Devamını Oku