LİG ve kupadaki umutlarını tümüyle yitirmiş bir takımın seyircisini böylesine diri ve coşkulu görmek beni şaşırtıyor.
Beşiktaş, İnönü'de adeta kapalı gişe oynuyor. Ve kazandıkça taraftarın iştahı artıyor. İşi gücü bırakıp, Beşiktaş'a koşuyor.
Samsun maçı da diğer haftalardan farksızdı. Tribünler doluydu ve Beşiktaş'ı alkışlamak için fırsat bekliyordu.
Oscar Cordoba'nın kurtardığı penaltı, tribünler için değişik duygular taşıyordu. Serkan'ın şutunda Cordoba'nın plonjonuna yükselen alkışlar, bir bakıma aralarındaki kırgınlığın tatlıya bağlanması gibi bir şeydi...
Beşiktaş, kazansa veya kaybetse de bazı gerçekleri atlamak yanlış olur. Yakaladığım hataları hemen yazmalıyım...
* * *
Beşiktaş savunması, ilk yarıda Samsunspor'a kolay pozisyonlar verdi. Penaltının oluştuğu pozisyonda defans derinliğinin bir anda kaybolması... Ronaldo ve Mustafa Doğan'ın, hatta Çağdaş'ın sorumlu oldukları bölgede rakibe bıraktıkları boş alan... Ve adam paylaşımındaki şaşkınlık skoru bir anda değiştirebilirdi.
Beşiktaş, orta sahada tükettiği enerjinin verimini alamıyor. Okan koşuyor, kaptan Tayfur savaşıyor, Ali Güneş çırpınıyor. Yine de orta alandan etkili toplar çıkmıyor.
Tümer Metin'in bu bölgeye ağırlığını koymadığı sürece Beşiktaş'ın hücum etkinliği sınırlı kalabilir.
Bunları hatırlatırken bir gerçeği atlamayacağım... Ahmet Dursun'un sakatlığı, Koray Avcı, Daniel Pancu ile Ahmed Hassan'ın cezalı oluşları elbette Beşiktaş'ın oyun bütünlüğünü etkileyecekti. Ve zaman zaman da etkiledi...
Doksan dakikanın en belirgin özelliği, Oscar Cordoba'nın müthiş performansı ve üç inanılmaz kurtarışı idi.
Beşiktaş seyircisi her hafta İnönü'de kendine avutacak bir güzellik buluyor. Dün de Cordoba ile keyiflendi, Carew ve Veysel'in golleriyle coştu. Ve İnönü'de bir mutlu gece daha geçirdi.