Korkut Göze

Mavi gözlüm

20 Ekim 2006
BEŞİKTAŞ’ın topu havaya kaldırdığı her pozisyonda birilerinin aklından şüpheler duydum... Ve Runje’nin yine göğe doğru yükselen her degajında gözlerim kenardaki Tigana’ya kaydı.

Savunmasında kaleci ile birlikte boyları 2 metreye doğru uzayan dört dev adamın üzerine top şişirmenin yanlışlığına kenar yönetimden tek uyarı gelmedi...

Hayretler ettim!

Ve Beşiktaş ilk 45 dakikada Tottenham’ın savunma dengesini bozacak taktiksel ve akla yönelik hiçbir girişime yönelmedi.

Buna da herkes gibi öfkeler saçtım!

Tigana,
şimdiye dek hep çizgide görevlendirdiği Burak Yılmaz’ı dün gece Nobre’nin yanına gönderdi. Santrfor oynattı...

Oysa, böylesine iri yapılı bir savunma bloğunu bozmanın en akıllı yolu, kanatları kullanmaktı.

Ve burada Burak Yılmaz’ı devreye sokarak, ya da Ali Tandoğan’dan yararlanmak Beşiktaş’ın hücum etkinliğini farklı bir çizgiye taşıyabilirdi.

Jean Tigana, böyle bir yanlışı düzeltmek için 45 dakika bekledi. Ve ikinci yarı Bobo’yu oyuna alarak, Burak Yılmaz’ı sağ kanada çekti.

H H H

Ve Beşiktaş ikinci yarının kısa bir bölümünde ilk yarıdaki yanlışlarından sıyrılarak oyunu rakip alana yıktı.

Topu yere indirdi, İbrahim Üzülmez’in kanat bindirmeleri sıklaştı...

Bu dakikalar bir saman alevi gibiydi. Tekrar eski kılığına döndü...

Beşiktaş, ilk goldeki savunma hatasının bir benzerini ikinci golde de tekrarladı. Bu gol, Beşiktaş ve Tigana’nın iflasıydı.

Şimdi eğri oturup, doğruyu söyleyelim... Beşiktaş ile Tottenham arasında oyunu algılama, yorum ve taktiksel yönden koca bir uçurum vardı.

Rakip, Beşiktaş’ı iyi tarttı ve zaman dilimi içinde adeta eritti.

İkinci golden sonra Jean Tigana’nın hafta içindeki sözleri aklıma geldi. Ne diyordu... Kazandığım zaman sarışın ve mavi gözlüyüm. Kaybettiğim maçlarda zenciyim.

Sevgili Tigana, haksızlık ediyorsun. Hangi maçı kazandın ve hangi oyunda mavi gözlü bir sarışının güzelliğinde göründün...

Belki de Beşiktaş’ı gömdüğün karanlığın içinde senin mavi gözlerini fark edemedik. Özür dileriz.
Yazının Devamını Oku

Hangisi önce gider

17 Ekim 2006
BEŞİKTAŞ-G.Birliği maçından sonra ekibimizi Hürriyet’e taşıyacak arabaya doğru koşarken, bazı taraftarlarca yolum kesildi. Hepsi Beşiktaşlı değildi. F.Bahçe ve G.Saraylılar da vardı aralarında... Ve her birinin ortak sorusu birbirinin benzeriydi...

Abiciğim, hangisi önce gider?

G.Birliği galibiyeti Jean Tigana üzerinde oluşan kara bulutların rengini biraz değiştirmişti.

Fransız, şimdilik parçalı bulutlu bir sis tabakasının altında dolaşıyordu. Yine de bu havaya pek güvenilmez. Beklenmedik bir sağanak yağış, Tigana’yı silip götürebilir.

Gazeteye döndükten sonra fikstürü açıp, bir süre inceledim... Zico, serin bir sonbahar ve soğuk bir kış parkurunda koşacak.

Bu hafta sonu Kayserispor maçı ile başlayacak fikstür zorluğunda, Beşiktaş ve G.Saray derbileri ile Manisa ve Trabzon deplasmanları Zico’nun F.Bahçe’deki kaderini belirleyecek. Araya giren UEFA Kupası maçları ise, şimdiden ürperti veriyor.

Zico, bu berbat haftaları üşütmeden ve F.Bahçe’yi yatağa yatırmadan atlatabilir mi?

Eğer atlatırsa, Zico’yu Kadıköy’den kimse sökemez. Tersi, F.Bahçe’de yeni bir teknik adam arayışlarını başlatır.

* * *

ERİK GERETS, bu sezon G.Saray’a ne giydirse, onu Süper Lig’in kötü hava koşullarından koruyamadı. Ağustos sıcağında başlayan seri beraberlikler, kış günlerine doğru hiç değişmeden sürüyor.

Ve G.Saray, her hafta bir adım geri gidiyor!

Lider Vestel Manisa ile fark 11 puana fırladı.

Ezeli rakip F.Bahçe’nin 5, Beşiktaş’ın 4 puan gerisine düştü.

Ve evdeki hesap çarşıya uymadı.

Erik Gerets, Konya ve Ankaragücü maçlarından 6 puan beklerken, iki puanla yetindi. Bu sonuçları gördükten sonra, kim fikstür düzenlemesinin G.Saray için bir avantaj olduğunu söyleyebilir.

Rakipler beklenmedik puanlar yitirse de, Gerets her hafta kazanmak zorunda!

Belçikalı hocayı ne çileli günler bekliyor. Öyle değil mi sevgili G.Saraylılar...

* * *

ŞİMDİ gel de, hangisinin daha önce gideceğine yönelik bir soruya yorum getir, veya bir varsayıma yönelerek ahkam kes...

Her şey bir yana, üç büyük de geçen yılları arıyor.

Beşiktaş Lucescu’lu günlerini, G.Saray Gerets’in geçen sezondaki performansını ve F.Bahçe, kulakları çınlasın Christoph Daum’u arıyor.

Her şeye karşın ben ısrarla üç büyüklerin başında birer Türk antrenör göreceğim günleri bekliyorum.

Ve Ersun Yanal’lar, Yılmaz Vural’lar, Ertuğrul Sağlam’lar, Aykut Kocaman’lar, Hikmet Karaman’lar, Raşit Çetiner’ler ve kenarda bekleyen nice yerli malı hocalar varken, üç büyükler neden yabancı ellere terk edilir, anlayamıyorum...

Yeminle söylüyorum, bizimkilerin onlardan aşağı kalır tarafı yok.

* * *

VE
geçtiğimiz hafta iki teknik adam kalecilerine teşekkür ederek, övgüler yağdırdı.

Bunlardan biri Trabzonspor Teknik Direktörü Ziya Doğan’dı. Dedi ki...

Erciyes karşısında yenik oynarken, Jefferson’un yaptığı nefis kurtarış, maçın kırılma noktasıydı.

Ve Beşiktaş Teknik Direktörü Jean Tigana G.Birliği futbolcusu Mehmet Çakır’ın son dakikalardaki vuruşunu nefis bir refleksle önleyen Runje için şöyle konuştu...

Bir pozisyonda bizi Runje kurtardı diyebilirim. Önemli bir iş yaptı.

Her ikisi de Süper Lig’in en çok tenkit edilen kalecileri olmasına karşın en kritik iki pozisyondaki kurtarışları ile haftaya damgalarını vurdular.

Bu kez şans onlarla beraberdi!

* * *

HAFTAYI
Ankaraspor beraberliği ile kapatan F.Bahçe’nin, milli maç nedeni ile verilen arada Başkent’te Ankaragücü ile neden özel maç oynadığı şimdi öğrenildi.

Haberi Sadi Kemal Yaşar’dan aldım.

Ankaraspor maçının gündüz oynanacağını öğrenen F.Bahçe Başkanı sayın Aziz Yıldırım, böyle bir organizasyon yaptırarak takımın havaya ve ortama uyum sağlamasını istemiş.

Buna rağmen F.Bahçe gitti, 2-0 önde götürdüğü oyunda beraberliği zor kurtardı. Ve F.Bahçe, başkanın bu çabasını da boşa çıkardı!

* * *

JEAN TİGANA, Ricardinho
ile Delgado’nun ne zaman birlikte oynayacaklarını soran bir gazeteciye şu yanıtı verdi...

Zamanı gelince!

Bu zaman acaba ne zaman gelecek.

Belki de birlikte yapacakları bir jübile maçında.

Bu da Beşiktaş’e ne kazandırır ki!
Yazının Devamını Oku

Randevuya gittim

16 Ekim 2006
SEVGİLİ Jeana Tigana, ekim ayı sonlarında farklı ve güçlü bir Beşiktaş yaratacağını söylüyordu. İşi rakamlara da dökerek, ligin 8 veya 9. haftasına randevu veriyordu... Ve beklenen Beşiktaş’ı söylediği tarihte taraftarlara sunacağını da her fırsatta tekrarlıyordu.

O tarih geldi çattı... Herkes gibi ben de bu randevuya gittim. Ve Jean Tigana’nın sunacağı Beşiktaş’ı merakla beklemeye başladım.

Dilerseniz, hiç zaman yitirmeden gördüğüm Beşiktaş’ı sizlere anlatayım...

Tigana iki güçlü silahını yanlış kullanıyor. Biri Mert Nobre... Onu ceza sahası dışında gereksiz bölgelere koşturarak harcıyor. Diğeri Burak Yılmaz... Onu da sevmediği sağ kulvarda oynatarak, Burak’ın farklı özelliklerinden yararlanamıyor.

Oysa, her ikisi de olağanüstü bir özveri ile oynuyor. Ama çabaları ne yazık skora yansımıyor.

Jean Tigana, her nedense Ricardinho ile Delgado’yu aynı kefeye koyuyor. Birini oynattığı gece diğerini kenara çekiyor. Delgado asla bir 10 numara değil. Niye birlikte yararlanmayı düşünmüyor, hiç anlamış değilim.

Beşiktaş dün gece oyun organizasyonunda bazı zorluklar yaşadı. Jean Tigana, özellikle ilk yarıda iki akıllı pas yapamayan Beşiktaş’ı bu dertten kurtaracak çareyi sonunda Ricardinho’da aradı. Geç de olsa 57. dakikada onu oyuna aldı. Daha sonra İbrahim Akın’ı da devreye soktu.

Ve Beşiktaş hemen farklı bir konuma sıçradı. Ataklar etkinlik kazandı ve top rakibin egemenliğinden kurtuldu. Bu değişiklikler Tigana’ya puan kazandırdı.

Gökhan Zan olağanüstü bir özgüvenle oynuyor. Zaman zaman oyuna katılma isteği de mükemmel. Baki Mercimek de yanında hiç sırıtmıyor.

Geçen haftalara rağmen Beşiktaş’ın hala takım olabilme olgunluğuna ulaşamaması, bazı sıkıntıları da beraberinde getiriyor. Oyunun genelinde rakibe ağırlığını hissettiremiyor ve tempoyu ayarlamak gibi oyuna farklı bir tavır koyamıyor.

Beşiktaş’ın dün gece en beğendiğim yönü, olağanüstü kazanma hırsıydı. İyi veya kötü oynayanın ortak düşüncesi sadece 3 puandı. Ve herbiri bu amaca ulaşmak için savaştı.

İnancını ve savaşcı kişiliğini beğendim Beşiktaş’ın... Ama onlara bu yüreği veren tribünlerin coşkusu ve hiç dinmeyen desteği, ne yalan söyleyeyim, daha hoşuma gitti.
Yazının Devamını Oku

Bıçak kemiğe dayanırsa

3 Ekim 2006
BEKLEYİN, hep birlikte göreceğiz. Süper Lig sonuçları birçok teknik adamın başını yiyecek. Beyanatlara ve söylenenlere bakmayın... Jean Tigana istediği kadar yırtınsa ve perişanlığına mazeretler üretip dese ki...

Ben gençleri ve Beşiktaş’ın geleceğini hazırlıyorum!

Beşiktaş, birkaç puan daha yitirsin, bakın Tigana öfke selinde nasıl boğulacak.

Ve yönetim göndermeye karar versin, göreceksiniz o 4.6 milyon Euro’luk tazminatından sıfırları nasıl silip atacak.

Bu tazminat işinin de uzmanları var. Yeter ki, bıçak kemiğe dayansın!

F.Bahçe Başkanı sayın Aziz Yıldırım sonuna dek istikrarın yararını gündemde tutsun. Ve Zico ile devam edeceklerini her fırsatta tekrarlasın. Tribünler 8. haftanın sonunda bağırmaya başladı bile... Zico istifa. Ersun Yanal göreve!

G.Saray yönetimi istediği kadar acil toplantılarla Erik Gerets’e moral mesajları versin.

Gerets’in arkasındayız. Eğer tersini yaparsak, G.Saray düşmanlarının ekmeğine yağ süreriz!

Bu Süper Lig çok kişinin başını yiyecek. Önce teknik adamların, sonra belki de yönetimlerin...

* * *

EVET, Süper Lig’de teknik adamlar konuşuluyor ve tartışılıyor. Hafta sonu Beşiktaş’ın Kayseri deplasmanında sevgili dostum ve meslektaşım Tunç Kayacı ile koyu bir sohbete daldık. Söz teknik adamlardan açıldı ve Ersun Yanal’a kadar uzadı. Dedi ki Kayacı...

Ersun Yanal’ın Milli Takım’daki son günleriydi. İp koptu kopacak. Levent’te Futbol Federasyonu’nun antrenörlere ayrılan ofisinde konuşurken bir soru yönelttim Ersun Yanal’a...

Hocam, Milli Takım’dan ayrılınca ne yapacaksın?

Güldü ve şöyle bir yanıt verdi...

Alırım bir Anadolu takımı, Süper Lig’in tozunu atarım.


Ersun Yanal bu sözleri Milli Takım’dan ayrılmadan söylemişti. Sonra bağlar koptu ve Yanal Vestel Manisaspor’a gitti. O Manisaspor ligin 8.haftasında puan cetvelinin zirvesinde bir Anadolu ateşi gibi Süper Ligi kasıp kavuruyor. Ve akıllara hemen o klasik soru geliyor...

Bir Anadolu takımı çıkıp, 3 büyüklerin hegemonyasına son verebilir mi?

Bunu zaman gösterecek. Ancak, Ersun Yanal’ın bir hafta önce sevgili dostum Altan Tanrıkulu ile yaptığı bir söyleşideki sözleri aklıma geldi. Diyor ki...

Artık al gülüm-ver gülüm futbolu kalmadı. Korakor mücadeleye girişmeden bir yerlere gelemezsiniz.

Şimdi bir soru...

3 büyüklerden hangi takım Ersun Yanal’ın sözlerine uyuyor? Hiçbiri. Öyle değil mi...

Ve bir soru daha. Ersun Yanal, şu sözleri ile neler anlatmak istiyor?

Avrupa ile aramızda bir uçurum var. Bu uçurumu kapatmak için bir VESTEL yetmez.

Anlayabildiğim kadar Yanal, Manisaspor’u Avrupa kriterlerine en yakın takım gibi görüyor. Daha açıkçasını söyleyeyim, "Süper Lig’deki Avrupalı tek takım Vestel Manisaspor’dur. Tek teknik adam da benim" diyor.

3 büyüklerin başındaki Avrupalı teknik adamlara duyurulur!

* * *

ŞAFAK GÜZELLER koyu bir Galatasaray taraftarı. Tüberküloz teşhisi konulan Güzeller’in daha sonra Lenf kanseri olduğu belirlendi.

Ve G.Saraylı taraftar grubu Ultraslan’ın Şafak için açtığı yardım kampanyasına F.Bahçeliler de katıldı.

F.Bahçeliler’in taraftar sitesinde yayınlanan duyuruda şöyle bir cümle geçiyor...

Kalbimiz, dualarımız seninle Şafak!

Bu birkaç satırlık pankartı, hiçbir yoruma gerek duymadan bu sütünlara taşıyorum. Yine bu satırları sağından solundan çekiştirip, iki ezeli rakip arasındaki taşlı-sopalı kavgaları hatırlatarak gündem yaratmayı hiç düşünmüyorum.

O satırlardaki sıcak, sevgi dolu yaklaşıma yürekten inanıyorum. Ve bu iki ezeli rakibin başlattığı kampanyaya başkalarının da katılmasını istiyorum.

Sevgili Beşiktaşlılar, Trabzonlular, Antalyalılar, Gaziantepliler... Kayseri, Konya, Rize, Ankara, Bursa ve diğerleri...

F.Bahçe’yi izleyin ve Şafak’ı yaşatın.

* * *

HAFTAYA damgasını vuran futbolcu G.Saraylı Arda Turan’dı... Konyaspor maçındaki golü ve İliç’e yaptığı asist hala konuşuluyor.

Arda attığı nefis golün ardından yedekler kulübesine doğru koşmaya başladı. Gerets kollarını açıp Arda’nın kendisine sarılmasını beklerken, o gidip kulübedeki arkadaşlarını kucakladı.

Neden mi?

Geçen sezon sonu Adnan Polat karşı çıkmasaydı, Arda’cık bugün bir başka takımda top koşturuyordu.

Daha fazla bir şey söylememe gerek var mı?
Yazının Devamını Oku

Sahadaki kaçak

2 Ekim 2006
JEAN Tigana, Beşiktaş kalesini kalabalık bir savunma mangası ile korudu. Her gönüllü adama da hücum özgürlüğü tanıdı. Beşiktaş golü de, savunmanın efendisi Gökhan Zan’ın bir forvet gibi rakip kaleye taşıdığı atak sonucu gerçekleşti.

Son vuruş Nobre’den de gelse, alkışlar Gökhan Zan’a gitti...

Tigana, Kleberson’dan boşalan yere Serdar Kurtuluş’u koydu. Yanına da Fahri Tatan’ı gönderince, Beşiktaş ilk kez çift ön liberolu bir düzen denedi.

Böyle bir dizilişte Ricardinho, sevdiği bölgelerde rahatça oynama fırsatı yakaladı. Ancak, bulduğu boş alanları beklendiği gibi değerlendiremedi. Attığı paslar bir liderin ayağından çıkan özellikler taşımıyordu.

En ağır görevi İbrahim Üzülmez üstlendi. Rakip ataklarda savunmayı dörtledi, hücumda sol kulvarı kullandı.

Mert Nobre ile Bobo’nun topla fazla oynaması boşuna bir enerji harcaması... Ancak, orta sahaya kadar çekilmeleri her ikisini de topla daha sıcak bir ilişkiye zorluyor.

Bu da ceza sahasında daha diri ve güçlü kalmalarını önlüyor.

* * *

Beşiktaş, belki de sezonun en düşük temposu ile oynadı.

Topu alan bir çalımı denemeden oyuna katılmadı. Yardımlaşma sanki lütfen yapılır gibiydi...

Acaba, 120 dakikalık CSKA mücadelesi mi Beşiktaş’ı bir bahar yorgunluğuna sürükledi?

Yine Ricardinho’ya döneceğim... Böyle bir ortamda çıkıp bir lider gibi Beşiktaş’a sarılmalıydı.

Oysa Brezilyalı, sahadaki kalabalık arasına saklanarak 90 dakikayı tamamladı.

Onu sahadaki bir kaçağa benzettim... Beşiktaş’ın aklı 3 puandaydı. Bunun dışında oyunu forse edecek, tempo yapacak fiziksel güçleri de yoktu.

Tek golle alacakları 3 puanın peşine düştüler. Ve yine yedikleri basit bir golle kahroldular.

Maçtan sonra Kayserili bir dostum yanıma yaklaştı ve dedi ki: "Beşiktaş şimdiye kadar Kayseri’ye gelen en kötü takım." Dostumun suratına baktım ve şu yanıtı verdim: "Bana değil git Tigana’ya söyle!"
Yazının Devamını Oku

Başkaldırı!

29 Eylül 2006
JOSE KLEBERSON’un sakatlığından sonra Jean Tigana’nın düşüncesi netleşti. Oyuna Serdar Kurtuluş’u aldı ve 2-0’lık skor avantajını sürdürmek gibi pasif bir hamle yaptı. Yağmur ve kaygan sahada beklenmedik bir hata veya CSKA’nın atacağı bir gol, Beşiktaş’ı sıkıntıların kucağına atabilirdi.

Aklınca, hiç bir fantaziye kaçmadan ve zamana oynayarak Beşiktaş’ı bir deplasman takımı kimliğinde tutmak istiyordu. Kontrollü ve disipline bağımlı ve de savunma ağırlıklı bir mücadele taslağı çizmişti Beşiktaş’a...

Oysa, bilmesi gerekiyordu... Sadece kalesini savunurken, hücumu kulak arkasına atan Beşiktaş, böyle bir mücadelede zorlanırdı.

Oyuna iki forvetle başlamasına karşın Nobre ile Gökhan Güleç’i gol bölgelerinin uzağında koşturmak ve hücum heveslerini sınırlamak Beşiktaş’ın 2-0’lık avantajını riske sokabilirdi.

Yine herkesten iyi bilmesi gerekiyordu Tigana’nın... Beşiktaş savunmasının beklenmedik bir hatası her an tüm planları ve skor avantajını alt üst edebilirdi. Bunun örnekleri vardı.

İlk 45 dakikada rakibe sunulan iki gollük pozisyon... Ve daha sonra gelen iki benzeri gol, Tigana’nın giydirdiği eğreti kostümün Beşiktaş’ın üzerinde nasıl sırıttığının belgeleriydi.

* * *

BEŞİKTAŞ’ın gol şansı Ricardinho’nun ayağından çıkacak yaratıcı paslara bağımlıydı. Ancak, hücumda aradığı golcüyü bulamıyordu.

Ve CSKA skorda Beşiktaş’ın avantajını sildikten sonra beklenmedik bir mucize gerçekleşti. Sahadaki 11 futbolcu Tigana’nın giydirdiği savunma kostümünü üzerinden attı. Ve olağanüstü bir hırsla oyunu CSKA yarı alanına yıktı.

Ve yarattığı her hücumda bir gerçeğin tüm ayrıntılarını gördü. CSKA,Beşiktaş’ın çapında bir ekip değildi. Korkarak değil, rakibinin üzerine giderek CSKA’yı bozabilirdi.

Nobre pasif bölgelere sırtını dönerek, yönünü kaleye çevirdi. Gökhan Güleç’in yerine giren Bobo ceza sahası çevresinde karargah kurdu. İnadına hücuma koştu. Savunma adamları oyuna katıldı,orta saha hücuma yönelik tavır aldı.

Lafın kısası bu, Tigana’nın korkak planına adeta bir başkaldırıydı. Bir isyandı... Yüreklerini koydular ve savaşarak CSKA’yı sildiler.

Söylemesem çatlayacağım... Bir zamanlar Jean Tigana’nın oynadığı futbola hayrandım. Özel bir seyircisiydim. Ama teknik adamlık kariyerine hiç ısınamadım.

Turu geçen Beşiktaş için daha güzel şeyler yazmak isterdim. Tigana’nın teknik adamlık kariyeri bunu da engelledi. Beşiktaş’la aramı bozdu. Buna da ben bozuluyorum!






Yazının Devamını Oku

Sanki özür mektubu

26 Eylül 2006
HAFTANIN maçı Avni Aker’de oynandı. Ve Trabzonspor, Beşiktaş’tan sonra G.Saray’ı da devirdi... Ziya Doğan övgü ve alkışa boğuldu.

Ersen Martin’in golleri HİT yaptı.


Trabzonspor’un performansı zirveye korku saldı.

Ancak, birinin varlığı hepsini bastırdı. Futbolun doksan dakikalık kısacık ömrüne unutulmayacak güzellikler taşıdı. Ve adeta bazı şeyleri unutturmak istercesine Avni Aker’e bir özür mektubu bıraktı.

GÖKDENİZ KARADENİZ...

İnönü’deki Beşiktaş maçında müthiş bir performans sergileyen ve Baki Mercimek’in üzerine bir kabus gibi çöken Gökdeniz, Avni Aker’de başkalarını da hırpaladı.

Beşiktaş derbisinde tam not alan 20’lik Ferhat Öztorun da, pazar gecesi sağ kanadı bir otoban gibi kullanan Gökdeniz’in sürati karşısında dağılıp kayboldu.

Ve Gerets, 27. dakikada Ferhat’ı kenara alarak Gökdeniz’in elinden kurtardı!

İstatistiklere bakınca, Ferhat’ın çektiği acı daha da netleşiyor. G.Saray ilk 26 dakikayı 14 top kaybı ile oynadı. Ve bu kayıbın 12’si sol kulvarda gerçekleşti. Bu bölgenin diğer sorumlu adamları neden bu genci yalnızlığa ittiler, o da ayrı bir sorun...

Sözün kısası, Gökdeniz’in olağanüstü temposu, Baki Mercimek’ten sonra Ferhat’ın genç beyninde belki de kolay kolay silinmeyecek kockoca bir yara açtı!

Ve daha sonra sol kanada geçti Gökdeniz Karadeniz. O kulvarda da Sabri Sarıoğlu’nu karşısına alıp, adeta gönül eğlendirdi.

Gökdeniz yakaladığı üstün performansla kanatlardan fırtına gibi esiyor. Ve birilerinin sonunu hazırlıyor.

Aklıma takıldı, Trabzonspor bu hafta kiminle oynayacak? Fikstüre baktım, Başkent’e Ankaragücü’ne gidiyor.

Bakalım, bu talihsiz kura, hafta sonu kimin başını yiyecek. Ve Gökdeniz Karadeniz, yine hangi savunma adamının belinden su alacak!

* * *

BİR
hafta önce Tigana ve Zico’ya yöneltilen eleştiriler Trabzonspor yenilgisinden sonra G.Saray Teknik Direktörü Erik Gerets’e sıçradı.

Yani, Gerets bir hafta paçayı kurtardı, sonra yine yakalandı!

Eleştiriler yenilir-yutulur gibi değil. Diyorlar ki...

Gerets gitmek istiyor. Giderken de yüklü bir tazminat kapmayı planlıyor. Yoksa, bir teknik adam bunca hatayı bir maçta yapabilir mi?

Ve bir başka eleştiri...

G.Saray, Liverpool maçı dönüşü Brüksel’e uğrayıp, Gerets’i orada bıraksın. Bu iş yürümeyecek.

Hepsi bir yana, bir nokta kafamı kurcalıyor. Gerets’in sahaya sürdüğü ilk onbire bir bakın. Arda, Hasan Şaş, Hakan Şükür, Ümit Karan ve Ayhan Akman.

Hepsi birer forvet. Böylesine bir hücum mangası ile oynayan G.Saray, nasıl oluyor da pozisyon kısırlığı yaşıyor. Ve ilk yarıdaki golün dışında Trabzon kalesinde fırsat üretmekte sıkıntılar çekiyor?

Erik Gerets ise, yenilginin özetini maç sonrası sadece birkaç kelime ile toparladı...

İlk 20 dakikada yediğimiz iki gol oyun kurgumuzu bozdu.

Acaba bozulan başka şeyler de yok mu?

Gerets ile futbolcular arasındaki sıcak ilişkiler aynen sürüyor mu? Karşılıklı sevgi aynı şiddetle bozulmadan devam ediyor mu? Yoksa, soğuk rüzgarlar mı esiyor? Ve bu da G.Saray’ın performansını etkiliyor mu?

Aldığım duyumlara göre, para konusunda Gerets’in geçen sezon sarfettiği bir söz aradaki bağları zedelemiş.

Gerets’i eleştirenler, bunu da laf arasına sıkıştırıyorlar!

* * *

ARTIK
tadı kaçtı. Hep aynı soru ve tartışma...

Delgado-Ricardinho birlikte oynar mı?

Oynar veya oynamaz. Bunu bir kenara itiyorum. Ankaragücü maçındaki görüntüler kafamı kurcaladı...

Ricardinho, ses çıkarmasa da kenarda beklemeye bozuluyor. Alışık olmadığı yedekler kulübesi moralini etkiliyor.

Ankaragücü maçının 64. dakikasında oyuna girdikten sonra mücadeleye gerektiği gibi sarılmadı, gönülsüzdü. Ve Tigana’nın görev verdiği bölgeye de pek gitmedi. Kafasına göre takıldı.

İşte ’Delgado-Ricardinho birlikte oynar mı?’ sorusunun ötesinde daha önemli bir konu.

Eğer bu konu kaprise dönüşürse, zararı da Beşiktaş’a dokunur.

Hatırlatmak istedim.

Ve konu Beşiktaş ise, Nobre için de bir çift sözüm olacak.

Jean Tigana, onu ceza sahasından uzak bölgelere koşturursa, ne Beşiktaş, ne de Nobre beklediği pozisyon ve golleri bulur.

Özverinin de bir sınırı var. Tabii, sabrın da...
Yazının Devamını Oku

Neler oluyor

25 Eylül 2006
JEAN Tigana, bir hafta önce Galatasaray derbisinde ilk 11’de oynattığı Ricardinho’yu, Ankaragücü maçında kulübeye çekti. Ve Delgado ile oyuna başladı. Artık sıkıntı bastı. "Delgado-Ricardinho birlikte oynar mı?" muhabbetine dalmak istemiyorum. Ricardinho’suz Beşiktaş nasıl oynadı, ona bakalım...

Tigana’nın genç ve koşan Beşiktaş yaratma isteğine, görev verdiği tüm futbolcular yürekten katıldı. Biri farklıydı... Mert Nobre, sahanın her noktasına bastı, her rakibe adeta savaş açtı. Orta alanda yaptığı prese bol bol alkışlar aldı. Ben farklı düşünüyorum. O başarıyı ceza sahası içinde gösterseydi, daha yararlı olmaz mıydı? Tigana, onu sahanın her bölgesine koşturuyor!

Koray Avcı’nın sakatlığı, Beşiktaş’ın savunma düzenini zorunlu bir değişikliğe sürükledi. Defansın sağ kanadına Ali Tandoğan’ın girmesi, Burak Yılmaz’ın performansını farklı bir çizgiye taşıdı. Ve bu ikili sağ kulvardan etkili ataklar geliştirdi.

Beşiktaş, özellikle ilk 45 dakika ayağa oynayarak rakibi şaşırttı. Ve top kaybı diğer maçlara oranla daha azdı. Bu tempo ve başarılı pas trafiği ikinci yarıda bozuldu. Belki de skor rahatlığı Beşiktaş’ı etkiledi.

Delgado, Jean Tigana’nın aradığı futbolcu tipine uyuyor. Koşuyor ve gerektiği gibi savaşıyor. Yine de asla bir lider değil. İyi veya kötü de oynasa, liderlik özelliğini kenarda bekleyen Ricardinho’da görüyorum.

Ve Beşiktaş’ta takım bütünlüğünün kaybolduğu dakikalarda ısrarla Ricardinho’nun oyuna girmesini bekledim. Jean Tigana hiç oralı olmadı. 64. dakikaya kadar bekledi ve golden sonra Gökhan Güleç’i çıkartıp, Ricardinho’yu aldı.

İkinci yarıda yaklaşık 25 dakika adeta dökülen, topu ve sahayı rakibe kaptıran Beşiktaş’ın bu görüntüsünü Jean Tigana daha önce hissetmeliydi. Ve gerekli önlemi almalıydı.

Nasıl göremedi ve skoru zora soktu anlayamadım...

Ve bir şeyi hemen farkettim. Kenarda beklemek Ricardinho’yu fena etkilemiş. Pek istekli değildi, oyuna gerektiği gibi asılmadı. G.Saray derbisinin ilk yarısındaki Ricardinho’dan eser yoktu!

Neler oluyor Beşiktaş’ta. Bir bilen varsa söylesin...
Yazının Devamını Oku