SEVGİLİ Jeana Tigana, ekim ayı sonlarında farklı ve güçlü bir Beşiktaş yaratacağını söylüyordu.
İşi rakamlara da dökerek, ligin 8 veya 9. haftasına randevu veriyordu... Ve beklenen Beşiktaş’ı söylediği tarihte taraftarlara sunacağını da her fırsatta tekrarlıyordu.
O tarih geldi çattı... Herkes gibi ben de bu randevuya gittim. Ve Jean Tigana’nın sunacağı Beşiktaş’ı merakla beklemeye başladım.
Dilerseniz, hiç zaman yitirmeden gördüğüm Beşiktaş’ı sizlere anlatayım...
Tigana iki güçlü silahını yanlış kullanıyor. Biri Mert Nobre... Onu ceza sahası dışında gereksiz bölgelere koşturarak harcıyor. Diğeri Burak Yılmaz... Onu da sevmediği sağ kulvarda oynatarak, Burak’ın farklı özelliklerinden yararlanamıyor.
Oysa, her ikisi de olağanüstü bir özveri ile oynuyor. Ama çabaları ne yazık skora yansımıyor.
Jean Tigana, her nedense Ricardinho ile Delgado’yu aynı kefeye koyuyor. Birini oynattığı gece diğerini kenara çekiyor. Delgado asla bir 10 numara değil. Niye birlikte yararlanmayı düşünmüyor, hiç anlamış değilim.
Beşiktaş dün gece oyun organizasyonunda bazı zorluklar yaşadı. Jean Tigana, özellikle ilk yarıda iki akıllı pas yapamayan Beşiktaş’ı bu dertten kurtaracak çareyi sonunda Ricardinho’da aradı. Geç de olsa 57. dakikada onu oyuna aldı. Daha sonra İbrahim Akın’ı da devreye soktu.
Ve Beşiktaş hemen farklı bir konuma sıçradı. Ataklar etkinlik kazandı ve top rakibin egemenliğinden kurtuldu. Bu değişiklikler Tigana’ya puan kazandırdı.
Gökhan Zan olağanüstü bir özgüvenle oynuyor.Zaman zaman oyuna katılma isteği de mükemmel. Baki Mercimek de yanında hiç sırıtmıyor.
Geçen haftalara rağmen Beşiktaş’ın hala takım olabilme olgunluğuna ulaşamaması, bazı sıkıntıları da beraberinde getiriyor. Oyunun genelinde rakibe ağırlığını hissettiremiyor ve tempoyu ayarlamak gibi oyuna farklı bir tavır koyamıyor.
Beşiktaş’ın dün gece en beğendiğim yönü, olağanüstü kazanma hırsıydı. İyi veya kötü oynayanın ortak düşüncesi sadece 3 puandı. Ve herbiri bu amaca ulaşmak için savaştı.
İnancını ve savaşcı kişiliğini beğendim Beşiktaş’ın... Ama onlara bu yüreği veren tribünlerin coşkusu ve hiç dinmeyen desteği, ne yalan söyleyeyim, daha hoşuma gitti.