Facebook’ta “jenk daniels” paylaşmış, beni de biri uyarınca gördüm.
Laf olsun diye değil, hakikaten yıkıldım...
Hislerimi tam olarak aktarabileceğimden emin değilim.
Ama özetle...
Eskici arabasına yüklenmiş giden ve üzerinde Britanya’nın medar-ı iftiharı rock gruplarından Def Leppard’ın adı yazılı olan o bank bizim kuşağın, rock tayfasının, Kemancı neferlerinin gençliğidir, hayatının en hızlı, en güzel günleridir/geceleridir/sabahlarıdır...
Beklenen gol bir duran topla geldi.
Form grafiği belirgin şekilde yükselen kaptan Selçuk İnan, bir penaltı vuruşu rahatlığıyla kullandığı ve benzerlerini defalarca gördüğümüz, “kadife eldiven giydirilmiş demir yumruk” tarzı vuruşuyla tabelayı değiştirdi.
Lig ritmine ayar uyduramayan ve beklenmedik şekilde dibe sürüklenen Eskişehirspor’un oyuna girmesine imkan vermeden baskıyı sürdüren sarı kırmızılılar, ikinci golü de Emre’nin harikulade asisti neticesinde Burak’la bulunca skor da bir şekilde “zırhlanmış” oldu.
BAYRAM COŞKUSU
“Bu Yeni Türkiye’nin harcını karanlar arasındaydı onlar” demeden, “Ama” demeden karşı çıkmak gerçek manada özgürlüğe, demokrasiye inanan her namus ve vicdan sahibi yurttaşın boynunun borcudur.
Bu namus ve vicdan, içselleştirilmiş ilkelere dayanır.
*
Mesela zamanında arkadaşların Ahmet Şık ve Nedim Şener’i türlü sahtekârlıkla derdest edenlerin ve destekçilerinin hakkına tecavüz edildiğinde de için hâlâ yansa da “ama” demeden ayağa kalkıp yanına koşacaksın.
Mesela bugün borusu ötenin ardında sıra olanların, sessiz kalanların hakkı yenildiğinde, merhamete ihtiyacı olduğunda da önünde, yanında, arkasında duracaksın.
Eski CHP milletvekili Melda Onur bu davalarla ilgili Adalet Bakanlığı’na bilgi edinme başvurusu yaptığında (Haziran 2015) ortaya çıkan manzara şöyleydi:
“Adalet Bakanlığı, eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün yedi yıllık görev sürecinde 1359 dava izni talebi geldiğini, 545’inin kabul edildiğini ancak tutuklama yaşanmadığını, buna karşılık Recep Tayyip Erdoğan’ın yedi aylık Cumhurbaşkanlığı döneminde 236 dava izni talebi geldiğini, 105’ine izin verildiğini, 8 kişinin de tutuklandığını bildirdi...”
*
Hukukçular arasında bir tartışma konusu olduğunu biliyoruz.
Türk Ceza Kanunu’nun ‘Devletin Egemenlik Alametlerine ve Organlarının Saygınlığına Karşı Suçlar’ı düzenleyen bölümünde yer alan 299’uncu madde cezaya cevaz veriyor.
Fenerbahçe’nin ilk 10 dakikadaki baskısını sakin kalarak uzaklaştırdıktan sonra oyunu dengeleyen, topa sahip olan tarafa dönüşen Galatasaray’ın problemli yönünü de bu dakikalardan itibaren gösterdi.
Neydi bu problem?
En kısa yoldan ifade etmek gerekirse, bir hücum planı veya böyle bir planı varsa da uygulayacak hâli olmayan bir takım görüntüsünde olmasıydı.
Rakibin hızını ve saha avantajından beslenen iştahını kesmekte güçlük yaşamayan, maçın ritmini belirleyen taraf olan sarı kırmızılılar, kadrosunun hücum hattındaki eksikliklerin faturasını böyle ödüyor işte.
Bülent Arınç dün sabah “kendi sorumlu olduğu TRT ve Anadolu Ajansı tarafından kendisine uygulanan” ambargodan şikâyet ediyordu CNN Türk’te Hakan Çelik’e.
Canı yanmış, içlenmiş, gadre uğramış insanlar gibi soluksuz konuşuyordu...
“Bugüne kadar söylemedim ama şimdi zamanı geldiğine inandığım bir şey var...” diye başladı konuşmaya...
*
“Şimdi birileri bana diyor ki ‘Sen bazı şeyleri neden televizyonlarda söylüyorsun?’ Sadece bu programla ilgili değil.
Üzgünüm Cem Yılmaz, üzgünüm abi; artık ikinci sıradasın!Toplumun her kesimini “Başka Türkiye Yok” sloganıyla yürüttüğü kampanyaya davet eden gazete daha çağrısının mürekkebi kurumadan Oy ve Ötesi’ni “Şaibe Çetesi” ilan etti.Burada da durmadı ve Cem Yılmaz’ı “şaibe çetesinin destekçisi” olmakla “suçladı”.Yıllardır hayranlıkla takip ettiğim Cem Yılmaz beni bu kadar güldürememişti; gül gül öldüm!
*
Oy ve Ötesi’nin ne olduğu hakkında bilginiz vardır diye tahmin ediyorum ama yine de “tane tane anlatayım” bu “şaibe çetesi”nin ne işle uğraştığını...Oy ve Ötesi yasalarla her vatandaşa tanınan sandıkta müşahitlik hakkı kullanmak ve neticede demokrasimizin kalitesine katkıda bulunmak amacıyla başlatılan bir hareket.Tamamen gönüllülük esasına dayalı olarak çalışıyor, hiçbir partiyle bağlantısı bulunmuyor; yani kapısı AKP’liye de CHP’liye de LDP’liye de BBP’liye de açık.Gönüllülere sandıkta yapacakları görevle ilgili bir eğitim veriyor ve sandığa “kimseyi rahatsız etmemesi gereken” bir şeffaflık katkısı sunuyor.Özetle yıllarca “Abi sandıkta bir numaralar dönüyor galiba ama n’apcan işte? Eee, yenge nasıl? İçersen çay var, çorbaya limon var...” muhabbetinden bezmiş bir grup insanın taşın altına elini koymasıdır bu hareket.Siyasete mesafeli duran, sisteme inancını kaybedecek şekilde yılmış/yıldırılmış gençlerin sorumluluk üstlenmesinin kapısını aralamıştır.30 Mart 2014’teki yerel seçimlerden itibaren çoğu genç olan gönüllülerin belki de hayatlarında uğramadıkları semtlerde sandık başında görev almalarını sağlamış ve (var ya da yok) şaibe bulutlarının aralanmasına yardımcı olmuştur.Hedefi, yapısı, faaliyetleri tamamen şeffaf ve yasaldır.Web sayfasında (www.oyveotesi.org) bağımsız denetim firması tarafından hazırlanan mali raporu da, kimlerden oluştuğu da açıkça kamuoyuyla paylaşılmaktadır.Katkı sağladıkları son seçim olan 7 Haziran’da 56 bin gönüllüyle 46 ilde, 173 ilçede gözlemcilik yapmıştır ve bir tanesi bile “şaibeli” bir iş yapmakla suçlanmamıştır.Bir sivil toplum hareketi olan Oy ve Ötesi’nin normal şartlar altında (meşhur NŞA) alkışlanması, kimsede bir “kaşıntı” yaratmaması beklenir.Zaten iktidarın hık deyicileri dışında kimse de kaşınarak izlememektedir faaliyetlerini.
*
Peki gazete Oy ve Ötesi’ni, gönüllülerini ve destekleyen meşhur isimleri neyle suçluyor?Şununla: “Seçimlerde şaibe var algısı oluşturmakla...”“Seçimde şaibe var algısını” veya bahanesini yok etmek, tereddütleri ortadan kaldırmak, sonuçların herkesin içine sinmesine katkı sağlamak için kolları sıvamış insanlara böyle bir suçlama yöneltmek için ya çok komik olmak gerekiyor ya da “başka” bir şey!Cem Yılmaz’ın “en iyi espri yapan figür” unvanını gazeteye devrettiği nokta da budur işte.Bu harekete Cem Yılmaz’dan Mehmet Günsür’e kadar toplum tarafından sevilen ve önemsenen pek çok isim destek verdi.Bu desteği açıkça, göğüslerini gere gere sunmalarının nedeni amacın ve yöntemin yasal, tarafsız, şeffaf ve temiz olmasıdır.
*
Kabağın Cem Yılmaz’ın başına patlamasına şaşmamak gerekiyor.Türkiye’de siyaset üstü isimlerden biri, her görüşten vatandaş tarafından seviliyor.Oy ve Ötesi’nin sesinin duyulması için destek verdi Cem Yılmaz.Ve bu desteğin de etkisiyle seçimlere 10 gün kala 46 bin gönüllü toplanınca (30 Ekim’e kadar başvuru kabul ediliyor) dernek sosyal medya aracılığıyla Cem Yılmaz’a teşekkür etti.O da bu teşekkür mesajına “Güzel işler yapan faydalı insana saygım sonsuzdur, ben teşekkür ederim” şeklinde cevap verdi.Olay bundan ibaret...Şeffaflığa, seçim kültürüne, nihayetinde demokrasiye omuz veren insanlara “şaibeli çete” diyen Yeni Şafak, “bizim istediğimiz şartlarda birlik ve beraberlik şey ettirelim” makyajını fazla geçmeden dökmüş oldu ne yazık ki...Trajik fakat aynı zamanda feci komik...Bir sonraki Cem Yılmaz esprisine kadar ben bu kafaya gülerim; Cem de kusura bakmasın lütfen...
Neymiş efendim, “hilalli dev koltuk görgüsüzlük objesi” imiş.İnsan hayret ediyor eyy “sıradan” vatandaş!
*
“Çek şu sandalyeyi bakalım Angela Hanım” mı diyecekti Erdoğan?
Yok efendim altın varaklıymış, çok büyükmüş, ‘sanırsın taht’ imiş!
Bağdaş kurup yere mi oturacaklardı?