Açlık grevine başlamadan önce 120 gün seslerini duyurmak için eylem yaptılar, kimsenin umurunda olmadı.
Sonunda açlık grevi başlattılar, kritik 45 günü aştılar ve hayati tehlike, kalıcı hasar bırakacak sürece girdiler.
Ankara Tabip Odası, Gülmen ve Özakça’da “Wernicke-Korsakoff Sendromu”nun öncü belirtilerinin görülmeye başlandığını duyurdu.
Açlık grevleri sayesinde zaman içinde yakından tanıdığımız bir illet Wernicke-Korsakoff.
Malum, İstiklal Caddesi “yine” şehrin göbeğinde, tam merkezinde yaşayan bir ölüdür.
2017 başında devreye giren ve “altını üstüne getirmek” esaslarına göre yürütülen altyapı, tramvay yolu indirmece, granit kaldırım bindirmece çalışmaları sürüyor.
Bu süreçte cadde motokros pistinden hallice, trekking gibi doğa aktivitelerine uygun bir yapıya büründü.
Hatta geçenlerde kazı sırasında patlayan su borusunun bir ırmağa, oradan da Hacopulo Pasajı önlerinde bir göle dönüşmesi neticesinde, cadde su sporları da yapılabilir hale geldi.
İŞTE ESER BUDUR BE!
İşte eser budur be; işte biz bu caddeyi yaratandan ötürü seviyoruz be!
Tabii bu bitmeyen inşaat ortamı, zaten can çekişen Beyoğlu’nu ve esnafını da “şahane” etkiledi.
Son olarak Tünel’e yakın, eskiden Dört Mevsim Lokantası olan noktada açılmış iddialı bir hızlı yemek restoran zincirinin gözde şubesinin kapandığını gördüm.
Daha önce de “Bu Dünya’nın sonu geliyor” demişliği vardı büyük fizikçinin. Önceleri 10 bin yıl içinde gelecekti Dünya’nın sonu; kısa bir süre önce 1000 yıla çekmişti.
Şimdi “100 yıl içinde insanın Dünya’daki işi bitmiş olacak” diyor...
İnsanoğlunun neslini devam ettirebilmek için önlem alınması gerektiğini, başka gezegenlerde koloniler oluşturulması gerektiğini söylüyor.
Niye gelecek, nasıl gelecek Dünya’nın sonu?
UZAYLI, BAKTERİ DEĞİLİZ
Hawking sıralıyor: Aşırı nüfus artışı, iklim değişiklikleri, bulaşıcı hastalıklar veya asteroid çarpması...
Uzaylı veya “dünya dışı yaratık” istilası?
İhtimal dışı değil!
Veya yazdığı habere ek kaynak arayan gazetecinin arama motoru marifetiyle ulaştığı “maddeyi” tıklayıp “havagazıyla” karşılaştığı andır ilk yıkılma anı; bilemiyoruz.
Ekranda beliren “5651 sayılı kanun uyarınca yapılan teknik inceleme ve falan fişmanın” yazısını görür görmez kafaya tülbentle soğan bağlayıp “Gettiii wiki, gettiii yiğidim” diye göğsünü yumruklayan ilk kişi kimdir bilmiyoruz, açıkçası işin bu kısmıyla doğal olarak hiç ilgilenmiyoruz.
Sonuçta birkaç gün önce Türkiye’den dünyanın büyük, en kapsamlı internet ansiklopedisine erişim yasaklandı.
Jimmy Wales tarafından 2001 yılında başlatılan wikipedia, bilginin ücretsiz ve özgür şekilde insanoğlunun erişimine sunulmasını amaçlıyordu.
KUTLA kutla bitmeyecek şartlar...
2 milyon çocuk işçi var; yüzde 80’i kayıt dışıdır...
Yalnızca mart ayında (en az) 148 insanımızı iş cinayetine kurban verdik; 2017’nin ilk 3 ayında (en az) 441 işçi ölmüştür...
“Sermayenin servet ve şöhretinin korunması” diyerek, “Toprak bütünlüğünün korunması” diyerek, “Toplum sağlığı, milli güvenlik, kamu düzeni” diyerek emekçinin grev hakkı elinden alınmıştır defalarca...
15 milyon civarındaki işçinin belki 10’da biri sendikalıdır; emekçinin örgütlenmesi, hak araması mucizelere bağlıdır...
Resmi işsizlik oranı yüzde 13, “gerçek” işsizlik yüzde 20’den fazladır. Genç nüfus işsizliğini ne soran çıkar, ne cevaplayan...
Taşeron sisteminin sırtı sıvazlanmaktadır. 4 milyonu aşmıştır taşeron işçi sayısı, son 15 yılda yüzde 400 arttığı söylenir...
Taşeron işçi olmayı bile
Rakibi kendi yarı sahasına hapsetti, sağlı sollu yüklendi ve bu kuşatmadan erken bir gol çıkartmayı da bildi.
Galatasaray taraftarının içinden futbol sevgisinin çekildiği sezonda, kesintilerle de olsa heyecan yaratan tek figür olan Bruma’nın rakibe çarparak gole dönüşen vuruşunun ardından da hız kesmedi takım.
Net gol pozizyonları yakalayan, ilk yarıda skoru 3 veya 4 farka taşıyabilecek olan Galatasaray’ın ikinci gol için devrenin sonunu beklemesi gerekti. Kim mi attı? Elbette yine Bruma...
İlk yarı istatistikleri topa sahip olma oranlarında sarı kırmızılıların yüzde 72’yi yakaladığını gösteriyordu.
DÜDÜKTEN ÖNCE BİTTİ
İkinci yarıda da manzara değişmedi; yalnızca Bursaspor oyundan daha da koptu.
Sneijder’in servis ettiği toplarda Ahmet ve Podolski’nin bulduğu goller farkı dörde çıkartırken maç da son düdük öncesinde bitmiş oldu.
Bu galibiyetin zar zor tutunulan ‘
Önce listenin nasıl hazırlandığını hatırlamak gerekiyor. Sonra da hem bu liste, hem de bu tür listeler üzerine birkaç şey söylemek...
Aralarında benim de bulunduğum 100 kişiden 10 albüm seçmeleri istendi. Listeye kendi seçtikleri albümlerle katkı sunanlar ilk albüme 10 puan, 10’uncu albüme 1 puan verdiler, oylar toplandı, sıralama oluşturuldu.
Bu tür listeler (en iyi filmler, kitaplar, restoranlar vb) satış rakamları, ticari başarı gibi ölçülebilir veriler üzerinden yapılmıyorsa tartışma ortamıyla birlikte gelir.
ELEŞTİRİLER ŞELALE
Konu Türkiye’de yapılan albümler olunca tartışma özellikle bizim “geniş” camiada, yani müzisyenler, müzik yazarları, sektör temsilcileri arasında daha da canlı şekilde yapıldı geçen hafta boyunca.
Yöntem ve netice üzerinde yoğunlaşan tartışmalarda eleştiri getirenleri haklı bulduğum birkaç noktaya değineyim önce.
Mesela bu tür listelerde “best of” tarzı, yani sanatçının eserlerinden yapılan seçmeyle oluşturulan albümlere yer verilmesine karşı çıkanlara katılıyorum.
Katılıyorum ancak Türkiye’de uzun süre 45’liklere dayanarak üretim yapan müzik şirketlerini bu seçimi/uygulaması yüzünden
Ne diyordu Mehmet Özhaseki?
Şunu diyordu: “İstanbul özelinde tüm bilim adamları 2030 yılına kadar bir depremin olabileceğini söylüyor. Bu depremin de 7 şiddetinde olabileceği öngörülüyor. Kentsel dönüşüm burada devreye girmeli ve bunu bir fırsata çevirmeliyiz.”
Hakikaten kritik bir uyarı ama ‘ani bir gelişme’ var mı pek emin değilim. Orası biraz karışık...
Kaldı ki internet üzerindeki arama motorlarına “Özhaseki deprem uyarısı” yazdığınızda 85 binden fazla sonuç elde ediyorsunuz.