Sonra neler oldu?
Yas tutulurken bazıları da “ciddi şekilde görevlerini yapmaya” başladı.
Olay laf olsun siyasetçi demecine konsun diye değil, hakikaten derinlemesine araştırılmaya başlandı.
Ülke çapında denetimler yapıldı. Sakıncalı binalar belirlendi, bu binalar açıklanmadı ama orada yaşayanlar “bilgilendirildi” ve çözüm için öneriler sunuldu.
Yalnızca Londra’da, Camden’da 800 hane boşaltıldı. Haklarının gasp edilmeyeceğini, evlerinin arazi kavgasına tutuşan müteahhit bozuntularına peşkeş çekilmeyeceğini bildiklerinden “gık” demediler...
HEM YAS HEM ÇÖZÜM
Yangının büyümesini tetikleyen dış cephe malzemesinden, olayı başlatan buzdolabının markasına ve seri numarasına kadar bütün bilgiler kamuoyuyla paylaşıldı.
Yani kayıplar için yas tutulurken hem olay araştırıldı hem de bir daha benzer acılar yaşanmasın diye çözüm üretildi.
Havuz kenarına, okunan kitabın yanına yerleştirilmiş tropik meyve kokteylleri, denize dikilmiş ağacın meyveleri gibi duran aydınlatılmış kabaklar da öyle...
Uçuşan pareolar, çıplak ayaklar, (şimdilik) huzurlu koylar, Yunan adalarından salaş efekti tavernalar...
Bayram tatili henüz resmi olarak başlamasa da iznini kopartanlar, işini ayarlayanlar yola koyuldu, koyulacak.
MİLYONLAR GELİYOR
Sadece Muğla’nın sahillerine, Bodrum ve Fethiye gibi ağır toplar ağırlıklı olmak üzere 3 ile 4 milyon arasında tatilci bekleniyormuş.
100’den fazla ek sefer sadece havayolları için geçerli, karayollarında durum ne olur siz hesap edin diyeceğim ama elde veri bulunuyor.
Geçen sene bayram tatili sırasında Bodrum’da 4 kilometrelik araç kuyrukları oluşmuş, tatil sonunda dönüş yolunda dramın boyutları artmıştı.
Hayata küçük bir çalım atmak için Kuzey Ege sahillerine de yüz binlerce tatilcinin akın edeceği tahmin ediliyormuş.
Bir de “disko”ya mı yollayacaksınız zehirlenen askerleri?
Toplu zehirlenme vakaları üst üste gelince, yüzlerce asker hastaneye taşınınca...
Şüphe bulutları tesadüf dağlarını aşıp zihin iklimine hâkim olunca...
İş “Toplu yemekte olur böyle vakalar” vurdumduymazlığına sığınılamayacak boyuta gelince...
Soruşturma başlatıldı, olağan şüpheli konumundaki yemek şirketinin bazı yönetici ve çalışanları gözaltına alındı, işin sırrının aydınlatılmasına karar verildi ve olay TBMM gündemine kadar taşındı.
İyi, güzel, bravo...
MANİSA’DA OLUR ÖYLE
Muhalefetin bir bölümü yemek şirketini ve arkasında kimlerin olduğunu sordu; iktidar da şirketle (Manisa’daki) anlaşmanın feshedildiğini, olayın yemekten kaynaklanmama ihtimali bulunduğunu öne sürdü ve hatta bir vekil ekledi:
Uluorta soyunmayı,
Hayatımdaki herkesi vurmayı
Affedin,
Depresyondayım...”
Göksel’in hit parçası aldatılmış, depresyona sürüklenmiş kalbi kırıkların halinin ötesinde bir toplumun ruh halini yansıttığı için de başarılı olmuştu.
Parçanın çıkış yılı 2001’di ve o yıl zaten normal yılı pek bulunmayan memleket tarihinde yine ziyadesiyle anormal bir yıldı...
Gazeteci dostum Mirgün Cabas’ın yazdığı “2001: Eski Türkiye’nin Son Yılı”nı karışık duygular ve düşünceler içinde okudum.
ANAYASA, YAZARKASA
Cinayet mahallerine dikilmiş “bazı dev kuleler”, şehrin beton mezarlığına dönüşmesinin yüceltildiği anıtlara benziyor.
Mesela Galata Kulesi...
Artık ancak bekçi kulübesi muamelesi görür o boyuyla; öyle ezilmiş gitmiş garibim...
Tarihi yarımada tarafına bakınca...
Malumunuz, fotoğrafa arkadan girip kulak yapar pozisyonda birtakım kuleler dalmış bulunuyor manzaraya.
GÖNÜL KOYULMUŞ KULELER
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın henüz başbakanlık döneminde direkt eleştirdiği, müteahhit “tıraşlamayınca” gönül koyduğu kuleler.
“16/9”
Teknik Direktör, Galatasaray’ın kurucusu Ali Sami (Yen), takım kaptanı da Fenerbahçe efsanesi Hasan Kâmil’dir.
Romanya ile oynanan ve 2-2 biten bu tarihi (laf olsun, manşet dolsun diye değil, hakikaten tarihi) maçta golleri atan da kaptanın yine Fenerbahçeli kardeşi Zeki Rıza’dır.
Mesela Taksim Stadı’nda oynanan o maçta “ay-yıldızlı forma” için sahaya çıkan, ter döken futbolculardan bir efsane, “Kelle” İbrahim prim tartışması yapmış mıdır?
Olur mu öyle şey?! Prim olmadığına eminim; formaları bizzat terletmiş futbolcuların yıkadığı bir devirde ne primi?
KURUCU BABALARIMIZ
Mesela “Baron” Fevzi kampta arkadaşlarının oda bastıklarına, silah çektiklerine şahit olmuş mudur?
Fenerbahçeli ve Galatasaraylı futbolcuların aynı evde yaşadıkları, dostluklarıyla Türk futbolunu inşa ettikleri bir çağdan söz ediyoruz. Mümkün mü?..
Mesela Galatasaray’a
“Sgt. Pepper’s” hem The Beatles hem de genel olarak popüler müzik tarihi için bir kilometre taşı kabul edilir.
Meşhur “Hz. İsa’dan daha popüleriz” demeci sonrasında ABD’de lanetlenmiş, en azından plak şirketi tarafından popülaritesi hasar görmüş olan grup 1966’yı neredeyse stüdyoya sığınarak geçirmiştir.
Bir The Beatles albümü için 400 saatten fazla stüdyoda kalmak görülmüş iş değildir. Ama stüdyoyu kayıttan çok var olan teknolojiyi zorlayarak kaydettiklerini elden geçirmişlerdir.
Neticesi ortada; tüm dünyada 50’nci yaşını kutlayan bir klasik, kuşaklar boyu müzisyenleri ve müzikseverleri çekmeyi sürdürmüş sihir yüklü bir mıknatıs...
ÇERÇEVE GENİŞLESİN
Bu noktada 50 yıl önceye biraz daha geniş bir çerçeveden bakmak gerekiyor.
The Beatles sadece bir klasik albüm yapmamış, “Biz hâlâ ölmedik” mesajı içeren yeni bir müzikal manifesto sunmuştu.
Neticede
Acılı anne, bu cümleyi mahkeme salonu yetersiz kalınca Sanayi Odası’nın salonuna taşınan dava görülürken söyledi.
29 Kasım 2016’da, Adana’nın Aladağ ilçesinde Süleymancılar cemaatinin kontrolündeki kız yurdunda elektrik kontağından kaynaklanan bir yangın çıkmıştı.
Beşinci, altıncı, yedinci, sekizinci sınıf öğrencisi 11 kızımızla, bir genç eğitmen kızı halıyla kaplı, kapıları plastik, kapı kolu bulunmayan ve yangın çıkışları kilitli bir binada hayatını kaybetmişti.
Dün aralarında yurt müdürünün de bulunduğu 7 tutuklu sanık 182 gün sonra ilk kez mahkeme heyetinin karşısındaydı.
Ama önce...
BİR FACİANIN TARİHİ
182 gün içinde neler olduğunu, mesela diken.com.tr’nin arşivinden seçtiğim başlıklarla kronolojik şekilde okuyalım isterim:
- Adana’da öğrenci yurdunda facia: 11 çocuk, bir eğitmen yanarak can verdi