Paylaş
Açlık grevine başlamadan önce 120 gün seslerini duyurmak için eylem yaptılar, kimsenin umurunda olmadı.
Sonunda açlık grevi başlattılar, kritik 45 günü aştılar ve hayati tehlike, kalıcı hasar bırakacak sürece girdiler.
Ankara Tabip Odası, Gülmen ve Özakça’da “Wernicke-Korsakoff Sendromu”nun öncü belirtilerinin görülmeye başlandığını duyurdu.
Açlık grevleri sayesinde zaman içinde yakından tanıdığımız bir illet Wernicke-Korsakoff.
ZAMAN ÖMRÜ TÜKETİRKEN
Sistem insan olanın vicdanını yerle yeksan edecek şekilde çöküyor.
Zihinsel algı bozuluyor, motor faaliyetler gerçekleştirilemiyor, hafıza kayboluyor, halüsinasyonlar devreye giriyor ve ucu ölüme veya ömür boyu etkilerinden kurtulmak mümkün olmayan hasarlara giden süreç hızla ilerliyor.
Konunun yetkililer tarafından ne kadar yakın izlendiği Danıştay’ın kuruluş yıldönümü töreninde anlaşıldı.
Kemal Kılıçdaroğlu, açlık grevindeki akademisyenlerin durumuyla ilgili olarak konuştuğu Numan Kurtulmuş’tan “Haberdar değilim”, Başbakan Yıldırım’dan da “Cezaevinde mi yatıyorlar?” cevabını aldığını söyledi.
Sezen Aksu başta olmak üzere sanatçılar, yazarlar, oyuncular da gözlerimizin önünde eriyen iki akademisyene kulak verilmesi, “bir şeyler yapılması” için çağrıda bulundu.
Umudum, öncelikle dönülmez noktaya gelinmeden Gülmen ve Özakça’nın durumlarına “insani” ve “adil” bir şekilde yaklaşılması.
Ne hikmetse bir türlü kurulamayan OHAL Komisyonu’nun devreye girmesi ilaç olur mu bilinmez olası haksızlıklara ama o konuyu da unutmuş gibi yapmaktan vazgeçsek iyi olacak...
Gülmen ve Özakça’nın eylemlerini haklı bulmak/haksız bulmak, desteklemek/karşı çıkmak meselesi değil konu.
BİR İNSANLIK MESELESİ
Konu bir insanlık meselesi...
Hukuk yolunda kapalı kapıları yumruklamaktan tükenip, seslerini duyuramayınca ortaya canlarını koyan iki insana “yaradandan ötürü” bir dönüp bakmak bu kadar mı zor, bu kadar mı imkânsız?
Konu bir insanlık meselesi...
Ve “insanlık dersinden” çakanları, vicdanını rafa kaldırmışları da görüyoruz bu sayede.
Akademisyenlerin açlık greviyle ilgili sosyal medyadan yaptıkları çağrıya “kivili pasta” fotoğrafıyla cevap verenleri...
Künefe ve (yanılmıyorsam) tantuni fotoğrafı yollayarak dalga geçenleri...
“Geberin!” diyenleri görüyoruz.
Ve içimizden “İnsanlığı kaybettik. Görenlerin insaniyet namına bir şey yapamayacaklarını bildiğimizden, Allah’a havale etmeleri rica olunur” diyoruz.
“Yazık bize” diyoruz...
“Nerede kaybettik vicdanı?” diye soruyoruz.
Sorup duruyoruz ve ne yazık ki yeni küfür ve hakaretlerden öte cevap gelmeyeceğini biliyoruz...
Paylaş