Kanat Atkaya

Kâğıt, nefret güdümlü taşı da yener

8 Eylül 2015

HÜRRİYET’in İstihbarat Servisi’nin müdürü Celal Korkut gazetemizin emektar, altın kalpli, çok ama çok sevilen bir simasıdır.
İşini layıkıyla yapmasının yanı sıra deneyimlerini gençlerle paylaşmayı, onları yetiştirmeyi de seven canımızın içi Celal Abi’miz, dün instagram hesabında kendi çektiği bir fotoğrafı paylaştı.
Fotoğrafta bir kalem, bir de pazarı pazartesiye bağlayan gece binamızı “ziyaret edenler” tarafından fırlatılan kocaman taş parçası vardı.
Gazeteciler veya fotoğrafla uğraşanlar bilir...
Bazı durumlarda fotoğraflanan objenin boyutlarını görenlerin daha iyi algılaması için yanına herkesin büyüklüğü hakkında fikir sahibi olduğu tanıdık bir başka obje konulur.
Bu çoğunlukla bir çakmak, bir sigara paketi veya bir kalem olur.
Celal Abi kalemle taş parçasını birlikte fotoğraflarken fırlatılan taşın (taşlardan bir tanesinin diyelim daha doğru olsun!) boyutlarını gösterirken bir mesaj da vermiş oluyordu:

Yazının Devamını Oku

Aylan’dan önce Aylan’dan sonra

5 Eylül 2015

AVRUPA Basketbol Şampiyonası’nda 12 Dev Adam’ı karınca kararınca desteklemek için Berlin’deyiz.
Tahmin edileceği üzere basketbol şu anda Almanya’nın bir numaralı gündem maddesi değil, açıkçası olmasın da!
Almanya, sınırlarına doğru yürüyen binlerce, on binlerce, yüz binlerce göçmene odaklanmış durumda.
Aylan Kurdi’nin kıyıya vuran minicik bedeninin insanlığın sahtekâr suratına indirdiği tokadın izini kapatmak için, Almanya kendi payına düşeni kapılarını açarak yerine getirdiğini, getireceğini düşünüyor.
Geçen hafta veya daha doğru bir tarihlemeyle minik Aylan ölmeden önce bir haber kanalında Macaristan’dan Almanya’ya yürümeye çalışan göçmenlerin attıkları şu slogana denk gelmiştim “Almanya’ya ihtiyacımız var!”
“We need Germany!” diye bağırarak yürümeye çalışan göçmenlere “Ah yazık ya!” diye bakılmadığı günlerdi...
Henüz vicdanı kaidesinden sarsılmamıştı Almanya’nın ve elbette diğerlerinin.

Yazının Devamını Oku

‘Nüfuzlu falanca beyler’ devri

2 Eylül 2015

GEÇTİ o günler...
Malumunuz işte; “Ne istedinizse verdim” günleri, “Gerekirse ölüleri mezardan kaldırıp oy kullandıralım” günleri, “Özledim, gel gayrı...” günleri geçti...
FETÖ, yani Fethullahçı Terör Örgütü’ne finans desteği sağladığı iddiasıyla Koza-İpek Grubu’na yapılan baskının ardından anne Melek İpek gazetecilerle konuşurken şunu söyledi:
“Bunu yaptıranlar da benim düşmanım değil. İşin en acısı o. İki kardeş kavga ediyor gibi geliyor bana...”
Bünyesinde gazete ve televizyon kanalı da bulunan grup, muhalefet partileri, gazeteci dernekleri vb bu operasyonun seçim öncesinde muhalif basına yönelik bir darbe olduğu görüşünde...


Yazının Devamını Oku

Ekmek almaya gitme çocuk!

1 Eylül 2015
ÇOCUK 12 yaşında, adı Fırat Sımpil.

Annesi bir iddiaya göre ekmek, bir iddiaya göre sebze almaya yollamış.
İşte PKK tarafından evlerinin önüne tuzaklanan patlayıcı böyle yakalayıp öldürmüş Fırat’ı; bakkala giderken...
“Evimizin önüne mayın yerleştirenlere Allah hakkımızı bırakmasın. Oğlum paramparça olmuştu...” diye parçaladığı yüreğini dökmeye çalışan annesine bu durumu açıklayabilecek olan varsa bir adım öne çıksın...
*
Ekmeğe giden çocukların öldürülmesine yabancı bir ülke değiliz.
Akıllara hemen Berkin Elvan geliyor...
Katili/katilleri, hamasi nutuklarla örülen bir adaletsizlik örtüsünün altında saklanarak, korunarak/kollanarak hayata devam ediyor; cezasız, soruşturmasız...

Yazının Devamını Oku

Bir yerden başlamalıydı

30 Ağustos 2015
KONYASPOR Teknik Direktörü Aykut Kocaman maç öncesi lige iyi başlangıç yapamamanın da verdiği hırsla oyuna başlayacak G.Saray’ın hışmı durulana kadar direnmenin önemli olduğunu söylüyordu.

Konya, hocasının çerçevesine uygun olarak kapandı, G.Saray da baskıyla başladı.

Burak’ın, Konyaspor defansında gedik bulması için fazla beklemek gerekmedi; 9’da kaliteli golcülere özgü kafa vuruşuyla golünü attı.

KIRILMA ANI...

İyi maç çıkartan Sabri... Çalışkan fakat düşük verimli Umut...

Yazının Devamını Oku

Acil demokrasi acil, acil!

22 Ağustos 2015
KAZDAĞLARI’ndan Edremit Körfezi’ne inen rüzgâr, Zeytinli sahilindeki rock ayinine katılan 20 binden fazla dinleyicinin tekrarladığı şu sözleri taşıyor:

“Çelişkiler keskinleşsin diye

Böyle mi geçsin ömrüm?

Acil demokrasi; acil acil...”

*

Yazının Devamını Oku

Bir ‘mok’a batış hikâyesi

20 Ağustos 2015
HEM demokrasi hem de özgürlükler kelimenin tam anlamıyla “moka” batırılmış bulunuyor, hayırlara vesile olsun!

“Rejimi bi dakika versenize bir şey deneyeceğim” vodvilini işaret ederek benzetme sanatının ağzını yüzünü benzettiğim düşünülmesin.
Özgürlük ve demokrasi” elle tutulur, gemiyle taşınır şekilde “moka” bulanmıştır ve bulanmaya devam etmektedir.
Nasıl düştüğümüzü anlatayım bu “moktan” duruma...


*


“Mok” kokusu zaten uzun süredir burnumuzun direğini çatır çatlatacak şekilde geliyordu.

Yazının Devamını Oku

Biri çıksın kazanın öldüğünü söylesin

18 Ağustos 2015
RECEP Tayyip Erdoğan’ın araya “İster kabul edilsin ister edilmesin” notu da sıkıştırdığı konuşmayı pazarda gezerken okudum.

Çay içmek için oturmuştum ve kendimi gayet “hür, demokratik parlamenter sistem”le yöneten/yönetilen bir vatandaş sanıyordum.
Yanılıyormuşum, öyle dediler...
Yönetim sisteminin fiili olarak değiştiğini hissetmeyen tek kişi ben miyim diye yanımda otlu-peynirli gözleme yiyen elemanı dürttüm:
Hişt Metin... Rejim mi değişmiş?
Değişti diyor.
Kim diyor?
Reyiz diyor; reyizokrasi mi ne gelmiş.

Yazının Devamını Oku