*
Şehit cenazelerindeki çığlıkların alevli bir yumruk gibi içimize çöktüğü günler...
Tedirgin, mutsuz, umutsuz, gergin günler...
Kimsenin kendini güvende hissetmediği günler...
SELAHATTİN Demirtaş’ın 17 Mart 2015’te partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmanın videosu 2 dakika 10 saniye sürüyor.
Çok kısa bir konuşma yapacağını açıklaması bir 1 dakika kadar sürüyor, sonra dört kere tekrarladığı ve meşhur olan şu cümleyi kuruyor:
“Seni başkan yaptırmayacağız...”
*
Dün AA’nın sorularını yanıtlayan Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan ipleri bu konuşmanın koparttığını söylüyordu:
TÜRKİYE’nin önünün açılması için iki hamle şarttır; eyy vatandaş!
Birincisiiiii...
Elbette “reyizlik” sistemine geçeceğiz.
“Neşe’nin kepek sorunu”ndan Galatasaray’ın transfer şapşikliğine, kötü kolesterolden lüfer azlığına kadar her sorunumuzu “reyizlik” çözer, hepimiz öğrendik artık di mi?!
İkincisiiii...
Hem çapulcu hem dış güç hem PKK’lı hem de meşhur olma çabasındaki Rabia Nine ile “mücadeleyi” kazanmalıyız...
DAYIMIN fotoğrafı, Üsküdar’daki iki katlı “dede evinin” sadece “bayramlarda ve özel günlerde” kullanılan salonunda asılıydı.
Gencecik yaşında ardında eşini ve iki çocuğunu bırakmıştı şehit olan küçük dayım Tabip Doğan Ertem.
Sarıkamış, Çanakkale, İstiklal Harbi, Kore, Kıbrıs... Geçmişinde epeyce şehit ve gazi olan ailenin ortak yas noktası...
Tabutunun önünde taşınmış olan o siyah-beyaz fotoğraf hepimize hüzün verirdi ama rahmetli anneannemin her baktığında yandığı bir ateşti sanki.
Anneannem uzun ömrü boyunca fotoğrafa her baktığında ağladı, dayımın adı her geçtiğinde, içinde yaşattığı acıya kapanarak sessizleşti.
*
BİR kulp bulabilseler takacaklar...
Henüz kanı kurumamış gencecik insanların ardından “Çok üzüldüm, lanetliyorum, kınıyorum”ları âdettendir diyerek sıraladıktan sonra ağızlarında, makalelerinde “Ama...” diye başlayan cümleler büyütüyorlar.
Bir fırsatını bulsalar katliama giden yolun taşlarını döşemiş olanları maktul, canını kaybedenleri katil diye tanıtacaklar.
Sabırsızca tur atıyorlar ölü gençlerin tabutları etrafında; bir bağlantı, bir ipucu, bir kanıt, şüpheleri kaşıyacak, kaşları kaldıracak bir işaret arıyorlar...
*
Tercihleri gencecik 30 masumun canını aldı, 70’ten fazlasının yaralanmasına yol açtı.
Fünyeyi çeken elin kim olduğu, kimlerden olduğu yazıyı yetiştirdiğim saatlerde henüz netlik kazanmamıştı.
Ama parmak izi dikkatli incelenirse orada bir zihniyet ve o zihniyetin tercihleri net olarak görülebilir.
Gazetecilerin “Bazı Tel Abyadlılar Akçakale’de IŞİD’liler bulunduğunu ve can güvenlikleri olmadığını söylüyor.
Şimdi de Gümrük Bakanlığı müfettişlerinin hazırladıkları rapor çıktı ortaya.
11 aydır işlem görmeden rafta toz biriktirmek üzere “unutturulmuş” bir rapor bu.
Fırlatılmadığı için Reza Zarrab’a değmeyecek, dolayısıyla da ‘vakvakları’ ürkütmeyecek bir taş yani!
Ama neler yazıyor o raporlarda neler, maydanozlu köfteler.
İran’ın kodese tıktığı Babek Zencani’yi hatırlar mısınız?
Hani “Yolsuz Babek”, hani karapara kontrol memuru Babek...
17 Aralık sürecinde adı Reza’cığımızın patronu olarak geçmişti de bizimki “Tanımam etmem” demişti, işte o Babek.
SABAH haberlerinde “İran paketi” zamanı; kanal, sevinç gösterilerini aktarıyor...
Tahran sokaklarında dalgalanan kalabalıktan bir slogan yükseliyor:
“Kahrolsun hiç kimse! Yaşasın yaşamak!”Her köşesine nefret tohumu ekilmiş, türlü bilek güreşleri ve ayak oyunlarıyla yönetilen Ortadoğu coğrafyası için ziyadesiyle naif kalıyor değil mi slogan?
*
Dün mesaiyi dış haberler konusunda uzmanlaşmış yorumcuları okuyarak ve dinleyerek geçirdim.