İsmet Berkan

Bilgisayarların bizim adımıza düşündüğü bir dünya...

12 Mart 2016
GEÇEN hafta robotlar ve yapay zekâdan söz etmiştim; bu hafta biraz daha devam edelim.

Britanya’nın ünlü The Economist dergisinde çok çarpıcı bir kıyaslama var. 1971 yılında dünyanın en hızlı otomobili Ferrari’nin Daytona modeliydi ve saatte 280 kilometre hıza sahipti. Aynı yıl dünyanın en yüksek binaları New York’taki Twin Towers’dı ve 415 metre yükseklikteydi. Yine aynı yıl Intel’in meşhur ilk ticari mikroçipi olan 4004 piyasaya çıkmıştı ve içinde 2 bin 300 tane transistör vardı.

 

Mikroçip üreticisi Intel’in kurucularından Moore’un adıyla anılan meşhur ‘Moore Kanunu’nu duymuş olmalısınız: Her iki yılda bir çiplerin işlem kapasitesi ikiye katlanacak diyen kanunu.
Bu kanun uzun süre geçerli kaldı, bugün bile kısmen geçerli, artık tam iki yılda bir değil 2.25 yılda bir çiplerin işlem gücü ikiye katlanıyor. Buna ‘geometrik artış’ deniyor.


The Economist’e göre 1971’den beri her şey çiplerin gücü kadar büyüseydi, bugün dünyanın en hızlı otomobili ışık hızının yüzde 90’ı kadar hızlı olacak; en yüksek bina ise Dünya ile Ay arasındaki mesafenin yarısına kadar uzanacaktı.
Bugün dünya üzerinde 3 milyar tane ‘akıllı telefon’ var. Bunların ezici çoğunluğunun sahip olduğu işlem gücü, 80’li yıllarda koca bir odayı dolduran devasa bilgisayarların işlem gücünden büyük. Bu çok çarpıcı bir gelişme.

Yazının Devamını Oku

Değiştirin Anayasa’nın 83. maddesini...

11 Mart 2016
BİZİM Anayasamızın en fazla çene yorulan ama hiç değişmeyen az sayıda maddesinden biri 83. madde.

Gerçekten de, baktığınızda 1982 yılından beri bu Anayasa’nın neredeyse yarısını oluşturan maddelerin değişikliğe uğradığını, bazı maddelerin değiştikten sonra bile yeniden değiştirildiğini görüyoruz ama milletvekili dokunulmazlığını düzenleyen 83. maddesine dokunulmamış bile.

 

Oysa 1982 Anayasası yürürlüğe girdiğinden beri birkaç kez dokunulmazlıklar bağlamında siyasi kriz niteliğinde olaylar yaşadık. Bütün bu krizlerde siyaset kurumu yükü kendi üzerine aldı, krizin etkilerini kendisi göğüsledi ama Anayasa’nın 83. maddesini değiştirmedi.
Hatta bir dönem bu maddeyi değiştirmek bütün partilerimizin, evet AK Parti dahil bütün partilerimizin ortak vaadiydi ama yine olmadı. Geçen dönem Meclis’te kurulan Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nda da madde ele alınmış ama üzerinde herhangi bir uzlaşma çıkmamıştı.
Şimdi geliyorum diyerek bağıra bağıra gelen yeni bir dokunulmazlık kriziyle karşı karşıyayız. Bir kez daha, Kürt siyasi hareketinin temsilcisi milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması isteniyor.
Talebi ilk olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan dile getirdi. Bir süredir AK Parti ve Başbakan Ahmet Davutoğlu bu talebe karşı mesafeliydi ama en son ortaya çıkan ‘taziye krizi’nden sonra onlar da dokunulmazlıkların kaldırılmasını Meclis gündemine getireceklerini söylemeye başladılar.
Konu önümüzdeki hafta Meclis’e gelebilir.

Yazının Devamını Oku

Basın özgürlüğü ve mülkiyet hakkı

8 Mart 2016
FETHULLAH Gülen’in etrafında örgütlenen ve ‘paralel yapı’ adı verilen cemaatin Türkiye’ye yaptığı en temel kötülük neydi?

Evet, telefon dinlemeler, adalet mekanizmasını araç haline getirmeler, siyasi iktidarla mücadele adına casusluk suçuna tevessül etmeler ve daha sayamadığım onlarca ciddi suç iddiası var ortada; bunların hepsi de yargıda.

 

Ama bana göre en temelde bu cemaatin yaptığı büyük kötülük, hukuk devletini ve hukuk güvenliğini ortadan kaldırmasıydı.


Devlet dediğiniz yapı birtakım hukuk kuralları çerçevesinde hareket eden, herkese eşit davranması bu yolla sağlanan bir yapıdır.

 

Ama bir cemaatin mensupları kendi özel gündemleri için bu temel kuralları hiçe sayar davranışlar içine girince hukuk devleti ve hukuk güvenliği ortadan kalktı; bir dönem Türkiye herkesin başına her an her şey gelebilir bir ülke oldu.


Yazının Devamını Oku

Robotlar rüya da görecek mi?

5 Mart 2016
YERDE bir insansı robot var.

Ümitsizce ayağa kalkmaya çalışıyor, her seferinde yeniden düşüyor.

Sonra nihayet doğrulmayı başarıyor ve önce yürümeye, sonra neredeyse koşmaya başlıyor...
Bu sahne bir sinema filminden değil. Gerçek.
Ve en önemlisi, o robot yürümeyi bilmiyor, hatta bırakın yürümeyi ayakları ve elleri olduğunu da bilmiyor.
Merkezi bilgisayarına üç görev yüklendi: Olduğun noktadan mümkün olduğunca uzağa git; yere çok sert basma; gövden belli bir yükseklikten aşağıda olmasın.
Bu üç talimat uyarınca robot önce ayağa kalkmayı, sonra yürümeyi ve son olarak koşmayı kendi kendine öğrendi!

 

 

Yazının Devamını Oku

AK Parti Anayasa’yı değiştirebilir mi?

4 Mart 2016
UZUN uzun anlatmaya gerek yok; geldiğimiz noktada yalandan bile olsa bir ‘Anayasa Uzlaşma Komisyonu’muz yok artık.

Bilmeyenler için hatırlatayım; Meclis’te Anayasa’yı değiştirmek için yapılacak oylamada en az 367 kabul oyunu bulmak gerekiyor. Eğer kabul oyları en az 330 olursa, bu kez Anayasa değişikliği için referanduma gitme zorunluğu doğuyor. 330’un altındaki oyların anlamı yok.

Meclis’teki en büyük parti olan AK Parti’nin 330 oyu yok. Kaldı ki, gizli yapılacak oylamada AK Partililer tarafından kullanılacak 316 oyun (Meclis Başkanı oy kullanamıyor) hepsinin çantada keklik olması da beklenemez. Ama öyle bile olsa bu partinin istediği bir Anayasa değişikliği için en az 14 dış oya ihtiyacı olacak.


Peki bu oylar bulunabilir mi? Evet, elbette bulunabilir. Uzlaşma denen şey bunun için var. Meclis’teki diğer üç partinin AK Parti ile üzerinde uzlaşabileceği türlü çeşitli Anayasa maddeleri var. Ama sistem değişikliği bu maddeler arasında yok. En azından dün itibarıyla yoktu.
Başkanlık sistemini getirecek bir Anayasa değişikliği için uzlaşma ortamının olmaması, AK Parti’yi bu arzusunu ertelemeye yöneltmiş gibi gözükmüyor.

Yazının Devamını Oku

Kilosu 1.265 Euro’ya otomobil alır mısınız?

1 Mart 2016
MEŞHUR lüks otomobil üreticisi Bugatti’nin yeni modeli Chiron son otomobil fuarında tanıtıldı.


 

Elektronik olarak sınırlandığı için maksimum hızı saatte 420 kilometre olan 1500 beygirlik bu aracın satış fiyatının 2.4 milyon Euro olduğu açıklandı. (Türkiye’de almak isterseniz bir o kadar da vergi ödeyeceksiniz, yani size toplam maliyet neredeyse 5 milyon Euro’ya gelecek.)Bugatti Chiron sadece 500 tane üretilecekmiş.

 

Aracın ağırlığının 1.9 ton olduğunu düşündüğümüzde, bu otomobilin kilosu 1.265 Euro’ya geliyor.

 

Bir kıyaslama yapabilme imkânı açısından söylüyorum, mesela 1 kilo altın yaklaşık 37 bin; 1 kilo bakır yaklaşık 4 bin 500; 1 kilo platin yaklaşık 28 bin Euro’ya satılıyordu dün. Benim bulabildiğim, Bugatti Chiron’dan daha ucuz yegâne değerli metal gümüş oldu; kilosu 441 Euro’ydu.

 

Yazının Devamını Oku

O kömürü hiç yeryüzüne çıkarmasak olmaz mı?

27 Şubat 2016
GEREK hükümet ve gerekse Cumhurbaşkanlığı bir ‘Yerli enerji stratejisi’nden söz ediyor; geçen hafta Türkiye’deki kömür madeni işletmecileri, Enerji Bakanı Berat Albayrak’la bir araya gelip toplantı yaptılar.

Türkiye, enerjide dışa bağımlılığını azaltmak için kömür kaynaklarına ve termik santrallara yüklenmeye hazırlanıyor. Maden işletmecileri durumdan memnun; yakında elektrik müteahhitleri ve santral işletmecileri de memnuniyetlerini dile getirmeye başlar.

Oysa böyle yapmak zorunda değiliz. Dünyada küresel iklim değişikliği artık bir tartışmanın, ‘Var mı-Yok mu’ gibisinden soruların konusu değil. Tam tersine, daha birkaç ay önce Paris’te toplanan İklim Konferansı’nda dünyanın bütün devletleri 2050’ye kadar ortalama sıcaklığın 2 derece Celcius’tan daha az artması için anlaşma imzaladı. Yani, küresel iklim değişikliği var ve havalar ısınıyor, bunu tersine çeviremeyiz belki ama hiç değilse etkilerini sınırlayalım diye bir anlaşma yapıldı.

 


TEMİZ ENERJİNİN ENGELİ PARA MI?

 


Yazının Devamını Oku

Güle güle Tosun Hoca...

26 Şubat 2016
EKİM ayının başlarıydı; yazdan kalma sıcak bir günde Çanakkale’de pek az kişinin bildiği Alexandria Troas veya Osmanlı’nın verdiği isimle ‘Eski Stampol’ şehrinin batık limanına bakıyorduk bir grup arkadaşımla deniz kenarında.

Telefonum çaldı; Tosun Terzioğlu arıyordu. Aziz Sancar’ın Nobel ödülünü kazandığını ondan öğrendim. Nasıl heyecanlı ve sevinçliydi o gün telefonda.


Tosun Hoca, günün veya gecenin tuhaf bir saatinde arıyorsa eğer, mutlaka önemli bir şey vardı, onu söylemek, onu paylaşmak için arıyordu.


Ondan aldığım son bu çeşit telefon, TÜBİTAK’ın kendi bastığı bazı kitapları geri toplama ve imha kararıyla ilgiliydi. “Gerçekten var mı böyle bir şey, inanamıyorum” demişti. Ben araştırıp soruşturmuş ve haberi doğrulayınca onu aramıştım. Hayal kırıklığı, öfkesi ama daha çok da şaşkınlığı sesine vuruyordu. Evet, TÜBİTAK bir zamanlar kendi bastığı kitapları ‘sakıncalı’ bulmuştu ve imha edecekti!


Prof. Dr. Tosun Terzioğlu ile TÜBİTAK Başkanı olmasından çok kısa süre sonra tanıştım. Onun o göreve gelmesini Prof. Dr. Erdal İnönü sağlamıştı, beni Tosun Bey’le de Erdal Bey tanıştırdı. Demek 20 yılı geçmiş tanışıklığımız.


Yazının Devamını Oku