Değiştirin Anayasa’nın 83. maddesini...

BİZİM Anayasamızın en fazla çene yorulan ama hiç değişmeyen az sayıda maddesinden biri 83. madde.

Haberin Devamı

Gerçekten de, baktığınızda 1982 yılından beri bu Anayasa’nın neredeyse yarısını oluşturan maddelerin değişikliğe uğradığını, bazı maddelerin değiştikten sonra bile yeniden değiştirildiğini görüyoruz ama milletvekili dokunulmazlığını düzenleyen 83. maddesine dokunulmamış bile.

 

Oysa 1982 Anayasası yürürlüğe girdiğinden beri birkaç kez dokunulmazlıklar bağlamında siyasi kriz niteliğinde olaylar yaşadık. Bütün bu krizlerde siyaset kurumu yükü kendi üzerine aldı, krizin etkilerini kendisi göğüsledi ama Anayasa’nın 83. maddesini değiştirmedi.
Hatta bir dönem bu maddeyi değiştirmek bütün partilerimizin, evet AK Parti dahil bütün partilerimizin ortak vaadiydi ama yine olmadı. Geçen dönem Meclis’te kurulan Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nda da madde ele alınmış ama üzerinde herhangi bir uzlaşma çıkmamıştı.
Şimdi geliyorum diyerek bağıra bağıra gelen yeni bir dokunulmazlık kriziyle karşı karşıyayız. Bir kez daha, Kürt siyasi hareketinin temsilcisi milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması isteniyor.
Talebi ilk olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan dile getirdi. Bir süredir AK Parti ve Başbakan Ahmet Davutoğlu bu talebe karşı mesafeliydi ama en son ortaya çıkan ‘taziye krizi’nden sonra onlar da dokunulmazlıkların kaldırılmasını Meclis gündemine getireceklerini söylemeye başladılar.
Konu önümüzdeki hafta Meclis’e gelebilir.
Meclis’te başka hiçbir şey yapmadan sadece ilgili dosyalar uyarınca bazı milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasının olabilecek en istenmeyen sonucu, bazı savcıların vereceği kararla bu milletvekillerinin daha Meclis bahçesinden dışarı çıkmadan gözaltına alınması ve sonra da mahkemelerce tutuklanması olabilir.
Eğer siyaset kurumu bu istenmeyen durumdan kaçınmak istiyorsa, yapabileceği en iyi şey, Anayasa’nın 83. maddesinde gözaltına alma ve tutuklamayı yasaklayan ama yargılamanın yapılmasını ve eğer kesin hüküm kurulursa da hükmün uygulanmasının dönem sonuna bırakılmasını öngören bir düzenleme yapmak.
Evet, başka her şeyden önce Anayasa’nın 83. maddesinde değişiklik yapmak...
Çok şüpheliyim ama eğer bir uzlaşma ortamı doğarsa, bu düzenleme sadece belirli suçlar için değil TCK kapsamına giren bütün suçlar için yapılabilir. Milletvekilleri bilir ki suçlansa dahi gözaltına alınamaz, tutuklanamaz, o zaman bu düzenlemeye oy verebilir.
Böylece Meclis de milletvekili dokunulmazlık dosyası denen şeyden kurtulabilir, partilerimiz aldıkları veya alacakları dokunulmazlık kaldırma kararlarının siyasi yüklerinden azade kalabilir; hatta zaman içinde milletvekilleri haksız yere suçlandıkları veya yargılandıkları inancına varırlarsa daha kapsamlı bir adalet reformu için aralarında daha kolay uzlaşabilirler.

 

Haberin Devamı


Askere terör dokunulmazlığı yanılsaması

 

 

Haberin Devamı

ANKARA’dan iyi haber alan gazetecilerin bugünlerde yazdığı haberlerden biri, hükümetin terörle mücadelede görev alan askerlerin suçlanmasını engellemek için bir çeşit dokunulmazlık zırhı getiren bir yasa hazırlığı içinde olduğu.
Burada belki 40 yıldır düşülen bir yanılgı var; hükümet de aynı yanılgının eşiğinde gözüküyor.
Yanılgı şu: Terörle mücadele hukuken bir ‘savaş’ değil, bir iç güvenlik, daha doğrusu asayiş operasyonu. Bu yönüyle de hukuken ve kâğıt üzerinde öyle kalmak zorunda olan bir ‘adli operasyon’.
Dolayısıyla da bu mücadeleyi yine hukuken ordunun değil polisin ve jandarmanın, yani hukuken asayişi sağlamakla görevli güvenlik birimlerinin vermesi gerek. Zaten de onlar veriyor.
Peki jandarma veya polis statüsünde olmayan ama terörle mücadelede elde silah görev yapan üniformalılar yok mu? Var elbette. Zaman zaman bunların sayısının tugaylar seviyesinde olduğunu da gördük, şimdilerde olduğu gibi TİM veya uzman seviyesinde olduğunu da.
Ama ne yapılıyor? Eğer diyelim Özel Kuvvetler’den, diyelim Ankara’daki Mekanize Tugay’dan, diyelim SAS-SAT birimlerinden, diyelim Diyarbakır’da konuşlu Hava Kuvvetleri’ne bağlı filolardan terörle mücadelede görev üstlenmeleri istendiğinde, onların iç güvenlikte görevli olduklarına (yani bir nevi jandarma) dair yazılar yazılıyor.
Diyarbakır’da Sur’da, Hakkâri’de Yüksekova’da veya Şırnak’ta İdil’de, Cizre’de, Silopi’de görev yapan özel harekâtçı polisin kanuni statüsü neyse, aynı yerde onunla omuz omuza görev yapan Özel Kuvvetler askerinin statüsü de o olmak zorunda.
Nasıl polis veya jandarma özel harekâtçı terörle mücadele sırasında bir suç işlerse vali izniyle soruşturulabiliyor ve yargılanabiliyorsa aynı mekanizma yan yana omuz omuza savaştığı Özel Kuvvetler ve SAS-SAT veya tank birimi için de geçerli olmalı; ne fazla ne eksik.

Yazarın Tüm Yazıları