15 Nisan 2007
BEŞİKTAŞ haftalardır kötü oynuyor, kimse sesini çıkarmıyordu. Hatta bazıları ileri gidip bayram yapıyordu! Gittiği kulüplerin kasasını ve içini boşaltan teknik direktör Tigana maç kazanıldığında ağzından kürdanı eksik etmiyor. Kaybedildiğinde ise suçlu futbolcuyu ortaya çıkartıp boynuna ipi geçiriyor! Antrenman ve maç eksiği olan Kleberson’a nasıl tahammül edildiğini kimse anlamıyor.
Tek sorumlu Tigana’dır
Beşiktaş’ın dün ayakta kalan oyuncularının başında kaptan İbrahim Toraman vardı. Hem defansta hem ofansta alkışlandı. Golünü de kendisini eleştirenlere bıraktı! Kleberson, 4 ay sonra keyfi yerine geldi ve ilk 11’de formayı giydi! Nobre koşuyor, Ricardinho bilek hareketleri ile vakit geçiriyor! Serdar, Baki, Gökhan Zan, Ali Tandoğan ve Burak ise takımın yükünü haftalardır taşıyan yürekli askerleri oluşturuyor.
Özlenen, beklenen ve alkışlanan Beşiktaş’ın ortaya çıkmamasının tek nedeni Tigana’dır. Ne sistemi, ne de zekası sağlıklı bir oyun kurgusu oluşturmayı beceremiyor. Kötü futbol oynayalım ama 3 puan kazanalım düşüncesini kafasından çıkartmıyor. 35’inci dakikadan itibaren 10 kişi oynayan Sakaryaspor önünde silik ve bitik oynayan Beşiktaş, böyle bir fırsatı bile kullanamıyorsa, haftalardır prim dağıtmaktan yorulan yöneticiler acı faturayı Fransız’a ödetmeli. F.Bahçe maçındaki kötü futbolun daha da kötüsü sergilendi. Beşiktaş özde değil sözde futbol oynadı.
Bu kafayla olmaz...
Bir takımın taktiği olmaz, lideri bulunmazsa düşüş kaçınılmaz olur. Delgado ve Ricardinho gibi iki usta ayak, pranga mahkumu gibi oynatılır, oyunculara rakip kaleye gitme özgürlüğü tanınmazsa, değil şampiyonluk, ikincilik şansı bile kaybolur. Sakaryaspor kalecisi Martinez kurtarışlarıyla önemli dersler verdi. Haftalarıdır övülen Runje’nin takıma verdiği zarar ortaya çıktı. İyi yer tutamadı ve kontrolünü kaybetti. Tıpkı Tigana gibi!
Yazının Devamını Oku 12 Nisan 2007
SON üç gündür, spor sayfalarında Fenerbahçe ve Beşiktaş yöneticilerinin verdiği demeçler, İnönü Stadı’nda mücadele eden oyuncuların performansından daha çok ses getirdi. Hakem sarı kart göstermemiş, hakem penaltı vermemiş, Federasyon maç saatini değiştirmiş. Bunlar ajitasyon kokan açıklamalar(!) İnönü Stadı’na onlar çıksa, tribünler daha keyif alırdı(!)
Ama o da ne... Şeref tribününe, sanki o konuşmaları yapan yöneticiler gitmiş iyilik melekleri gelmiş. Mahmut Uslu, Levent Erdoğan, Kenan Öner, Şeref Yalçın, Ali Yıldırım, Ali Koç, Nihat Özdemir karşılıklı çay içiyorlar. Keyifleri yerinde..
Fransız kaldılar
Yanımda İspanyol bir meslektaşım oturuyor. Devre arasında, "Bunlar B takımları ile mi çıktılar" diye sordu. "Hayır A takımı" yanıtını duyunca, suratını buruşturdu. Haklıydı da adam, İspanya’da öyle derbiler yaşamış ki..
Sahadaki kötü futbola baktıkça, Türk futbolunu kimler temsil ediyor diye düşündüm. Al birini, vur diğerine. Rahmetli kaleci Sabri bu derbii görseydi, canına kıymaktan vazgeçerdi. Kimler oynuyor yarabbi, kimler..
Yetenekler suskun
Beşiktaş’ın kötü oyunun yönetmeni Teknik Direktör Tigana’ydı. Mali’li hoca futbola da Fransız kalmış(!) Brezilya Milli Takımı’nda 5 yıl oynayan Ricardinho’ya ve mücadele etmek isteyen oyunculara adeta işkence çektiriyor, rakip kaleye gitmelerini engelliyor. Böylece kimse yeteneklerini sergileyemiyor. Zico’nun niyeti beraberlik. Kurduğu takıma bakıyorum Tümer’i, Tuncay’ı çıkart, gerisini PAF takımına bırak.
Dün gözlerimin pasının silinmesi için geçen yıl Şükrü Saraçoğlu Stadı’nda 2 gol atan Sergen’i aradım. Tigana’nın bir dediğini iki etmeyip, takımı hurdalığa çeviren yöneticilerin kulaklarını çınlattım. İnsan Hakları Mahkemesi dünkü maçı izleseydi tribünlere ve oyunculara işkence çektirmekten, Tigana’ya yüklü bir tazminat davası açardı. Eğer böyle futbol oynanacaksa, kupayı kim kazanırsa kazansın. Beni hiç ilgilendirmiyor. Ben 2002’de Dünya üçüncüsü olan futbolcu ruhunu ve zekasını arıyorum..
Yazının Devamını Oku 8 Nisan 2007
KÜFÜRE karşıyız Beşiktaşlıyız diyen taraftarlar, siyah beyazlı kulübe verilen ağır para ve saha kapatma cezalarından önemli dersler çıkarmış. Aferin akıllanmışlar! Fenerbahçe’nin Kayseri’den 2 puan bırakması, İnönü’de doping etkisi yaratmış. Tribünleri dolduranlar final olarak gördükleri Fenerbahçe maçında şampiyonluk turu atacaklarına inanıyorlar.
Ya sahadakiler? Teknik direktör Tigana, inanıyor mu? Haftalardır tribünleri dolduranlar, ekranları başında olanlar futbol ıstırabı çekiyorlar. Kimisi nostalji yaparak, kimisi de skora bakarak iyileşme yolları arıyor.
Tigana’nın Türkiye’ye geldiğinden bu yana akıllarda kalan önemli bir maçı hatırlıyor musunuz? Her karşılaşmada saha içinde bulunan ambulans mutlaka bir kalp hastası taşıyor. Nitekim Beşiktaş’ın sembol yazarlarından Korkut Göze ağabeyim de Fransız hocanın beceriksiz sisteminin içinden çıkamadı, Memorial’de kalp damarlarını değiştirdi!
Guinness’e girer
Çalıştırdığı takımlarda yönetimlerin cebini boşaltıp 10’a yakın transfer yaptıran Tigana’nın Guinness’in başarısızlar listesinde yer alan teknik adamların başında geleceğine inanıyorum. Suç onun değil, Fransız’ı transferde yönlendiren Milli Takımlar Teknik Direktörü Terim ve destekleyen yönetimde!
İlk yarıda maçın hakemi Aytekin Durmaz, Nobre’den daha etkiliydi. Verdiği penaltıyı izleyecek Merkez Hakem Komitesi herhalde Antalya’da 15 gün tatil izni düşünüyordur.
17. dakikada İbrahim Said’in ceza alanında vurduğu sert kafa vuruşunu kornere yollayan Runje sahanın yıldızıydı. Defansta Toraman’ın kaptanlığı, ustalığı ile bütünleşti. Kötü futbolun faturası Tigana’ya değil, Burak Yılmaz’a kesildi.
Yenilmek ama yine de teslim olmamak. Bu söz herhalde dün geceki Çaykur Rizespor için söylenmiş. Beşiktaş’a oranla ekonomik yönden zayıf ama teknik ve fizik kapasitesi açısından zengindi. Sahada futbol oynandığının görüntüsünü verdiler. Beşiktaş futbol takımının içinde uyuyan güçler var. Tigana bunları yerli yerinde oynatsa şaşırır. Çünkü bu güçlere sahip olduğu aklından bile geçmiyor. Bu güçleri uyandırıp eyleme geçirebilse, Beşiktaş şampiyon olur. Ama bu futbolla çok zor. 104 yıllık Beşiktaş’a ISO 9000 kalite belgesi verenler bu futbolu gördükten sonra düşünürler.
Yazının Devamını Oku 3 Nisan 2007
SÜPER top saklıyor, rakiple mücadelede hatasız oynuyor... Rakibini ya geçiyor, ya da faulle durduruluyor. Gençlerbirliği defansını geçerken gol tehlikesi oluşacağı ya da gol atacağı tribünden hissediliyor. İşte böylesi önemli yeteneklere sahip Mert Nobre gibi oyuncusu olan takım, kolay kazanıyor.
Takımın kadrolu forvetinin yanında, telifle çalışan Burak Yılmaz’ın markajını ve adam eksiltmesini de unutmamak lazım. Burak gençlik haftasında forma verilerek sevindirilen ender oyuncu gibiydi. Beşiktaş, Gençlerbirliği önünde kazandıysa bunu tamamen yerli futbol işçileri Koray, Serdar, Baki gibi orta alanda baskı kuran ustalara borçlu. Defansta ise Milli Takımlar Teknik Direktörü Fatih Terim’in çalışma vizesi vermediği İbrahim Toraman kahramanlaştı. Kaptanlığın hakkını verdi. Delgado ve Ricardinho ise koşmadan, yerli emekçilerin alın teri ile gerçekleştirdiği zaferden payını aldı.
Siyaset kulisi
Atılan goller Tigana’nın sisteminden değil bireysel yeteneğe sahip Nobre ve Koray’ın kişisel oyun zekalarından oluştu... Futbol adına yazılacak önemli organizasyonlara kimse şahit olmadı. Şeref tribününde oturanlar sahadaki oyunculardan daha çok çalışıyordu. Hikmet Çetin, Ünal Erkan gibi kulübün emektarlarını milletvekili yapmak için siyasi partilere çekmek isteyenler, kıyasıya kulis yapıyorlardı! Sahada 90 dakika görebildiğim sarı yeşil karışımı kazak giyen hakem Vedat Yüksel ile siyah beyazlı formalardı. Top bir Gençlerbirliği bir Beşiktaş kalesindeydi.
Futbol kötü diyoruz eleştiriyoruz. Göze hoş gelen performans izleyemiyoruz. Nedeni basit, Türk Milli Takım Teknik Direktörü Terim, ay yıldızlı takımın liderliğini Türkçe bilmeyen Brezilyalı Aurelio’ye teslim eder, yeteneği olan Türk oyuncularını saf dışı bırakır, kendi takımlarında oynamayan oyunculara kucak açarsa, böylesi ilkesiz, sistemsiz ve teknik kapasitesi olmayan ekipler ve kişiliksiz oyuncular ortaya çıkar. Beşiktaş sezon sonuna kadar Fenerbahçe ile zirve yarışını sürdürür. Belki de şampiyon olur, ama futbolda ve teknikte gelişme mumla aranır.
Yazının Devamını Oku 19 Mart 2007
BALIK baştan kokar sözü Türk futbolu için söylenmiş. Türk Milli Takımı’nın geçmişteki İsviçre maçındaki olaylardan dolayı seyircisiz oynama cezaları, Süper Lig’deki kulüplerimiz için sanki örnek teşkil etmiş. Türk futbolunun üst düzeyi nasılsa, tabanı da öyle devam. Tuttuğu takımları ailesi ve sevgilisi gibi gördüklerini söyleyip, yağmur çamur peşinden gittiklerini iddia edenlerin bıraktığı tahribat, maddi ve manevi çöküntüyü hazırlıyor. Bunlar tuttukları kulübe sevgi değil, acı ve vahşet yaşatıyorlar. Ayıptır, kulübe hiçbir katkıları olmayan ve egoları için 1 saniyede olsa küfür etmeyi kahramanlık sayanlar, umarım ders çıkartırlar.
Maçın daha 25’inci dakikasında tam 7 geri pas vardı. Kimden mi, şampiyonluğu hedefleyen siyah beyazlı oyunculardan. İlk yarıda futbol adına bir şeyler yazmak isterdim ama sahada oynayan yoktu. Erciyes Teknik Direktörü Bülent Korkmaz’ın soyadına özgü hareketleri, Tigana’nın ise esmer eldivenleri ile kürdanını değiştirmesi dikkatleri çekti o kadar.
Tribündeki hocalar
Büyük ve kritik maçların büyük oyuncuları teknik direktör Tigana’nın sisteminde kilitlenip kalmış. Demek ki, Bobo ne önemli adammış(!) Delgado koşar gibi yapıyor ama etkili olamayınca da, kulübeye alınıyor.
Maçın en heyecanlı ve gösterişli anı ikinci yarıda Gökhan Güleç’in oyuna girmesi ile gerçekleşti. 73’üncü dakikada Ricardinho’nun penaltı gibi kullandığı serbest atış Erciyes defansının başını döndürdü. Herkes ceza alanında top ararken Nobre filelere yolladı.
Djalovic’in aşırtma vuruşunu Runje seyretti herkesin eleştirdiği Baki kafasını çalıştırarak tehlikeyi uzaklaştırdı. İbrahim Toraman savaştı. Şeref tribününde bulunan yöneticiler ise oyuncuları değil 3 puanı alkışladı.
Sezon başından bu yana kulübü maddi külfetin içine sokan Tigana’nın etkisizliğini duymuş olacaklar ki, şeref tribününde teknik adam yoğunluğu yaşanıyordu. Hikmet Karaman, Yılmaz Vural, Metin Tekin, Ziya Doğan, Mehmet Ekşi, Rıza Çalımbay, hazır kıta beklemedeydi. Boşuna dememişler, Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur(!)
Yazının Devamını Oku 12 Mart 2007
BİR gün önce, NTV ekranlarında Barcelona-R.Madrid maçını izleyenler, Başkent’te Beşiktaş’ın Ankaragücü ile oynadığı karşılaşmayı kıyaslasalar herhalde cinnet geçirirler!.. Ankaragücü kalesine atılan şut 4 Beşiktaş kalesi ise 9 şut gördü! Futbol mu, istop mu oynuyorlar belli değil. Tigana, Beşiktaş’ı böylesi güçlü kadrosuna rağmen, böylesine kötü sistem ile oynatıyorsa, onu CAS’a şikayet etmek ve tazminat davası açmak gerek!
Tigana’nın teknik direktörlüğünü formatlamak lazım. Adam oyunculuk yıllarındaki birikimini oyunculara yansıtsaydı, rekorlar kırdırırdı. Kendisinin de, söylediği gibi tek düşüncesi oyun değil Fransa’daki şarap mahzenlerinin üretimi! Başkan Yıldırım Demirören ve yönetimi, siyah beyazlı kulüpte sembol olmuş oyuncusunu kovarken, listesindeki tüm oyuncuları Fransız hocanın isteği ile eline verdi! Sezon başında takımda her şey sıfırlandı, gelecek bembeyaz olacak diye beklerken Tigana’nın zihnindeki virüsler yüzünden hem UEFA Kupası hem de Süper Lig’de kara tablo oluşturdu.
İlk yarıda Delgado’nun yarı fiyatına oluşturulan Ankaragücü takımının tekniğinden çok yüreğini ortaya koyarak mücadele etmesi, 9’uncu dakikada Abdurrahman ve 29’da Devran’ın şutu da olmasaydı, bir futbol maçı oynandığına kimse inanmazdı.
Delgado’nun şovu
Beşiktaş’ın kanatları buharlaşmış. Bobo ile Nobre ise forvette, pas gelsin diye duaya çıkmış!.. İkinci yarıda tek etkili atak ise 55’inci dakikada gerçekleşti; Bebbe’nin tek başına ceza alanına girmesi ve Tita’nın topu tamamlaması tribünleri heyecanlandırdı. 57 ve 81’inci dakikada ise Bobo ceza alanında yeterli destek görmediği için 2 net gollük pozisyonu harcadı.
Tazminatı, kaprisi olmayan ve para yerine bilgi birikimini ortaya koyan teknik direktör Hikmet Karaman ve talebelerinden alınacak çok ders var. Ankaragücü Başkanı Cemal Aydın Başkent’te bugüne kadar yapılmayanı gerçekleştirmiş. Kentbirliğini 19 Mayıs Stadı’na taşırken, siyasilere de gücünü göstererek anlamlı mesaj vermiştir.
Tigana’yı formatlayalım dedik, çünkü, oluşturduğu virüs ve parazitler kolay kolay temizlenmez! Delgado attığı golde Tigana’nın sistemi ile adeta dalga geçti. Tek başına aldığı topla ceza alanında şov ve gol yaparak, futbolun genç ve koşanların değil, teknik birikime sahip olanların yapacağı iş olduğunu gösterdi!
Yazının Devamını Oku 8 Şubat 2007
YILDIRAY, Emre, Hakan ve Nihat’ın eksikliğini fazlasıyla hisseden A Milli Takım, oyunun sonlarına doğru gösterdiği kora kor mücadeleyi, başlarda düşünseydi, sonuç farklı olurdu. Ay yıldızlılar hücumda etkisizdi. Millilerimizin ciddiyetten uzak futbolu bunda etkili oldu. Soğuk havandan olumsuz yönde etkilenen forvetlerimiz hünerlerini gösteremezken ikinci yarıda oyuna giren Gökdeniz 3 net pozisyonu değerlendiremedi.
Milli takımın uzun süredir iyi oynamama gibi bir sorunu var. Elde edilen galibiyetlere baktığımızda tesadüfi ve sürpriz gollerle gerçekleştiğini görürüz. Letonyalı hakem de ay yıldızlılar için fren görevi gördü.
En iyisi İbrahim’di
Tugay Kerimoğlu, 2002 Dünya Kupası ve İngiltere’deki gönümünün uzağındaydı. Dostluk maçı olsa gerek, riske girmeden oynadı Fatih Hoca, kefil olduğu Tümer’den beklediğini sahada alamadı. Mehmet Aurelio eski temposundan uzaktı.
Milli takımın aksayan yönlerinden biri sağ kanattı. Sabri, defansif görüntüsünü ofansif düşünceye çeviremedi.
Sahanın en başarılı ismi İbrahim Üzülmez’di. Beşiktaş’ın emektarı, zamanlaması ve düşüncesi ile takımın hücumlarında etkili isim oldu.
Milli takımın, kendinden zayıf rakibi Gürcistan önündeki çaresizliği düşündürüyor. Türk futbolundaki düşüş umarım milli takıma yansımaz.
Gürcistan’ın millileri, Alman ekolünü ve sistemini çok iyi algılamış.
Alman hocaları Klaus Toppmöller, Gürcistan Milli Takımı’nı sistematik programa bağlamış.
5 karşılaşmada takımın başında bulunan Toppmöller, tekniği ile tribünlerin sevgilisi olan 31 yaşındaki Demetradze’ye özgürlük tanımış.
Yazının Devamını Oku 5 Şubat 2007
ACI ama gerçek; kariyeri olan ve daha önce oynadıkları mevkilerin yıldızı olan bazı futbolcular, Jean Tigana’nın eline geçtikten sonra erimeye başlıyor. Fransız hoca, kendi aldırdığı oyunculardan başkasını görmek istemiyor. Çalışan, üreten ve forması için varını yoğunu ortaya koyan futbolcuları, kendisi getirmediği için beğenmiyor. Tıpkı genç kuşağın idolü olan Sergen Yalçın’ı beğenmediği gibi. Böylesine psikopat bir düşünce içinde olan Tigana’nın iyi analiz edilmesi gerekir.
Ne kışı belli, ne yazı
Beşiktaş, ozon tabakasının kirliliğinden nasibini almış dünyamız gibi. Ne kışı, ne de yazı belli. Vestel Manisa ile öyle güzel iki maç oynadı ki, kışın ortasında yazı yaşattı, sevenlerine. Herkes Antep’te de aynı Beşiktaş’ı bekliyordu. Ama ne yazık ki, Tigana’nın kısır oyun sistemi yüzünden Kartal, sevenlerinin içini bu kez ısıtamadı.
Vestel Manisaspor maçının kahramanı Bobo, Gaziantepspor karşısında da etkili fakat şanssızdı. Birazcık şansı olsaydı, Beşiktaş’ın bu maçı 2 veya 3 farkla kazanması işten bile değildi. Uyum sorununu atlatan kaleci Runje’nin özellikle ilk yarıda sergilediği performans her türlü övgüye değer nitelikteydi. Koray her zamanki güven veren bir tablo çizdi.
Hasagiç kusursuzdu
Beşiktaş’ı skor üretkenliğinden yoksun kılan Tigana’nın kısır oyun sistemine karşın Gaziantepspor’un yeni teknik patronu Erdoğan Arıca’nın taktiği gayet akılcıydı. Kaleci Hasagiç kusursuz oyunuyla maçın kaderini belirleyen isim olurken, onun önünde yer alan defans oyuncuları da oldukça başarılıydı. Gaziantepspor’un şanssızlığı ise Diawara idi. Fransız golcü, rakipleriyle ya da hakemle uğraşmak yerine birazcık maçla ilgilenseydi, Gaziantepspor bu maçtan rahatlıkla galibiyet alabilirdi.
Yazının Devamını Oku