SON üç gündür, spor sayfalarında Fenerbahçe ve Beşiktaş yöneticilerinin verdiği demeçler, İnönü Stadı’nda mücadele eden oyuncuların performansından daha çok ses getirdi.
Hakem sarı kart göstermemiş, hakem penaltı vermemiş, Federasyon maç saatini değiştirmiş. Bunlar ajitasyon kokan açıklamalar(!) İnönü Stadı’na onlar çıksa, tribünler daha keyif alırdı(!)
Ama o da ne... Şeref tribününe, sanki o konuşmaları yapan yöneticiler gitmiş iyilik melekleri gelmiş. Mahmut Uslu, Levent Erdoğan, Kenan Öner, Şeref Yalçın, Ali Yıldırım, Ali Koç, Nihat Özdemir karşılıklı çay içiyorlar. Keyifleri yerinde..
Fransız kaldılar
Yanımda İspanyol bir meslektaşım oturuyor. Devre arasında, "Bunlar B takımları ile mi çıktılar" diye sordu."Hayır A takımı" yanıtını duyunca, suratını buruşturdu. Haklıydı da adam, İspanya’da öyle derbiler yaşamış ki..
Sahadaki kötü futbola baktıkça, Türk futbolunu kimler temsil ediyor diye düşündüm. Al birini, vur diğerine. Rahmetli kaleci Sabri bu derbii görseydi, canına kıymaktan vazgeçerdi. Kimler oynuyor yarabbi, kimler..
Yetenekler suskun
Beşiktaş’ın kötü oyunun yönetmeni Teknik Direktör Tigana’ydı. Mali’li hoca futbola da Fransız kalmış(!) Brezilya Milli Takımı’nda 5 yıl oynayan Ricardinho’ya ve mücadele etmek isteyen oyunculara adeta işkence çektiriyor, rakip kaleye gitmelerini engelliyor. Böylece kimse yeteneklerini sergileyemiyor. Zico’nun niyeti beraberlik. Kurduğu takıma bakıyorum Tümer’i, Tuncay’ı çıkart, gerisini PAF takımına bırak.
Dün gözlerimin pasının silinmesi için geçen yıl Şükrü Saraçoğlu Stadı’nda 2 gol atan Sergen’i aradım. Tigana’nın bir dediğini iki etmeyip, takımı hurdalığa çeviren yöneticilerin kulaklarını çınlattım. İnsan Hakları Mahkemesi dünkü maçı izleseydi tribünlere ve oyunculara işkence çektirmekten, Tigana’ya yüklü bir tazminat davası açardı. Eğer böyle futbol oynanacaksa, kupayı kim kazanırsa kazansın. Beni hiç ilgilendirmiyor. Ben 2002’de Dünya üçüncüsü olan futbolcu ruhunu ve zekasını arıyorum..