19 Temmuz 2005
<B>BEŞİKTAŞ’</B>ta arkadaşlık, hırs, inanç, savaşma ve kazanma arzusu var. Beşiktaş’ta dün sahada görev yapan ve yedek kulübesinde oturan tüm oyuncuların kalpleri aynı düşünce ile çarptı. Siyah beyazlı bazı çatlak seslerin yıldız özleminin aksine savaşan yüreğini ortaya koyan futbolcular kendilerini Partizan karşısında ispatladılar.
Yerlerinizi ayırın
Teknik kapasitesi üstün Partizan takımı karşısında fizik, teknik ve gol şov yapan Beşiktaş, teknik direktörü Rıza Çalımbay’ın kültürünü benimsemiş. Çalımbay hazırlık kampında futbolcularını adeta kazanmaya programlamış. Arkadaşlığın üst düzeyde ve rekabetin olduğu kadroya dünyanın en iyi yıldızı da gelse böylesine yüksek performansa ayak uydurması bile zaman alacak.
Beşiktaş taraftarları şimdiden kombine biletlerini ayırtmalı. Çünkü İnönü’de savaşçı bir ruh mücadele edecek. Ahmet Dursun ve Ali Tandoğan’ın attıkları gollerde yaratıcılık ön plandaydı. Kaleci Murat, Cordoba’dan daha formda olduğunu gösterirken milli takım yöneticilerininde not defterinde yer almak istediğini ispatladı.
Nefes aldırmadılar
Defans ise, basketbol takımının fizik ölçülerindeki Partizan forvetine ceza alanında nefes aldırmadı. Koray, Gökhan, İ.Toraman, ikinci yarıda Mustafa’nın temposu alkışlanacak düzeydeydi. Orta alanda kaptan Tayfur mükemmel organizatör olarak takımı yönetirken, Ali Tandoğan sahada basmadık yer bırakmadı. Adem Dursun çalışkanlığı ile ön plana çıktı. Veysel forvet olmasına rağmen orta alan ile bağlantıların çözülmesinde yardımcı oldu. Ahmed Hassan yorgun, Ahmet Dursun gol fırsatçılığını iyi değerlendirdi. Pancu ve Okan ikinci yarıda takımın önemli güçleri oldular. Partizan kolay takım değil. Fizik ve teknik açıdan maç öncesi farklı galibiyet konuşurken Beşiktaş’ın golleri ile şok yaşadılar. Beşiktaş, ürün satışı gerçekleştirecek futbolcu yerine savaşan ve kazanan bir Rıza Çalımbay ruhu ile geliyor.
Yazının Devamını Oku 15 Temmuz 2005
<B>BEŞİKTAŞ</B> ikinci ligde şampiyon olarak Bundesliga’ya gelen Köln karşısında teknik ve taktik olarak dikkat çekti, forvetteki kısırlık ise geçen yılki gibi devam etti. Maçın ilk yarısında sadece 3 önemli pozisyon vardı. Oluşumunda rol oynayan Sergen Yalçın’dı. Forvete yardıma gitti, Ali Tandoğan’ın önüne yuvarladığı topu yabancı bir golcü olsaydı skor tabelasını değiştirirdi. Sergen, 40’ncı dakikada defansa geldi rakip kontratağı kesti. Yine Sergen’in dışında birkaç yıldız oyuncu daha olsaydı oyunun lezzeti golle süslenirdi. İyi ki Sergen var. Tecrübeli yıldız ilk 45 dakika meşin yuvarlağın da tribünlerin de hakkını vererek görsel ziyafet çekerken yönetime de takımın mutlaka yıldıza ihtiyacı olduğu mesajını verdi. Sergen’in yanında Tümer mumla arandı. Teknik direktör Rıza Çalımbay ‘Alternatifli kadro kuracağım’ dedi ama sahada bir tek Sergen’in alternatifi yoktu.
Kaleci Murat soğukkanlı tavırları ile rakip forvetin gol yollarını kesti. Cordoba da hem Beşiktaş hem de ülkesinin milli takımının değişmez oyuncusu olacağını gösterdi.
Yeniler sahada yoktu
Defansta Gökhan Zan başarılı performansı ile takımın gücüne katkıda bulunurken, oyun kurucu diye alınan yeni transferler büyüteçle arandı. Ali Tandoğan koştu, Tayfur savaştı. Çağdaş, Gökhan rakip ataklarında tekmelere karşı yüreklerini ortaya koydular. Ali Güneş, geçen yıldan daha tempolu. Seba gitsin diyenler dün Ahmet Dursun’u sahada görmediler. Youla birşeyler yapmak istiyor, Veysel gol için çırpınıyor ama gerekli yardımı alamıyor.
Eksikler ortada
Beşiktaş yönetimi geçmiş yıllarda olduğu gibi her teknik adamın esiri oluyor. Ne isterse alınıyor. Başkan Yıldırım Demirören ve yönetimi maddi ve manevi tüm imkanlarını seferber ederek alınması istenilenlerin fazlasıyla getirdi ancak yabancılar hariç...7 milyona satılan Carew’in yerine o paranın ağırlığını dolduracak golcü alınması beklenirdi. Teknik direktör Rıza Çalımbay oyun sistemini takıma ezberletmiş. Siyah beyazlılar çok çabuk kontratağa kalkıyor ve topun olduğu bölgede kalabalıklaşıyorlar. Liglerin başlamasına bir ay kala böylesi hazırlık maçları eksikleri ortaya çıkartır. Tümer iyileşir, yönetim de biri süper golcü, bir de ortasaha oyuncusu alırsa Beşiktaş İnönü’de alkışlanır.
Yazının Devamını Oku 4 Haziran 2005
<B>ÜMİTLERİMİZ,</B> Yunanistan'a yenilerek playy off şansını kaybetti. Ay yıldızlı kadroda bulunan oyuncuların büyük çoğunluğu tatile erken çıkmışlar. Kimi evlilik hazırlıklarında, kimi transferini düşünüyor, kimi de tatili. Yunanistan maçında kaleci Fevzi ve İbrahim Akın'ın dışında ne yüreğini ne de fiziğini ortaya koyan vardı. Maçı istekli olan Yunan takımı kazandı. Hele bir 10 numaraları var ki; Samaras Georgios. Orta sahamızı ve defansımızı adeta ezdi.
Ümit Milli Takım oyuncularının transfer borsasındaki fiyatlarına baksanız 1 milyon dolardan aşağı oyuncu yok. Ama ortada 1 dolarlık futbol mumla arandı!. Teknik direktör Raşit Çetiner çaresizdi. Elindeki tüm imkanları kullandı yine de zafere ulaşamadı. Orta alanda Fahri Tatan rakiplerini ve topa, fiziği yerine göz markajı ile takip etmesi gözlemlendi. Emre Güngör, Tayfun Cora, Gökhan Kaba ve özellikle Mahmut Hanefi düş kırıklığı yarattı. Büyük takımları büyük futbolcular ve orta sahadaki liderler sırtlar. Raşit Çetiner'in yaşına değil de futboluna bakarak Ümit Milli Takım'a U-20'deki Ali Öztürk'ü her maçta yanında taşımalıydı. Yazık oldu.
Yazının Devamını Oku 2 Ağustos 2004
<B>1936</B> Olimpiyatları’nın yapıldığı Berlin Olimpiyat Stadı’ndayız... Basın tribününün yerinde o zaman dünyayı titreten Hitler oturuyor. Jesse Owens rekor kırıp birinci olunca, bıyıklarını yolup hırsından ateş püskürmüş, stadı terk edip gitmiş. 1 aydır çalışan siyah beyazlı futbolcuların Hertha karşısında ilk yarıdaki futbolunu Hitler izleseydi, stadı terketmeyi bırakın kalp krizinden giderdi. Berlin’deki maçı izlemeye gelen binlerce Türk, 90 dakika sonunda kalp hastası olarak stadı terketti.
İlk yarıda inanılmaz teknik hatalar yaşandı. Defans ile orta saha bloğunda dörtlü oynayacak savunma oyuncusu yok. Orta alanın göbeğinde İbrahim Toraman’ın oynatılması, futbol adına işlenmiş bir cinayet. Defans oyuncusu Toraman’dan savunmadan başka bir yerde yararlanamazsınız.
Maçı videodan izlesinler
Her takımın olduğu gibi Hertha Berlin’in de 10 numarası Brezilyalı Marcelinho maçın skorunu değiştirebilecek bir oyuncu. Defansın önünden elini kolunu sallaya sallaya geçiyor. Gol attırıyor şovunu yapıyor. Gözler ister istemez pozisyon yaratan Sergen Yalçın’ı arıyor. Beşiktaş defansı ve kalecisi Hertha Berlin karşısında bu kadar yalnız kalıyorsa, vay o takımın haline.
Carew, Sergen, Tayfur, Tümer gibi takımın dinamoları bu karşılaşmada mumla arandı. Bazı futbolcuların Hertha Berlin maçının video kasedini alıp izleyerek, yeni sezonda İnönü Stadı’nın zemininde top koşturup koşturmayacaklarını analiz etmeleri gerekiyor. Orta saha patladı, kalabalık defansta ise oyuncular birbirlerini bulamıyorlar.
Tadı tuzu kaçar
Sorunlar; kanatlardan hiç orta gelmiyor. Orta sahada Türk futbolcular oynuyor, ama birbirleri ile anlaşamıyorlar. Forvette bulunan Veysel ve Daniel Pancu’ya emanet top atılıyor.
Kısacası, geçen yıl aynı defans ile şampiyonluk kaybedildi. Ahmed Hassan geçen yıl kulübede unutuldu. Del Bosque de onu hatırlamakta güçlük çekerse, bu takımın tadı tuzu kaçar. Ama ben tüm eleştirilere rağmen lezzetli bir takım olacağına inanıyorum. Çünkü H.Berlin karşısında mücadale eden futbolcular ağır bir kondisyon idmanından çıkıp dinlenmeden mücadele etti. Futbolcuların tecrübeleri, fizik kondisyonları Del Bosque’nin beyni ile bütünleşirse bu takım çok canlar yakar.
Yazının Devamını Oku 10 Temmuz 2004
<B>BEŞİKTAŞ, </B>Alpen Cup’ın finalinde çok zorlu ve bir o kadar da başarılı bir sınav verdi. İki gün önce Danimarka’nın güçlü ekiplerinden Brondby’yi kolayca geçen siyah beyazlılar, bu kez karşılarında daha diri bir takım buldu. Her ne kadar mütevazı bir bütçeyle kurulmuş olsa da, Salzburg, gerçekten de yabana atılacak bir rakip değildi. Çok koşan ve mücadeleyi seven futbolculardan kurulu Avusturya temsilcisi, Beşiktaş’ı bir hayli zorladı.
Kartal’ın geçen sezonki kişiliksiz, ruhsuz ve temposuz görüntüsünü silmek için gecesini gündüzüne katan Del Bosque, Ali Güneş, Okan Buruk, Tümer ve Pancu’yu ilk 11’de oynatarak, takımın iskeletini bu oyunculardan kuracağının mesajını verdi. Sahaya kaptan çıkan Yasin Sülün, hem presi, hem de temposuyla alkışlandı. Ümit Aydın, teknik özellikleriyle göz doldurdu.
Ahmed Hassan rakipsiz
Forvetin arkasında görev alan Ahmed Hassan, akıl dolu futboluyla bu bölgede rakipsiz olduğunu kanıtladı. Çağdaş, savunmada Ronaldo ile uyumlu bir görüntü sergilerken, özellikle hava toplarındaki üstünlüğüyle dikkat çekti. Bütün bunların yanı sıra Beşiktaş adına en sevindirici olay, kaleci Ramazan’ın performansıydı. Brondby maçında harika kurtarışlar yapan Murat Şahin’in ardından Ramazan da, özellikle penaltılardaki başarısıyla Cordoba’yı zorlayacağının sinyallerini verdi.
Tarladan beter bir sahada inanılmaz efor sarfeden Beşiktaşlı tüm futbolcuları kutlamak gerek. Kolay değil, günde iki ağır antrenman yapan bu oyuncular, hazırlık maçında dahi böyle performans gösteriyorsa, UEFA Kupası ve Türkiye Ligi’nde karşılarına çıkacak rakiplerin vay haline. Bu kadroya Sergen, Carew ve süper bir santrforun eklendiğini düşünün. O zaman Beşiktaş, her yönüyle keyif veren bir takım olur.
Yazının Devamını Oku 8 Temmuz 2004
<B>KOŞUYORLAR, </B>yardımlaşıyorlar, inanıyorlar ve kazanıyorlar. Geçen sezonun ikinci yarısında ruhunu teslim etmiş Beşiktaş’ın, <B>Del Bosque </B>ile kabuk değiştirdiğini gördük. Hazırlıklara başladığı 17 günde ortalama 2 saatten toplam 23 antrenman yapan siyah beyazlı takım, fizik kondisyon yönünden geçer not almasına karşın, taktiksel açıdan sıkıntılı bir görüntü sergiledi. Ama, bu da gayet doğaldı. Neredeyse baştan aşağı yeniden kurulan bir takımın, yeni bir oyun sistemine hemen adapte olmasını beklemek tabii ki, insafsızlık olur.
İnter’den alınan Okan Buruk, çalışkanlığı, yüksek oyun zekası ve klas hareketleriyle en olumlu transfer olarak göze çarptı. Berkant, dizginlenemeyen hırsıyla takıma dinamizm kattı. Ancak, kritik bölgelerdeki egoist hareketleri Beşiktaş’ın iki golüne mal oldu. Pancu, Ahmet Yıldırım, Tümer ve İbrahim Üzülmez, yeni sezonda da takımın vazgeçilmez isimleri arasında yer alacaklarını kanıtladı.
Lider futbolcu
‘Beşiktaş, yaptığı transferlerle sarardı’ diyorlar ama, ben bu söze kesinlikle katılmıyorum. Sarı lacivert ve sarı kırmızı renkli ezeli rakiplerden transfer edilen yıldızların, gerek antrenmanlarda, gerekse dünkü maçta siyah beyaz renkler altında hiç zorlanmadıklarını gözlemledim.
İkinci yarıda oyuna ‘her yönüyle lider futbolcu’ Sergen girdi. Del Bosque, PAF Takımı’ndan Serdar Özkan’ı da, eğitmesi için bu oyuncunun yanında oynattı. Brondby savunması Sergen’in zarif hareketlerini izlerken, Ahmet Yıldırım sahayı bir radar gibi taradı. 59’uncu dakikada sağ kanattaki Berkant’a öyle bir ‘hoşgeldin’ pas attı ki, Danimarkalı oyuncular tıpkı tribündeki seyirciler gibi hayranlıkla seyretti. Berkant, bu nefis pası aynı güzellikte bir vuruşla sonuçlandırıp, Beşiktaş’ın ikinci golünü attı. Yüksek fizik gücüyle Brondby’i kolaylıkla deviren Beşiktaş, yapılacak üç yabancı transferiyle gerek ligde, gerekse Avrupa’da rahatlıkla zirveye oynar. Adı Beşiktaş olan markayı tüm futbolseverler heyecanla beklesin.
Yazının Devamını Oku 5 Haziran 2004
<B>BEŞİKTAŞ</B> tarihinin en heyecanlı kongresi geride kaldı. Ama kongre öncesi verilen sözler de havada kaldı. Yıllardır Beşiktaş’ın içindeyim. Hemen hemen her transfer döneminde yaşanılan hayal kırıklıkları, korkarım bu yıla da damgasını vuracak.
Her aday, kongre öncesi, seçilemediği taktirde de Beşiktaş’ın menfaatleri için çalışacağına söz verdi. Ama camiada, kongre sonrası kimse kimsenin kapısını çalmıyor. Örnek mi, işte Muzaffer Nasıroğlu..
Nasıroğlu, geçmişte yönetimde olmamasına rağmen Ahmed Hassan ve Okan Koç gibi yıldızların transferinde başrolü oynadı. Demirören ile sıkı dost olmalarına rağmen kader onları kongrede karşı karşıya getirdi. Nasıroğlu, geçtiğimiz yönetimde, transferden sorumlu yönetici iken bir çok yıldız ile anlaştı. Konyaspor’dan Zafer ve Sedat’ın işini bitirdi. Berkant, Veysel, Rüştü ve Mustafa Doğan ile görüştü. Rüştü ve Mustafa Doğan’a maç başına para önerdi. Onların 3 milyon dolarlık taleplerini geri çevirdi.
Tüm bunları, yöneticiyken, yani sorumluyken gerçekleştirdi. Ancak yeni yönetim bir kez olsun Nasıroğlu’na transferler konusunda danışmadı. Sonunda olacakları ben başından söylüyorum. Beşiktaş yönetimi, ismi ne olursa olsun, Beşiktaş için çalışan herkesin kapısını çalmalı. Dün anlaştığı oyunculara yarın 2 misli fiyat ödemek istemiyorsa ve ortak değer Beşiktaş ise eğer...
Yazının Devamını Oku 10 Eylül 2003
<B>HAYATİ</B> önem taşıyan İngiltere maçı öncesi, İrlanda ile karşılaşmak, son derece doğru bir tercihti. Dünya üzerinde, oyun stili ve futbolu yorumlama yönünden İngiltere'ye en çok benzeyen takım İrlanda. Şenol Güneş, dünkü maçta, İngiltere gibi bir rakip karşısında bizi nelerin beklediğini görme şansını buldu.
Maç sonunda ortaya çıkan istatistikler, Türk Milli Takımı'nın rakibi karşısında ne kadar etkili olduğunu ortaya koydu. Özellikle kanatları çok iyi kullanan millilerimiz, bu bölgelerden gelen ataklar sonucunda tam 15 gol pozisyonu buldu. İnanmak başarmanın yarısıdır derler pozisyona girmek gol atmak kadar önemlidir.
Orta alanın ortasında görev yapan Tugay-Emre ikilisinin oyunu yönlendirişi mükemmeldi. Hakan Şükür, adeta bir forvet oyuncusunun nasıl oynaması gerektiğinin dersini verir gibiydi. Arkadaşlarıyla yardımlaşması, boş alanlara kaçışı, zamanlaması ve attığı goldeki kafa vuruşu olağanüstüydü.
Müthiş enerji
Sol kanattaki Ergün, Hakan'a attırdığı nefis golün dışında ilk yarıda pek etkili değildi. Ancak, ikinci devrede İbrahim'in oyunu girmesiyle rahatlayan usta futbolcu, mükemmel işler yaptı, Okan'a akıl dolu bir asist yaptı. Sağ kanattaki Fatih, eski günlerine döndüğünün sinyallerini verirken, Tayfun da tam bir görev adamı görüntüsü çizdi. Serbest adam olarak oynayan Tuncay, yine o müthiş enerjisiyle İrlanda savunmasının dengesini alt üst etti.
Buraya kadar her şey mükemmeldi. Ancak belirtmeden geçemeyeceğim çok önemli bir eksik var. Defansımız ağır. İlk toplara hamle yapmakta güçlük çekiyoruz. Bu sorunu da halledersek, İngiltere önünde çok rahat bir galibiyet alacağımıza inanıyorum.
İrlandalı futbolseverler özel maç bile olsa tribünlerde boş yer bırakmadılar. Adamların hayatı 100 yıldan bu yana futbol. Bu maçın biletleri bile karaborsada satıldı. Zaman zaman oyuncularının beceriksizliğine kızsalar da, Türk Milli Takımı'nın her atağını alkışladılar.
Yazının Devamını Oku