12 Eylül 2005
<B>ATTIĞI </B>ve attırdığı gollerle sezonun flaş ismi <B>Ümit Karan</B>'ı yedekler sırasında bırakmak ve <B>Necati </B>ile başlamak <B>Gerets </B>için talihsiz bir karardı. Onu ve 3 puanı yine Ümit Karan'ın muhteşem golü kurtardı. Ümit, attığı gollerden sonra sırtını Gerets'e dönerek, hocasına "hakkımı ver" mesajını yolladı.
Lige verilen ara G.Saray'a yaramamış. Necati ve özellikle Hasan Şaş'ın bireysel yeteneklerini gösterme arzusu, hızlı pas trafiğini bozdu. Ben, Ümit Karan ve Altan'ın bu takımda kesinlikle forma giymesi gerektiği inancındayım. Cihan ve Orhan Ak'ın bindirmeleriyle ofansta 7-8 adamla rakibe yüklenen G.Saray defansındaki az adam zaafını, golü düşünmeyen Sivas maç boyunca fark edemedi.
Saidou en iyisiydi
İlk yarı İliç ve Necati çok etkisizdi. Saidou sahanın en başarılı ismiydi. Hagi, Gerets gibi Saidou'yu kullanabilse geçen yıl belki şampiyonluğu bile yakalayabilirdi. İlk yarı bir topu direkten dönen Saidou, rakibi karşılamada ve atak başlatmada mükemmel performans sergilerken, önünde oynayan Hasan Şaş bencil, İliç silik, Heinz -belki de ilk maçı olduğu için- kişiliksiz oynadı. Heinz'ın biraz ağır olmasına rağmen futbol kumaşı ve oyun görüşü iyi. Çek futbolcu duran toplarda da etkili.
G.Saray ilk yarı Orhan, Necati, Heinz ve Saidou'yla dört mutlak gol pozisyonundan yararlanamadı. Bütün riskleri alarak devam eden ofans kalabalığına Sivasspor iyi direndi. 62. dakikada Necati golle burun buruna geldi. İliç 64 dakika oyunda kaldı ki, bence ilk yarının sonunda dışarı alınmalıydı.
Lorant korkmasaydı...
Sivas defansında Kalla, Hakan'a yakın ve etkili oynarken, solda Hayrettin geleceği parlak bir görüntü çizdi. Eğer Lorant korkmasa, golü düşünse az adamla yakalanan G.Saray defansında bunu başarabilirdi. Gerets'in kapanan Sivas defansını açabilecek tekniği yüksek Altan'ı oyuna daha erken alması gerekiyordu.
Sonuç olarak 7-8 net gol pozisyonu bulan bir takımın galibiyete bu kadar zor gitmesinin sebebini Gerets mutlaka bulacak ve Ümit Karan'ı ilk 11'de başlatacak. Kimi keser, Hakan mı olur, Necati mi bilinmez.
Yazının Devamını Oku 8 Eylül 2005
FİNALLERİ garantilemiş, golsüz maç bitirmemiş ve hiç yenilmemiş Ukrayna’yı Kiev’de yenmekten başka yol yoktu. Ve öyle oldu. Milli Takım’ı ve Fatih Terim’i kutlarız.Dünya Kupası’na giden yolda en kritik golü atan Tümer’e de yürekten tebrikler.Ama, bu futbolla Dünya Kupası’na gitsek ne yaparız? Sadece yanarız dostlar, yanarız. 1-0 öndeydik, 75. dakikada Venglynskiy inanılmaz bir gol kaçırmasa, 89. dakikada Volkan hayatının kurtarışını yapmasa, bu iş çoktan bitmişti. Oyuna fırtına gibi girdi Ukrayna. Ceza sahası dışından kaleye yollanan 4 mermi gibi şut, çerçeveyi bulsaydı, yine Volkan sahneye çıkıp inanılmaz kurtarışlar yapmasaydı iş ilk yarıda bitecekti.Finalleri garantilemiş Ukrayna’da bir rehavet vardı. Ukrayna takımının yarısı Shevchenko yoktu. Yavaş oynayan, yavaş düşünen, derinlemesine pas yapamayan, hücum şablonu bulunmayan bu ekibin işi Arnavutluk’ta da, eğer oynarsak play-off’ta da çok zor.Formülümüz yokSavunmadan Hakan Şükür’e şişirilen yüksek toplarla gol aramak, Hakan’ın aşıracağı toplara hızlı Gökdeniz’i yollamaktan başka formülü yoktu Terim’in. Doğumu itibariyle 35 yaşını bulmuş Hakan, eski günlerinde olsa skor 1-0’ken sağdan Hamit’in kafasına doğru yolladığı topu taç çizgisine doğru vurmazdı. Savunmada İbrahim Toraman, orta sahada Selçuk ve kalede Volkan takımın en iyileriydi. Terim’in, Hüseyin’i ikinci yarıda oyuna alması doğru bir karardı. Milli Takım topu ayağında tuttuğu süre içinde ince paslarla zamanı iyi kullandı. Ama Milli Takım, takım oyunu, koşmayı, yalnız savunmada değil, her alanda yardımlaşmayı becermek zorunda. Emre, Nihat, Yıldıray, Tuncay, Necati hatta Servet’in katılacağı bir milli takımın dünkünden çok farklı olacağı inancındayım. Her maçta mükemmel futbol oynanmıyor. Hele stresin doruk noktasında olduğu böyle maçlarda iş çok daha zor. Milli Takım’ı yürekten kutluyorum.
button
Yazının Devamını Oku 8 Ağustos 2005
<B>CUMA </B>Fenerbahçe’yi, cumartesi Beşiktaş’ı izledikten sonra dün geceki Galatasaray’ın en iyisi olduğunu söylersek, doğruyu yapmış oluruz.Gerets, hem takım ruhu, hem kazanma duygusu, hem beraberlik psikolojisiyle yoğrulmuş gerçek bir ekip yaratma peşinde. Daha olmadı, ama olacağının ışığını gördük dün gece.
Savunma dörtlüsü ve iki gol adamı geçen yılın aynısı Galatasaray’da, belkemiği tamamen değiştirildi. Ön libero Saidou, solda Altan, ortada İliç ve sağda geçen yılın yedeği Hasan Şaş. Kilit bölge burası. Hasan Şaş’ın çabuk ve tek topla oynaması ve rakip ceza sahasına en yakın yerlerde topla buluşması, bu yıldızı tekrar Türk futboluna kazandıracak.
Ciddi sorun var
Gecenin iki golünü atan İliç’in kumaşı iyi, ama hala uyum ve kondisyon sorunu yaşıyor. Altan’da da kendi performansının altında bir çizgi gördük. Çok yetenekli, her iki ayağını kullanabilen Altan, ceza alanı içine hareketlenmeyi düşünmeli ve kenar ortalarda biraz daha dikkatli olmalı. Doğrusu Hakan Şükür’ün Altan’ı pek benimsemediği izlenimini aldım. Eğer yanılmadıysam, çok ciddi sorun var demektir.
Gerets savunmayı öne, santra çizgisine kadar çıkartıp savunma ile uç oyuncular arasındaki alanı daraltmak, oyunu bu bölgede oynamak istiyor. Tomas ve Song geçen yıl olduğu gibi mükemmel başladılar. Mondragon kalede büyük güven veriyor. Ön libero Saidou gayretli, çalışkan, tek top oynayan, ama takımın göbeğinde dün gece Galatasaray’ın en zayıf bölgesindeydi. İliç’in pişmesi, güçlenmesi, Saidou’yu daha etkili futbol oynamaya itecek.
Hasan Şaş kazandırılmalı
Bir grup taraftarın, belli ki provakasyon, yönetimi istifaya davetini, Galatasaray’ın adetleriyle bağdaştırmak mümkün değil. Beşiktaş Kleberson, Fenerbahçe Appiah’ı aldı diye yönetime tavır alacaklarına, onlardan daha büyük yıldız Hasan Şaş’ın takıma kazandırılması için alkış tutmaları daha doğru olur. Necati yeteneklerini kullanamıyor. 10 numaranın havasıyla biraz da egoist top oynadı dün akşam. Hakan Şükür ile en uçta birlikte mi oynamalı, yoksa arkada serbest mi? Bunun kararını Gerets verecek.
Aykut Kocaman, taş gibi, koşan, pres yapan ve bloklar halinde oynayan bir Konyaspor yaratmış. Ligin güçlü takımlarından biri olacak Konyaspor. Zaten havuz parasının performansa göre dağıtılacağı ortamda, Anadolu takımları futbol kalitesini daha yukarı çekecek ve lige de kalite gelecek.
Sözün özü, Galatasaray dün gece mükemmel değildi. Ama takım olacağının, hele hele bir iki yıldız transferi ile ligin şampiyonluğa koşacak en önemli ekibi olacağının işaretini verdi.
Yazının Devamını Oku 9 Haziran 2005
BIRAKIN Ersun Yanal gitsin, Ahmet gelsin hesabını. Yanal, yeni neslin değişen futbol felsefesinin temsilcisidir.Onun gibilerinin sayısı da fazla değildir. Araştırmaya, ekibe inanan ve bilimsel gözlemlerle iş yapan tekik direktör sayısı çok fazla değil. Yöneticiye, medyaya yalakalık yapmaz, isteyen herkese röportaj vermez, kendi doğrularını ve işini yapar, işine bakar. Şu ana kadar gördüğümüz budur. Bu adamı yiyelim... Peki kimi yemeyelim? Galatasaray'da Fatih Terim'i yemedik mi? Denizli'yi, Lucescu'yu, Del Bosque'yi, kendi hesaplarımız içersinde öğütmedik mi?Antrenman maçıBu maç zaten kazanacağımız bir maçtı. Elemelerde hiç puan alamamış Kazaklar'a bu saatte puan verecek halimiz yoktu. Çok kolay maç oldu. Koray'ın yerine Emre'yi hücum başlangıçlarındaki ilk adam olarak seçmek doğru bir tercihti.Aynen Yunanistan maçının ikinci yarısında olduğu gibi. Tuncay ve Necati maça başlarken, Yunanistan maçındaki Yıldıray ve Emre'nin yerlerindeydiler. Tuncay alabildiğine çalışkan ve gayretli, Necati ise çok durgundu. 13.ncü dakikada Fatih'in kafa golünden sonra oyun bir antrenman maçına döndü. İbrahim Toraman ve Tuncay'ın golleri ilk devre skoru 3-0'a taşırken, akıllarda Pire'deki Yunanistan-Ukrayna maçı vardı. Emre Belözoğlu pres görmeden, baskı altında kalmadan, hem maçın kaderine hükmedecek hem de seyirciyi mutlu edecek bir oyun oynadı. Fatih Tekke, iki kafa golü atarak yalnız Türkiye'nin değil, elemelerdeki tüm takımlar içinde en golcü oyuncular arasına adını yazdırdı.Kötü alışkanlıkDün Almatı'da herşey olması gerektiği gibi oldu. Ama şimdi, öyle veya böyle Milli Takım'a, tüm teknik ekibe ve futbolcularına destek olma zamanıdır. Bu Milli Takım ister Ersun Yanal ile olsun, ister Ahmet'le bizim Milli Takım'ımızdır. Hep ileriye bakmak durumundayız. İnsanları kolay harcama alışkanlığından vazgeçmek zorundayız. Çünkü bizim için değerlerin fazla bir değeri yok. Ersun Yanal'a başta federasyon ve medya sahip çıkmalıdır.
button
Yazının Devamını Oku 23 Mayıs 2005
<B>ÖNCE </B>Fenerbahçe'yi kutlamak lazım. Galatasaray'ı ve <B>Hagi'</B>yi de Türkiye Kupası'nı alan bir takımın futbolcuları ve teknik direktörü olarak ve de şampiyonluk mücadelesini son haftaya kadar heyecanı ayakta tuttukları için tebrik etmek lazım. Aslında, bu saatten sonra dün geceki maçın analizine girmeye gerek yok. Artık Fenerbahçe'nin Daum'la, Galatasaray'ın da Hagi ile devam edip etmeyeceği tartışmaları yapılıyor.
Şurası bir gerçek ki, Beşiktaş'sız, hatta Trabzonspor'suz bir ligde, Daum'un çok kaliteli bir futbol ortaya koymadan, duran toplarla ve yıldız futbolcularıyla şampiyonluğu yakaladığını herkes kabul ediyor. Hagi'nin mevsim başından bu yana çok kısıtlı imkanlarla ve tribünleri ayağa kaldırmayan pek pahalı olmayan futbolcularla başarılı olduğunu da kimse tartışmıyor. Ama Gençlerbirliği maçının kaybedilmesi ve Galatasaray'ın büyük bir ihtimalle Şampiyonlar Ligi şansını o karşılaşmada yok etmesi, Hagi'nin başarılı genel performansına gölge düşürdü.
Tipik beraberlik maçıydı
Dün geceki mücadele tipik bir beraberlik maçıydı. İki teknik direktörün de korktuğu, ince hesaplar yaptığı bir karşılaşmaydı. Bir gol gelecekti, Fenerbahçe'den geldi. Galatasaray'ın atacağı bir gol Şampiyonlar Ligi'nin habercisi olacaktı, ama olmadı. Aynen Türkiye Kupası finalinde olduğu gibi, Galatasaray, rakibini bozan, onlara topla oynama alanı bırakmayan, yüksek yardımlaşma arzusu ile karşılaşmayı götürdü. Fenerbahçe'nin etkili adamları, aynı yöntemlerle etkisiz hale getirilmeye çalışıldı. Nobre'nin attığı golün birkaç dakika öncesinde Necati, topu ağlara gönderebilse, skor belki farklı olabilirdi.
Öyle ya da böyle, Fenerbahçe şampiyon. Ama bu saatten sonra bunlar yeter mi, gelmeyen uluslararası başarılar, Daum'la yola devam etmek isteyenleri mutlu eder mi, orasını kestirmek güç. Üst düzeydeki takım oyunu performansı Şampiyonlar Ligi'ni getirseydi, Galatasaray gerçekten başarılı olacaktı. Ama kaybedilen Gençlerbirliği maçı, Galatasaray'ın ve Hagi'nin kaderinde büyük etken oldu.
Haftalardır Fenerbahçe seyircisinin küfüre karşı sürdürdüğü kampanyayı hayranlıkla izlemiştim. Ve aynı tablonun dün gece yaşanmasını beklemiştim, ama yanılmışım. Değişen bir şey yok. Futbol anlayışlarını, sevgi ve kardeşlik üzerine kuramayan, sporun evrensel değerlerini unutan ve aidiyet duygusunu intikam formatları üstünde rövanşa yansıtan bu kitlelerle Türk futbolunun geleceğinin aydınlık olduğunu söylemek çok zor. Evet, Fenerbahçe'ye yürekten tebrikler.
Yazının Devamını Oku 16 Mayıs 2005
<B>YAZININ</B> başlığı aslında <B>‘ANKARA GECESİ’</B> olacaktı. A.Gücü’nün Fenerbahçe, Gençlerbirliği’nin İstanbul’da Galatasaray karşısında ligin bitimine üç hafta kala aldığı galibiyetlere tek kelime ile şapka çıkarmak lazım. Ali Sami Yen’de alacağı galibiyetle veya beraberlikle F.Bahçe karşısına şampiyonluk maçına çıkacak Galatasaray’ın dün en kara gecesiydi. Bir yerde elleriyle şampiyonluğu F.Bahçe’ye hediye ettiler.
Bu kadro haftada iki maç oynayacak ve üst üste gelen motivasyonu ve konsantrasyonu kaldıracak bir ekip değil. Maçın başında Cihan’la gelen golün psikolojik rahatlığını değerlendiremeyen ve inanılmaz kontrataklarla kendi kalesinde iki gol gören G.Saray şimdi Şampiyonlar Ligi’nin de derdine düştü.
Eğer G.Saray, F.Bahçe maçını kaybederse, UEFA Kupası’nda yoluna devam edecek.
G.Birliği gerek oyun stili, gerekse oyuncu kapasitesi ile G.Saray’dan daha aşağı bir takım değil. Kapalı ve dar alanlı savunma ve toplu halde ani toplu kontratak denemeleri Ziya Hoca’ya istediği galibiyeti getirdi. Hakan Şükür kalabalık savunma içinde çok etkisiz. Necati’nin geriden yapacağı ataklara tedbir çok kolay alınmıştı. G.Birliği savunması hafta içi F.Bahçe defansının yaptığı hatayı yapmadı. Oyun disiplininden asla kopmadı.
Lucescu formül üretirdi
Lucescu’yu çok kişi defansif futbolu ile eleştirdi. Ama, Lucescu dün ligin bitimine üç hafta kala evinde öne geçtiği karşılaşmada sahadan yenik ayrılmamanın formüllerini üretirdi. Galatasaray bu kadrosuyla Avrupa’da zor iş yapar. Hakan Şükür dün gece iyi oynamadı. Çıkarılması doğruydu. Ama, alternatifi yanlış seçilmişti.
2-1 yenik giden karşılaşmada Cafercan, Hakan Şükür’ün yerine girip oyunun kaderini değiştirecek psikolojiye ne kendisi sahipti, ne de takım arkadaşlarında o inanç vardı. El Saka, Erkan, Ayman, Uğur, G.Birliği’nin en başarılı isimleriydi.
Sonuçta, hiç beklenmedik şekilde Ali Sami Yen’de gelen bu mağlubiyet, zamanı itibariyle de önemliydi. Türk futbolunda kirlenmenin geldiği boyutlar tartışılırken, dünkü skorlar bize gelecek için umutlar verdi. Ankara Gecesi, Galatasaray için en kara gece oldu.
Yazının Devamını Oku 8 Mayıs 2005
<B>SEYİRCİ</B>, G.Saray’ın şampiyonluğuna inanmıyor. Şampiyonlar Ligi’ni garantilemiş, Türkiye Kupası’nda final oynayacak, zor da olsa şampiyonluk iddiasını sürdüren bir takımın seyircisinden bu kadar desteksiz kalması sadece şampiyonluk inancının bitmesiyle açıklanamaz. G.Saray’ın bu kadrosu, bu hocası, bu yönetimiyle geldiği yer, seyircisinin tribünlere sığmayacak ölçüde desteğini hakettiği yerdir.
Gördüğüm, futbolcular da şu anki konumlarını başarılı buluyor ve lig şampiyonluğunun çok zor olduğuna inanıyor. Bitime üç hafta kala benim inancım da artık G.Saray seyircisinin ve futbolcusunun inancı gibi. F.Bahçe, şampiyonluğu artık kaybetmez.
Mondragon önledi
Dün takımın en başarılı ismi Conceiçao’ydu. 22. dakikada zor pozisyonda attığı kafa golüyle takımı rahatlatmanın yanında savunmasıyla golcüleri arasındaki 70 metre mesafede gidip gelerek başarılı bir grafik çizdi. Gheorghe Hagi, 55. dakikada onu oyundan alırken, çarşamba günkü büyük finali düşünüyordu.
Sağdan Ribery ve soldan Ayhan’ın getirdiği kenar toplarla etkili oldu G.Saray. Song ve Tomas’ın performanslarını ligin ilk yarısıyla kıyaslamak mümkün değil. Ani kontrataklarda rakibe geniş alan bırakmamaları gerekiyor. F.Bahçe’deki Luciano örneği ofans çıkışları, duran toplarda bile yok. Ama bu iki futbolcu birbirlerinin kademesine giriş ve ilk toplara temasta da büyük zaaf içindeler. Dün A.Gücü, Umut ve Cenk’i ani kontrataklarla bu ikilinin arkasına sarkıtmayı denedi. İkinci yarının başında A.Gücü’nün iki net gollük pozisyonunu Mondargon önledi.
Necati toparlanmalı
G.Saray’da Necati bir an önce toparlanmak zorunda. Hareketli oyunu, geriye gelerek kendini kaybettirme düşüncesi iyi, ama driplingle pozisyon yaratan, topu seven bir stili olan Necati, dün hem çok top kaybetti, hem de 5 net gol pozisyonundan yararlanamadı.
G.Saray bu sezon iyi performans göstermiştir. Star, yıldızı olmayan kadro, ligde ve kupada görevini yapmıştır. Eski günlerin G.Saray’ı için tribünlerin dolması, şampiyonlukların gelmesi için zamana da, Aslantepe’ye de, en önemlisi büyük düşünmeye de ihtiyaç var. Bir de G.Saray seyircisi, takımını yalnız bırakmanın yanında, futbolcusuna destek vereceği yerde, sahada olmayan takımın başkanının yakasını bırakmıyor. Büyük G.Saray seyircisine bu yakışmıyor.
Yazının Devamını Oku 25 Nisan 2005
SON dakika gollerinin moda olduğu günlerdeyiz. 1-0 garanti bir skor değil.Maç boyu girdiği net gol pozisyonlarını gole çeviremeyen G.Saray’ın, sayılı haftalar kala şampiyonluk yarışında daha konsantre ve daha inançlı olması lazım. Futbolun adaleti için, Hagi’nin, Hasan Kabze’yi oyuna aldığı 75. dakikada Necati’yi değil, Hakan’ı oyundan çıkarması gerekirdi. G.Saray tarihine imza koymuş yıldızların maç önü 100. Yıl Şovu olmasaydı, tribünler dolar mıydı bilemem. Ama her maçta olması gereken, tribünlerin dün akşam ki gibi dolması ve G.Saray’a desteğin sınırsız olması. Gereksiz yerde, topsuz alanda Cem Beceren’in Hakan’a itme-tutma arası müdahalesinde penaltıyı Metin Tokat değil, yardımcısı verdi. Alkışlanacak bir işbirliğiydi. Hakan Şükür’ün büyük form düşüşünün, yorgunluğunun bu yaşında bahar aylarına rastlaması normal, ama şampiyonluk yarışının korlaştığı, kupa finalinin netleştiği döneme rastlaması Galatasaray için kötü oldu. Kırmızı kart görmesine rağmen Ayhan, dün gecenin yine yıldızıydı. Mesafe katetme ve adam geçmedeki başarısı, ani dönüşleri ve kenar ortalarıyla pekişince G.Saray gole daha kolay yaklaşıyor. Takım arkadaşlarıOyun 2 perde halinde oynandı: İlk 30 dakika G.Saray’ın sahada olmadığı ve Hakan’ın kaçırdığı penaltıdan sonra, oyuna ağırlığını koyduğu 60 dakika. Bir yerde kaçan penaltı doping oldu takıma. 31 ve 39. dakikalar arasında 5 net gol pozisyonunu değerlendiremedi G.Saray. Eğer sakat değillerse Ribery ve Tomas’ı asla oyundan çıkarmamalı Hagi. Tomas, oyun başlatma özelliği ile defansın sigortası. Ribery gole zekası ile en hızlı giden bir oyuncu. G.Saray’da aksayan tek isim Hakan Şükür’dü. Hasan Kabze’nin daha erken dakikalarda oyuna alınması ve Hagi’nin eski takım arkadaşını kollama ısrarından vazgeçmesi lazım. Yıldızlar kötü oynarken kaybettiklerini, yedek sırasında otururken umut olarak kazanma şansına sahiptirler. Hagi’ye sorum şu: Hakansız olmaz mı?
button
Yazının Devamını Oku