21 Kasım 2004
<B>HAGİ, </B>devre arasında soyunma odasında futbolcularına baktı, hangisini çıkaracağını değil, oyunda hangisini tutacağını düşündü. Dün ilk yarıda, Galatasaraylı gibi oynayan tek futbolcu yoktu sahada. Cimbom, bu beraberliğe dua etmeli. Galibiyet, Malatyaspor’un hakkıydı. Ersun Yanal’ın Hakan Şükür’süz Milli Takımı’nın Ukrayna önünde iflasından sonra, dün bu oyuncunun patlayacağını, ‘İşte ben buyum. Milli forma bensiz olmaz’ diye haykıracağını düşünenler, şoka uğradı. Hakan Şükür’ün bu kadar etkisiz ve silik oynadığı maç sayısı çok az. Hakan Şükür Galatasaray’ın ‘olmazsa olmaz’ oyuncusu mudur? Her futbolcu gibi onun da kötü günü olamaz mı? 1-0 yenik durumda iken genç Cafercan’ı sahaya sürüp, hem futbolcusunu, hem kendisini riske sokan Hagi, bu radikal kararın bir benzerini, Hakan Şükür’ü kenara çekerek alamaz mıydı? Ümit Karan, 70’inci dakikada oyuna girerken, çıkan adam Saidou değil, Hakan Şükür olmalı, Necati ile Ümit Karan gol bölgesinde buluşmalıydı.
Galatasaray’ın en güven veren bölgesi dediğimiz defans, Malatyaspor’a ilk yarı sekiz, ikinci devre üç net gol pozisyonu veriyorsa, sıkıntının kaynağını bulmak Hagi’nin işi olacak. Ama görünen; sarı kırmızılıların temel sorunu orta saha. Bu bölgedeki oyuncular hem savunma, hem hücuma yönelik aksiyonlarda çok pasif. Özellikle Baliç, Ergün ve Hakan Ünsal’lı sol kanadın yürümeyeceği, bu işin olmayacağı kesin. Bereket dün gece kalede Mondragon vardı. Kolombiyalı, iyi günündeydi. Malatyaspor, Galatasaray’ın felç olmuş sol tarafını ilk yarı boyunca otoban gibi kullandı. Nitekim golü de bu kanattan buldu. Eğer Malatyaspor’un gol bölgesindeki adamları son vuruşları iyi yapabilseydi, Ali Sami Yen’den farklı bir yenilgiyle ayrılabilirdi Galatasaray.
İkinci yarı Cafercan, Volkan ve Ümit Karan’ın katılımıyla pas yapmayı, şut atmayı, top oynamayı biraz olsun hatırlayan Galatasaray’ı gördük. Nitekim Volkan’ın mükemmel vuruşuyla sarı kırmızılılar beraberliği yakalarken, Necati’nin yerden, Ümit Karan’ın da kafa şutlarında galibiyete bile uzanabilirlerdi. Bu da doğrusu oyunun hakkı olmazdı. Galatasaray bu futboluyla şampiyonluk mücadelesi yapamaz. Sarı kırmızılı takım orta alan problemini çözmek ve Hakan Şükür’ün alternatifini yaratmak durumundadır
Yazının Devamını Oku 2 Ekim 2004
<B>EVET</B> budur. Rakiplerin şampiyonluk yolunda futbol oynamadan puanları heybeye atıyorsa, G.Saray’ın Ankara deplasmanında Beşiktaş galibi Ankaraspor karşısında yaptığı doğrudur. Ankaraspor’un hızlı geniş alan seven oyuncuları Tita, Jaba ve hatta Wederson’a alan bırakmazsan gol yemezsin felsefesi sonuç verdi. Sürekli öne çıkan, çizgi olup özellikle ilk yarıda ofsayt taktiği uygulayan G.Saray’ın hesabı da buydu.
Hakan Şükür atıyor, attırıyor ama kaçırmaya da devam ediyor. Bu gidişle Hagi, Necati’yi kenarlarda bitirecek. Saidou, bir makine düzeninde gidip gelirken savunmada Song ve Tomas ikilisi bu takımın temel direkleri.
Hakem Cem Deda çok genç. Babası Sadık Deda, Arif’in hakemiydi. Hagi de Arif’in takım arkadaşıydı bir zamanlar. Arif hala sahada. Takım akadaşı Hagi teknik direktör olmuş, gençlik yıllarının hakemi Sadık Deda da oğluna vermiş düdüğü.
Tanjeviç’i izleyen yok mu?
Basketbol Milli Takımı Antrenörü Tanjeviç’i izleyen yok mu? Rüya Takım Amerika karşısına 18’liklerden ilk beş çıkarırken Hagi, hala yaşlı, bedeni yorgun futbolculardan medet umuyor. Hem de büyük silahı Necati’yi kenara çekip, en pasif olduğu noktaya sıkıştırma pahasına. Bu, Hagi’nin yanlışı.
İkinci yarı Hakan Şükür net pozisyonları değerlendiremedi. Riskleri alan Ankaraspor, G.Saray kalesinde ciddi pozisyon bulamadı. Savunma güvenliğini kaybetti ve son dakikada ikinci golü yedi.
İkinci yarı bir an sahada iki tane futbolun dışında adam gördük. Tribünden inmişler. Tel örgüyü kaldırsan da kaldırmasan da fark etmez. Burası Türkiye. AB kapısındaki Türkiye’nin insanıyız biz. İnsan kalitesini ve eğitim seviyesini yükseltmezsek biz AB’ye zaten giremeyiz. Çin Seddi’nin duvarlarını taç çizgisinin kenarına örsen bile bizim insanımız o sahaya girer, hakeme de kırmızı kartını gösterir.
Yazının Devamını Oku 20 Eylül 2004
<B>DÜN </B>geceki karşılaşma <B>Del Bosque’</B>nin kredisinin son limitlerini kullandığı maç oldu. Aynı şekilde <B>Hagi’</B>nin, hala tartışılan teknik direktörlük kariyerinin en önemli maçıydı. Dün gece Hagi, rüştünü ispatlayacak ve ‘Ben G.Saray gibi bir takımın teknik direktörlüğü için aranan adamım’ diyecek imkanı da yakaladı. Eğer Hakan Şükür, penaltıyı direğe yollamasa, hem Hagi için hem Del Bosque için her şey açığa çıkacaktı.
Korkunun hem Hagi’ye hem de Del Bosque’ye egemen olduğu bir maçtı. Temel felsefe iki takım için de kaybetmemekti. Ve kaybetmediler. Kazandıkları bir şey yok. Hasan Şaş’tan soldan daha iyi verim alacağını düşünen Hagi, Baliç’i değil Sabri’yi sahaya sürüyor.
Hatalar ve hesaplar
Bence, biliyor ki, Beşiktaş’ın solunda hızlı İbrahim’lerin bindirmelerinde Hasan Şaş yavaş kalacak. Sabri, daha dirençli ve daha çabuk. Cihan’la birlikte Beşiktaş’ın sol kanadına etkili olma şansı vermedi. Maç orta sahada kazanılacaktı. Ahmet Yıldırım defans aksiyonlarında öne çıkarken, Beşiktaş gol yollarında yaratıcı adam arıyordu. Sergen çok uçta kalınca, Tayfun ve Okan oyuna ağırlığını koyamadı. G.Saray orta sahasında Conceiçao, isminin olduğu yere bir türlü gelemedi.
Carew ve Sergen gibi iki ağır, dönüşlerinde yavaş adamın karşısında Song ve Tomas hiç zorlanmadılar. Beşiktaş’ın oyuna etki edebilecek tek adamı Sergen’di. O oyundan çıktıktan sonra, tüm kontrol G.Saray’ın oldu. Pancu’nun ve Ahmed Hassan’ın evinde oynayan bir ekibin oyuncuları olarak sahaya sürmemesi, bence Del Bosque’nin büyük hatasıydı. Zayıf, yaratıcı tarafı noksan Beşiktaş karşısında Hagi’nin kazanmak üzerine hesap yapmaması da onun noksanıydı.
Orta saha faktörü
Hakan Şükür ve Cihan’a yapılacak iyi asistler ve servisler G.Saray’ı farklı bir skora da götürebilirdi. Oyunu domine eden, kazanmaya daha çok yaklaşan takım G.Saray’dı. Ama dediğim gibi G.Saray’ın orta sahasına ağırlığını koyacak, bozan değil, yaratan bir adam yoktu. Yani G.Saray’ın bir Sergen’i bir Hagi’si, bir Alex’i, bir El Taib’i yoktu. G.Saray orta sahasındaki bu sorunu çözerse, şampiyon olur. Song ve Tomas da güven veren bir orta saha önünde yorgun Ergün, kendisini bulamamış bir Conceiçao, dağınık Volkan bu bölgenin sorununu çözemez.
Beşiktaş’ın ciddi sorunları var. Takım olmayı başaramadılar. Defansta uyum, orta sahada maçı domine edecek oyuncuları yok. İleride iki ağır adam Carew ve Sergen’le değil, daha çabuk adamlarla oynaması lazım. İnönü Stadı’nın atmosferi mükemmel. Beşiktaş bu seyirciyle dün akşam kazanamıyorsa, ciddi sorunlar var demektir. Bence, takım ruhunu yaratamayan Beşiktaş heyecanını oyuncularına yansıtamayan ve belki de kendi yaşamayan Del Bosque tek suçlu.
Yazının Devamını Oku 13 Eylül 2004
<B>FENERBAHÇE </B>gibi maçın kaderini değiştirecek çok sayıda klas oyuncusu olmasa da, Beşiktaş gibi kadro zenginliği bulunmasa da, Galatasaray ligin şu an en gerçekçi top oynayan takımlarından biri. Song ve Tomas’la çözülmüş bir defans sorununun yanında Hakan ve futbol kişiliğine her gün yenilik katan Necati ile gol sorununu da çözmüş bir Galatasaray var.
Geçtiğimiz haftalarda yaşanan sıkıntı dün gece yine sahnedeydi. Sorun orta alanda. Siz Ergün’ü eski günlerine, Volkan’ı istenen seviyeye, Conceiçao’yu gerçek fizik gücüne, Hasan Şaş’ı eski çabukluğuna getiremezseniz, orta saha sorununu çözemezsiniz. Bütün bunları yapsanız bile buraya yine bir yıldız lazım.
5 haftadan beri bu problemi halledemeyen Hagi için en kritik maç bu haftaki Beşiktaş maçı. Hagi’nin yerinde olsam Necati Ateş’i, her maçın değiştirilebilecek ilk oyuncusu olmaktan ve Sabri’yi de saha kenarında yanımda tutmaktan vazgeçerim.
G.Saray iyi yolda
Futbol hızlı ve çabuk bir oyun. Galatasaray orta alanda zamanı hep rakip lehine kullanan bir futbol mantığına sahip. Dün gece çabuk ve derinlemesine hızlı oynayan Hasan Şaş’ın Galatasaray gol yollarına ne büyük katkı yaptığı görüldü. Necati iki nefis gol atarken, verdiği mesaj netti; ‘Ben bu takımın vazgeçilmeziyim’ 43. dakikada direkten dönen topu onun için büyük şanssızlıktı.
Samsun iyi bir takım. Galatasaray’ın yüksek temposuna cevap verdiği anlarda rakip kaleye inmekte zorlanmadı. Kirita’nın attğı gol mükemmeldi.
Sonuç olarak yüksek tempoyu geniş bir zamana yayacak, orta sahayı daha hızlı geçecek, ayakta daha az top tutacak bir Galatasaray, şampiyonluğun en güçlü adayıdır. Ama orta sahaya çok yaratıcı bir yıldızın alınması şart.
Ya da Hasan Şaş’ın 2002 Dünya Kupası standardına getirilmesi kaçınılmaz. Galatasaray iyi yolda.
Yazının Devamını Oku 9 Eylül 2004
<B>GECENİN </B>yıldızı <B>Servet</B>’ti. Sakatlıktan yeni çıkmış ve altıncı milli maçını oynayan <B>Servet</B>’in, Gürcistan maçında forma giymesini çok isterdim. Her şeyini vererek bu kadar yürekten oynayan bir futbolcuyu kutlamak lazım.
75’inci dakikada altıpasın üstünde Deniz kafayı daha sert vurabilse, 82. dakikada Gökdeniz mükemmel getirdiği topu 7 metreden kaleye yollayabilse, Milli Takımımız’ın Atina’dan 3 puanla dönmesi işten bile değildi.
Yardımlaşma arzusunun Gürcistan maçıyla kıyaslanması mümkün değildi. Teknik seviyede Yunanistan’ın üstünde olan ekibimiz rakibi kollektif futboluyla bozmada başarılı ama yaratıcı olma ve rakip kalede gol pozisyonları üretme yolunda pek etkili değildi.
İki takım da gergindi
İlk yarı kalemizde 3 gol pozisyonu gördük. İkisinde Rüştü’nün yan top zaafı birinde de hücuma çıkarken yediğimiz kontra etkili oldu.
Geri dörtlüyü zaman zaman üçleyerek ortasahada kademeli ve alan daraltıp rakibimize oyun alanı vermemeye çalıştık. İbrahim Toraman, Vryzas ile vücut vücuda oynayıp onu takibe girerken, sağdan Ümit, soldan Deniz ve Servet’in yanında oldular.
İki takımın da gergin oluşu istedikleri futbolu oynamasını engelledi. Yunanistan Milli Takımı’nın Avrupa Şampiyonası’ndan sonra bir düşüş içinde olduğu kesin. Milli Takımımızın Gürcistan maçını baz alırsak, dün gece inancıyla, hırsıyla, yardımlaşma arzusuyla olumlu işler yaptı.
İbrahim Toraman’ın, Servet’in yanındaki yerini tartışmak lazım. Ama sevindirici olan Milli Takım futbolcularının kendilerine yakışan mücadeleyi vermeleriydi. Aldığımız 1 puandan önemlisi Yunanistan’ın hanesine yazılmayan 2 puan. Kazakistan maçıyla herşey daha iyi olacak.
Yazının Devamını Oku 23 Ağustos 2004
<b>HAGİ, </B>G.Saray takımında kendini arıyor. Yani kendi gibi birini. Ve bu kadro içinde sol ayağını mükemmel kullanan, kavisli sert ortalar yapan, diagonal uzun paslar atan ve toplara sert vuran; kısaca kendine az da olsa benzeyen tek adamın Baliç olduğunu biliyor. Baliç’ten bu yüzden asla vazgeçmiyor. Baliç dün akşam G.Saray’a geldiğiniden bu yana en etkili futbolunu oynadı.
Sağda sorun var
Arkada Hakan Ünsal’ın pozitif futbolu G.Saray sol kanadına dinamizm kazandırırken, sağ kanat tam anlamıyla stop etmişti. Ataklarda el freni özelliği artık futbolunun aynası olan Hasan Şaş, eski günlerine dönse G.Saray’da işler daha kolay olacak.
Orta alanda çoğalmada mesafe kateden, ama topu kontrolde istenen seviyeye gelemeyen G.Saray’da savunma sorunu göbekte Song ve Tomas’la çözüldü. Ama Cihan sağ tarafın adamı değil ve olamaz.
Rize’nin golünde Tomas’ın tedavi için saha dışında oluşu ve hakemin ofsaytı veremeyişi talihsizlikti. Oyuna çok hırslı ve istekli başlayan sarı kırmızılı ekip bu temposunu ancak 30 dakika sürdürebildi. Daha sonra fizik gücü iyi ve yardımlaşma anlayışı yüksek Rizespor oyunda dengeyi sağladı.
Hamal yok
G.Saray hücuma çıkarken bloklar halinde hareket etmede ve oyunu hızlandırmada hala yetersiz. Orta sahaya iyi top kullanan, iyi pas atan, iyi adam geçen bir şef mutlaka lazım. Hasan Şaş, Ergün form grafiğini acil yükseltmeli. Conceiçao’yu daha diri, daha istekli buldum. Ama hala fizik sorunu var. F.Bahçe orta sahasında Aurelio’nun yaptığı hamallığa G.Saray’da soyunan oyuncu yok.
Sıkıntılar sürüyor
Necati’nin ilk golü mükemmeldi. İkinci golde Baliç’in katkısı büyüktü. Yeteneklerine inandığım ve düşük kapasiteyle oynadığını bildiğim Necati’nin daha hareketli ve paylaşımcı olması lazım. 2-1’lik skora rağmen oyunun kotrolünü eline alamayan ve Rize karşısında son 20 dakika büyük sıkıntı yaşayan G.Saray, sorununu tamamen bile çözmüş değil. Sıkıntılar devam ediyor.
Yazının Devamını Oku 9 Ağustos 2004
<B>SEYİRCİNİN Ali Sami Yen</B> <B>Stadı</B>’nı özlediği bir gerçek ama daha çok özlenen, G.Saray’ın artık tarih olmuş o göz kamaştıran futbolu. Bu skor kimseyi kandırmasın. G.Saray lige hazır değil. Defansı, orta sahası güven vermiyor. Hakan Şükür’ün biraz şansı, biraz da kişisel becerisiyle bulduğu iki gol bile sarı kırmızılı ekibe psikolojik üstünlük sağlayamadı. Hakan Şükür, Hasan Şaş ve Song dışında görevini yapan oyuncu yoktu dün gece. Petre ve Song ikilisinin uyumu yok. Yavaş ve hareketlenmede ağır. Petre bu bölgenin adamı değil.
Tomas ve Song ikilisinin daha iyi olacağı kanısındayım. Bir zamanlar yıldızdı ama Conceiçao eski günlerinin çok uzağında. Kondüsyon sorunu var. Hızlanamıyor ve devamlılığı yok. Saidou gibi adamı kesen Hagi, bu bölgede tercihlerini yeniden gözden geçirmeli.
Ergün ve Baliç dinamik futbol oynamıyor. Oyunun büyük bölümünde Konya, G.Saray’dan daha iyi futbol oynadı. Hasan gecenin yıldızıydı. Attığı golde kaleci Mondragon’la başlayan hatalar zinciri Petre ve Cihan’la devam etti. Ve Konya’nın golü geldi.
Bir tek Song
İkinci yarının ilk 15 dakikasında Konyaspor, G.Saray’ı adeta esir aldı. Cimbom kendi alanından çıkmakta zorlandı. Necati ve Baliç’in yerine Arif ve Sabri’nin girmesi G.Saray’ın futboluna kalite getirmedi. Konya defansının büyük hatasından Hakan Şükür kendisinin ve takımının 3. golünü atınca G.Saray’ın kurgusu da sona erdi.
3.gol Konyaspor’u psikolojik olarak çökertti. Dün geceki oyunun sonrasında G.Saray’ın yapmış olduğu transferlerin Song dışında takıma fazla katkı sağlamadığını ve G.Saray’ın kollektif futbol oynamadığını söyleyebiliriz. Porto karşılaşmasında seyrettiğimiz pres yapan, yardımlaşan ve koşan G.Saray’dan dün akşam eser yoktu.
Hakan Şükür bu yaşında G.Saray’ın kurtarıcısı, en etkili ismi olabiliyorsa bir yerde ciddi sıkıntı var demektir. Konyaspor kötü bir takım değil. Defans hataları dün geceki skorun doğmasına yol açtı. Maçın hakemi Papila mükemmel bir yönetim ile geceye renk katan isimdi.
Yazının Devamını Oku 5 Temmuz 2004
<B>İSTANBUL</B>’un yarı nüfusuna sahip iki ülke, Avrupa futbolunda final oynuyor. <B>İsmail Cem</B>’in yakın arkadaşı <B>Papandreau,</B> 5-6 metre önümde atkısı boynunda, düşük faizli banka kredisiyle Lizbon’a akın eden binlerce Yunanlı arasında heyecan içinde. Başbakan Karamanlis, zarif eşi yanında, hemen arkamda hop oturup hop kalkıyor.
Yunanistan’ı yürekten kutluyorum. Bireysel yetenekleri, yıldızları Portekiz’den daha fazla olan Fransa bile, takım oyununun, yardımlaşmanın ve ortak inanca bağlılığının en güzel örneğini veren Yunanistan’a dayanamamıştı. Sağda Seitaridis, göbekte Dellas ve Kapsis, en uçtaki Charisteas ile başlayan bir savunma şablonu var Yunanistan’ın. Birbirine yakın kalitedeki futbolculara ayrıcalık göstermeksizin bir ekip tablosu yaratmıştı Rehhagel.
Futbolu kirletmedi
Belki burada çok kişi Yunanistan’ın futbolu kirlettiği görüşünde. Ben katılmıyorum. Elinde yıldızı olmayan Valencia’nın kendileri için değil, takımı için oynayan futbolcularla, Real Madrid gibi bir yıldızlar ordusuna yaptıkları ortada. Aynı Valencia gibi Yunanistan’da Portekiz’i, İspanya’yı, Fransa’yı ve Çek Cumhuriyeti’ni geçerken hep defans mı oynadı? Hayır. Futbolun primine değil realitesine sadık kaldı. Yıldızı, artisti yoktu çünkü.
Zaten olana ne oldu ki? Zidane, Henry, Beckham, Totti’nin takımlarına verdikleri, kaç ciğeri var anlayamadığımız Giannakopoulos ve Zagorakis’ten fazla mı? Charisteas’ın golünden sonra oyuna giren Rui Costa, Portekiz’i biraz toparladı. Ama sahanın yıldızı Charisteas’a dayanmak mümkün değildi. Charisteas defanstan top aldı, orta sahada pres yaptı ve gol attı.
Portekiz, maça kafa olarak hazır değildi. Ne yıldızlarını vitrine çıkarabildi ne de ekip ruhunu sahaya yansıtabildi. Yunanistan, bu turnavada Avrupa şampiyonluğunu hakkıyla aldı.
Yazının Devamını Oku