7 Nisan 2007
BİR yanda hırslı bir komutan Bülent Korkmaz yönetiminde her şeyini ortaya koyan ve kümede kalmak için çarpışan Erciyesspor. Öte yandan biletinin mevsim sonunda kesileceğini bilen ve işi rölantiye almış bir teknik adam Erik Gerets kontrolünde, şampiyonluk umudunu çoktan kaybetmiş ve UEFA Kupası hesabı yapan Galatasaray. Daha çok isteyen ve hak eden kazandı. Futbolcu hoca arasında sevgi bağları kopmuş, oyuncular arasında gruplar oluşmuş ve yönetim içinde akortlar bozulmuş Galatasaray için sezonun bir an önce bitmesi şart. Bu kadrolarla bu kafayla gitmez, revizyon mutlaka başlayacak.
33 yaşındaki Cenk takımın tek hücum adamıydı. Hakan’ın yanında Necati, İliç, Hasan Kabze ve de Ümit Karan vardı. Cenk geceye damga vuran Hakan da maç boyu duran isimdi. Gerets, Kabze solda, Necati sağda, ortada Hakan ve aralarına sızan İliç ile gol hesabı yaptı. Başta Emre Toraman sonra Sergie Die ve Mustafa Sarp ile basan, alan daraltan bir orta saha içinde Ayhan’ı ve Okan’ı ilk yarıda görmek mümkün olmadı.
Kimse şaşırmadı
15. dakikada serbest vuruşta savunmadan sekerek giden Cenk’in golüne kimse şaşırmadı. Çünkü oyuna iyi başlayan ve gol atakları yapan Erciyesspor’du. 35-40. dakikalar arasında Hasan Kabze, Necati ve İliç ile 4 önemli fırsatı değerlendiremedi Galatasaray. İlk yarının son saniyelerinde Cenk’in mükemmel getirdiği topa Mehmet Eren iyi vursa soyunma odasına 2-0 yenik gidecekti ev sahibi takım. İliç’in Sergie Die’ye hiç gerek yokken attığı dirsekle oyun dışı kalması, 2 haftada iki kırmızı kart gören takımda disiplin sorununun varlığının en açık işareti.
İkinci yarı Galatasaray risk alarak, hem golü atmaya hem golü yemeye hazır bir mantıkla oynamaya başladı. Hakan, Ümit, Necati etkili olamazken Erciyesspor savunması müthiş direndi. Kaleci Orkun iki nefis top çıkartarak galibiyette söz sahibi oldu. Cimbom’da bu kadar çok futbolcu kendi standartlarının altında oynarsa bu takım nasıl kazanacak?
Kimse cuma maçları Galatasaray’a yaramıyor demesin, evinde bu sezon yenilmeyen Galatasaray karşısında Erciyes, ikinci deplasman zaferini yaşadı. Kaybolan hırstır, motivasyondur, konsantrasyondur, şampiyonluğun gitmiş olmasıdır. UEFA Kupası’nın çantada keklik olmasıdır. Bu şartlar altında seneye inşallah demekten başka çare yok.
Yazının Devamını Oku 29 Mart 2007
ESKİMİŞ, yaşlı ve Avrupa şampiyonluğuyla doymuş Yunanistan karşısında, alınan galibiyetin şovu dün gece az kalsın Frankfurt’ta şokla sonuçlanacaktı. Tüm Türkiye’nin kaleci Myhre’ye teşekkür etmesi lazım. Milli takımımızın tarihinde böyle hediye nadir görülür. Milli takım, Atina’da iyi futboluyla değil, konsantrasyonu ile kazanmıştı maçı. Dün en büyük sıkıntı konsantrasyon sıkıntısıydı. Her yönüyle tekleyen Türk futbolunun "rap rap" diyen ayak seslerini sadece bir galibiyetle duymak, o kadar kolay değil. Daha çok işimiz var. Milli takım bu maçı Oslo’da oynasa, dün geceki özellikle ilk yarıdaki futbolundan daha iyisini oynardı.
Frankfurtta seyircisiz oynadığımız diğer maçları kazanmıştık ama hiçbirinde göze hoş gelen futbol oynayamadık. Bir başka gerçek, Milli Takım cumartesi-çarşamba maçlarında 6 puanı almış değil.
Bence Terim’in oyuncu tercihleri de riskliydi. Barcelona bile Ronaldinho, Messi, Deco, Saviola gibi yıldızlarla, koşan çarpışan ve ekip olan Liverpool’a eleniyor. Tümer-Emre-Tuncay-Gökdeniz-Sabri-Hamit hepsi ofans özellikleri olan oyuncular. Ayrıca Sabri’nin solda işi ne. Aurelio’ya kim yardım edecek, rakibi kim bozacak, pres yapacak, top kapacak. Hüseyin, bu takımın içinde olmalı her zaman. Duran topların hepsi kalemizde tehlike yaratıyor. Terim, bu sorunu çözmek zorunda.
Bir puan yeterli
Volkan, bu psikolojisiyle milli takımın kalecisi olamaz. 30. dakikada 3 metreye kornerden gelen topa çıkmadığı zaman şanslıydı. Önündeki arkadaşlarıyla iletişimi zayıf. Emre Aşık’la Servet ikilisi adam paylaşımında ve kademede zaman zaman hata yapıyor. 40. dakikada Hakan, altı metreden geri pas vereciğine topu kaleye yollasa, skor 1-1’e gelecek ve dönen top kalemizde ikinci Norveç golü olarak gitmeyecekti.
İkinci yarıya iyi başladık ve maçın hakimiydik. Gökdeniz ve Tuncay, net gol pozisyonlarından yararlanamadılar. Sabri, eski yeri sağa geçip, Volkan sola alındı. Doğru olan buydu. Biz ikinci yarıya riskli oyunla gol hesapları başladık. Rakip kontraatak düşünüyordu. Emre Belözoğlu, mükemmel oynamaya başladı. Topu rakip alana yığdık ve Myhre’nin inanılmaz iki hediyesiyle skoru eşitledik. Hele 89. dakikada gelen gol, Yunanistan maçı sonrasında başlayan büyük sevince gölge düşmesini önledi.
Norveç, son 14 maçında 2 galibiyet alabilmiş sıradan bir takım. Carew’den başka tehlikeli oyuncuları yok. Diğer kaliteli oyuncuları Pedersen ise cezalı. Disipli ve yardımlaşmalı oyunlarını kalecilerinin yaptığı iki hatayla galibiyete dönüştüremediler. Bu beraberlik 2008 yolunda A milli takım için yeterli. Bizim aldığımız 1 puandan daha önemlisi, Norveç’in alamadığı 2 puandı.
Yazının Devamını Oku 26 Mart 2007
FATİH Terim’in hakkını teslim etmek lazım. Bu kadar eksik bir kadrodan konsantrasyonu bu kadar mükemmel bir ekip çıkarmak, her hocanın yapacağı bir iş değil. Ülkelerinin konumu gereği Yunanistan ile Türkiye arasında deplasmanda oynanacak bir karşılaşmaya kazanma azmi ile ve kadrosu ile başlamak, ancak Terim gibi hocaların işi...
Otto Rehhagel’in ne yaptığını konuşmak bile gereksiz. Tümer maçın kilit adamıydı. Sahada ayağına onun kadar topun yakıştığı başka bir oyuncu yoktu. Terim, Hüseyin’i yedekler arasına alıp Tümer’i sahaya sürerken, Gökhan ve Hakan ile çift santrfor oynarken Avrupa’ya giden yolda, "Bu işi burada, bu maçta bitereceğim" diyordu, adeta...
Servet kadar yürekten oynayan, Hamit kadar profesyonel, Tümer kadar yaratıcı, Tuncay kadar hırslı, Sabri kadar özveriyle oynayan bir ekibin arasına Mehmet Aurelio gibi bir lokomotifi de koymak ve onlara kazanma duygusunu aşılamak tarihi farka giderken Terim için çok önemli bir başarı idi.
Ustalık farkı
Yunanistan’ın yaşlı, eski ve iyi bir takım olmadığını iyi bilen Terim kumarını mükemmel oynadı. Maçın başında Tuncay’ın şanssızlığından Kyriakos’un önüne düşen ve ağlarımıza giden Yunan golünde açının çok dar oluşu "Acaba Volkan bu topu çelmeli miydi?" sorusunu akla getirdi. Aynı Tuncay’ın beraberlik golünde Basinas’tan sıyrılışı tek kelime ile mükemmeldi.
48.dakikada Tuncay’ın kafayla 49’da yerden auta giden vuruşları Yunan kalesinde gelecek gollerin habercisiydi. Belki, bir türlü Milli Takım futbolcusu hüviyetine bürünemeyen ve maçın pasif isimlerinden Gökhan Ünal’ın ağlara giden golünden sonra, oyunu tam anlamıyla kontrolüne aldı milli takım.
Savunma hattını santraya yakın tutarak ve hücum bölgesi ile mesafeyi daraltarak, presi çok bir futbol oynayan bir Milli Takım karşısında Yunanistan hiçbir varlık gösteremedi.
Aslında bu iki hocanın ustalık maçıydı. Terim eksik kadrosu ve verdiği müthiş motivasyonla Milli Takım’ı zafere taşırken Yunanistan için Pire’de dramatik bir geceydi. Tabii, Otto Rehhagel içinde...
Mili Takımı, Fatih Terim’i yürekten kutluyoruz. Norveç karşısında alınacak bir galibiyetle Avrupa Şampiyonası finallerine bilet almak için sadece geri kalan maçlarda hesabı ödemek gerekecek. Rezervasyon tamamdır...
Yazının Devamını Oku 12 Mart 2007
FENERBAHÇE, Beşiktaş kazanmış, yarıştan kopmamak için mutlak kazanmak lazım. Ve bu Galatasaray’ın tribünleri maç öncesi yönetimi istifaya çağırıyor. Takımına destek verme yerine köstek olan seyirciye, Patagonya’da bile rastlamak mümkün değil. Galatasaraylılığı lise ve Türkiye kriterine getirmek yanlış. Galatasaray Türkiye’nindir ve buna itirazı olan da yoktur. Ismarlama kokusu veren protestolar, takımına destek vermesi gereken seyirciye yakışmadı.
Hasan Şaş, Song ve kaleci Mondragon yok. Gerets aylarca yüzüne bakmadığı Ergün’ü böylesine kritik maçta sahaya sürüp, Song’u yedekler sırasında tutarken ne hesapladı acaba? İki takım içinde ayıplanacak bir ilk yarının tek golü, emektar Hakan’ın kafayla indirdiği topa vuran Arda’dan geldi. İlk yarıda kendi darbesiyle ayağı kırılan Musa’nın şanssızlığı yanında, son dakikalarda Erdinç’in kafa vuruşunun Aykut tarafından çelinmesi ve Stepanov’un ayağından auta çıkması da Trabzonspor adına şanssızlık anlarıydı.
Song’u oynatmayarak terbiye etme arzusu belki Gerets’in egosunu tatmin eder, ama Galatasaray bu kafayla büyük bedeller öder. Böylesine kritik maçta Trabzon stoperi Erdinç’i kale sahası içinde Aykut’la başbaşa bırakan Tomas ve Emre’nin beraberlik golündeki sorumlulukları büyük. Ama ondan önce Song’u yanına alan Gerets’in...
Önemli virajdı
Sahanın yıldızı, en çalışkanı ve en isteklisi, maçı çeviren adam Ayhan idi. Galatasaray’ın galibiyet golünün mimarı oldu. Ayhan savumada İnamoto’nun yanında, solda ve sağda, hücumda ise her yerdeydi. İlk yarıdaki kalitesiz futbol, ikinci yarıdaki Trabzon golü gelmeseydi, skor eşitlenmeseydi, belki ikinci yarıda da devam edecekti. Peki ne oldu o duran kişiliksiz oynayan Galatasaray’a? Beraberlik golünden sonra müthiş bir tempo, oyunu rakip alana yığma, sağlı sollu ortalar ve yakalanan gol pozisyonları. Bu tempoyu neden sergilemedi ilk yarıda Galatasaray, anlaşılamadı gitti.
Ergün’e 60 dakika, Necati’ye de 90 dakika seyirci kalmak, Gerets’in dün geceki yanlışlarındandı. Trabzonspor golünde hakemin kararı bence doğru. Galatasaray çok önemli bir virajı geçti. Konya maçından alınacak galibiyet Galatasaray’ın şampiyonluk hesaplarını daha da güçlendirecek. İki farklı yarı izledik. İkinci yarıdaki Galatasaray hedefe yürür, birinci yarıdaki Galatasaray ise bu yarışı erken bitirir.
Yazının Devamını Oku 4 Mart 2007
GERİYE dönmüşler, kaybettikleri puanlara bakmışlar ve şampiyonluk bizim için "zor" demişler. "En iyisi, biz ikinciliğe oynayalım" diyen iki takımın mücadelesine tanık olduk. Maçı seyrettiğim locada, Galatasaraylısı da Beşiktaşlısı da "Biri mutlaka kazansın" derken, hesapta Fenerbahçe’nin şampiyonluk yarışında yalnız kalmaması düşüncesi vardı kuşkusuz. Gerets, Safranboluspor önünde denemeyeceği taktik ve oyuncu tercihlerini nasıl olur da Beşiktaş önünde denemeye kalkar?
Song, sakat değil nerede? Inamoto’nun yerinde Okan var. Ilic tamam da Ümit Karan niye yedek? Gerets, Emre, Okan, Mehmet Güven ve aylardır topsuz, maçsız kalmış Ergün ile ne yapmak istedi? Hesabı neydi? Beşiktaş, İbrahim Üzülmez’i sürekli ileri çıkarıp, defansı Mustafa Doğan, İbrahim Toraman ve Baki ile üçleyip, orta alanı 5’e çıkartırken, Gerets, üçlü forvette ısrar edip neden orta alanda sadece Mehmet Güven, Okan ve Ayhan’ı bıraktı.
Uçta Necati, Hasan Kabze ve Arda, Beşiktaş defansının içinde etkili top alamadı. Maçı bir anlamda orta sahalarda kazandı. İlk yarı Bobo: 3, Galatasaray: 0 olması içten bile değildi.
Aydınus başarılıydı
İlk gol pozisyonunun 29. dakikada yaşandığı bir karşılaşma izledik. Arda’nın sağdan getirdiği topa Necati iyi vursa, maçın kaderi değişebilirdi. 33. dakikada Sabri, biraz ileride kalan İbrahim’i kollarken, Ricardinho’nun muhteşem ortasına Bobo, harika bir kafa vurdu. Galatasaray, ikinci yarıda skoru değiştirmek için gerekli hamlelerle başlamadı maça. Karşılaşmada sıfır uyumla oynayan Tomas-Emre ikilisinden Emre’nin 63. dakikada ağlara gönderdiği top, Beşiktaş defansının haftalardır süre gelen paylaşım hatasının bir sonucuydu. Ümit Karan’ın gol için oyuna girmesi ne kadar doğruysa, 1-1’i yakaladıktan sonra Necati’nin Tolga ile değiştirilmesi Gerets’in beraberlik hesapları yaptığının açık işaretiydi. Son dakikalardaki kritik penaltı golüyle Beşiktaşlısı da Galatasaraylısı da (taraftar bazında sahadan mutlu ayrılırken) Gerets’in büyük kumarı, maçın kaderine etki eden en büyük faktördü. Fırat Aydınus, böylesine zor bir karşılaşmada başarılı bir yönetim gösterdi.
Yazının Devamını Oku 12 Şubat 2007
ÜÇ puanlı sistemde ve futbol kalitesinin yıllardır görülmeyen biçimde en alt seviyeye indiği bir ligde her hafta, her şeye gebedir. 11 puan veya 8 puan öndeki takımların şampiyonluk yakalayamadığı bir ligde, şu an Fenerbahçe kadar Galatasaray da Beşiktaş da şampiyondur. Tamam da, futbol nerede? Gidecek Gerets’le, gelecek Ersun Yanal’ın maçıydı. Gerets şampiyon takımın, Yanal heyecan yaratan ekiplerin hocasıydı. Koca maçta sadece 3-4 gol pozisyonu, çok yazık... Bu futbol, bu tempo bize hiç yakışmıyor.
Hem kupada hem ligde Beşiktaş önünde hırpalanmış Vestel, Galatasaray’a karşı biraz daha tedbirli ve gerçekçiydi... En azından kimin ne oynadığını bilen bir felsefe içindeydi konuk takım.
Galatasaray savunması takımın her şeyi. Ortada Tomas-Song, sağ yanda Sabri, sol yanda kim olursa olsun; Orhan veya Ferhat; bu savunma delinirse Galatasaray da sıradan bir takım olur.
4-0’lık skora rağmen orta sahada Vestel’in aktif olduğu zaman dilimi daha fazla. Solda Arda, sağda Okan, ortada İnamoto ve İliç, ne top kapma ne pas yapmada Vestel standartlarının üstüne çıkamadılar. Galatasaray kendi organize ettiği ataklarla değil, rakip defansın çıkışta yaptığı hatalar ve ani kontrataklarla farka ulaştı.
Zoru attı, kolayı kaçırdı
26’ncı dakikada Arda’nın frikiğinde Ümit’in topun öldüğü noktaya baş koyması, hem Burak hem kaleci Fevzi’nin beklemediği bir hamleydi. Bu, tipik bir gol vuruşuydu. Ama aynı Ümit 36’ncı dakikada daha kolay pozisyonda topu kaleci Fevzi’nin ayaklarına yolladı. Gecenin golcüsü Ümit 54’üncü dakikada bir kontratakta İliç’in pasını yerden çok sert ağlara gönderirken, adeta ’ben golcüyüm’ diyordu. Yani, "Galatasaray’da şampiyonluk ümidi bir golcüdür" diyenler, Karan’ın "Ümit golcüdür" cevabıyla karşılaştılar.
Dünya futbolunda genç oyuncu sayısı artarken, 16-18 yaş grubu, ulusal takımlarda bile yıldız olurken, bizde Ferhat’lar, Aydın’lar yedek, Özgürcan, Uğur’lar kiralık. Bu, atılımcı Galatasaray mantığıyla bağdaşmıyor. Dün akşam Vestel’de Oğuz’u izledim ve "Galatasaray’a yeni bir yıldız geliyor" dedi.
Yazının Devamını Oku 28 Ocak 2007
DOĞRUSU bu futbolla G.Saray’ın şampiyonluk beklentisi bir hayal olur. Ama F.Bahçe’nin Erciyes önündeki futboluna bakarsak, kalitesiz bir ligin, kalitesiz futbolun da sonunda, haliyle bir şampiyonu olacak. G.Saray’ın, Beşiktaş’ın ve F.Bahçe’nin de şansları eşit. Hem takım hem bireysel olarak yavaş, temposuz, hızlı pas trafiği olmayan ve koşmayan G.Saray’ın dünkü futboluyla aldığı galibiyet de çok önemli. Takım yavaş, çünkü blok halinde oynamıyor ve savunma çizgisiyle gol adamları arasındaki mesafe hiç daralmıyor. Tomas’la Song’un santra çizgisine çıktığı, Hakan Şükür’ün kendi ceza sahasına geldiği, hemen hemen hiç görülmüyor. Bireysel olarak yavaş çünkü İliç, Hasan Şaş, Hakan Şükür ve İnamoto tempolarıyla vasatın üzerine çıkamıyor. Dün sadece önce Sabri sonra Song ve Tomas istenilen performansı ortaya koydular.
İliç pasifize oldu
Ankaraspor çok koşan, bozan bir takım. Petrous, İliç’e yakın oynayınca Hakan Şükür ve Ümit’e gol bölgesinde pas atacak ismi yani İliç’i pasifize etti. İliç geçen yılki temposunu arıyor. 43. dakikada ilk defa boş alana attığı deparla ve yaptığı ortayla Hakan Şükür’ü golle buluşturdu. Bu gol de Ankaraspor defansının adam paylaşma hatası büyüktü. İnancım o ki, topsuz da koşan fuleli Carrusca, Hasan Şaş veya İliç’in bölgesinde, yaratıcılık özelliği fazla olan Ayhan da, İnamoto’nun bölgesinde daha faydalı olur. Ama ısrar edilirse. Arda’nın Allah vergisi yetenekleri var. Fizik gücü zayıf ve kademeli oynayıp yıldıran bir defans, oyununu çözüyor. G.Saray’da sorun bireysel tempo düşüklüğünün takıma yansıması ve geçen yılki saldırgan kazanma isteği olan takımdan pek eser kalmaması.
Derin bir sükut
Sessizliği oldum olası sevmem. Hele bir spor organizasyonunda. Futbol milyar dolarlık bir endüstri halini almış, bir ’şov business’e dönüşmüşken, şovu seyredecek seyirciye "Sen evinde otur" deniliyor. Ne kadar komik. Ama dün sessizliğe ilk kez sevindim. Varoş kültürünün egemen olduğu ülkede, ’Megaköy’ İstanbul’da, Ali Sami Yen’de dün sessizliğin ve seyircisizliğin hoşuma giden tek yanı maç öncesi İsmail Cem için yapılan saygı duruşunun ’derin bir sükut’ içinde tamamlanmasıydı. Küfürlerle statlarını, takımlarını sessizliğe itenler, bir ölünün ardından 30 saniye sessiz kalmayı beceremediler benim ülkemde yıllardan beri. Ankaraspor hedefi olmamasının konsantrasyon eksikliğini hisseden ama disiplinli oynayan iyi bir ekip. 2. yarının büyük bir bölümünü, G.Saray sahasında oynadılar. Beraberlik fırsatını yakaladılar ama şanslarını kullanamadılar. Aykut Hoca iyi bir takım yaratmış. Hakem İsmet Arzuman için ise çok kolay bir maçtı.
Yazının Devamını Oku 15 Aralık 2006
TAKIMLARIMIZIN son 15 dakika sendromunu anlamak mümkün değil. F.Bahçe, Newcastle karşısında 79, Celta Vigo karşısında 78, Beşiktaş da dün akşam 77. dakikada kendi ağlarında golü görüyor. Bu kadar dayanıyorsun ve sonunda kopuyorsun. İnanılır gibi değil.
Bir başka inanılamayacak nokta, Avrupa Kupaları’nda Türk takımlarına karşı son yıllardaki olumsuz hakem kösteği. Çarşamba akşamı Hollandalı, dün akşam İtalyan. Paparesta, Baki’nin rakibine yaptığı müdahaleyi penaltı olarak değerlendiren ve maçın kaderine etki eden adamdı.
Peki, Beşiktaş’ın 3 mutlak golünü, -ilk yarıda Bobo ile iki, ikinci yarıda Kleberson’la bir- değerlendiremeyen Brezilyalılara ne demeli? Eğri oturup doğru konuşalım, Beşiktaş turu haketti mi? Bu futboluyla turu atlasa, ne değişecek?
Eldiven elde kaldı
Tigana, "Mutlaka kazanmaya geldik" derken, Nobre’nin yerine tercih ettiği Bobo’dan ne bekliyordu? Girdiği gol pozisyonlarını değerlendiremeyen Bobo, Beşiktaş kadrosundaki tek zayıf halka değildi. Oyuna Tandoğan’la sağda ve Burak’la da solda başlayan Tigana baktı, sol taraf kulvar oluyor, ikisinin yerini değiştirdi. Burak 72 dakika oyunda kaldı. Ve Burak oyundan çıkarken, Tigana tebrik için eldivenini çıkardı, Burak’ın eldiveni elinde kaldı. Burak kaç yaşındasın? Futboldan ekmek yemek, yeteneklerini iş ahlakıyla bütünleştirerek bir yıldız olmak istiyormusun? O zaman futbolun dışında farklı olmayı bırak, Burak...
Taraftarın, "Deli" dediği ama futboluna hergün birşeyler eklediğini gördüğümüz İbrahim Üzülmez ağabeyine ve senin gibi bir taze, Serdar’a bak. Kendini önce işine hazırla Burak, bugünler çabuk geçer..
5 dakikada Beşiktaş, "halk arasında yolun rotasındandır." Dün ilk 15 dakikada rakibe verilen 5 gol şansı da Beşiktaş’ın defansındandır. Beşiktaş, Alman Ligi’nin sıradan bir takımına elendi. Yıldız derken kırpılmış bir Schneider ve yorulmuş bir Voronin... Gerisi teknik direktör Skibbe’nin kadrosu. Ürkütmez. Beşiktaş’ta, Ricardinho ve Kleberson yıldız, gerisi Tigana’nın ordusu. Kimseyi titretmez...
Beşiktaş’ın işi zor
Korku tünelinde geçilen ilk 15 dakikayı sağlam geçen Beşiktaş, son 15 dakikada Leverkusen’e esir oldu. Delgado nerede? Almanya’ya kazanmaya gelen Tigana’nın golcüleri nerede? Bence yazık oldu. Bu Leverkusen, Beşiktaş’ı eleyecek ne yıldıza, ne oyun disiplinine, ne de konsantrasyona sahipti. Leverkusen’i tura götüren, Tigana’nın Burak ısrarı, Baki’nin kontrolsüz oyunu ve takımın mental olarak tur atlamaya hazırlanmayışıydı. Ne bu kadroyla, ne de bu teknik ekiple, Beşiktaş’ın işi çok zor.
Yazının Devamını Oku