İlker Yasin

İki farklı devre

4 Aralık 2006
İLK yarı 2-0 bittikten sonra Alex’i oyundan alabilmek... Gerets’in Sabri, Necati değişikliğine cevap verebilmek... Skor 2-1 olduktan sonra felsefe Fenerbahçe için ne olacaktı?.. Üçüncü golü bulmak mı, skoru korumak mı? Gerets baştan, Zico ikinci devre uyudu resmen. İki teknik adamı maç içinde değerlendirirsek, Zico’nun artılarının çok olduğu bir maçtı.

İlk yarı Fenerbahçe, ikinci yarı Galatasaray sağ kanadını mükemmel kullandı. Maçın en kritik pozisyonlarına sağdan gelen ataklarda gol heyecanına sahne olan anlardı. İlk yarı Önder ve Appiah, ikinci yarı Cihan ve Sabri, zorladı da zorladı. Önce Ergün sonra Uğur Boral zorlandı. Celta Vigo karşısında bir deplasman maçında son 10 yılın en iyi Fenerbahçe’si ne yazık ki, maçı kaybetti. Atamayana atarlar...

Zico’nun felsefesi

Sıfır defans aksiyonu olan Arda’nın arkasına aylardır futbolsuz Ergün’ü yerleştirmek Galatasaray sol kanadını Önder ve Appiah gibi iri, iki hızlı Fenerli’ye teslim etmek demektir. Aynen öyle oldu. Tomas da Ergün’ün kademesine girmekten ilk yarı helak oldu. Zico’nun mantığı açık; Hücumda savunma yapmak.

Dün Fenerbahçe’yi galibiyete özellikle ilk yarıda bu felsefe götürdü. Fenerbahçe’nin hücumlarında en geriden Lugano ve Edu, önlerinde Önder, Deniz ve Uğur kalırken, esas rakipten dönen ilk topları da almak ve gole bu yoldan ulaşmaktı. Alex’in golünde aynen böyle oldu. Uğur Boral’ın Galatasaray’ın çıkarken yaptığı hamle Alex’i gole götürdü. Galatasaray için böylesine bir derbide en talihsiz an iki dakika sonra, ikinci golü yemenin yanında Kezman’ın vuruşunda Ergün’ün sırtından falso alan topun Mondragon’u şaşırtmasıydı.

Risk aldı ama yetmedi

2-0’dan sonra yapılması gerekenleri Gerets yaptı. İlk yarıda oyun kurgusunu mükemmel kuran Zico ikinci yarı bu hamlelere cevap veremedi. 2-0 Galatasaray’da risklerin alınmasını gerektiren bir skordu. Zico, yine 3. ve 4. gollleri düşündü. Ama maçı berabere bitirmesi içten bile değildi. Galatasaray, Ümit Karan, Sabri ve Necati’yle beraberlik golüne çok yaklaştı.

Dereli’den kritik karar

Hakem Selçuk Dereli, genelde başarılı bir yönetim gösterdi. Son dakikalarda Fenerbahçe ceza sahasında Galatasaray’ın kolla müdahale için yaptığı penaltı itirazı belki de maçın kaderini belirleyecek bir kararı gerektiriyordu. Dereli, verdiklerinden çok vermediği bu kararla belki çok eleştirilecek.

Sonuç olarak futbolu bir kaos içindeki ülkenin, Anadolu’da seyirci sayısı 2 binlere inmiş, taraftarın tribünden koptuğu bir ülkenin bu derbi maçında futbol adına güzellikler daha fazlaydı. Çirkin olan şeyleri hakem ve gözlemci raporlarını yazdıysa, biz satır işgal etmeyelim. Ambians mükemmeldi...
Yazının Devamını Oku

Değişimde ısrar

29 Ekim 2006
GERETS böyle devam etmeli. Cesur olmalı. Değişimde ısrar etmeli. Hakan Şükür, oyuna girdiğinde topla ilk temasında golü bulsa da, Hasan Şaş, o golün ortasını yapsa da hedefinden sapmamalı. Çünkü, hepsi Gerets’in futbolcusu. Formda olmayanın, dermanı kalmayanın kulübede yanında oturacağını, zamanı geldiğinde sahaya sokulacağını, futbolcusunun da, futbolun içindekinin de bilmesi lazım.

Ben değişimden yanayım. Yavaş yavaş olmasında yarar var. Önce Arda, Ferhat, Carrusca, Sabri, olmazsa ustalar sahne alacak. Kazanan, takım olacak. Ayhan, Inamoto, geri dörtlünün önündeki ikili. Ayhan ofans hamlelerinde, Inamoto defans müdahalelerinde öne çıkıyor. Japon oyuncu biraz daha risk almalı ve dikine oynamalı. Ayhan çalışkan ve tam bir görev adamı.

Şükür, takımın yıldızı

İlk yarıyı Galatasaray, 4-5 farkla önde bitirebilirdi. Arda’nın 25’te Carrusca’ya, 29’da Ilic’e, Sabri’nin 13’te Ayhan, 16’da Carrusca’ya mutlak gollük pasları vardı. Ümit’in direkten dönen, Ilic’in gökleri döven vuruşları gol olsa, Galatasaray farka koşardı.

Birkaç hafta önce Beşiktaş’a kafa tutan, geçen hafta Trabzon’u gole boğan Gençlerbirliği karşısında Galatasaray, ilk yarı Draman’ın, ikinci yarı Isaac’in pozisyonları dışında korku yaşamadı. Ankara takımına bir maestro lazım. Bu, bence Mehmet Nas değil. Tek forvetle oynayan Galatasaray’da Ümit Karan’ın daha çok topla buluşması, doğrusunu söylemek gerekirse takımın en yaratıcı oyuncusu Ilic’in de biraz şanslı olması lazım. Hakan Şükür, bu takımda oynasa da, kenarda otursa da önemli yıldız olduğunun işaretini dün gece verdi. Ama hedef ilerde. Gerets, değişimde ısrar etmeli.
Yazının Devamını Oku

Aslan'a yakışmadı

19 Ekim 2006
CUMARTESİ günü Ankaragücü karşısında seyrettiğim heyecanını, kazanma arzusunu yitirmiş Galatasaray’ın yerinde sert esen rüzgar altında ilk yarı rüzgar gibi Galatasaray vardı. İnanmış, kenetlenmiş, içlerinden Aydın, Arda gibi filizleri sahaya sürmüş Cimbom, oyun disiplinini, yardımlaşma arzusunu hiç bırakmadı 45 dakika boyunca. İlk 5 dakikada Orhan’ın iki kafa şutu üstten auta çıkarken, 19. dakikada Ilic’in golü öncesi Arda’ya yapılan fauldü. Avantaja bırakan Rus hakem, mükemmel bir karar veriyor, Ümit Karan’ın harika pasına iyi hamle yapan Ilic de 60 bin seyirciyi ayağa kaldırıyordu. Bu Galatasaray’ın Şampiyonlar Ligi’nde kazanmak zorunda olduğu bir maçtı. Sert esen rüzgara karşı, yerden, ayağa paslarla ve rakibe alan bırakmayarak ilk yarıyı istediği gibi bitirdi Galatasaray.

Motivasyon kaybolunca

60. dakikada Kromkapp’ın golünü bir anda ağlarında gördü Cimbom. O ana kadar PSV Eindhoven’ın ciddi hiçbir gol pozisyonu yoktu. Zaten o gole PSV’nin attığına değil, Mondragon’un talihsizce yediği bir gol demek gerekir. Futbolda bu tür anlar da sıkça yaşanıyor. Inamoto ile Ayhan geri 4’lünün önünde, kenarlardaki Aydın ve Arda da ilk yarıdaki performanslarının çok uzağındaydılar.

Bu arada Kone, skoru kontratakta 2-1’e getirince, Galatasaray tam anlamıyla dağıldı. Hücum için bütün defans güvenliğini bırakan ve iki hızlı adama rağmen, arkasında bu kadar boşluk bırakan Galatasaray’ın bir Şampiyonlar Ligi’nde bu sorumsuzluk hiç yakışmadı.

Hakan ve Necati’nin Ümit ve Iliç’in yerine oyuna girişi fazla bir şey değiştirmedi. Yorulan Galatasaray, psikolojik motivasyonu da kaybedince PSV ilk yarı aklına getirmediği galibiyeti, ikinci yarı nasıl aldığına inanamadı doğrusu. Galatasaray gibi uluslararası arenada sayısız maçlar oynamış, tecrübeli bir ekibin 1-0 önde bitirdiği dünkü karşılaşma sonrasında sıradan bir ekip görüntüsü veren PSV’ye bu kadar kolay teslim olmasını, doğrusu herkes yadırgadı.
Yazının Devamını Oku

Nerede o heyecan

15 Ekim 2006
KÖTÜ oynayabilirsiniz, gol kaçırıp, gol yiyebilirsiniz. Evinizde kazanamamayı alışkanlık haline getirmiş de olabilirsiniz. Ama, Galatasaray futbolcusu, heyecanını, kazanma arzusunu bu kadar kaybedemez.

Giydiği formanın ait olduğu yeri böylesine unutamaz ve sahada lig sonuncusu karşısında böyle uyur gezer dolaşamaz. Hele bu ekip, geçen yıl her maçı bir final gibi oynamış ve "Kazanmaktan başka yol yok" felsefesiyle şampiyonluğa ulaşmışsa...

PSV, aynen Ankaragücü'nün yaptığını yapacak. Duran, dolaşmayan Hakan ve Ümit'i, Emre ve Da Silva gibi iki stoperle yakın markaja alacak. Hikmet Karaman, nasıl Mustafa ve Ceyhun'u orta alana çekip, sahanın göbeğinde rakibe dar alan bırakan kalabalık bir blok yaratıp, kontratak düşündüyse, PSV de aynısını yapacak. Peki Gerets ne yapacak? Defansif aksiyonları az, geri dönüşleri yavaş Arda, İliç, Hasan Şaş'ın (Aydın) yanında Ayhan'ı tek başına bırakacak. Ve maç da orada kopacak. Karaman gibi PSV'nin hocası da Belçikalı'ya teşekkürlerini sunacak.
Ceyhun şarap gibi

İlk 30 dakikada konuk ekibin defans hataları ve Galatasaray kontrataklarında önde yakalanmaları Cimbom'u 4 kez golle burun buruna getirdi. Ankaragücü de pozisyonlar buldu. Maçın başında kaleci Mondragon'u geçen topu Song çizgiden çıkarmasa, gecenin yıldızı Ceyhun girdiği pozisyonlarda yanındakilerine baksa Ankaragücü maçı alabilirdi de. Konuk ekip, Galatasaray'ın aksine gücünü son noktasına kadar kullandı. Yenilmemek hatta yenmek için her şeyi yaptı. Eksiklere rağmen, fizik, taktik olarak maça ağırlığını koyan taraftı.

İkinci yarı kalabalık Ankaragücü orta sahasını yüksek toplarla geçme isteğinde Hakan ve Ümit, Emre ve Da Silva'ya teslim oldu. Arda yorgun, İlic etkisizdi. Aydın hareketli ama fuleleri hep sonuçsuzdu. Ceyhun, yıllanmış şarap gibi. Al Galatasaray'a, al Fenerbahçe'ye, al Beşiktaş'a, Trabzonspor'a... Hangisi istemz ki? Tabii bu futbolcuyu oynatacak hocalar da lazım.

Şampiyonluk artık zor gibi. Ama hedef Şampiyonlar Ligi. Eminim bu takım, çarşamba günü başka oynayacak. Herkes hırslı, heyecanlı olacak. Sırttaki forma Galatasaray forması. Herkes kazanmak için her şeyi yapacak.

Yazının Devamını Oku

Duruş - düşüş

15 Ekim 2006
PSV Eindhoven çarşamba akşamı aynen Ankaragücü’nün oynadığı gibi oynayacak.  Hakan Şükür ve Ümit Karan gibi iki duran oyuncusunu, Da Silva ve Emre gibi iki oyuncuyla etkisiz hale getirdikten sonra orta sahasını kalabalık oyunculardan oluşturacak. Aynen Ankaragücü’nün yaptığı gibi.

Mustafa Özkan ve Ceyhun’u da orta sahanın içine çekerek sadece Ayhan’ın etkin olduğu alanı kendi kontrolüne geçirecek. Dün Ankaragücü’nün yaptığı gibi. Hikmet Karaman, defansif aksiyonları az ve geri dönmelerde zorlanan Arda, Ilic, önce Hasan Şaş sonra Aydın’dan oluşan Galatasaray orta sahasını etkisiz hale getirmede oldukça başarılıydı.

Ankaragücü maça hızlı başladı. İlk dakikalarda Tita’nın Mondragon’u geçen ve ağlara giden topunu Song gol çizgisinden çıkartırken ne kadar başarılıysa, 10. dakikada Ankaragücü kalesine altı pastan gönderemediği topta o kadar başarısızdı.

Galatasaray, savunmada kademe hataları yapan ve hücuma çıktığı anda ani kontralar yiyen Ankaragücü kalesinde ilk yarıda net gol pozisyonları buldu. Fark, 30. dakikada 3-4 olabilirdi. 30. dakikada yine bir kontrada Aydın’ın nefis ortasına, kademe hatası yapan Ankaragücü defansının hatasını Ümit Karan affetmedi. Ümit Karan’ın kafa vuruşu ne çok sert, ne de çok köşeyeydi. Ama bu gol dışında geceye damgasını vuran kaleci Serkan’ın o anda toyluğu tutmuştu.

Havlu atılıyor

Bu golün 5 dakika sonrasında Mustafa Özkan’ın nefis kafa vuruşunu Mondragon harika kurtarırken, Galatasaray savunması yine seyirci kalıyor, ofsayt kokan pozisyonda topla buluşan Tita ağları havalandırıyordu.

Hikmet Karaman, İstanbul’a kazanmak için geldiğini söylemişti. Lige verilen arada takımı Ankaragücü’nü düşünce ve fizik olarak çok iyi yere getirdiği dünkü futbolla görüldü. Galatasaray, kendi sahasında 2 puan daha kaybederken, artık şampiyonluk yarışında havlu attığının da sanki işaretlerini veriyor.

Bu kadar heyecansız, bu kadar kazanma arzusundan yoksun bir takımın dünkü futbol anlayışını yadırgamamak mümkün değil. Umarım çarşamba akşamı PSV karşısında daha farklı tablo çıkar. Eski kurt Ceyhun’un yükselen grafiği parmak ısırtırken, Arda’daki düşüş ve Hakan’daki duruş aynen devam ediyor.
Yazının Devamını Oku

Bu futbolla zor

8 Ekim 2006
2002 Dünya Kupası’nda yarı finalde Brezilya’ya kaybeden Türk Milli Takımınından 5 gömlek daha negatif futbol sergileyen bir milli takım seyrediyoruz... Bu futbolla 2008 finallerine gideceğiz de, nasıl gideceğiz? Malta ile Frankfurt’ta ve dün gece Budapeşte’de kapanan ekipler önünde pozisyon üretemeyen, savunmaları çözemeyen milli takımın oynadığı futbol doğrusu umudumuza törpü vuruyor. Sakatların çokluğu, ligimizin futbol kalitesindeki hızlı düşüş, ne derseniz deyin Macaristan ve Moldovya’yı kolay geçecek bir futbol heyecanına ve potansiyeline sahip Türkiye.

Her birinin değeri milyon dolarları aşan, Avrupa’nın ve ülkemizin büyük takımlarında top koşturan Hamit, Hakan, Tuncay, Fatih, Aurelio, Gökdeniz arasındaki ve milli takım içindeki temel sorun hedefe kilitlenememek, ahenk yakalayamamak ve tam bir takım olamamaktan başka birşey değil.

Peki bu sorunu Terim halletmeyecekse kim halledecek? Dün inancı doruğa çıkartan tek futbolcu Tuncay Şanlı idi. Varını, yoğunu ortaya koydu ve maçı o aldı. 40.dakikada Servet’in kafa pasında bacakları neredeyse kalçasından ayrılıyordu.

Kalbimiz dururdu

Gözlerindeki hırs ve kazanma arzusunu 4-2’lik İsviçre maçında gördüğümüz bu çocuklara ne oldu anlayamadım. Donuk, soluk, futbola yeni başlamışların şaşkınlığı içindeydiler. Gökdeniz, karşı karşıya atsa 2-0 olurdu. Ama Rüştü iki mutlak golü kurtarmasa inanın, kalbimiz Budapeşte’de dururdu. Orta sahada yaratıcı yok. Sergen gibi Yıldıray gibi araya ince pas atanlar yok. Blok halinde hareket edemeyen üç pas üst üste yapmada zorlanan milli takımın defansı da güven vermiyor. Gereği yokken yapılan fauller, kontrolsüz oyun, disiplinli oynamaktan başka hiçbir futbol artısı olmayan Macaristan’ı defalarca kalemizin önüne getirdi.

56.dakikada Gera’nın direkten dönen topu Fatih Terim’e bir sinyal olmalı. Hedefe giden yolda hem de deplasmanda kazanan takıma teşekkür etmek lazım. Ama gerçeği de söyleyelim. Bu futbolla nereye kadar? Tuncay’ın heyacanını tüm takıma yaymalı Fatih Terim. Alacağına inandığım tedbirleri derhal almalı.
Yazının Devamını Oku

Arda'nın ardında

1 Ekim 2006
TABİATIN kurallarına direnmek mümkün değil. Değişim hep olacak. Nasıl Emre, Okan geldiyse, nasıl Tanju, Suat gittiyse, gençler gelecek, yorgunlar gidecek... Hayat böyle değil mi? İnsan doğduğu anda ölmeye başlamıyor mu? Galatasaray şimdi Arda’ların, Sabri’lerin arkasından gitmek durumunda. Türkiye Ligi’nde top koşturan kaç Brezilyalı var? Saysan bitmez. Hangisinde, dün akşam Arda’nın figürlerini izlediniz? Bu çocuğa özen gösterelim.

Dünkü maç iftardan kalkmış sahaya çıkmışların maçı gibiydi.

Tevekkülün, olursa iyi olsun, hayırlısı olsun mantığının hakim olduğu bir maçtı. İlk 15 dakika Anfield Road’daki Liverpool’un, Ali Sami Yen kopyası gibiydi Galatasaray. Sağdan geldi, soldan geldi. Ve Arda maça damga vuracağını, bu ilk çeyrekte gösterdi. Arda, maçın durduğu, öldüğü anlarda maçı ve takımı dirilten bir adam. 52. dakikada İliç’e attırdığı gole herkes İliç’in desin, ben "Arda’ya bak Arda’ya" derim. Yetmedi, baktı "attırmakla olmuyor atmak da lazım" dedi ve o muhteşem golü kaydetti.

Zico mantığı

Konya, kora kor bir mücadeleyle ve çarpışarak G.Saray’dan puan alacağının hesabı içindeydi. Eder’in muhteşem golünün ardından Erman Özgür’ün şık plasesiyle skoru 3-2’ye getiren Konyaspor, G.Saray defansındaki büyük problemi çözmüştü. Nurullah Sağlam, Cimbom’un ceza sahasına sürekli orta yapılmasını istedi. Gerets ise hücumu düşünmek yerine takımı daha iyi ve kontrollü oynatmak adına, bir şeyler yapsaydı sonuç daha iyi olacaktı. Ama Gerets mutlak galibiyet için Zico’nun ’hep ofans tam ofans’ felsefesine bürünce Nurullah Sağlam madeni gördü.

Defansın önünde ön libero oynayan Ayhan’ın ayağına top çok yakışıyor. Dün akşam attığı bir de şans golü var. Ayhan, pas trafiğinde etkili ama yanında oynayan Sabri de, Hasan da, İliç de, Arda da hep hücum etiketli futbolcular.

Yani defansif orta sahası olmayan Galatasaray, neredeyse 4-1-5 düzeninde mücadele verdi dün akşam. İşte bu savunmasız gol hesabı Gerets’e pahalıya mal oldu. Eğer dünkü Arda olmasaydı G.Saray çok daha zararda olurdu. G.Saray Arda ile karda. Birileriyle, Gerets’le bilmem ama zararda.
Yazının Devamını Oku

Yanlış başlangıç

28 Eylül 2006
G.SARAY, UEFA Kupası’nı ve Süper Kupa’yı kazandığında gücü elediği takımların üstünde, yıldızları rakiplerinden çok değerli değildi. Galatasaray bir takımdı, inanıyor, güveniyor ve çarpışıyordu. Aynen dün gece ikinci yarıda Anfield Road’da olduğu gibi... Devre arasında ne oldu? İlk 15 dakikada 2-0 yenik düştüğü Liverpool karşısında Galatasaray, ikinci yarı maçı alabilirdi. 81’de İliç 89 ve 90+2’de Hakan, o mutlak golleri değerlendirebilseler, Galatasaray Liverpool’dan İstanbul’a zaferle dönebilirdi. Peki neden böyle oldu? Lucescu, Liverpool’a iki maçta da yenilmediği zaman, Amsterdam Kupası’nda Gerrard’lı Liverpool’a kafa tutuğu zaman tarih 2000’li yıllara yakındı. Galatasaray korkmuyor, rakiplerini korkutuyordu.

Aynen Trabzon’da olduğu gibi, ilk 15 dakikada ağlarında iki gol gören Gerets, ne bekliyordu? Liverpool’un sakin ve kontrollü başlayacağını mı düşünüyordu? Gerrard’ın solunda Luis Garcia, sağında Pennant ayağa şut gibi hızlı paslarla Galatasaray savunması bir anda dağıldı. Bu sürat bizim ligimizde yoktu. Rakibin yavaşlamasını bekledik. Ve Liverpool istediğimiz yere gelince top oynamaya, pozisyon bulmaya başladık.

Felsefe değişmeli

Ne olursa olsun Gerets, Hasan Şaş’la maça başlamalıydı. İkinci yarı Ümit Karan ve Hasan Şaş’ın oyuna girişi, gol isteğinin ifadesiydi. Keşke baştan yapsaydı Gerets. Çekindiğini Benitez’e hissettirmeseydi. İkinci yarı alınan riskler, topu ayağında daha çok tutan Galatasaray, rakibin sinmesi, Galatasaray’ın eski Galatasaray gibi gücünü göstermesi, iki gol getirdi Cimbom’a.

Yazının başında dediğim gibi Hakan’ın iki, İliç’in bir net pozisyonu golle sonuçlansa, G.Saray tarih yazacaktı Liverpool’da. Değişmeyen tek şey değişimdir. Liverpool’un hocası Benitez bu felsefede. Dudek, Zenden ve gerektiği an herkes değiştirilebilir. Ya bizde? Hakan Şükür’ü kimse inkar edemez, Türk futboluna verdiklerini de... Ama dün 9.dakikada Crouch ilk golü attığında Hakan’ın ayağı topa bir kez değmiş verdiği geri pas yanlış yere gitmişti. 53.dakikada Liverpool 3.golü atarken Hakan, kendi sahasının ortasında taç çizgisinin yanında ayağındaki topu Riise’ye kaptırmış, onun ortasında Crouch, jeneriklik üçüncü golü atmıştı. Sorun isimlerde değil. Değişim isimlerle olmaz önemli olan felsefe. Tek kelime ile yazık oldu G.Saray’a...
Yazının Devamını Oku