17 Eylül 2007
ÇARŞAMBA gecesi Macaristan maçında kolunu dirsek altından yakalayıp Basın Tribünü'ne, bize doğru kaldırdığında Emre hangi duygular içindeydi? Ona kimler ne öğretmiş, içindeki sevgiyi, töleransı değil de öfkeyi nasıl büyütmüştü? Maçtan sonra perşembe sabahı Nottingham'a gittim. Oğlum Buğra masterını bitirmiş, onu İstanbul'a giterecektim. Kaldığı odanın duvarında bir yazı gördüm; "Cennette hükmedilen olmaktansa, cehennemde hükmeden olmak isterim."
Bu cümle beni bir gece önceye götürdü. Nottingham Forest'ın efsanevi yaratıcısı Brian Clough'ın ismi şimdi şehri baştan başa bölen ve ülkenin en iyi üniversitesine giden caddenin ismidir. Ama büyük başarılara rağmen sıradan kalmayı başarmış Clough şu an yaşadığı günlerden daha çok seviliyor, sayılıyor.
İsimlerle olmuyor
"Bildiğim en iyi şey, hiçbir şey bilmediğimdir." Hatırmalıyorum kim söylemiş.
Lincoln çok büyük bir oyuncu. Tamam, tamam da kaç defa topla buluştu, topu ayağında ne kadar tuttu, karakterini oyuna ne kadar kattı ve dün gece ne yaptı?
Zaten isimlerle olmuyor artık. Takım ruhu içinde koşarak, savaşarak, yardımlaşarak sonuç alma zamanı. Bu işaretler var Galatasaray'da. 6 gol olduğu için söylemiyorum. Servet değilse bile Song savunmada atak başlatıyor, ayağa pas yapıyor, gole gidiyor. Sağda Barış, solda Carrusca ve göbekte Linderoth bir zincirin halkaları. Kaleci Orkun, Mondragon'un verdiği güveni vermiyor. Uğur her geçen maçta üstüne birşeyler ekliyor. Nonda kumaşı iyi bir oyuncu. Gol vuruşlarında başarılı ve çok hareketli. Şimdi ekmek parasını İstanbul'da akıttığı terle kazanıyor.
Emeğin bedeli
İskoç hakem Dougal milli maçta çok büyük hata yaptı Macaristan'ı yaptı. Bülent Yıldırım dün gece Fransız Sabin'e çok kolay gösterdiği sarı kartın ardından yine çok kolay gösterdiği ikinci sarı ile Dougal'ın hatasına yaklaştı. Konya o dakikada bitti. Alınteri dedik, herkes akıttığı terin, emeğinin bedelini almak istiyor. Sam Allardyce, Emre'nin peformansını, Emre birilerinin yazdığını beğenmemiş olabilir. Herkes işini yaparken, işin gerektirdiği değerleri asla bırakmayacak, haddini bilecek ve öğrenme arzusunu hayatı boyunca geliştirecek.
Galatasaray bu futboluyla şampiyonluğun en büyük adayıdır. En yaşlısı Feldkamp, en genç futbolcusuyla takım ruhunu, heyecanını birlikte yaratıyorlar. Feldkamp, yönetilmeyi, eleştirilmeyi asla kabul etmeyip en sıkıntılı şartlarda da hükmetme ihtirasında olmayacak bir teknik adam. Çünkü onun tecrübesi var.
Yazının Devamını Oku 27 Ağustos 2007
İKİ Alman, hoca Feldkamp ile talebesi Briegel, gerçekten iki güçlü ekip yaratmışlar. Hem Galatasaray hem Ankaragücü ligimizin standartlarını aşan, tempolu, presi çok, ayağa pas oranı yüksek bir futbol sergilediler. 60 dakikalık bu tempoyu 90 dakikaya taşıdıklarında Türkiye, Premier Lig havasına bürünecektir inşallah. Şimdi çok kişi Lincoln'den söz edecek. Biri gol olan nefis 3 şutundan iki nefis topuk pasından söz edecek. Ama 90 dakikanın içinde Lincoln ne oynadı, ne kadar koştu, ne kadar terledi, soran olmayacak. Ayhan Akman'ın müthiş temposuna bakan, savunmada Song'un hırsına ve direncine saygı duyan az olacak.
Galatasaray'da savunma ile orta alan arasındaki köprü adam sıkıntısı devam ediyor. Ayhan dün gece muhteşem performansıyla bu bölgeyi kapatmaya, hücumun içinde çokça yer almaya özen gösterdi, ama yetmiyor. Sabri-Ayhan-Lincoln-Arda orta alanının defans aksiyonlarında etkili olamayacağı çok açık bir gerçek. Linderoth sakat, yok. Inamoto bile bu tempoda ve bu formattaki Galatasaray'da geçen yılın çok çok fevkinde iş yapardı.
Değişiklikte geç kaldı
İkinci sıkıntı kaynağı hücum bölgesi. Formdan çok uzak bir Ümit Karan ve sahada çok gezen ve gol bölgelerinde sürekli top ezen Hakan Şükür ile şampiyonluk hesaplarında işler zorlaşır. Bir aydır Üstünel ile Sezgin adeta oldular birer gezgin. Artık hangi santrfor gelecekse gelsin.
En büyük sıkıntı seyirci
Şu aşamada Galatasaray için geri dörtlünün önündeki ve gol bölgelerindeki isimler bir an önce belli olmalı. 60 dakikalık kondisyon hacmi 90 dakikaya çıkarılmalı. Bunun dışında ciddi bir sorunu yok Galatasaray'ın. Tabii en büyük sıkıntı yıllardan beri söylediğimiz gibi seyirci. Yani seyircisizlik. Ha topun yok, hakemin yok veya futbolcun yok. Futbol dünyası 100 milyar dolarları aşan endüstrisi ile hep seyirci, seyreden üzerine, dinleyen üzerine kurulu. Ve bizde Trabzon'da, Ali Sami Yen'de seyirci yok. Bindiğimiz dalı kesiyoruz.
Yazının Devamını Oku 13 Ağustos 2007
30 yıldır futbolun içindeyim. Futbol anlatır, futbol yazar, futbol yorumlarım. Derim ki, futbol topsuz, oyuncusuz, hakemsiz, seyircisiz oynanmaz. Böyle bir garabet olmaz. Seyircisiz futbol Ulusoy’un yolcusuz otobüs kaldırmasına benzer. Bu ceza sistemi tekrar gözden geçirilmeli. Sahaya atılan su şişelerinin hesabı, Lincoln’ün o muhteşem golünü seyretmek isteyen seyirciye verilmemeli.
Galatasaray’ın 4-0’lık galibiyeti ile çok kişi havaya girecektir. Bence durmak lazım. Lincoln gibi topa basan, adam eksilten, şut atan, gol atan bir yıldızınızın olduğu ortamda, eksik bazı şeyler gözardı edilebilir. Ama ben etmeyeceğim. Hakan Şükür’e 2 gol atıp Türkiye futbol ligleri tarihinin en çok gol atan oyuncusu durumuna gelmesine rağmen yine eleştirimi yapacağım. Hakan Şükür’e teşekkür ediyorum, onu kutluyorum.
Rakip hiç gelmedi
Feldkamp, dün akşam defansı ile ilgili bir sıkıntı yaşamadı. Çünkü rakip Galatasaray kalesine hiç gelmedi. Dün geceki maçta Galatasaray’ın orta sahası ve hücumuyla ilgili olarak olumlu şeyler söylenebilir. Hakan ile Ümit’in hücumdaki işbirliği dün akşamki skorla gündeme gelebilir. Orta alanda Ayhan’ın, sağ tarafta Barış’ın, göbekte Linderoth’un oyun disiplini hemen önlerindeki köprü Lincoln’e servisleri alkışlanabilir. Ama bunların hiçbiri bu sene UEFA Kupası’nda finale yürümek isteyen Galatasaray’ın felsefesi için yeterli değil.
Direnci sıfır bir Rizespor karşısında ilk yarı Lincoln ağırlıklı bir Galatasaray, ikinci yarı direnci sıfır olmuş bir Rize karşısında bizim bildiğimiz eski Gerets zamanınındaki Galatasaray. Farklı bir şey yok; Arda, Ümit, Hakan... Bu takımda Hasan Şaş kadroda yok, Arda yedek kalıyor ve Feldkamp yeni bir kadroyu kendi felsefesine göre oluşturuyor. Çok ince bir çizgi. Başarılı olursa imparator olacak. Beceremezse, ligin ilk devresini bulamayacak bir teknik direktör görüntüsü veriyor Feldkamp. Futbolcular arasındaki sevgi birliğini, yardımlaşmayı, hedefe yürüme duygusunu bu takımda Feldkamp’tan önce Hakan Şükür, Hasan Şaş aşılayacak.
En büyük aday
Maçın başında Lincoln’ün attığı gole söyleyecek bir şey yok. Herkes şapkasını çıkartacak. Duran toplardan uzun zamandır gol sıkıntısı çeken Galatasaray Lincoln’ün yokluğunda Volkan ile buluştu. Son 2 goldeki biri ofsayt kokan pozisyonda Hakan sahne aldı. Hakan’ın sahneye çıktığı anlar Rizespor’un "Tamam ben yokum" dediği zamanlardı. Ben bu Galatasaray’dan şunu anladım. Orta saha ve hücumda iyi olabilecek bir takım. Defans ile ilgili notlarımızı dünkü Rize karşısında vermek mümkün değil. Ama ligin ilk haftasında Fenerbahçe, Beşiktaş, Trabzon örnekleri bir ölçü olacaksa, Galatasaray bu ligin en büyük şampiyon adayıdır.
Yazının Devamını Oku 14 Mayıs 2007
KALECİ Engin İpekoğlu, Fransız futbolunun büyük ismi Platini’nin takım arkadaşı Tigana’ya ofsayt taktiğinin nasıl demode bir anlayış olduğunu iki golle, yemek tarifi verir gibi gösterdi. Tigana’nın da umurundaydı sanki. Delgado, Ricardinho, Bobo, Runje Bursa’ya gitmek istemiyor. Gösterdikleri gerekçe aylardır paralarını alamamaları. Runje ve diğerleri ikna ediliyor, Delgado oralı değil. Şampiyonluk yolunda en hayati maçta takımını yalnız bırakıyor. Teknik direktör Tigana zaten işi çoktan bitirmiş. Hem Beşiktaş’ı, hem teknik direktörlük kariyerini bitirdiğini ve şarap üretimine döneceğini, kazanırsa şampiyon olacağı Fenerbahçe maçından önce açıklayabiliyor. Bu ne cüret. Ve bütün bu olanlara Türkiye’nin en eski kulübünün yönetimi sadece bakıyor. Otorite zaafa uğramış, hedef birlikteliği kalmamış. Oysa biten ne ki. Daha üç maç var ve senin dışında rakiplerinin de oynayacağı üç maç. Futbolun içinde her şeyin olduğunu geçen yıl Denizli’de görmedi mi?
Bursa sırat köprüsündeydi. Mutlaka kazanmalıydı. Onların inancı ve yürekleri Beşiktaşlılardan daha büyüktü. Adeta kurtuluş savaşı verdiler. Cumhur başta, orta saha mükemmel baskı uyguladı. Başta Frasineanu, Sumulikoski ile Veli olmak üzere yeşil beyazlı futbolcuların bindirmeleri ve indirmeleri harikaydı. Beşiktaş ilk golü şanssız yedi. Defansa çarpan top kaleciyi kontrpiyede bıraktı. Ama Bursa’nın ikinci ve üçüncü golleri kronik hastalıktan demode ofsayt taktiğinden kaynaklandı. Baki ile Gökhan öne çıkarken Bursa orta alanından öne çıkan adamlar kaleci ile burun buruna geldiler. Bir teknik direktör her oyuncusunu takımda tutmanın yollarını bulmalı. Sivas’ta affedilen İbrahim Akın üç puanı getiren golü attı. Özür dileyen Ali Güneş, Tigana kaprislerine kurban gitmese, kadroda olsa İbrahim Kaş’tan sağ bek garabeti yaşanmazdı dün gece. Evet, cezalısı ve sakatı çoktu Beşiktaş’ın ama dün sahaya çıkan kadro Bursa’dan daha güçsüz değil, sadece daha ruhsuzdu. Tigana ile Beşiktaş Devler Ligi’ni de kaybedecek. İşini bitirenlerin, heyecanını kaybedenlerin işe gelmesine gerek yok. İşi bitenlerin, işini bitirmeyenlerin de Türkiye Kupası’na sığınmalarının bir manası yok. Ofsayttan kurtulmanın mutlaka yolları vardır.
Yazının Devamını Oku 7 Mayıs 2007
HEDEFİ liderler belirler. Şampiyonlar Ligi’ni haftalar önce unutmuş, UEFA Kupası’nda oynayacağı iki ön eleme turunun hesabına başlamış Galatasaray, Beşiktaş’ın önceki gün evinde kaybettiği 3 puandan bile etkilenmemiş. Sezonu kapatmış bir hava içindeydiler. Oysa, Şampiyonlar Ligi’nin ne anlama geldiğini, hem de bugünkü ekonomik sıkıntılar içinde Galatasaray’dan daha iyi bilen olamaz.
Eğer Hakan Şükür, gol umuduysa maça neden onla başlamıyor Gerets. Yenik duruma düştükten sonra 33. dakikada oyuna giren Hakan, daha ısınmadan iki net gol pozisyonu değerlendiremedi. Kendine güvenini yitirmiş Hakan, bedenen yapabileceği şeyleri şu anda kafaca yapamıyor.
Önce, defans göbeğinde iki top kullanamayan ve Emre ile Tomas’la, daha sonra onların önünde yer alan iki çaylak Mehmet Güven ve Mehmet Topal ile Galatasaray, tam anlamıyla topallayan bir takımdı. Organizasyonunu yapılacağı bölgede Galatasaray hiç etkili olamadı. Ilic gibi yaratıcı bir ismin, sezon sonu gönderilecek diye şimdiden kaybedilmesine hiç gerek yok. Neden 60 dakika bekliyor anlamak mümkün değil. Ve ayrıca Galatasaray’ın net gol vuruşlarını yapan en etkili ismi Ümit Karan’ın Ilic oyuna girdiği anda dışarı çıkarılması bence Gerets’in bir büyük yanlışı.
Suazo’yu alsınlar
Galatasaray’a tavsiyem Antalya’nın Honduraslı oyuncusu Suazo’yu mutlaka transfer listelerine almaları. Saidou’nun daha iyisi. Gerets, Inamoto’ya gösterdiği ısrarın dörtte birini Suazo’ya gösterebilse Alman Ligi’nin terbiyesini almış bu futbolcu Galatasaray’a çok şey verecek inancındayım.
Maç boyunca Galatasaray Tomas, Emre ikinci yarıda Song gibi yüksek toplarda başarılı defans oyuncularını, nadiren öne çıkardı. Ve bunlardan birinde 69. dakikada Song’la beraberlik golünü buldu.
Yılmaz Vural’ın Antalyaspor’u ligin kollektif futbolu iyi oynayan ekiplerinden biri. Savunmanın iki kenarında Uğur ve Şenol, orta alanda Ali Bilgin ve Suazo etkili isimler. Ama temelde bir takım oyunu söz konusu. Galatasaray, bu ekip oyununu çözebilecek ne bireysel yeteneklere ne de onlarla boy ölçüşecek kollektif futbol şuuruna sahipti. En önemlisi Galatasaray, Şampiyonlar Ligi’nin çoktan unutmuş, UEFA Kupası’na razı bir takım görüntüsündeydi. Hedefi Gerets, böyle belirlemişti. Bana bir şampiyonluk, bir UEFA Kupası’na katılma yeter.
Yazının Devamını Oku 6 Mayıs 2007
JEAN Tigana'nın, "Yemeden atacağım bir gol ve 3 puan" felsefesi dün akşam bitti. Geç bile kaldı. Daha erken bitebilirdi. Bütün riskleri alarak futbolun demode sistemine ofsayt taktiğiyle sarılan Tigana, bugüne kadar iyi geldi. Ama en hayati ve şampiyonluğun en önemli maçında, ofsayt taktiğinin kurbanı oldu. 12. dakikada Kezman, öne çıkan Beşiktaş defansının daha gerisinde kaldı ve belki de takımını şampiyonluğa taşıyan golü attı.
Bu nasıl Beşiktaş? Evinde mutlaka kazanması gereken karşılaşmaya savunma özelliği olan oyuncularla çıkmak ne mana? Neden Mustafa Doğan da Ali Tandoğan değil? Neden Burak da Bobo değil. Beşiktaş maçın büyük bölümünü üstün oynuyor gözüktü. Ama gol bölgelerindeki hamlelerle Beşiktaş'ın fazla bir üstünlüğü yoktu. Belli ki Zico hesabını bir puan üzerine yapmış. Defansını orta sahaya yakınlaştırarak Beşiktaş'ı sindirmeyi amaçlayan Zico, bunda bir yere kadar başarılı oldu.
* * *
Beşiktaş bu maçla şampiyonluğa "veda etti" diyebiliriz. Tabiki matematik bunu söylemiyor. Ama haftalardır gol sıkıntısı yaşayan ve 1-0'ın dışında skor tanımayan Beşiktaş, kendi bildiği ve aşina olduğu skorla şampiyonluk yarışına veda eder noktaya geldi. Beşiktaş'ta, Tigana'nın sahaya sürdüğü 11 yaratıcı özellikleri olan Delgado ve Ricardinho'yla golü düşünen bir ekip görüntüsü verebilir. Ama, her iki oyuncu da rakip ceza sahasına giremeyerek, gol bölgelerinde bulunamayarak Fenerbahçe'nin ekmeğine yağ sürdüler.
Tümer sahada yoktu. Alex yok. Fenerbahçe'nin iki yıldız oyuncusunun sustuğu dakikalarda, Beşiktaşlılar da suskun kaldı. Rakibi hataya zorlayacak hamleleri yapamadılar. Sonuç olarak Beşiktaş, şampiyonluk kupasının kulbunu tutacağı bir karşılaşmada, kendi evinde seyircisi önünde tüm avantajlar elindeyken, Fenerbahçe'ye bir yerde şampiyonluğu hediye etti. Maçın hakemi başarılıydı. Stresi çok yüksek bir karşılaşmada mükemmele yakın bir yönetim gösterdi. Türkiye Ligi'nde bu saatten sonra en yakın rakibine 5 puan fark attıktan sonra Fenerbahçe'nin şampiyonluğu kaybetmesi, artık mucizelere bağlı.
Yazının Devamını Oku 30 Nisan 2007
ÇAĞLAYAN’daki Cumhuriyet Mitingi’ndeki görüntüler, insanı duygulandıran boyuttaydı. Kanal değiştirmekte, Çağlayan’dan Sivas’a gitmekte zorlandım. Ama Kartal’ın mutlaka kazanması gereken zor maçtı. Ve beklediğim gibi bir Beşiktaş buldum. Siyah beyazlılar şampiyonluk hesabı yapan bir takım gibi oynamadı. 3 puan Kartal’ın hakkı değildi. Ama futbolun içinde şansın da rolü büyük.
Hesabını hep gol yemeden atacağı bir gol üzerine yapan Tigana’nın hesabı uzatma dakikalarında olsa da tuttu. Defansı sağlam tutarak, öne çıkarmadan ama ofsayt taktiğine başvurarak riskleri de göze alan Tigana, her zamanki gibi takımını kontrollü oynattı. İlk 35 dakika Sivas’ın 7 kez ofsayta yakalanması, ligin en çok ofsayta düşen takımının Sivas olması ve ligin en az ofsayta yakalanan takımının Beşiktaş olması, istatistiklerin bu karşılaşmada da aynen devam ettiğinin örnekleri oldu.
Nobre, Bobo ve Burak ile gol bölgelerine yaklaşırken sayısız top kaybeden Beşiktaş, golü nasıl bulacaktı? İki kenar adamını öne çıkarmayan, savunmayı orta sahaya kendi ataklarını kurarken değil, rakibi ofsayta düşürmek için yaklaştıran Tigana’nın hesabı dediğimiz gibi yemeden atacağı bir goldü.
15. dakikada Serdar’ın uzaktan ve 55. dakikada Bobo’nun kale sahasından yaptığı kafa vuruşları Beşiktaş’ı Sivas kalesine götüren iki ataktı ilk 1 saat içinde. Beşiktaş gol için formül üretemezken, hareketli Balili ve kuvvetli Mehmet Yıldız geriden gelen uzun toplarla siyah beyazlı defansın arkasına sarkma planları yaptılar. Ve çokça ofsayta yakalandılar. Servet kilit isimdi.
Servet nefes aldırmadı
Gelecek yıl G.Saray formasıyla Şampiyonlar Ligi’nde oynamak istiyordu. Zaten etkisiz olan Beşiktaş gol adamlarına nefes aldırmadı. Mehmet Yıldız müthiş kuvveti ve sürati ile özellikle son 30 dakika Beşiktaş savunmasına zor anlar yaşattı. Ve bu dakikalarda Beşiktaş kalesinde Runje sahne aldı. Servet’in ve Mehmet Yıldız’ın ağlara yönelen iki topunu kornere atarak yine Beşiktaş’ın kahramanı oldu. Evet, Runje, Beşiktaş’ın dün yıldızıydı. Direndikçe direndi. Beşiktaş’ın golü bulması sadece kısmetle olacaktı. 83. dakikada Ricardinho’nun defanstaki kalabalığın arasından geçip direkten dönen topu bu şansın geleceğinin işaretiydi. Ama Sivas’ın çok az karşılaşmada görünen inanılmaz hırsı ve kazanma arzusu vardı. Son dakikalarda bütün riskleri alarak öne çıktıklarında gelişen Beşiktaş kontratağında İbrahim Akın nefis bir vuruşla Beşiktaş’ı hayata döndürdü.
Şampiyonluk yarışı siyah beyazlı ekip için sürüyor. Şimdi Tigana, İbrahim Akın’a ne diyecek? Bir teknik adamın yanındaki kadroyu kalabalık tutması gerçeği ortada. Tigana dün meslek hayatında yeni bir şey de öğrenmiştir herhalde. Bu futbolla geride kalan 4 haftada Beşiktaş’ın şampiyon olması çok zor. Ama büyük takımlar finişe geldiklerinde daha farklı görüntüler sergileyebiliyor.
Hakem Cem Deda son haftalardaki hakemler üstüne yapılan tüm spekülasyonlar üstüne dünkü yönetimiyle sünger çekti. Yardımcıları inanılmaz kritik ve doğru bayraklar kaldırdı. Kutlamak lazım.
Yazının Devamını Oku 23 Nisan 2007
ALİ Sami Yen’de Galatasaray önünde hiçbir takım, Galatasaray’ın oynadığından daha cesur, daha çok kazanmak isteyen oyun oynamadı. Buna Milan da dahil. Ama can derdindeki Ç.Rize kazanmaktan başka yolu olmadığı için bütün riskleri aldı. Çitf santrfor Anderson ve Zafer Biryol, gol bölgelerinde gezinen Altan, Emrah ve alınan onca risklerle bulunan sayısız gol pozisyonu... Rize, Antalya’nın Beşiktaş’a yaptığını yapamadı. Ayağa pas, sakin oyun, hedef planlaması yoktu. Yenmek için gelebilirsin, ama yenilmeye yol açacak bu kadar açığı da vermemelisin.
Kora kor futbol
Şimdi Galatasaray UEFA Kupası’nda. Bu takımın sağ ve sol beki yok. Bu takıma bir ön libero şart. İliç’in gittiğini düşünürsek yerine yaratıcı bir forvet arkası da lazım. Herkes orta sahada Mehmet Topal’dan çok şey bekliyor. Fiziği ve görüşleri, oyun okuması iyi. Ama hem bozmada hem kurmada Galatasaray orta sahası için ilk 11’in ismi değil gibi geliyor bana. Necati yavaş yavaş kendini buluyor. Ümit Karan attığı kadar attırdığı gollerle de bu takımın kilit isimlerinden biri. Bu ikilinin arasına yeni bir isim aramak Galatasaray’ın bütçe analizinde geri sıralarda kalır.
Dünkü maçın genel değerlendirmesinde Rize daha kontrollü oynayıp bir kontratak golüyle kazanmak yerine, kora kor bir futbolla Galatasaray kadar hücumu düşünerek 3 puan almanın hesabını yaptı. Ama gücü yetmedi. Maçı gol bölgesinde çevirecek adamları Anderson ve Zafer Biryol bu pozisyonları değerlendiremezken, sahneyi Necati ve Ümit Karan aldı.
Yazının Devamını Oku