İlker Yasin

Bu ruhla olmaz

20 Aralık 2010
NE maçtı o... Ruhu İspanya’daki şişik ego Schuster’e ve her emeğin bir değeri olmasına inanan Kafkas’a sorarım; “Takımlarınız ‘ilk yarı’ ne emek verdi futbol adına.”

Tabata, Aurelio, Fink orta alanda. Quaresma, Nobre ve Ali Kuçik gol bölgesinde. Kim pozisyonları üretecek? Kim işi bitirecek. Bu tabloda isimlerin değil takımdaşlık felsefesinin sahada olması lazımdı. Boşa harcanan bir ilk 45 dakika sonrasında uyanan ve hedefinin Gaziantep’ten farklı olduğunu anlayan Beşiktaş’a zaman yetmedi.
Beşiktaş için, gidenin sadece 2 puan olmadığını anladığı dakikalarda, zaman azalmıştı. Rakip kalede bu ligin en iyi kalecisi Karcemarskas diye bir dev vardı. 89. dakikada Quaresma ve sonrasında Nobre’nin gol pozisyonlarında kaleci sahne almasa, 90+1’de Hilbert’in harika pasında Fink topu havalara vurmasa, yani Beşiktaş kazansa ne derdik? İlk 45 dakikadaki o pasif kişiliksiz futbolu unutur muyduk?
Tatil başlamış bile
Beşiktaş, saha içerisinde teknik direktör Schuster tarafından istediği hedefler için iyi motive edilemiyor. Schuster her maçı, 3 ihtimalli bir oyun gibi görüyor. Futbolcularını iyi bir hedefe ateşleyemiyor. Peki Schuster’in yanında Beşiktaşlı oyuncular ne yapıyor? Yabancılar için noel, yerliler için tatil başlamış bile. Beşiktaş seyircisinin hedefini, şarkılarını, türkülerini düşünen yok.
Sonuçta liderden 14, Bursa’dan 9, Fenerbahçe’den 5 puan geriye düşmüş ama özünde şampiyonluk hedefine, Beşiktaşlılık ruhuna, Beşiktaş’ın büyüklüğüne uzak durmuş bir ekip var ortada. Bari o heyecanı yaşayan Üzülmez sahada olsaydı. Artık hedef Avrupa.

Messi ve Iniesta zamanı

ŞİMDİ Quaresma’ya ilave 2 Portekizli emekli Simao ile Almedia’yı da almak yetmez. Liderle 14 puan farktan sonra, Türk Abramovic’i Demirören, Messi ile Iniesta’yı alsa belki. Ama o da garanti değil ki... Ernst kilidi orta alanda rakibe takan, Guti rakibin taktığı kilidi açan iki isimdi. Ve ikisi de yoktu. Beşiktaş’ta diğer yokları saymaya zaten gerek yok. Bu kadar çok “yok”un olduğu yerde Beşiktaş’ta sahada yoktu.

Futbola ihanet

Yazının Devamını Oku

Olacak da nasıl...

18 Aralık 2010
GEÇEN hafta Belediye maçı sonrasında, 26 yıl sonra şampiyon “olacak gibi” dedim. Olacak da, nasıl olacak? Kentteki inanç ve heyecan, futbolcular üstündeki aşırı konsantrasyon, Trabzonspor’un futbolunu bozuyor. Eğer futbolun adaleti varsa, dün geceki maç 3-0 bitmemeliydi. 83. dakikada iki Karabük defans oyuncusu kafayla paslaşıyor ve topu kendi ağlarına yolluyor. Yücel İldiz buna yanmasın, Şenol Güneş bu galibiyete bayram yapmasın.
Forvet arkasında oynayan Jaja ve Colman’ın yokluğu, ilerideki Burak-Umut ikilisinin etkinliğini yüzde 50 azaltıyor. Şenol Güneş geçen hafta Noel kartı görüp, cezalı duruma düşen ve ülkesine giden Colman’la o işi izinsiz yapan Jaja’ya seyirci kalacak mı? Şampiyonluk yolunda bunlar önemli işler.
İlk yarı gol pozisyonu bulamayan, rakip kaleye gidemeyen, orta saha etkinliği sıfıra inmiş Trabzonspor, Emenike’nin sakatlanıp çıkmasıyla rahatladı. Ve ikinci yarıya başlarken, defans aksiyonlarında daha iyi olan Ceyhun’u çıkarıp, Yattara’yı oyuna alması doğru bir karardı. İkinci yarı Alanzinho-Selçuk ve Engin’den oluşan orta alan, hem içeriden hem kenarlardan ön tarafa etkili toplar getirmeye başladı. Bu devre sahada farklı bir Trabzonspor vardı. Yattara’nın bindirmeleri, Burak ve Umut’un topla buluştuklarında kendi kendilerine dönüşü ile Trabzonspor epeyce pozisyon buldu. Bitime 12 dakika kala kaleci Tomic, 3 dakika içinde 3 muhteşem kurtarış yaparak, maçın kaderinde etkili oldu. Diyecektik ama ceza alanı içerisinde iki Karabüklü, arka arkaya iki kafa darbesiyle topu kendi ağlarına gönderdiler. Bitime 7 dakika kala dağılan Karabük için son dakikalarda gelen iki golün hiçbir anlamı yoktu.

Bu futbolla zor

Şimdi bu futboluyla Trabzonspor’un bu puan farkına rağmen, şampiyonluk şansı Beşiktaş ve Fenerbahçe’den fazla olmayabilir. Toparlanmış ve takviye almış Fenerbahçe ile Beşiktaş, şampiyonluğu dün akşamki futbolu oynayan Trabzon’a kolay kolay bırakmaz. Artık biliniyor ki Trabzonspor özellikle evinde, kendi sahasında çok kalan, bloklar halinde kademeli oynayıp, ayağa iyi pas yapan takımlar karşısında zorlanıyor. Bordo mavili takım dün akşam şansıyla kazandı. Skor kimseyi aldatmasın. Belki Trabzonspor mutlu sona ulaşacak, belki şampiyon olacak ama nasıl? Bu futbolla çok zor.

BEĞENDiM
Yıldızı yok. Herkes zincirin bir halkası. Karabükspor’un takım oyununu beğendim.

BEĞENMEDiM
İlk yarıdaki Trabzonspor'u. Şampiyonluk bu futbolla zor gelir.

DİKKAT
Jaja ve Colman’ın şampiyonluk yolunda bu kritik maçta takımı yalnız bırakmalarına Şenol Güneş ne diyecek.
Yazının Devamını Oku

Olacak gibi

13 Aralık 2010
26 yıl sonra şampiyonluk gelecek mi? Bu muhteşem seyirci, bu heyecan ve motivasyonla; evet. Ama son haftalarda mücadele, mutlak kazanma hırsı ve yüksek motivasyonla bozulan futbol kalitesi şüpheler yaratmıyor değil.

İki takım da kazanmak için aşırı konsantrasyonla maça başladı. Üç büyüklerin İkitelli’de toplayamadığı 50 bini aşkın seyirciyi, Olimpiyat Stadı’nda arkasına alan Trabzonspor, maça da Burak’ın müthiş golüyle 1-0 önde başladı. Golde Colman’ın rakibi Zeki’ye baskısı, ondan pek beklenmeyen ama verdiği gol pası hep görülen bir asistti. Kalite yoktu. İki takım da birbirini bozuyordu. Zaten bu maçta, kaliteye bakan da yoktu. Tek amaç; kazanmaktı.
Yattara, kötünün kötüsü; Jaja, ondan daha az kötüydü. Güneş, Yattara’ya 45, Jaja’ya 65 dakika nasıl dayandı hayret. Eğer 32. dakikada Serhat’ın hatasından kaleciyle karşı karşıya kaldığı pozisyonda 2. golü atsa, Tum’un beraberlik golünden o kadar etkilenmeyecek, sarsılmayacaktı Trabzonspor. İkinci yarı, Engin ve özellikle Alanzinho’nun oyuna girişi Şenol Güneş’in oyun okumadaki basiretini gösteriyordu.
72. dakikada Bülent Yıldırım’ın, skor 1-1’ken verdiği penaltı kararını çok kişi tartışacak. Sahalarımızda çok gördüğümüz ceza sahası içinde grekoromen hamlelerinden farklıydı havadaki Umut’un itilmesi. Bence karar doğru.
Travma bitecek gibi
Son golde Alanzinho’nun rakibi geçişi ve Umut’a yaptığı orta penaltı sonrasında dağılmış Belediyespor oyuncularının kontrolü dışındaydı. Ligin 37 golle en çok gol atan, en az gol yiyen, liginde tek, iki Türk hücumcusu Burak ve Umut’a 8’erden 16 gol attıran Trabzonspor için bu yıl şampiyonluk gelecek gibi. Ligin ilk yarısında deplasmanda yenilmeyen Karadeniz ekibinin bu maratonda, en büyük rakibi yine kendisi (aşırı motivasyon, yıldız oyuncu azlığı, tecrübe). Şenol Güneş bu sorunu çözerse, hem kendinin hem de Trabzon kentinin 1994’te yaşadığı travmayı da bitirecek. Ben inanıyorum. “Olacak gibi.”

BEĞENDİM

Trabzonspor’un muhteşem seyircisi ve Belediye’nin rakibi yenmeye dayalı cesur futbolu.

BEĞENMEDİM

Yazının Devamını Oku

Schuster'in gereksiz inadı

11 Aralık 2010
HADİ geçen hafta Bursalı Volkan’ın, hakem kararına alkışında gençlik, varoş kültürü, erken gelen şöhretin etkileri vardı. Peki Guti’ye ne demeli?

25 yıl Real Madrid, yaş 34 ve greko-latin kültüründen. Ne değişti? Her karara itiraz ve bile bile kırmızı kart. Bari al düdüğü sen oynat. Ne demişti Schuster; “G.Saray ve Bursa galibiyetlerinin anlam kazanması için Eskişehir’i yenmeliyiz.”
Schuster, Türk futbolcusunun çarşamabadan pazara top oynayamadığını, iki büyük maç kazandığında konsantrasyonunun dağıldığını biliyor olmalıydı ki, Beşiktaş bu sezon üst üste üç maç kazanamadı.
Tarihi fark olabilirdi
Bu kadar kötü bir Beşiktaş’ı bu sezon ilk kez görüyorum. Tarihi farktan kurtuldular. İlk yarı Batuhan, Burhan ve Erkan mutlak 3 golü kaçırmasa ve ikinci yarı sahneye Ersan ile Cenk çıkmasa, Beşiktaş’ın hezimete uğraması içten bile değildi. Guti maestro pozisyonunda ama topsuz oyunda hiç yok. Saha parselasyonunu iyi yapan takımlar, Manisa, Kasımpaşa ve dün Eskişehir, Beşiktaş’ın canını yaktılar.
Guti’nin kırmızı kart sonrası diğer futbolcuların daha çok sorumluluk alacağını ve Beşiktaş’ın daha iyi oynayacağını düşünmüştüm. Sadece iki kişi; Ersan ve kaleci Cenk o sorumluluğu aldı. Hastalık belli, hasta bu tedavi ile gidici. Ama doktor inatçı. Schuster’in önde kurduğu çizgi defansın arkasına derinlemesine ve çapraz toplarla Eskişehirsporlu futbolcular sarktı da sarktı. Ve Veysel ile Sezer’in attığı goller bu defans fiyaskonun sonunda geldi.
Yanlış oynadılar
Beşiktaş’ın yarısı yok, doğru. Ama sahadaki kadro Eskişehir’den daha mı kalitesiz bir ekip? Savunma felsefesini ön planda tutan ve zor gol yiyen Eskişehirspor, ligde hiç bir maçta bu kadar net gol pozisyonu bulamadı. Hücum felsefesi olan ve önde basan Beşiktaş’ın gol pozisyonu 1, savunmacı Eskişehirspor’un 11. Nasıl oluyor bu iş? Bobo, Nobre, Quaresma, Nihat gibi golcülerin yok, Küçük Ali’yle bu iş olmaz. Dün Beşiktaş önce savunma sonra kontra oynamalıydı. Yani Eskişehirspor’un oynadığı gibi oynamalıydı. Bülent’in fendi dün akşam Schuster’i yendi. Beşiktaş’ı çözmeye gerek yok, Schuster’i çözen her teknik direktör Beşiktaş’a acı verir.

BEĞENDiM

Yazının Devamını Oku

Ne yapacağız?

6 Aralık 2010
KAN ve gözyaşı. Nereye gittiler? Maça. Analara, babalara evde kalan eşlere ve çocuklara yazık... Bu toprakların insanı, spor felsefesinden uzak, nefret üzerine kurulmuş duygularla maça gidiyor. 7 yıl sonra Bursa seyircisi, İnönü’ye geldi de, ne oldu? Yazık, çok yazık.
* * *
Beşiktaş kaybetse bitecek, kazansa zirveye kilitlenecekti. Kazandı. Türkiye’nin en geniş ve kaliteli kadrosuna sahip Beşiktaş, istenen futbolu haftalardır ortaya koyamıyor. Geçen yıldan eser yok son şampiyon Bursa’da. İlk 4 Bursaspor için başarı olur bu sezon.
* * *
Savunmada Sivok, Ferrari, Ekrem, golcüler Bobo, Nihat, Nobre sakat. Fatih Tekke de, Schuster’in kafasındaki sakat. Tekke iyi veya bir zamanlar iyiydi. Bu kadar para verildi, fotoğraflar çektirilip transfer edildi. Dün 18 kişilik kadroda Kemal Akbaba var. Tekke evde yatar...
* * *
Futbol kalitesi düşük, mücadele arzusu yüksek bir maçtı. İlk yarı Bursa’nın gol pozisyonu yok. Beşiktaş’ın sadece iki. 10 kişi kalan Timsahlar karşısında, hücum hamlesi zayıf Necip’in yerine Tabata’yla başlamak doğruydu. Ama Tabata, haftalardır yorgun, yanındaki Ernst durgundu. Guti, çizgide kalan Holosko ile Ali Kuçik arasında ortada çok uzakta ve yalnız kaldı. Attığı nokta paslar da yerine ulaşmadı çok kez. Ali Kuçik bu maçta biraz ‘küçük’ kaldı. Ama Holosko ‘Bensiz Beşiktaş, meyvesiz ağaç’ der gibiydi.
* * *
Sonuçta biri kazanacaktı. Futbol bu. Peki, bıçaklanan adam(lar), stat dışında ve içinde akan kan, Sayın Başbakan, Sayın Bakan, TV’de konuşan, gazetede yazan ve olaylara seyirci kalan bizler ne yapacağız, ne yapacağız?
Yazının Devamını Oku

Top Schuster'de

3 Aralık 2010
19 Mayıs 1981. Stutgart’ın en lüks otellerinden Montrepos’un 331 numaralı odasının telefonu gece 03.00’te çaldı.

Telefonu Gaby Schuster açtı. Arayan teknik direkt Jupp Derwall idi. Derwall, ‘Bayan Schuster, Bernd’e söyler misiniz, bir sonraki Finlandiya maçına gelmesine gerek yok. Artık onu takımda istemiyorum.’ Derwall’e göre Schuster, Brezilya maçı sonrasında arkadaşlarına büyük yanlış yapmıştı. Schuster’in İspanyollaşmaya başlamasında bu olayın çıkış noktası olduğu söylenir. Saha içerisinden bir kuzu, ama saha dışında kaprisli, inatçı, egoist, antipatik, sürekli polemik yaratan ve yalnızlaşan bir insan olarak algılandı Almanya’da.
Schuster ne katacak?
“Almanya’da horlanan biri olmaktansa, İspanya’da kral olurum, ömrümün sonuna kadar İspanya’da kalmak istiyorum” diyen Schuster, bir İspanyol’a yakın İspanyol oldu. Zor bir kişilik, egosu yüksek, işte bu Schuster’le Beşiktaş, Avrupa Ligi’nde dün akşam 32 takımlı tura geçti. Ligde ve kupada potada. Bu Schuster Beşiktaş’a neler katacak? Beşiktaş Schuster’le zirveye de çıkabilir, bugünleri de aratabilir.
Esas oğlan Guti
İstanbul’da Beşiktaş’ı zorlayan CSKA, kalecisi M’bolhi’nin iki büyük hatasıyla teslim oldu. Sakatları nedeniyle sahaya 18 oyuncu süremeyen Beşiktaş’ta esas oğlan yine Guti’ydi. Bu tür maçlarda özelliklerini sahaya yansıtan Holosko’yla, defansta her geçen gün iyiye giden Ersan, Beşiktaş’ın iyilerinin başında geliyordu. Kartal’ın çizgi savunmasının arkaya adam kaçırma hastalığı yine devam ediyor. 44’üncü dakika Delev bomboş durumda golü yapsa oyunun akışı ve maçın kaderi değişebilirdi.
İlk yarıda Ernst ve Nobre, ikinci yarıda Ali Kuçik, buldukları net pozisyonları gole çevirse Beşiktaş skoru 5’leyebilirdi de. Sakatlanan Cenk’in yerine oyuna giren Hakan’ın kalesini terk edip havayı dövme rahatsızlığı devam ediyor. Sanki rakip kaleciye nazire yaptı dün gece. Beşiktaş çok zorlanmadan maçı aldı. Önündeki bütün hedeflere doğru yürüyor. Bence Beşiktaş’ı bu hedefe götürecek olan da, menzile varmadan düşürecek olan da Schuster’dir. Bu kadro, Türkiye’nin en zengin kadrosudur. Egolarından biraz arınmış ve iletişimini polemik yaratmadan çözecek Schuster, Beşiktaş için şans olacaktır. Yoksa...

BEĞENDiM

Guti’nin takıma her gün biraz daha ısınması ve etkili futbolunu.

Yazının Devamını Oku

Kazanamazdı

29 Kasım 2010
ALİ Sami Yen’de son derbi dediler. Göreceğiz şubat ayında. Ligin orta sıralarındaki iki takımın da kazanmak zorunda olduğu bir maçtı. Ev sahibi takım Galatasaray, Cana dışında Kayserispor maçındaki kadrosuyla sahaya çıktı. Yine gol umudu Pino idi. Korkak, yılgın bir teknik adamın 11’iydi sahaya çıkan. Bu 11 kazanma hırsıyla bildiğimiz Hagi’ye yakışmıyordu.

Ali Turan, sağbek değil ama yine sağbekte. Sabri orta alanda. Cana, defansın önünde ama kımıldamıyor. Elano, biraz hareketli ama servis yapacağı oyuncu yok. Tek gol umudu Pino. Peki bu Galatasaray, nasıl kazancaktı? Schuster, daha oturaklı bir 11’le başladı. Sağdan Sabri ve Pino ile gelecek Galatasaray bindirmelerine karşı İsmail’i İbrahim’e tercih etti. Guti, efektif oynadı. Holosko, geçen haftaki performansının çok üstüne koydu, Nobre gayretliydi.

İlk gol etkiledi

Hiç kuşkusuz maçın başında Ali Turan’ın Holosko’yu kaçırması ve yakalayamaması sonucunda yarattığı penaltı sonrasında Guti’nin golü ve Beşiktaş’ın skor üstünlüğü her iki teknik direktörün oyun içinde yapacağı hamleleri önemli ölçüde etkiledi.
İlk devre gol pozisyonuna giremeyen Beşiktaş, ikinci yarıda Nobre’nin kafasından pozisyon buldu, birini değerlendirdi. Galatasaray, psikolojik olarak bitik, fizik olarak yitik ve futbol kimliği olarak silik bir görüntü veriyor. 2-1’lik Beşiktaş üstünlüğü Galatasaray için, gelecek yıl Avrupa’ya bugünden veda anlamına gelebilir. Ama Ali Sami Yen’e veda ederken, tarihi sayısız zaferlere sahne olan bu statta son derbi maçını kaybederek seyircileri için bir öfke ve hüzün seli yaşattı Galatasaray.

Taraftar, yönetimi istifaya çağırıyor. Bu saatte boş iş. Bu yönetimi geçen yıldan başlayarak Rijkaard’a gösterdiği sabrın hiç olmazsa yarısını taraftar, Galatasaray’ın bu yönetimine göstermeli.

BEĞENDİM
Beşiktaş’ın fiziki direncini ve takım oyununu.

BEĞENMEDİM
Hagi’nin kazanmak zorunda olduğu maça korkak bir futbol anlayışıyla başlamasını .

DİKKAT
Galatasaray Yönetimi, Hagi’nin üzerine titremeli ve taraftarın tepkisini nasıl olur bilmem ama dindirmeli.
Yazının Devamını Oku

Kimlik kaybı

21 Kasım 2010
İÇERİDE, dışarıda her maçta bu kadar zorlanan ve puan üstüne puan kaybeden Beşiktaş’a, şampiyonluk için bu saatten sonra her maçta yediğinden daha fazlasını atmak da yetmez.

Gole bu kadar kolay davetiye çıkaran bir Beşiktaş’a uzun yıllar rastlamadık. Bernd Schuster, ya Beşiktaş’ı okumaktan rakiplerini görmeye, ya da rakiplerine bakmaktan Beşiktaş’ı anlamaya zaman ayıramıyor. Bu savunma anlayışıyla, siyah beyazlılar ligi bir yerlerde bitirir ama Schuster’in ligi bitirebileceğini söylemek kolay değil.
Hatalarında bu kadar ısrar eden Schuster, takıma her geçen gün özgüvenini biraz daha kaybettiriyor. Türkiye’nin en zengin ve alternatifli kadrosuna sahip Beşiktaş, amatör küme ekiplerinin ayarında panik, telaş ve korku üstünde futbol oynuyor. Maçı izlerken birkaç mail aldım. Sizlerle paylaşmak istiyorum.
- “Dün, sakatlandım. Beş hafta sürer. Sonra devre arası. Lizbon’dayım. 2 ay sonra, 15 Ocak 2011’de buluşuruz.” İmza: Quaresma.
- “Tabata’dan ne istiyorsunuz. Ondan vazgeçemem. İlk golde ortası, ikinci golde kaleciden dönen plasesi vardı. Hep gol pozisyonunun içinde benim de kalbimde.” İmza: Schuster.
- “Beşiktaş savunması gibi bir defans az bulunur. Hiç bu kadar kolay gol atmadım. 60 metre top sürdüm, basan yok. İbrahim Toraman’ı en son bizim kale önünde görmüştüm. Hep iyi vururum, birinci golde de köşeye iyi vurdum. İkincisinde Beşiktaş savunması dağılmıştı zaten.” İmza: Grajciar.
- “Hep arkanızdayız. Desteğimiz sınırsız. Giydiğiniz formanın farkında mısınız?” İmza: Çarşı.
- “Holosko, Beşiktaş’a geldiğinde kartaldı. Ernst, geçen yıl kavgadan yılmayan bir kaplandı. Ne oldu size? Lütfen dönün bize.” İmza: Eski yöneti Tahsin.

Yazının Devamını Oku