4 Ekim 2010
KUDDUSİ korkma ben seni korurum...” diyen Beşiktaş Menajeri Sinan Engin’in sözleri futbol dünyası unutmuş değil.
Gol öncesi faul kararı hatalı. Selçuk’un serbest vuruşunda Mustafa yükselip kafayı çakarken, Ernst, Ceyhun’un beden yükü altında ezilmişti. İlk yarının son dakikasında Egemen’in Tabata’dan gelen topa koluyla müdahalesi sonunda gözleri yumuk kalan Müftüoğlu’na birileri “Kuddusu, Kuddusi” dedi mi bilemem? Atak futbol felsefesini sahaya yansıttıklarında defanslarında büyük açıklar veren iki takımın mücadelesiydi.
Haliyle iki tarafın da kalesinde bol bol gol pozisyonları vardı dün gece. Dünya çapında bir yıldız Guti, oyuna ağırlığını bu tür maçlarda daha da koymalı.
Bal yapmayan arı
Bal yapmayan arı gibi pırpır Tabata ya daha efektif oynamalı ya da kontenjan sınırlarına takılıp ilk 11’de yer almamalı.Mademki Schuster’sin doğru zamanda oyuncu değiştirecek ve saha içerisindeki taktik varyasyonlara gerektiğinde kolayca gidebileceksin. Mesela Nobre etkisiz, Bobo oyuna çok geç alındı. Sol kanatta silik etkisiz Holosko, başka türlü taktik varyasyonlarda değerlendirilemez miydi? Rotasyon sıktı artık. Madem milli maç haftasına giriyoruz. Bu önemli maçta Bobo öncü olmalıydı, Nobre sonra. Tecrübesiyle Üzülmez öncü olmalıydı, İsmail daha sonra.
Şenol Güneş ustaca işler yaptı. Takımını çok iyi motive etmişti. Bence golü atan stoper Mustafa’ya şu ana kadar şans vermemesi bana, “Mustafa’nın suçu neydi?” sorusunu otomatikman sorduruyor.
BEĞENDiM
Trabzonspor’un konsantrosyon ve kazanma hırsı.
BEĞENMEDiM
Yazının Devamını Oku 12 Eylül 2010
BUGÜN ya ‘evet’ ya ‘hayır’ diyeceğiz sandık başında. Ben dün gece maçın sonrasında, ‘hem evet hem hayır’ dedim.
Başlayalım:
- Milyon dolar verilerek alınan Guti, Quaresma, Bobo, Schuster gibi yıldızların transfer et, 25 bin dolar için İnönü Stadı’nı kiraya ver berbat et. Buna ‘hayır’.
- Schuster’in çizgi ve önde defans felsefesi hala oturmadı alarm veriyor, buna da ’hayır’.
- Rüştü, Hakan ve Cenk’in kale performansı muhteşem. ‘Evet’.
- İbrahim Toraman’ın bu takımın vazgeçilmezi olduğu gerçeğine ve Ferrari’nin yükselen grafiğine ‘evet’.
- Necip’in ilk 11’deki varlığına ‘evet’.
- Beşiktaş seyircisinin her zamanki muhteşem desteğine ‘evet’.
Yazının Devamını Oku 23 Ağustos 2010
G.SARAY’ı bu hale kim getirdi? Bu kadronun geçen seneki kadrodan çok daha zayıf olduğu gerçek. Hatta bu takımın futbolcu kalitesinin üstünde ligde 6-7 takım daha var. Bu transferleri kim, neye göre yapıyor. Komutan kim?
Önce yönetime: Keita’yı, Mehmet Topal’ı, Uğur Uçar’ı neden sattınız? Dos Santos’u Rijkaard, bu kadar çok isterken neden kadroya katmadınız? Cana’yı, Pino’yu kimin taviyesi ile nasıl aldınız? Bütçe hesabı yaparken G.Saray’ın sıradan bir takıma dönüştüğünün farkında mısınız?
Sonra Rijkaard’a: Futbolculuğunun onda biri kadar teknik direktör değil. Bunu Türkiye’ye geldiği günden bu yana yazıyorum. Heyecanı yok. Futbolcu üzerinde otoritesi sıfır. İletişimi zayıf. Sevgi bağı kopuk. Futbolu ne kadar bilirse bilsin, yönetici değil. Dünya yıkılsa, kılı kıpırdamıyor. G.Saray onunla hiçbir yere gidemez.
Arda çabuk yaşlandı
Futbolcu kardeşlerime: G.Saray formasının değerine ve meslek ilkelerine saygınız yok. Mevsim başı yorulmuş, koşamayan, güçsüz ve en önemlisi disiplinden uzaksınız. Heyecanı olmayanlar, nasıl heyecan verecek? Arda: 22 yaşında yaşlandı. Mental sorunları var. Aşık olabilir ama o zaman sorumlulukları da artacak. Çünkü yarın ev bakacak. Yavaş, bezgin ve yorgun. Ne sahada, ne de özel hayatında bu takımın lideri gibi değil.
Maça gelince... 15. dakikada Ergic’in golünden sonra maç Bursa’nın istediği formata döndü. Konuk takım kontratak oyununda zaten etkili. Sağ tarafta Volkan, maçın en etkili isimlerinden birisiydi.
Yazının Devamını Oku 26 Nisan 2010
MÜKEMMEL bir maç oldu. İki takımın toplamda kaçırdığı gol pozisyonları, Premier Lig veya La Liga’da yaşansa en az 10 gollü bir karşılaşma izlenirdi. Kazanmaktan başka yolu olmayan ve oyununun belirli bölümlerinde tüm riskleri de alan Galatasaray ve Bursaspor mücadelesinde ortaya çıkan skora en çok sevinen Fenerbahçe oldu. Kanarya’dan hem Cimbom’a, hem Bursa’ya teşekkür gelmeli.
Galatasaray kalecisi Aykut yaptığı muhteşem kurtarışlarla belki de Bursaspor’un şampiyonluk yolunu kapattı. Ne olursa olsun Bursaspor’u yürekten kutlamak lazım. Ertuğrul Sağlam bu kadar dar bütçe, az imkan ve başta kendisi olmak üzere “gönderilmişlerden” kurulu ekibiyle bence şampiyonluğu sonuna kadar hak etti.
Seyirci Rijkaard
MÜTHİŞ atak oynayan sayısız gol pozisyonu bulan Galatasaray dün akşam ki skorla şampiyonluğu kaybetti. Ama şampiyonluğun asıl kaybedilişinde Baros’un uzun süre sahalardan uzak kalması ve onun yokluğunda Rijkaard’ın bu noktadaki hastalığa seyirci kalmasıdır.
Baros’un gol bölgelerindeki hareket noktaları solda arda sağda Keita’ya dün akşam geniş alanlar açarken Bursaspor’un cansiparhane savunması sarı kırmızılılara gol imkanı vermedi. Baştan sona soluksuz izlenen bir karşılaşmaydı.
Bir garip açmaz
MAÇIN ilk yarısında Sercan, Bursaspor’u şampiyonluğa taşıyan oyuncu olabilirdi, 4 mutlak gol pozisyonunundan yararlanamazken; ilk yarının son dakikalarında Volkan’ın gol pozisyonunda üsttten dışarı attığı top, yeşil beyazlı ekibin kaderini belirledi. Ali Sami Yen’de Galatasaray kalesinde 10’a yakın gol pozisyonu bulmak; ama aynı sayıda gol pozisyonunu kendi kalesinde yaşamak Bursaspor için bir garip açmazdı.
Hakem Bünyamin Gezer’in hem Neill hem de Zapotocny’ye göstermiş olduğu kırmızı kartların biri teknik diğeri didişmeden kaynaklanıyordu. Ama Zapotocny’ye yapmış olduğu faul sonrasında gösterdiği sarı kartın ardından Bursa atağında rakip ceza sahasında Keita ile çekişmesinden ötürü gösterdiği kırmızı kart biraz hatalıydı. Bünyamin Gezer her maçta ceza sahası içinde onlarca aynı tür pozisyonu görüyor ama görmüyor.
Yazının Devamını Oku 19 Nisan 2010
90 dakika uyuyan hocanın takımı, 45. dakikada uyananın takımını yendi. Mustafa Denizli, Daum’a yenildi. Bakalım haftaya Yılmaz Vural ne yapacak? Ayıp denen bir şey var. 50 bin kişi tribünlerde, milyonlar ekran başında Türkiye’nin en büyük üç kulübünden ikisi derbi maçında. 60 dakika bu nasıl futbol, bu nasıl mücadele?
Real Madrid-Barcelona, M.City-M.United, Inter-Milan maçları her hafta sonu evlerimizde. Derbi maçlarının futbol açısından zenginliğini, futbolcuların futbol oynama gayretini, hocaların kendini ispatlama isteğini ve takımların kazanma hedefini gördükten sonra dün gece Kadıköy’de 60 dakika sonrasında kendi kendime, “Ne ayıp şey” dedim.
Az sayıdaki Beşiktaş taraftarının iki kırmızı kart görmüş ve şampiyonluk yarışında büyük yara almış takımlarını maç sonrasında alkışlamaları Kadıköy’de gecenin güzelliklerinden birisiydi.
Yüzde 51’e ne oldu?
Mustafa Hoca inancını kaybetmeyen, her maçta şansın yüzde 51 takımında olduğuna inanan bir hocadır. Daha 1. dakikada Alex’in attığı golden sonra 45 dakika beklemek, orta alanda Toraman, Fink ve Ernst gibi yaratıcı değil, “bozan” oyunculardan gol bölgesine servis istemek ve de gelmeyince Bobo’nun da orta alana gelişine seyirci kalmak sonuç olarak gol bölgesinde sıfır olan Beşiktaş’ın ilk yarı boyunca seyircisi olmak Denizli’ye yakışmadı.
İkinci yarı Toraman’ı savunmanın sağına, top yapan yaratıcı özelliği fazla Uğur’un orta sahaya alınması Beşiktaş’a beraberlik şansını da getirdi. Ceza alanı içinde Bilica’nın, Uğur’a yapmış olduğu hareket penaltıydı. Penaltıların babası Bobo, Sevilla’dan bu yana penaltı kırıcısı Volkan Demirel’i geçemedi. İkinci yarı Denizli uyanmış, Daum hala uykudaydı. Daum, Alex ve arkadaşlarının takımının seyircisiydi. Denizli, orta saha mücadelesinde kazanan olmayı, kaçan penaltıdan sonra da sürdürdü. Ama Fenerbahçe kalesinde daha çok gol pozisyonu lazımdı Beşiktaş’a ve de beraberlik için gol.
Geçtiğimiz yıl benim en favori hakemlerimin başında geliyordu Hüseyin Göçek. Ama dün akşam, psikolojik olarak bu maçın yükünü almaya hazır görünmedi. Olayları süzüşü, kart değerlendirmeleri, bir standartı yoktu. Maçın kaderini yüzde 100 etki ettiğini söyleyemem. Ama çok kritik noktalarda büyük değerlendirme yanlışları vardı.
Ben ne yapardım?
DENİZLİ’nin yerinde olsaydım...
İbrahim Kaş-Uğur İnceman değişikliğini 15. dakikada yapardım.
2-Bobo’nun yanına mutlaka bir parnter, mesela Serdar Özkan’ı koyardım.
3-Tello’yu, Alex formatına çok daha erken sokardım.
Daum’un yerinde olsaydım...
13. dakikada mutlak bir ikinci golü kaçıran ve Sivok’la, Ferrari arasında kaybolan Güiza’yı ikinci yarıya çıkartmazdım.
Beşiktaş’ın ikinci yarı artan baskısı karşısında Emre-Deniz değişikliğine giderdim.
Vederson’u ikinci yarının başında oyuna alırdım.
Sonuç olarak... Fenerbahçe, şampiyonluk yolunda çok büyük bir engeli aştı. Ama dün maçı beraber seyrettiğim Fenerbahçeliler, “Bu futbolla şampiyonluk gelse ne olur, gelmese ne olur” endişesindeydiler. Bir büyük derbi de 60 dakika hiç bir şey yoktu. Son 30 dakikada kırmızı kart, penaltı, hareket, heyecan vardı hiç olmazsa.
Yazının Devamını Oku 12 Nisan 2010
Rijkaard’a sevgiler, doğru olanı bu. Taraftardan futbolculara tepkiler, yanlış olan da bu. Peki taraftardan yönetime, sevgi mi tepki mi var? Bu takımı kuranlar, hocasını, yıldızlarını bu ekibe katanlar, tribünde kafasına göre takılan Galatasaraylı’dan daha mı az Galatasaraylı? Dünya devi Manchester United, 3-0 öne geçtiği maçın sonunda Şampiyonlar Ligi’ne veda ediyor. Tribünlerde, 80 bin kişide büyük acı var. Ama futbolcular yine baş tacı. İyi günde, kötü günde hep takımlarının, futbolcularının yanındalar.
Mucize lazım
Bizim seyirci hep kazanacak takım, hep kazandıracak teknik direktör, hep para saçacak yönetim istiyor. Ama taraftar da, taraftar gibi olmalı. Futbolcularına her zaman, “Hiç bir zaman yalnız yürümeyeceksin” şarkılarını söylemeli. Pankartları ters çevirmek, kalecisini, golcüsünü protesto etmek, ikiye bölünüp tribünlerde kavga etmek??? Bu taraftar bırak Galatasaraylı’yı, taraftar bile olamaz. Kopenhag’daki UEFA zaferi ile ömür boyu hava atmak ama kötü günlerde kendi futbolcusunu satmak, faturayı paylaşmamak. Olmaz böyle şey, ayıp.
Maça kötü başladı Galatasaray. Erhan, maçın başındaki mutlak golü kaçırmasa da değişen bir şey olmazdı. Baros hızlı diye, Burak’tan stoper yaratmak ve onu Baros’a kavalye yapmak, pahalıya patladı Diyarbakır’a. Burak, iki kez baktı, Baros iki kafa çaktı ve maç bitti. Güvenç Kurtar’ın tercihi geri tepti.
Pardon, mevsim başından beri takımın orta sahadaki emekçisi Mustafa Sarp, yüzünde maske ile sahaya sürülen ve oynamakta zorlanan Topal’dan çok mu kötü futbolcu... Yine pardon, takımın sol beki Hakan Balta’yı Neill’ın yanına stoper sürüp, stoper Servet’i kulübede oturtmak ne demek? Böyle giderse, Mustafa Sarp’ın, Emre Güngör’ün ve Servet’in heyecanlarını Rijkaard nasıl ayakta diri tutacak. Diyarbakır’ın işi zor.
Ligde kalmak için mucize yaratmaları lazım. Sahaya çıkartacak 11 bulamayan sakatlar kervanı Diyarbakır’ın bu kadrosuyla ligde kalması için mucizeler lazım. Yazının bitiminde takımını eleştiren, protesto eden, tavır koyan Galatasaray seyircisinin Türkiye’nin takımı Diyarbakır’a gösterdiği sıcak ilgiye teşekkürler.
Yazının Devamını Oku 29 Mart 2010
İNANIN golde Rijkaard’ın hatası yok! Atletico’dan emekli Franco’dan Fenerbahçe’ye muhteşem hediye... 33’lük Franco, 33 metreden gelen topun yere vuracağını kestiremedi ve maçın adamı Selçuk hesabı kesiverdi. Ali Sami Yen’de Fenerbahçe, disiplin, konsantrasyon ve sabırla sonuca gitti. Aziz Yıldırım’ın Samandıra nöbetleri böylece etkisini gösterdi. Galatasaray’da Neill dışında dünkü maçı iyi oynayan yoktu.
57. dakikada Dos Santos, Jo’nun sol taraftan gönderdiği topu içeri vurabilse, Fenerbahçe’ye gol atıp Galatasaraylı olacaktı. Güiza var ama yok... Forvetsiz bir Fener. Galatasaray’da ise üç tane... Jo, Dos Santos ve Keita. Üçü de renkli. Ama futbolları renksiz.
Galatasaray, kenarlardan gelişen ataklarla gol planlamıştı. Fener de Güiza’ya atılacak uzun ve derin paslardan. Bu paslardan birinde 17. dakikada Güiza, golle burun buruna geldi. Bahattin Duran kaldırdı bayrağı, “dur” dedi. Yoktu ofsayt.
Selçuk mükemmeldi
Bu Rijkaard bir ömür adam... Haftalardır pası, topu dürterek veren, kreatif tarafı az, Sarp ve Topal’ı ortaya, Elano’yu sola alarak başladı oyuna. Bereket 10. dakikada uyandı. Aslında bir Rijkaard gerekli Galatasaray’ın orta sahasına. Onun gibi oyun vizyonu olan, sürekli koşan, yardımlaşan, 20 yıl önceki Rijkaard. Yoksa Elano gibi yalandan oynayan biri değil.
Orta alanda kora kor bir savaş vardı. Savaşın öne çıkan adamı Selçuk’tu. Mükemmel top oynadı. Kimse Emre’yi aramadı. Defansın önünde hem kesen, hem yönlendiren futboluyla bir de şans golü attı. Alex de son yılların en rahat maçını oynadı. Rahatsız eden, ona önlem alan yoktu. Orta sahası olmayan Galatasaray, Topal’ı çıkarıp Arda’yı ve Jo’nun yerine de Baros’la hamle yaptı. Ama Rijkaard’ın maçı kazanma yolunda aldığı riski 70. dakikada Franco, yediği golle oynamadan bitirdi. Golden sonra Galatasaray’da her şey sıfırlandı. Maçı Daum kazanmadı. Trabzon’da olduğu gibi Rijkaard da kaybetmedi. Maçı, kaleci Franco kaybettirdi Galatasaray’a. Ve tabii gecenin yıldızı Selçuk’un atmış olduğu gol, futbolunun bir ödülüydü.
Yazının Devamını Oku 22 Mart 2010
Emre Güngör’ün büyük hatası sonrası yenilen gol, G.Saray’ı bu kadar dağıtmamalıydı. Ama Cimbom kazanamazdı. Çünkü, maçı çevirecek oyuncuları ateşleyecek, oyun akışı içerisinde taktik değişiklikleri yapacak bir hoca yoktu başında.
TRABZONSPOR kazanmayı hak etti mi? Evet. Peki Galatasaray yenilgiyi hak etti mi? Hayır. İki takımın teknik adamının oyuna damga vurduğu maçtı. Gerek Galatasaray, gerek Trabzonspor sayısız gol pozisyonu yakaladı. Ama bir büyük hatanın tabelaya gol olarak asıldığı maç oldu. Futbol işte böyle bir oyun. 2010 yılının yenilmez armadası Trabzonspor, konsantrasyon, taktik anlayışı, rakibe göre kadro seçimi açısından Galatasaray’ın üstündeydi.
Emre Güngör’ün yaptığı büyük hata sonrasında yenilen gol, Galatasaray’ı bu kadar dağıtmamalıydı. Ama Galatasaray kazanamazdı. Çünkü;
-Barış ve Mustafa Sarp gibi koşan, bozan, teknik kapasiteleri sınırlı ve üretken olmayan iki oyuncu orta sahanın gücünü almıştı. İkisi de, standartlarının altında kaldılar.
-Önlerindeki Elano, bu ikiliyle gol bölgesi arasında pas trafiğini yönetecekti. Rijkaard, onu da oyundan çıkardı.
-Jo, çok yetenekli ama maç eksiği olan hala ağır bir oyuncu. Dos Santos ise defans özellikleri olmayan saman alevi gibi parlayıp sönen bir oyuncu. Oyuna ağırlığını koyamıyor.
-Emre Güngör dün gece büyük hatasına rağmen, çok kötü oynamadı. Ama rakip Trabzonspor ise ve stat da Avni Aker ise tecrübeye daha çok ihtiyaç vardı. Ve en önemlisi maçı çevirecek oyuncuları ateşleyecek, oyun akışı içerisinde taktik değişiklikleri yapacak bir teknik adam yoktu G.Saray’da.
Kafayı taktım bir kere
GALATASARAYLI futbolcular kendi kendilerine oynuyorlar. Başlarında biri var ama yok gibi. Kenardan hiçbir müdahale yok. Şampiyonluğa giden bir takım, yenik duruma düştükten sonra geçen 60 dakikada sadece bir oyuncu mu değiştirir? Orta sahasız bir ekibe bu kadar mı dayanılır? Bu kadar mı seyirci kalınır? Gol için neden çift santrfora dönülmez? Neden 4’lü forvete gidilmez? Neden Ayhan sahaya sürülmez? Neden Elano’ya güvenilmez? Futbolculuğuna hayran olduğum Rijkaard, dün 60 dakika yenik oynayan takımına sadece baktı, baktı, baktı...
Yazının Devamını Oku