Bence hayır. Çünkü Bülent Hoca, kendi kafasına, felsefesine göre onlarca oyuncu almış, Bucaspor’u hedefe kendi kadrosuyla götürmek istemişti. Samet Aybaba, ligin devre arasında yaptığı transferlerle, gönderdiği ve aldığı futbolcularla Bucaspor’a bir takım ruhu aşılamış, genç-tecrübesiz futbolcularla korkmadan sonu ne olursa olsun kazanmak üzerine bir oyun felsefesini yansıtmaya başlamıştı. Bucaspor, küçük bütçeli İspanyol takımlarının Barcelona önüne çıktıklarında koyu bir defans anlayışını benimsemedi. İspanyol teknik direktör Javier Clemente’nin deyimiyle “Otobüsü park ederek” tamamen savunmada kalmadı İzmir ekibi.
Değişen bir şey yokLigin ikinci yarısında evindeki iki maçta da galibiyet alan Bucaspor dün Bursaspor önünde tecrübesizliğinin kurbanı oldu. Duran toptan yediği ilk gol, profesyonel lig takımına yakışmıyordu. Hücum bölgesinde Mendy, ilk yarıdaki ataklarında Sercan biraz daha etkili ve gol düşüncesinde olabilseler, Buca istediğini de alabilirdi. Türkiye Ligi’nin en geniş kadrolarından birine sahip Bursaspor’da değişen birşey yok. Altidore ve Sercan gibi iki golcüleri kadroda yoktu. Buna rağmen Miller gibi muhteşem bir golcüleri, geçen hafta yokluğunda koridora dönen Ali Tandoğan gibi bir sağ kanat oyuncuları, Ergic gibi profesyonelleri, Batalla gibi Türkiye Ligi’nin pek sevmediği çabuk bir adamları var. Ertuğrul Hoca’da yıldız çok, ama haftalardır söylediği, “Üst üste 2 yıl şampiyon olamayız”ın beyinlerdeki bir inanç travması var. Sonuçta, Bursaspor alması gereken bir maçı 3 puanla aldı. Yarışın içinde kaldı.
BEĞENDİM
Bucaspor’un ligde tutunma yolunda gösterdiği mücadeleyi.
BEĞENMEDİM
Sercan’ın tribünde olmak yerine Moskova’ya gitmesini...
DİKKAT
Türkiye’nin en geniş kadrosuna sahip Bursaspor, futboluyla negatif bir resim çiziyor.
Güzel maç oldu. Sayısız gol pozisyonu vardı. Ama maç 3 dakikada bitti. 60. dakikada bomboş Almeida, kaçırılması çok zor olan golü atsa, farkı ikiye çıkarsa, her şey değişecekti. Ve de 3 dakika sonra Ferrari’nin Lugano’ya yaptığı hareket, profesyonelliğin kitabında yok. Kontrolsüz güç, güç değildir. Televizyonlardan izleyebilirsiniz...
Sayın Schuster’e 3 sorum var:Soru 1: Ferrari ve Toraman’ın yedeği yani bir stoper nasıl olmaz böyle bir maçta yedekler sırasında?
Soru 2: Skor 2-2’ye geldiğinde Fenerbahçe’ye karşı 10 kişi oynayan Beşiktaş’ın yok mu bir alternatif oyun planı?
Soru 3: Almeida’ya nasıl dayanıyorsunuz?
İkinci yarıya müthiş başlayan, kırmızı kartın dakikasına kadar Fenerbahçe’yi sürklase eden ve skoru 2-1’e getiren Beşiktaş’a karşı, sahaya bakan ve dalan Kocaman’ın imdadına, Ferrari yetişti. Futbolda zamanı ve alanı çok iyi değerlendiren takımlar başarılıdır.
B planı yoktuİlk yarının birinci bölümünde, müthiş kontrataklarla Fenerbahçe, sayısız gol pozisyonunu harcadı. İkinci yarı aynı kontralarda Beşiktaş gole çok yaklaştı. Şahsi beceriler, sporun ruhudur. Bu takım oyunlarında da böyledir.
10 kişi kalan Beşiktaş’a karşı, ilk yarının pasif ismi Alex, sahne aldı. Futbol yeteneklerini, tecrübesini, döktürmeye başladı. Tabii Alex’in bu oyun rahatlığında, saha kenarındaki Schuster’in B planının olmaması büyük etken oldu.
Dün sahaya çıkan bordo mavili takımın 11’inin akordu bozuk. Hedef birlikteliği yapmamış, şampiyonluğa inanmamış futbolcular var. Engin Baytar’ın futbolculuğuna lafım yok. Ama kişilik sorunları olan ve kendisini bir zincirin halkası olarak görmeyen Engin’e bağlanacak umutlar, Trabzonspor’u hedefe zor götürür.
Trabzonspor’da Şenol Güneş, bunca tecrübesiyle, takım içinde ahengi bozanlara, disiplinden kopanlara, sorumluluk duygusu olmayanlara nasıl dayanıyor, bu sorunu nasıl çözemiyor, anlayamıyorum.
Sayısız gol pozisyonu bulan Trabzonspor, Engin’in tercih hataları, Jaja’nın konsantrasyon sorunları, Umut’un 100’üncü gol baskısı altında en kritik zamanlarda rahatlayacak, ikinci-üçüncü golü bulacak pozisyonları cömertçe harcadı. Orta sahada Colman’ın ve Selçuk’un bu performansları yetmez. Özellikle Colman, bir özel maç oynuyor havasında ve alması gereken sorumluluğun çok uzağında.
Takım için rekabetKenetlenme önce takım içinde başlayacak. Her oyuncu birbiri için çırpınacak. El-kol kavgasını saha içerisinde iki takım arkadaşı yapmayacak, bir rekabet varsa, bu takım için olacak. Kişilerin kendileri için değil. Sivasspor defansı, rakip alanda kaptırdığı topları iki pasta kendi kalesinde gol olarak görmeseydi, işi zordu Trabzonspor’un. Burak; Serkan ve Colman’ın derinlemesine paslarında hem rakiplerinden kurtulma hem de gol vuruşlarındaki başarısıyla, gecenin ve galibiyetin adamı oldu. Kaleci Onur’u da kutlamak lazım. 51’inci ve 90+2’nci dakikalarda Grosicki’nin toplarını çıkarması; bence maçın kader anlarıydı.
Trabzonspor’un şansı, rakibin savunma zaafı ve Burak’ın gününde oluşuydu. Ama Şenol Güneş bilmeli ki, takım içinde yağlanması gereken halkalar var. Sivasspor, Kadir’in, Grosicki’nin başarılı oyununa rağmen, futbolun temel ilkelerinden kontrataklara tedbir alamadı. Kendisi de bu kontratakları yapamadı. En iyi hücum, kontratak derler; Rıza Hoca, bu bölümü de gözden geçirmek zorunda.
BEĞENDiM
Burak Yılmaz’ın, ilk yarıda yaşamış olduğu saha içindeki şoku atlatıp, ikinci yarıda göstermiş olduğu konsantrasyonu.
BEĞENMEDiM
Yakışmadı Emre’ye. Bize muhteşem futbolculuğunu seyrettireceği, maçın kaderine etki edeceği, takımını zaferlere taşıyacağı yerde; o hep olayların içinde. Bir psikolog, mentor, bir yaşam koçu yok mu Emre’ye yardım edecek? Biliyorum insanlığını, biliyorum kişiliğini...
Peki ne oluyor sahada Emre’ye? Geçen sene 17 Kasım’da Hollanda ile deplasmanda oynayan Milli Takım’dan eser yoktu dün gece. Herkes yerinde oynuyor. Defans defanstan çıkmıyor; orta saha hem geriye, hem ileriye yardıma gitmiyor; forvet, geriye gelmiyor.
Bu takımda star yokBlokların hareketi, destek, yardımlaşma, uyum, koordinasyon ve en önemlisi de bu takımda star ya da starlar yok. Gerçeği kabul edeceğiz. Büyük ihtimalle 2012 Avrupa Şampiyonası finallerine gidemeyeceğiz. Hiddink’in takımına yakışır mı? Hiddink, Avusturya ve Belçika’yı geçemedi gibi boş laflara gerek yok. Bekleyeceğiz, belki bir turnuva daha bekleyeceğiz. Felsefenin oturmasını, futbolcunun, yöneticinin, medyanın, seyircinin “Nasıl bu sorunu çözeriz, nasıl takım oluruz” sorusunun cevaplanmasını bekleyeceğiz.
6 yabancılı ligimizde alt yapıya bakan, gençlere umut bağlayan yok. Hollanda’nın 20 yaş altında 10 kategoride genç takımları varmış. İnceleyen yok. Hiddink, sıradan yabancılara saçılan paraları görünce, altyapılardan kulüp takımlarına giden; yolun tıkandığını öğrenince döndü Avrupa’ya...
Serdar, Gökhan, SabriAlmanya, Hollanda kulüplerinin okul takımlarında pişen ve bize düşen Türklere, devşirmelere umut bağlamaktan başka yolu yok Hiddink’in. Güney Kore ilk yarıda kendi sahasında kalıp kontra atak oynarken, bizim pasif futbolumuz ikinci yarı Kore teknik direktörünü iştahlandırdı. Serdar Kesimal, Gökhan Gönül, Sabri dışarnda kendi performansa ulaşan oyuncumuz yoktu. Hiddink’ten ismine yakışır bir takım beklemek için zaman lazım ama bu zamanı uzatmamak için teknik ekibe de büyük iş düşüyor.
BEĞENDiM
Serdar Kesimal’ın Milli Takım’a adaptasyonunu ve Gökhan Gönül’ün performansını.
BEĞENMEDiM
Ernst mutlaka olmalıİstanbul BŞB’nin yıldızı yok, askeri çok. Bir komutan var. O da “Avcı” zaten. Beşiktaş’ın hangi futbolcusu kırmızı kart görürse görsün, Aurelio’nun oyundan atılmasının yarattığı kaosu yaratamazdı. Çünkü, Aurelio bu takımın tek orta saha oyuncusu. Kırmızı karttan sonra Aurelio’nun görevini Fernandes’e vermek, Nobre’yi oyundan çıkarmak, gole gidiş yollarını daraltmaktan başka bir şey değildi.
Guti, Almeida, Quaresma, Simao fizik güçleri, dayanıklılıkları iyi olmayan, yaşı kemale ermiş oyuncular. Beşiktaş’ın haftalardır ikinci yarılarda dinlendiğini herkes görüyor. Hele 10 kişi kalmışsan ve rakibi önde karşılayarak bütün eforunu harcamışsan, Beşiktaş takımı tam anlamıyla duruyor.
Beşiktaş orta sahasında Ernst mutlaka olmalı. Yabancı kontenjanı sorunu nasıl aşılır bilemem. Gerekirse Almeida’dan, zaman gelecek Guti’den vazgeçilecek. Bu ekip orta sahasız gidemez. Bu kadar riskli oynayan Beşiktaş dün tarihi bir farktan kurtuldu. Bu sıkıntı her maçta yaşanıyor ve yaşanacak. 2 yer, 4 atarsa sorun yok. Ama ya dünkü gibi olursa.
10 korner atan siyah beyazlı ekip rakip ceza sahasından çıkmadığı ilk yarıda bu starlarıyla gol bulamazken, İstanbul BŞB kazandığı tek kornerde golü buldu.
Avrupa’da işi kolay Cenk hangi toplara yumruk vuracağını, Beşiktaş kalesini devraldığına göre bilmeli. Yediği golde hatalı ama ya kurtardıklarına ne demeli? İstanbul BŞB ligin en iyi takımlarından biri. Avcı, Beşiktaş’ın zaaflarını iyi etüt etmiş. İbrahim’i, Cihan’ı, Holmen’i çizgi Beşiktaş defansının arkasına ofsaytsız kaçırma hamlelerinde dün tarihi bir farkı yakalayabilirdi. Sert oynayan, ayağa hızlı pasla kendi yarı alanından çok iyi kontratağa çıkan İstanbul BŞB, Beşiktaş’tan oyunun büyük bölümünde daha iyi pas yaptı. Schuster hücum futbolu felsefesini romantizmden çıkartıp, realist bir bakışla savunmanın da futbolun içinde olduğu gerçeğini bir kez daha göz önüne getirmeli. Bu Beşiktaş ligden sonra kupada da çok sıkıntı yaşar. Yabancı kontenjanına takılmayacağı için Avrupa Ligi’nde işi
daha kolay Beşiktaş’ın.
BEĞENDiM
“Ofansif futbol oynayacağım” diye takım savunmasını aklına getirmeyen Schuster’e “Artık moda kontra” dersi veren Abdullah Avcı’yı.