İlker Yasin

Travma

26 Şubat 2011
SAMET Aybaba, Bülent Uygun’dan sonra Bucaspor teknik direktörlüğünü kabul ettiğinde, neleri yapacağını, neleri değiştirebileceğini biliyor muydu?

Bence hayır. Çünkü Bülent Hoca, kendi kafasına, felsefesine göre onlarca oyuncu almış, Bucaspor’u hedefe kendi kadrosuyla götürmek istemişti. Samet Aybaba, ligin devre arasında yaptığı transferlerle, gönderdiği ve aldığı futbolcularla Bucaspor’a bir takım ruhu aşılamış, genç-tecrübesiz futbolcularla korkmadan sonu ne olursa olsun kazanmak üzerine bir oyun felsefesini yansıtmaya başlamıştı. Bucaspor, küçük bütçeli İspanyol takımlarının Barcelona önüne çıktıklarında koyu bir defans anlayışını benimsemedi.  İspanyol teknik direktör Javier Clemente’nin deyimiyle “Otobüsü park ederek” tamamen savunmada kalmadı İzmir ekibi.
Değişen bir şey yokLigin ikinci yarısında evindeki iki maçta da galibiyet alan Bucaspor dün Bursaspor önünde tecrübesizliğinin kurbanı oldu. Duran toptan yediği ilk gol, profesyonel lig takımına yakışmıyordu. Hücum bölgesinde Mendy, ilk yarıdaki ataklarında Sercan biraz daha etkili ve gol düşüncesinde olabilseler, Buca istediğini de alabilirdi. Türkiye Ligi’nin en geniş kadrolarından birine sahip Bursaspor’da değişen birşey yok. Altidore ve Sercan gibi iki golcüleri kadroda yoktu. Buna rağmen Miller gibi muhteşem bir golcüleri, geçen hafta yokluğunda koridora dönen Ali Tandoğan gibi bir sağ kanat oyuncuları, Ergic gibi profesyonelleri, Batalla gibi Türkiye Ligi’nin pek sevmediği çabuk bir adamları var. Ertuğrul Hoca’da yıldız çok, ama haftalardır söylediği, “Üst üste 2 yıl şampiyon olamayız”ın beyinlerdeki bir inanç travması var. Sonuçta, Bursaspor alması gereken bir maçı 3 puanla aldı. Yarışın içinde kaldı.

BEĞENDİM

Bucaspor’un ligde tutunma yolunda gösterdiği mücadeleyi.

BEĞENMEDİM

Sercan’ın tribünde olmak yerine Moskova’ya gitmesini...

DİKKAT

Türkiye’nin en geniş kadrosuna sahip Bursaspor, futboluyla negatif bir resim çiziyor.

Yazının Devamını Oku

Ferrari hediyesi

21 Şubat 2011
İKİ adam, Ferrari ve Alex maçın kaderini belirledi. Ferrari, öndeki Beşiktaş’ı, gördüğü kırmızı kartla bitirdi. Alex, geriye düşen Fenerbahçe’yi diriltti. Bir de teknik adam Schuster, maçı resmen seyretti.

Güzel maç oldu. Sayısız gol pozisyonu vardı. Ama maç 3 dakikada bitti. 60. dakikada bomboş Almeida, kaçırılması çok zor olan golü atsa, farkı ikiye çıkarsa, her şey değişecekti. Ve de 3 dakika sonra Ferrari’nin Lugano’ya yaptığı hareket, profesyonelliğin kitabında yok. Kontrolsüz güç, güç değildir. Televizyonlardan izleyebilirsiniz...
Sayın Schuster’e 3 sorum var:Soru 1: Ferrari ve Toraman’ın yedeği yani bir stoper nasıl olmaz böyle bir maçta yedekler sırasında?
Soru 2: Skor 2-2’ye geldiğinde Fenerbahçe’ye karşı 10 kişi oynayan Beşiktaş’ın yok mu bir alternatif oyun planı?
Soru 3: Almeida’ya nasıl dayanıyorsunuz?
İkinci yarıya müthiş başlayan, kırmızı kartın dakikasına kadar Fenerbahçe’yi sürklase eden ve skoru 2-1’e getiren Beşiktaş’a karşı, sahaya bakan ve dalan Kocaman’ın imdadına, Ferrari yetişti. Futbolda zamanı ve alanı çok iyi değerlendiren takımlar başarılıdır.
B planı yoktuİlk yarının birinci bölümünde, müthiş kontrataklarla Fenerbahçe, sayısız gol pozisyonunu harcadı. İkinci yarı aynı kontralarda Beşiktaş gole çok yaklaştı. Şahsi beceriler, sporun ruhudur. Bu takım oyunlarında da böyledir.
10 kişi kalan Beşiktaş’a karşı, ilk yarının pasif ismi Alex, sahne aldı. Futbol yeteneklerini, tecrübesini, döktürmeye başladı. Tabii Alex’in bu oyun rahatlığında, saha kenarındaki Schuster’in B planının olmaması büyük etken oldu.

Yazının Devamını Oku

İnancın yoksa

14 Şubat 2011
ÇOK kritik bir maçtı Bursaspor için. Ama yeşil beyazlı ekip bu karşılaşmayı kazanmak için hiçbir şey yapmadı. Geçen yılın şampiyonluğa giden yolunda her maça final havasıyla çıkan, varını yoğunu ortaya koyan Bursaspor’un yerinde yeller esiyor bugünlerde. Sanki inanmıyorlar şampiyonluğa.
Dün Bursaspor’un golündeki aksiyonları dışında fazla bir şey yapmayan Miller ve Altidore’un kumaşları belli. İyi oyuncular. Zengin, alternatifli, kaliteli Bursa kadrosunun şampiyonluktan kopmaması için sadece ve sadece inancını kaybetmemesi yeter. Dün Svensson ve Turgay kadroda yok. Sercan, Volkan, Batalla ve Bekir yedekler arasında. Bu kadrosuyla Fenerbahçe ve Trabzonspor’dan hiçbir eksiği yok, belki fazlası var Bursa’nın. Ama bu sene heyecanı yok, ruhu yok, sanki şampiyonluk hedefi yok.

Gol gelince maç bitti

Altidore’un muhteşem çalımları ve Miller’ın ortası sonrasında gelen gol, Bursa için sanki maçın bittiği an oldu. O golde Sezgin’in kafayla indirdiği yer en kötü noktaydı ve Ergic muhteşem vurdu. Bu 22. dakika golünden sonra Bursa, skorun üstüne yatmayı denedi. 10 kişi kalan Eskişehirspor’un üstüne ikinci gol için gitmeyi düşünmedi. Ve hatta Eskişehirspor’un beraberlik golü, Bursaspor’un bu korkak, savunmada kaldığı, kişiliksiz futbolunu oynadığı dakikalarda geldi. Bir maçı kazanmak için topa sahip olmak şart. Bursa, ayağa, hızlı paslı, rakip alana blok halde gitmeyi düşünen bir takımdı. Ama dün, Hüseyin defansın hemen önünde yerinden kımıldamadı. Ergic ilerde baskı yapamadı. Insua zaten serbest.

Doğru hamleler

Eskişehir, başta Erkan, sonra Alper ve Sezer olmak üzere dripling yaparak, topu ayağında çok tutarak, Bursa ceza sahasına girmeyi denedi. Bursaspor’un oynadığı oyun biraz daha modern, Eskişehirspor’unki daha eski gibi görünüyordu. Ama Eskişehirspor maçı istiyordu. Daha çok inanmıştı. Oyunu bırakmadı. Hırsından hiçbir şey kaybetmedi ve 10 kişiyle beraberliği yakaladı. Bülent Uygun’un değişiklik hamleleri doğruydu.
Son dakikalarda Bursaspor’un ve Eskişehirspor’un yakaladığı iki mutlak gol pozisyonu, kaybolan oyun disiplinin ve azalan risklerin sonucuydu. Eskişehispor’un Sezer ve Tello ile 2, Bursaspor’un da Ergic’le 1 topu direkten döndü. Özellikle ikinci yarıda, hareketli, zevkli bir maç vardı.
Hakemin vermiş olduğu kırmızı kartlar doğru. Penaltı kararı ağırdı. Eskişehirspor, daralan kadrosuna rağmen, evinde iyi, disiplinli bir takım.

BEĞENDİM
Artık bardağı taşıran ve takımına faydasından çok zararı olan Batuhan’a Eskişehir seyircisinin kırmızı kart sonrasında verdiği tepkiyi.

BEĞENMEDİM
Bursaspor’un kazanma, oyunu koparma ve heyecanını ayakta tutma yolunda gösterdiği geçen yılki kadronun çok uzağında kalışını.

DİKKAT
Başarının geldiği dakikalarda gizlenen futbolcu duygusallığı artık başına iş açmaya başladı Ertuğrul Hoca’nın.
Yazının Devamını Oku

Paslı halkalar

13 Şubat 2011
TRABZONSPOR Başkanı Sadri Şener, “Şampiyonluk için kenetlenmeliyiz” diyor. Nasıl kenetleneceksiniz sayın başkan? Kim kenetlenecek?

Dün sahaya çıkan bordo mavili takımın 11’inin akordu bozuk. Hedef birlikteliği yapmamış, şampiyonluğa inanmamış futbolcular var. Engin Baytar’ın futbolculuğuna lafım yok. Ama kişilik sorunları olan ve kendisini bir zincirin halkası olarak görmeyen Engin’e bağlanacak umutlar, Trabzonspor’u hedefe zor götürür.
Trabzonspor’da Şenol Güneş, bunca tecrübesiyle, takım içinde ahengi bozanlara, disiplinden kopanlara, sorumluluk duygusu olmayanlara nasıl dayanıyor, bu sorunu nasıl çözemiyor, anlayamıyorum.
Sayısız gol pozisyonu bulan Trabzonspor, Engin’in tercih hataları, Jaja’nın konsantrasyon sorunları, Umut’un 100’üncü gol baskısı altında en kritik zamanlarda rahatlayacak, ikinci-üçüncü golü bulacak pozisyonları cömertçe harcadı. Orta sahada Colman’ın ve Selçuk’un bu performansları yetmez. Özellikle Colman, bir özel maç oynuyor havasında ve alması gereken sorumluluğun çok uzağında.
Takım için rekabetKenetlenme önce takım içinde başlayacak. Her oyuncu birbiri için çırpınacak. El-kol kavgasını saha içerisinde iki takım arkadaşı yapmayacak, bir rekabet varsa, bu takım için olacak. Kişilerin kendileri için değil. Sivasspor defansı, rakip alanda kaptırdığı topları iki pasta kendi kalesinde gol olarak görmeseydi, işi zordu Trabzonspor’un. Burak; Serkan ve Colman’ın derinlemesine paslarında hem rakiplerinden kurtulma hem de gol vuruşlarındaki başarısıyla, gecenin ve galibiyetin adamı oldu. Kaleci Onur’u da kutlamak lazım. 51’inci ve 90+2’nci dakikalarda Grosicki’nin toplarını çıkarması; bence maçın kader anlarıydı.
Trabzonspor’un şansı, rakibin savunma zaafı ve Burak’ın gününde oluşuydu. Ama Şenol Güneş bilmeli ki, takım içinde yağlanması gereken halkalar var. Sivasspor, Kadir’in, Grosicki’nin başarılı oyununa rağmen, futbolun temel ilkelerinden kontrataklara tedbir alamadı. Kendisi de bu kontratakları yapamadı. En iyi hücum, kontratak derler; Rıza Hoca, bu bölümü de gözden geçirmek zorunda.

BEĞENDiM

Burak Yılmaz’ın, ilk yarıda yaşamış olduğu saha içindeki şoku atlatıp, ikinci yarıda göstermiş olduğu konsantrasyonu.

BEĞENMEDiM

Yazının Devamını Oku

Olmadı kaptan

10 Şubat 2011
Kaptan gemiyi erken terk etti. Sinirlerini kontrol edememesi ve arkadaşlarını bu şekilde yalnız bırakması bu çaptaki bir oyuncu için affedilecek şey değil.

Yakışmadı Emre’ye. Bize muhteşem futbolculuğunu seyrettireceği, maçın kaderine etki edeceği, takımını zaferlere taşıyacağı yerde; o hep olayların içinde. Bir psikolog, mentor, bir yaşam koçu yok mu Emre’ye yardım edecek? Biliyorum insanlığını, biliyorum kişiliğini...
Peki ne oluyor sahada Emre’ye? Geçen sene 17 Kasım’da Hollanda ile deplasmanda oynayan Milli Takım’dan eser yoktu dün gece. Herkes yerinde oynuyor. Defans defanstan çıkmıyor; orta saha hem geriye, hem ileriye yardıma gitmiyor; forvet, geriye gelmiyor.
Bu takımda star yokBlokların hareketi, destek, yardımlaşma, uyum, koordinasyon ve en önemlisi de bu takımda star ya da starlar yok. Gerçeği kabul edeceğiz. Büyük ihtimalle 2012 Avrupa Şampiyonası finallerine gidemeyeceğiz. Hiddink’in takımına yakışır mı? Hiddink, Avusturya ve Belçika’yı geçemedi gibi boş laflara gerek yok. Bekleyeceğiz, belki bir turnuva daha bekleyeceğiz. Felsefenin oturmasını, futbolcunun, yöneticinin, medyanın, seyircinin “Nasıl bu sorunu çözeriz, nasıl takım oluruz” sorusunun cevaplanmasını bekleyeceğiz.
6 yabancılı ligimizde alt yapıya bakan, gençlere umut bağlayan yok. Hollanda’nın 20 yaş altında 10 kategoride genç takımları varmış. İnceleyen yok. Hiddink, sıradan yabancılara saçılan paraları görünce, altyapılardan kulüp takımlarına giden; yolun tıkandığını öğrenince döndü Avrupa’ya...
Serdar, Gökhan, SabriAlmanya, Hollanda kulüplerinin okul takımlarında pişen ve bize düşen Türklere, devşirmelere umut bağlamaktan başka yolu yok Hiddink’in. Güney Kore ilk yarıda kendi sahasında kalıp kontra atak oynarken, bizim pasif futbolumuz ikinci yarı Kore teknik direktörünü iştahlandırdı. Serdar Kesimal, Gökhan Gönül, Sabri dışarnda kendi performansa ulaşan oyuncumuz yoktu. Hiddink’ten ismine yakışır bir takım beklemek için zaman lazım ama bu zamanı uzatmamak için teknik ekibe de büyük iş düşüyor.

BEĞENDiM

Serdar Kesimal’ın Milli Takım’a adaptasyonunu ve Gökhan Gönül’ün performansını.

BEĞENMEDiM

Yazının Devamını Oku

Önce 2’de 2 şart

31 Ocak 2011
17’de 17 yapmak için önce 2’de 2 yapmak şart. Yıldızları biraraya toplayarak manşetlerde çok iş yaparsınız. Ama bu yıldızlardan bir takım yaratamazsanız, puan cetvelinin zirvesini sarsmak bir yana liderin 12 puan gerisine düşersiniz.

Ernst mutlaka olmalıİstanbul BŞB’nin yıldızı yok, askeri çok. Bir komutan var. O da “Avcı” zaten. Beşiktaş’ın hangi futbolcusu kırmızı kart görürse görsün, Aurelio’nun oyundan atılmasının yarattığı kaosu yaratamazdı. Çünkü, Aurelio bu takımın tek orta saha oyuncusu. Kırmızı karttan sonra Aurelio’nun görevini Fernandes’e vermek, Nobre’yi oyundan çıkarmak, gole gidiş yollarını daraltmaktan başka bir şey değildi.
Guti, Almeida, Quaresma, Simao fizik güçleri, dayanıklılıkları iyi olmayan, yaşı kemale ermiş oyuncular. Beşiktaş’ın haftalardır ikinci yarılarda dinlendiğini herkes görüyor. Hele 10 kişi kalmışsan ve rakibi önde karşılayarak bütün eforunu harcamışsan, Beşiktaş takımı tam anlamıyla duruyor.
Beşiktaş orta sahasında Ernst mutlaka olmalı. Yabancı kontenjanı sorunu nasıl aşılır bilemem. Gerekirse Almeida’dan, zaman gelecek Guti’den vazgeçilecek. Bu ekip orta sahasız gidemez. Bu kadar riskli oynayan Beşiktaş dün tarihi bir farktan kurtuldu. Bu sıkıntı her maçta yaşanıyor ve yaşanacak. 2 yer, 4 atarsa sorun yok. Ama ya dünkü gibi olursa.
10 korner atan siyah beyazlı ekip rakip ceza sahasından çıkmadığı ilk yarıda bu starlarıyla gol bulamazken, İstanbul BŞB kazandığı tek kornerde golü buldu.
Avrupa’da işi kolay Cenk hangi toplara yumruk vuracağını, Beşiktaş kalesini devraldığına göre bilmeli. Yediği golde hatalı ama ya kurtardıklarına ne demeli? İstanbul BŞB ligin en iyi takımlarından biri. Avcı, Beşiktaş’ın zaaflarını iyi etüt etmiş. İbrahim’i, Cihan’ı, Holmen’i çizgi Beşiktaş defansının arkasına ofsaytsız kaçırma hamlelerinde dün tarihi bir farkı yakalayabilirdi. Sert oynayan, ayağa hızlı pasla kendi yarı alanından çok iyi kontratağa çıkan İstanbul BŞB, Beşiktaş’tan oyunun büyük bölümünde daha iyi pas yaptı. Schuster hücum futbolu felsefesini romantizmden çıkartıp, realist bir bakışla savunmanın da futbolun içinde olduğu gerçeğini bir kez daha göz önüne getirmeli. Bu Beşiktaş ligden sonra kupada da çok sıkıntı yaşar. Yabancı kontenjanına takılmayacağı için Avrupa Ligi’nde işi
 daha kolay Beşiktaş’ın.

BEĞENDiM

“Ofansif futbol oynayacağım” diye takım savunmasını aklına getirmeyen Schuster’e “Artık moda kontra” dersi veren Abdullah Avcı’yı.

Yazının Devamını Oku

Stadı var starı yok

24 Ocak 2011
BU stat Özhan Canaydın’ın hayaliydi. Sağlığını ve belki de hayatını verdi, açılışı göremedi. Dün Levent’te rahmetlinin deyimiyle, cemiyetin karşısında Özhan Canaydın heykelinin açılışı vardı. Galatasaray Başkanı, Canaydın’dan görevi devralan Adnan Polat oradaydı ama tek kelime konuşmadı veya konuşamadı. Öfkelerin, kırgınlıkların bu kadar büyümesi; büyüse bile bu kadar açık bir şekilde gösterilmesi Galatasaray’ın örf ve geleneklerinde yok. Neler oluyor?

Hangisi yıldız?

2016 UEFA formatlarına uygun, muhteşem bir stadı olan Galatasaray’ın 52 bin seyirciye sunacağı tek bir starı yok. Cimbom, bu kadro kalitesi ile Spor Toto Süper Lig’deki birçok takıma üstünlük sağlayamaz.
Arda ve Baros’un yokluğunda; Yekta, Barış, Ayhan, Culio, Emre Çolak, Mustafa Sarp... Hangisi yıldız? Hangisi bir maçı çevirecek, tribünleri ateşleyecek? Bu stada starlar lazım. Aslantepe’ye bu kadro yetmez.
Beşiktaş, Fenerbahçe, Trabzonspor, Bursaspor, Kayserispor’un kadrosuna bakanlar, anlarlar sıkıntının büyüklüğünü. Lincoln, Elano, Misimovic, Keita, Jo, Dos Santos... Hangisi oynamaz bugünün Galatasaray’ında? Hagi’den de fazla bir şey beklemek iyimserlik olur. Çünkü eldeki malzeme bu.
Derler ki; 800 bin Euro bonservis bedeliyle alınan Polonyalı Grosicki’yi kim izlemiş, kim beğenmiş, kim getirmiş? Bravo!

Kazım kenarda daha etkili

Emre Çolak ile başlamak, hataydı. Emre büyük yetenek ama fizik olarak hazır değil ve ayağında çok top tutuyor. Bugünün futbolunda eğer hedefe gidilmeyecekse, bir futbolcuya topla 3 saniye yeter de artar bile. Kazım’ın yeri yanlış. Genelde kenarda oynayacak ve içeriye kat edecek bir oyuncu. Tek santrfor olarak rakibin kucağına atmak, yanlış. Stancu oyuna girince görüldü ki; Kazım kenarda daha etkili.
Devre arasında yapılan Culio, Yekta, Stancu ve Kazım transferlerinin Galatasaray’a bir şeyler kazandıracağı kesin. Ama yeter mi? Culio, hırsı, çalışkanlığı, top tekniği ve adam eksiltme hüneriyle hepsinden daha farklı. 65. dakikada Mehmet Yıldız’ın vuruşunda Ufuk, mutlak golü kurtarmasa, Aslantepe lig açılışında bir trajediye sahne olabilirdi. O nedenle tarihi gol altı pasa kadar giden; golü en başında hazırlayan ve atan Servet kadar maçın kaderini değiştiren Ufuk’u da kutlamak lazım.

BEĞENDİM
Ali Sami Yen’de 15-20 bin kişilik maksimum kalabalıklardan, Aslantepe’ye koşan 45 bin Cimbom taraftarının verdikleri muhteşem desteği.

BEĞENMEDİM
Hagi’nin takım iskeleti oluşturmadaki kararsızlığını.

DİKKAT
Galatasaray’ın savunma kurgusundaki hatalar, özellikle Türkiye Kupası maçlarında telafisi mümkün olmayan yaralar açabilir.
Yazının Devamını Oku

Değişim

12 Ocak 2011
ALİ Sami Yen’in tozlu, çamurlu zemininde sarı kırmızılı forma ile top koşturan kaç futbolcu dünya değiştirdi kim bilir? Canlıların doğduğu anda ölmeye başladığı gerçeği ortadayken, değişmeyen tek şeyin değişim olduğunu kim inkar edebilir. Ali Sami Yen’deki son gecede hatıralara veda edenlerin mi, yoksa sarı kırmızılı ekibin oynadığı futbola kahredenlerin mi, daha çok ıstırap çektiğini düşünüyorsunuz?
Zeminler, formalar, şortlar, meşin toplar, transferde dönen paralar, göbekli hakemler, cebinden para döken başkanlar, kravatlı “sen” değil “siz” diye konuşan taraftarlar, hepsi iyi ya da kötü değişti, değişecek. Değişmeden, gelişme olmaz. Galatasaray evini değiştiriyor. Daha iyiye, güzele gidiyor. Umarız ve dileriz ki, Ali Sami Yen’deki büyük başarılar, Manchester’lar, Neuchatel’ler, Barça’lar, Real’ler hayal olmaz Aslantepe’de.
Katkıları büyük olur
Türkiye Kupası’nı kazanmak Avrupa bileti için şart. Peki Beypazarı Şekerspor önünde özellikle ilk yarıdaki futbolla nasıl olacak bu iş? 2016 UEFA standartlarındaki Avrupa’nın ilk stadına sahip olmak güzel ama oraya bir Avrupalı takımı getirememek çok acı olur.
Culio ve Kazım’ın Cimbom’a katkısı büyük olacak. Bu kesin. Insua ve Arda’nın performansına laf yok. Ama Hagi Galatasaray ruhuna sarılacak, takım olacak ve çarpışacak bir takımı yaratmak zorunda.
Ali Sami Yen’e veda, kazanarak olmalıydı. Kaptan Arda’nın ve Kazım’ın golleri herkesi mutlu etti. Galatasaray da yeni evinde mutlu olsun.
Yazının Devamını Oku