İlker Yasin

Futbol ikinci plandaydı

24 Aralık 2014
ÇÖZÜM sürecinde adım üstüne adım atılıyor” derken, “Diyarbakırspor’un yeri Süper Lig olmalıdır” düşüncesi yukarıdan aşağıya her kesime hakimken ve de Diyarbakır’ın takımı gibi sevilen G.Saray da şehre konuk olarak gelmişken, bu maç maç gibi olmalıydı.

İçinde sevgi, kardeşlik ve barışma sürecinin ışığı olmalıydı. Ne yazık ki maç öncesinde ve saha içinde tribünden atılan taşlar, polisin biber gazlı müdahalesi ‘nasıl olacak, nerede olacak’ düşünceleri akıllarda yankılandı. Avrupa kupalarında final oynamış, Inter’den, Napoli’den Goran Pandev’in Diyarbakır’da olması önemli değil miydi?
Ülkenin en popüler oyuncularından, milli olmuş Sinan’ın, Olcan’ın, Tarık’ın ve Veysel’in, futbolu seven ve seyretmeye gelen Diyarbakırlı için hiçbir anlamı yok muydu? Onlar sadece Diyarbakır’ın galibiyetini görmek için mi tribündeydiler? Sonuç olarak G.Saray’a, Diyarbakır havaalanındaki ilgi ve sevgi dün ne maçın öncesinde ne de maçın içinde vardı...

PANDEV...


Müthiş gücünü çok iyi bildiğim, rakibi bezdiren stili ile hatıralarımda yer alan Pandev’den çok uzak bir görüntüsü var şu an. Ama Hamza Hamzaoğlu’nun sahaya sürdüğü ekipten G.Saray kadrosunda ilk 11’i zorlayabilecek ilk isim dünkü maç ölçü olmasa da Pandev’dir. Eskisi gibi patlama yapamıyor. Ama attığı gol ve oyun içindeki zekası ile Pandev şunu istiyor; “Bana çok şans verin ve beni deneyin.”
Öte tarafta Tarık, yabancı kontenjanının prangalı adamı Bruma ve Olcan ilk 11 için her zaman hazır olabileceklerinin görüntüsünü verdi. İlk yarısı 1-1 biten maçta G.Saray’ın ikinci golüyle Diyarbakır’ın tüm konsantrasyonu dağıldı. Böyle bir maçta zaten G.Saray’ın da oyuna motive olmasını beklemek fazla iyimserlik olurdu. Galatasaray yan yana çok nadir gelen oyuncularıyla bir takım formatından ziyade bireysel yetenekleri sahneye koyan takım görünümündeydi. Olcan’ın taç çizgisinin 3 metre içinden vurduğu top ağlara giderken golü atan Olcan mıydı, yoksa golü yiyen kaleci Levent miydi?
Dünkü futbol ve oyuncu performansları Pandev dışında olumlu efekt vermedi... Belki de veremezdi.

Yazının Devamını Oku

Sadece sevgi yetmez

21 Aralık 2014
SEVGİNİN bulunduğu masada yenen kuru ekmek, nefretin bulunduğu masada yenen ziyafet yemeğinden daha iyidir” der, Avrupalılar...

Sevginin, inancın, itimadın olmadığı 14 aylık Mancini ve Prandelli’nin ziyafet sofrasında mutsuz olan ve doymayan Galatasaraylı futbolcular, Hamza Hamzaoğlu’yla 40 gün içerisinde bir heyecan yakaladılar. Gel gör ki, her işin bir raconu, profesyonelliğin de değişmez kuralları var. Sadece sevmek, yetmez.
Oynadığın oyunun hakkını vereceksin. Evinde rakip kaleye ilk şutu 55. dakikada bir penaltı vuruşuyla atmayacaksın. Maç kazanılır, kaybedilir. Önemli olan Galatasaray’ın evinde ortaya koyduğu futbolun kalitesidir. Mersin İdman Yurdu, ‘atamayana atarlar’ gerçeğini unutmasaydı skor 2-2 iken Nakoulma ve ardından Güven’le mutlak iki gol pozisyonunu bu kadar kolay harcamazdı. İstanbul’da bir deplasman takımının kolay giremeyeceği sayısız gol pozisyonunu kullanamayan Mersin İdman Yurdu, adeta yenilgiye davetiye çıkardı. Rıza Çalımbay, orta alanda hiç baskı görmediği Galatasaray’dan ikinci yarıda sert baskı hissedince daha kontra bir futbol denedi. Ama gelen fırsatları da değerlendiremedi. Veya Hakan Balta’nın ve Melo’nun son hamleleri Rıza Çalımbay’ı İstanbul’dan puansız gönderdi. Tempolu, hareketli bir maç oldu.

* * *

HAMZA Hamzaoğlu, Galatasaray başında ilk galibiyetini teknik direktörlük kimliğini kazandığı eski takımı Akhisar karşısında almıştı. Galatasaray futbolcularının değişimde zirve yaptığı, hepsinin ayağa kalktığı bir maçtı. Maç sonu, bu sütunda, “Hücum ama...” diye yazıma başlamış, finali de, “Son iki maç Hamzaoğlu ile her şey tamam umudu yaratmasın” diye bitirmiştim. Bugün de aynı görüşteyim. Verdiği sevgi, yarattığı heyecan çok güzeldi. Hamza Hamzaoğlu, Galatasaray Teknik Direktörlüğü’ne tam olarak hazır değil;
1-Defans göbeğindeki Chedjou ve Semih ağır oyuncular. Ve çok risk alarak oynuyorlar.
2-Orta alan kenarları, Sneijder ile Emre Çolak defans aksiyonlarında çok zayıf. Çolak’ın yerine bu maçta Bruma denenebilirdi.

Yazının Devamını Oku

Hedef ocak başı mı mayıs sonu mu?

15 Aralık 2014
MAÇ öncesi ‘Haftada 3 karşılaşma oynamaya alıştık, yorgun değiliz. Özgüvenimiz yüksek, teknik, fizik ve taktik olarak hazırız’ diyen Bilic’in söylediklerinin hepsi, dün tekzip edildi oyuncuları tarafından.

Beşiktaş kazandı ama yorgun, özgüveni eksik ve fizik ve taktik olarak hazır değildi.

OMURGA SAKAT

TAKIM omurgasının 4 temel halkasından sadece kalede Tolga sağlamken, defansta Ersan, ortada Veli, hücumda Demba Ba yokken ne düşünce ile 4-1-4-1 varyasyonu ile başladı maça Bilic? Neden Veli’nin yokluğunda Atiba’nın yanında Necip’e yer vermedi? Sağ bekte, stoperde olmayanları ‘olan’ yapan Necip, en iyi oynadığı bölgede Veli’nin yerinde neden ‘olan’ olamadı anlamadım gitti. Oğuzhan, Sosa’nın gelişiyle ilk 11’deki yerini kaybetti. Dün de sahada nerede duracağını ne yapacağını bilemedi. Golü attığı ana kadar yüzde 30 kapasiteyle oynarken, hazırladığı ve bitirdiği golün sonrasında oyundan çıkarılması doğru bir karardı. Gol sonrası Gaziantep beraberlik için riskleri alınca, Beşiktaş kontrada geniş alanlar bulmaya başladı. Karcemarskas, 68’de Cenk’in, 72’de Kerim’in vuruşlarında başarılıydı. Son 15 dakikada Olcay’ın yerine Necip’i oyuna alan Bilic’in hesabı, çoğu maçın sonlarında yaşadığı, kendi kalesindeki büyük sıkıntıyı bu maçta yaşamamak ve 3 puanı almaktı.

ÇEKİRDEK KADRO AMA...

BEŞİKTAŞ’ın yedekler sırasında Emre, Furkan, Ümit, Tugay gibi 18-21 yaş arası gençleri görmek mi güzel yoksa şampiyonluk yarışının nefes nefese sürdüğü ortamda kiraya verilen Holosko, Eneramo, Ömer Şişmanoğlu ve Muhammed gibi isimleri mi? Bilic, 43 kişilik kadroyu 20 kişilik çekirdek ekibe düşürmede kendince haklı olabilir. Ama Ba, Pektemek, Sivok, Ersan, Oğuzhan gibi çok sık sakatlanan oyuncularının varlığında ya bu gençleri forma vererek hazır hale getirecek ya da uzun maratonda ciddi sıkıntılar hissedecek.

ATINÇ ARTIK STOPER

TOTTENHAM maçının ikinci yarısında oyuna giren ve güven veren Atınç dün de başarılıydı. Sakatlıklarının sıklığı ve sürekliliği nedeniyle Sivok ve Ersan’ın yerine Bilic, artık Atınç’ı ciddi şekilde düşünmeli. Üst üste 5’te 5 yapmak hiç kuşku yokki büyük başarı. Ama önce Demba Ba’nın ve ardından Veli’nin bir an önce sahalara dönmesi şart. Ve Bilic’in de var olduğunu söylediği özgüvenini tekrar kazanması...

GÖKHAN TÖRE

Yazının Devamını Oku

Hücum ama...

7 Aralık 2014
11. hafta sonunda liderin sadece 1 puan gerisinde şampiyonluk hesapları içinde olan bir takımın, teknik direktörünün işine sadece Türkiye’de son verilir.

Ve gönderilen o teknik direktörün yerine, ülkenin 10 bini aşkın antrenörü arasından bula bula milli takımın yardımcı hocasını bulma garipliği de herhalde sadece Türkiye’de yaşanır. Ve sadece 8 yıllık antrenörlük geçmişi olan, Akhisar’daki 3 yıllık performansı dışında CV’sinde herhangi başarı olmayan Hamza Hamzaoğlu, bir anda kendini herkesin gıpta ile baktığı yerde, G.Saray gibi bir kulübün başında bulur. Hayırlı olsun... Başarırsa Türk futbolu ve Türk antrenörlüğü kazanacak.
Futbolcuların Prandelli’ye ne sevgisi ne saygısı vardı. “İspanya’da en çok gol atan, İtalya’da en az gol yiyen takım şampiyon olur” felsefesi içerisinde kontrollü futbol oynatmaya çalışan İtalyan hoca, ne ideal kadroyu kurabildi, ne eldeki oyuncularına uyan bir oyun düzeni...


AÇIĞI GÖRDÜ


HAMZAOĞLU, iyi tanıdığı eski takımı Akhisar karşısında Burak’ı Umut’un arkasına saklayarak ve Bruma’yı ilk 11’de sahaya çıkartarak, özellikle hücumda Prandelli’den farklı şeyler yapmak istediğini gösterdi.
Prandelli’nin gitmesini beklermiş gibi Selçuk, Burak, Bruma başta olmak üzere futbolcular, hırslı, futbola aç bir görüntü verdi. Bu açlığın getirmiş olduğu tempo, Akhisar kalesinde net gol pozisyonlarını yaratmadı. Burak’ın attığı ilk gol, Daglao’nun ikramıydı. 4-4-1-1 başlayıp, orta alan zaafını gören Hamzaoğlu, 4-2-3-1’e dönerken, savunma önünde Selçuk ve Emre’ye görev verip Umut’u da sağ açığa çekti ve Burak’ı tek forvet bıraktı.

Yazının Devamını Oku

Taraftar nerede?

3 Aralık 2014
Fenerbahçe Cumhuriyeti’ne hedef 1 milyon üye’ mottosuyla yola çıkıp, Kadıköy’e Türkiye Kupası grup maçında bin seyirci getiremiyorsan biraz duracaksın Aziz Başkan...

Eyyy Fenerbahçe’nin büyük taraftarı...
Başkan’ın arkasında durduğun kadar takımı da arkasında durmanız gerekmez mi?
Köprüyü geçip Çağlayan’daki adliye binasında Başkan’a 5 bin kişi ile destek verirken, Kadıköy’de sadece, neden Mert’e, Hasan Ali’ye, Egemen’e, Alves’e, Topuz’a, Webo’ya ve 4 aslan gence desteğe gelmezsin...
Hem de Passolig uygulaması yokken...
Hem de Passolig alan Fenerbahçeli sayısı 54 bine ulaşmışken...


CİDDİYE ALAN YOK


Yazının Devamını Oku

Mehmet Topal'sız Fenerbahçe topal

1 Aralık 2014
Soralım, Ersun Yanal’ın geçen seneki Fenerbahçesi ile bu yılın Fenerbahçe’si arasında fark var mı?

Elbette var... Agresif, fizik gücü yüksek, oyunu hep rakip alana yıkan ve az pozisyon verip çok gol noktasına giden geçen yılki F.Bahçe’nin yerinde yeller esiyor. Dün hakem Özkalfa verdiği penaltı kararı ile maçın kaderine etki eden isim oldu.


MODA KONTRAATAK


“Kontraataklarda gol atmayı başaramayan ve rakiplerinin kontraatak yapmasını engelleyemeyen takımlar başarılı olamaz” der FIFA hocası Alex Roxbury... İki beki sürekli rakip alanda olan F.Bahçe’nin bir de defans önünde her derde deva Mehmet Topal’ı da olmayınca; Ertuğrul Sağlam, kendi sahasında çok adamla kademeli savunma, az ve uygun adamla hızlı kontraatak denedi ve istediğini aldı. 28’de Erkan’ın golü öncesi Mori ve Ömer, Volkan ile karşı karşıya geldiklerinde bir kontraatak golünün sinyali gelmişti.
Şampiyonlar Ligi, Dünya Kupası finallerinde kontraatak gollerin oranı artışta. F.Bahçe’nin en etkili bölgesi, iki beki Gökhan ve Caner’in hücum hamleleri iyi ama dönüşteki düşüşleri Erkan ile Ömer’i o bölgede golle burun buruna getirdi. Tabii F.Bahçe’de geri dörtlünün önünde oynayan paravan, örtülü orta alan oyuncusu Topal’ın yokluğu da rakip için büyük avantajdı. Topal yoksa F.Bahçe de topallıyor. Meireles, Emre ve Alper, Mehmet Topal’ın işini yapamazlar ve yapamadılar.


Yazının Devamını Oku

Kolay başladı zor bitti

28 Kasım 2014
BEŞİTAŞ Asteras’tan 3 gömlek daha iyi takım. Ama yağmur altında ve ağır sahada Beşiktaş, çok kolay alabileceği bir maçtan beraberlikle ayrıldı.

İlk yarı üç mutlak golü değerlendiremeyen ve 10 kişi kaldığında müthiş panikleyen Beşiktaş, şimdi İstanbul’da Tottenham’la grup 1.’liği mücadelesi yapacak. Atiba ve Veli Beşiktaş’ın temel direği. Dün evinde duran toplar dışında 75 dakika Beşiktaş’ın ceza sahasına giremeyen, kaleye gönderdiği tüm topları direkten dönen de dahil ceza sahası çevresinden gönderen Asteras’a kilit Atiba ve Veli’den geldi.
Son lig haftasının düşük performanslı iki oyuncusundan Gökhan Töre, Başakşehir Stadı’ndan daha hareketli, Olcay da daha hareketsizdi. Beşiktaş maçı 15. dakikada bitti zannetti. Gökhan’ın yüksekten gelen pasına ayak içiyle top yere inmeden vuran ve harika bir gol atan Demba Ba’ya yanımdaki Fenerbahçeli “Emenike’yi ikiye katlar bu adam” dedi. Ama aynı Ba 23. dakikada Veli’nin harika pasında attığı golden çok daha kolay pozisyonda bir gol kaçırdı. Yanımdaki Fenerli’ye baktım, herkes gibi şaşkındı. Demba Ba’nın gol attığı resmi maçlarda hiç yenilmediği için rahattık. Ama 72. dakikada Atiba kırmızı kartı görünce Portekizli hakem Manuel de Souza’ya 40 yıldır futbol izleyen, anlatan, yorumlayan biri olarak söylendim. ‘Ayıp’ dedim. Atiba’nın kolu ile beli arasında 25 derecelik açıyı kendisine, otoritesine itiraz sayması ve ilk sarı kartı göstermesi çok ağır bir karardı. Ve ikinci sarıdan kırmızı kartla Atiba oyun dışı kalınca Beşiktaş, son 15 dakikada dağıldı.

Liderlik çok önemli
Fenerbahçe maçında da gördük ki Beşiktaş kendi alanında yediği baskıya cevap vermede zorlanıyor. Ben dahil herkesin ‘komple bir takım’ dediği takımın rakipten baskıyı yediği sırada hem de 3. Sınıf bir takım Asteras karşısında bu kadar dağılmasını kabul etmek ve maçı 2-0’dan 2-2’ye getirdiğine inanmak gerçekten çok zor. Yani Beşiktaş kolay başladı zor bitirdi.
Avrupa Ligi’nde, Töre’nin asiste Kiev’li Yarmolenko’dan sonra ikinci oyuncu olduğunu, Chelsea’de 53 maçta 13 gol atan Ba’nı Beşiktaş’ta bu sayıya 16 maçta ulaştığını, Beşiktaş’ın isabetli pas oranında M’Gladbach ve Fiorentina’dan sonra 3. Takım olduğunu daha başlarda yazacaktım. Ama vazgeçmedim sonra yazıyorum. Gruptan çıktığı için tebrik ediyorum ama 75. dakikadan sonraki ne Beşiktaş’ı ne de Bilic’i anlıyorum. İstanbul’daki Tottenham maçı ve grup birinciliği Beşiktaş’ı 4 Şampiyonlar Ligi’nde gelen takımdan ve Avrupa Ligi’nde grup 1.’leriyle oynamaktan kurtaracağı gibi 2. Maçı da evinde oynama şansı verecek.

Yazının Devamını Oku

İradeye saygı

25 Kasım 2014
F.BAHÇE, Bursa’da alınan bir puana şükretmeli.

Bir teknik direktörün görevi oyuncularının davranışlarını yönetmektir. Teknik direktör, bu davranışları nereye çevireceğini, hangi hedefe götüreceğini bilmelidir. Burada zaruri meziyet İRADEDİR. İsmail Kartal, geç de olsa o iradeyi gösterdi. 7. dakikada almalıydı oyundan Caner’i. Hakem F.Bahçe lehine taç atışı vermiş, sen gidip yan hakeme dellenip el kol hareketleriyle artistlik yapıyor ve sarı kart görüyorsun. Bu seviyede bir profesyonelsin, öfkeni kontrol edemiyorsun ve 35. dakikada oyundan çıkarılınca topu yere çarpıp direkt soyunma odasına gidiyorsun. Yani iradeye (hakemlere ve İsmail Kartal’a) karşı çıkıyorsun, hep aynı film. Bir var bir yok. Şampiyonluk yarışında F.Bahçe’nin en büyük rakibi takımdaki bu el bombaları! Türkiye’de futbol; şiddet, kavga ve dedikodudan beslenmediği, çok bağırıp çağıran, çok tehdit edip kaba güç gösterenlerin kazanmadığı gün eski günlere dönecektir.


MÜTHİŞ BİR 2.YARI


Evinde bir kez kazanmış Bursaspor ile deplasmanda tek galibiyeti olan F.Bahçe’nin mücadelesi golle başladı. Sağdan Volkan’ı, soldan Bakambu’yu geriden defans arkasına atılan uzun toplarla gole götürme düşüncesi Bursa’da sonuç verdi. Josue ile Belluschi paslaşmasıyla Volkan çok kolay gole gitti. Aynı Volkan, 33. dakikada aynı yerden 2. golü de bulabilirdi. F.Bahçe, golden sonra oyunu Bursa ceza sahasına yıktı. Ev sahibi fazla etkili atak yapamadı. Emenike, Kuyt ve Topal ile beraberlik golü için zayıf hamleler yapan F.Bahçe, Bursa’yı bezdirecek, hataya zorlayacak baskıyı kuramadı. Müthiş bir 2. yarı izledik. Bakambu ve Belluschi ile mutlak birer gol kaçıran Bursa’ya Meireles “Geliyoruz” dedi ve ardından Kuyt’ın biraz da şans kokan golü geldi.
Diego’nun çıkmasından ve maçın eşitlenmesinden sonra F.Bahçe’nin hızlı adamları Emenike, Sow ve Alper, Bursa sahasında geniş alanlar buldu. Bursa’nın orta alanda düştüğü anlarda Bekir ve Ozan İpek’i oyuna alan Şenol Güneş, hızlı ve agresif bir oyunla ne F.Bahçe beklerini çıkardı ne de hücuma servis yaptırdı. 90. dakika maçın kader anıydı, Ozan İpek’in vuruşu direkten döndü.

Fenerbahçe’de ne gördüm?

1-Volkan Demirel’i çok sakin gördüm, hep böyle olmalı.

Yazının Devamını Oku