24 Ekim 2004
<B>GALATASARAY</B> için bugüne kadar çok <B>‘ahkam’ </B>kesildi. <B>‘Efendim, bu takım daha dişli rakiplerle oynamadı’</B> dediler... Ne bir gün idman izlediler, ne de doğru dürüst maça geldiler. Ama televizyon ekranından salladıkça salladılar...
G.Saray dün deplasmanda oynadı. Hem de ligin en güçlü takımı olan Trabzon karşısındaydı. Sarı kırmızılı futbolcuların hırsları, azimleri, maç kazanma arzuları üst seviyedeydi.
Trabzonspor’un üstüne ‘Pirinha balıkları gibi’ saldırdıkça saldırdılar. Bu baskı sonucu mutlaka bir açık bulacaklardı. Buldular da.. G.Saray’ın bütün hatları, hatlar arasındaki iletişimi tek kelimeyle harikaydı.
Kilitlediler
90 dakika içinde çok az bir ‘duraklama devri’ yaşadılar. Orta alandaki Saidou’nun pas hataları G.Saray’ın oyununu frenliyordu. Ona da çözümü Hagi buldu. Ergün maç gecesini ateşler içinde geçirdi. Böyle bir geceden sonra her oyuncu gücünü kaybeder. Ama Ergün harika top oynadı. Ateşini sahaya yansıttı.
Hele Hasan Şaş’ın hırsı, üst düzeydeydi. Yılmadan oynadı, mücadelesi mükemmeldi. G.Saray’ın defansı -defalarca söyledik- ideal görünümünü kazandı. Song, Tomas, Hakan Ünsal ve Cihan, Türkiye Ligi’nin en tehlikeli forvetleri, Fatih, Gökdeniz ve Mehmet Yılmaz’a -Yattara oyuna girene kadar- pozisyon vermedi. Pozisyon bulamayan Trabzonspor da kilitlendi kaldı.
Hakan Şükür, düşünce ağırlığını üzerinden atamamış ama yine de Baliç’e yaptığı asistle ustalığını konuşturdu.
Sistem oturmuş
Hakem Serdar Tatlı, eski tadında değil. Hasan’ın penaltı pozisyonunu es geçti, Hakan Ünsal’a, ‘Kendini attı’ diye kart gösterdi. O zaman Hasan’a da kart göstermeliydi. İkinci yarıda Trabzonspor’lu Emrah’ın elle kestiği topa korner kararı verdi. Olmaz böyle şey..
Aylar önce yazmıştım, ‘G.Saray oturmuş bir takım’ diye. Ben hayal görmedim. Gerçeği yazdım. Gerçeği, uzaktan masal anlatarak göremezsiniz. ‘Öyle olsaydı, böyle olsaydı’ diye yorum yapılmaz.
Hagi, artık bir sistem oturtmuş, sakatlık ya da cezalı olmadıkça isleketi bozmaya da hiç niyeti yok. Bravo Hagi, doğru yoldasın.
Yazının Devamını Oku 19 Ekim 2004
<B>ÖNCE</B> Romanya Milli Takımı... Ardından, Bursaspor deneyimi.. Parlak bir futbolculuk kariyerinden sonra iki kez teknik adamlığa soyunan <B>Gheorhge Hagi</B> bu iki deneyiminde de beklentileri ile kucaklaşamadı. Romanya Milli Takımı’nda görev aldığı dönemde, Rumen futbolu belki de en çalkantılı dönemini yaşıyordu. 3 maçta alınan 2 yenilgi bir beraberlik, Hagi’nin sonu oldu. Federasyon arkasında duramamış, ona sahip çıkmamıştı.
Kısa süren sessizliğin ardından parlak bir başlangıç daha yaptı. Bursaspor’un başına geçti. Ama burada da hayal kırıklığı yaşadı. Başarısızlıkla suçlanıyordu. Ama neler olduğunu ona kimse sormuyordu. Hagi takımda disiplini sağlayamıyordu.. Hangi futbolcuyu kadro dışı bıraksa karşısına bir yönetici çıkıyordu. Sonunda 12 karşılaşma sonra görevi bıraktı. Oysa Hagi’nin kariyerine, kişiliğine bakanlar, onun arzusunu, çalışma disiplinini, kazanma hırsını görenler buna anlam veremiyorlardı.
* * *
Ve 3. kez antrenörlüğe başladı Hagi.. Bu kez hayallerini süsleyen G.Saray’ın başındaydı. Burada da eleştiriler peşini bırakmadı. Kariyeri tartışıldı. Ama eleştirilere göğüs gerdi. Sonunda istekleri birer birer gerçekleşmeye başladı. Hagi, bu çıkışın kolay gerçekleşmediğini ama çok da sürpriz sayılmaması gerektiğini söylüyor. ‘Başarının ardında çalışma arzusu, disiplin ve kazanma hırsı en önemli rolü oynar. Bu temel kavramlara sıkı sıkı sarılan kişi bir gün mutlaka başarıyı yakalar...’ diyor.
Ve saha kenarındaki Hagi’yi şu sözlerle tanımlıyor, ‘Kendimi bir basketbol koçu gibi hissediyorum. Saha kenarında oyuncularımla birlikte mücadele ediyorum.’ Yeni bir başlangıç, yeni bir Hagi... Bir zamanların unutulmaz yıldızı, saha içinde yaptıklarıyla topladığı alkışı bu kez saha kenarından toplayacak gibi..
HAGi’NiN KARNESi
TAKIM O G B M A Y P
Romanya 4 - 2 2 5 8 2
Bursa 12 2 4 6 13 19 10
G.SARAY 9 7 1 1 21 7 22
Yazının Devamını Oku 18 Ekim 2004
<B>HAGİ </B>ürkek futbola karşı bir insan. Bu, futbolculuk döneminde de böyleydi, teknik adamlıkta da... Oyunu rakip sahaya yıkıp, karşı tarafın manevra yapmasını önlemek istedi. Takımını ‘yarım ay’ diye tabir ettiğimiz bir düzenle oynatıp, Kayserispor’u hataya zorladı.
G.Saray, Milli Piyango biletini transfer ayında çekti. Ve büyük ikramiyeyi, de o zaman kazandı. Yani, Song ile Tomas’ı. Takımın anahtarı defansın göbeğidir. Oyun çıkışı buradan başlar. Song ve Tomas da bu çıkışları yapan nefis ikiliydi. Bunun yanında defansın kademesini yapan, ‘pistonlarını’ çalıştıran kişilerdi. Ve bu ikili, orta alana tesir edip Ergün ile Saidou’nun top kullanımını rahatlattı.
Hakan Şükür’ün şarkısı
Hakan Şükür’ü çok iyi tanıyan bir kişiyim. Bunca yıl Milli Takım’da başarılara imza attı. Bana kimse maval anlatmasın, kafası hala Milli Takım’daydı. Sanki, ‘Ben seni ellerin olsun diye mi sevdim?’ diye başlayan şarkıyı söylüyordu. Taraftar arkasındaydı, takım arkadaşları da. Öyle ki, adaşı Hakan Ünsal altıpasa kadar girdi, vurması gerekirken ikramda bulundu ama top onunla buluşmadı. Hakan’ın bu durgunluğu üzerinden atması lazım. Biraz zamana ihtiyacı var o kadar.
G.Saray, 100. yıla girerken kendisine yakışan bir futbol oynadı. Hiçbir futbolcu hata yapmadı. Gollere de doymadı. Fizik güçleri o kadar mükemmel ki, oyunun sonlarına doğru bile olsa, hep kazanma duygusu içindeydiler. Her futbolcu her istediğini yapabiliyordu. Hasan istediği enerjiyi sarfedebiliyor, Baliç kanattan ilk bölümde darbe indiriyordu. Hasan Ünsal ve Cihan da defans kademesinde Song ve Tomas’la birlikte iyi oynuyordu. Topu istediği yöne çeviriyor, istedikleri gibi de hükmediyorlardı. Necati ise fırsatçılığını yine konuşturuyor ve golleri atıyordu. Yani G.Saray dün oynadığı bu futbolla herkesi memnun etti.
G.Saray’da, 100. yılda herkes inançlı, ‘biz hedefe varacağız’ diyor. Bu hedefin de kaybolacağını sanmıyorum. Çünkü futbol adına her şey vardı.
Yazının Devamını Oku 27 Eylül 2004
<B>MAÇ</B> başladı, baktım, G.Saray hücumbot gibi sahaya indi. ‘G.Saray bu hızını devam ettirir’ diye düşündüm ama hucümbot arıza yapmaya başladı. Peki nerelerde arıza var? O kadar çok pas hatası var ki, hiçbir Galatasaraylı futbolcunun bu kadar pas hatası yapma lüksü yok. Ve bu arıza maalesef giderilemiyor. Necati küçük bir hareketle Hasan’a nefis bir pas attı. Bu pas G.Saray’ın neler yapması ya da yapmaması gerektiğini tüm açıklığıyla gösterdi.
Paslardaki isabetin artması, gol pozisyonlarında çoğalma getirdi. Ama bu kez de son vuruşlardaki ayar bozuldu.
Uzun zamandır, forma giymeyen Saidou, İstanbulspor’un orta sahasını kilitledi, alan bırakmadı ve pas yüzdesini en fazla kullanan oyuncunun başında geldi. Ondan sonraki isim de Cihan’dı.
Hakan mükemmel
Oyunun ikinci yarısında geciken ikinci gol, sıkıntıyı da beraberinde getirdi. Geçtiğimiz hafta Beşiktaş maçında penaltı kaçıran Hakan Şükür, dün de çok gol kaçırdı. Kaçıracak elbette... Ama İstanbulspor cezaalanına gelen her hava topunda o vardı. Oğuz’dan önce yükseldi, arkadaşlarına nefis toplar çıkardı.
Hagi dün, zamanında ve yerinde değişiklikler yaptı. İki haftadır iyi oynayan Hasan Şaş, yine topla fazla oynamaya başlayınca, Sabri’yle yer değiştirdi. Bu yerinde bir karardı. Sonra, yorulan Saidou’nun yerine Volkan’ı oyuna aldı. Necati, hem çalışkanlığı, hem attığı gol ve hem de asistleriyle yine sahadaydı.
Bu galibiyet tüm hatalara hatta tüm basit hatalara rağmen G.Saray’ın daha da yükseleceğini gösterdi. Arif sabırlı bir futbolcu. Ne zaman görev verilirse, görevini yapmaya çalışıyor. Ne kaprisi var, ne de sitemi. Ne olursa olsun oynasın, oynamasın attığı ikinci gol de Galatasaray’ın çehresini değiştirdi. Arkadaşlarına güven geldi. O güven de Galatasaray’ı rahatlattı.
Saidou kazancı...
Hagi kadroyla fazla oynamamakla en iyisini yapıyor. Kime, ne zaman, görev vereceğini biliyor. İşte size Saidou. Conceiçao sakatlanmasaydı görev alır mıydı bilemem ama onu oynatmakla iyi yaptı. Hem Saidou’yu kazandı hem de kulüpte esen rüzgarları dağıttı.
Hakem dünkü maçı çok iyi idare etti. Bir tek hata gördüm; o da top Baliç’in eline çarptı, hakem de Baliç elle oynadı kararını vererek pozisyonu devam ettirdi. Şayet o pozisyon Galatasaray’a gol olsa işler tartışılırdı.
Yazının Devamını Oku 23 Eylül 2004
<B>YILLARDIR </B>G.Saray’ı yakından izlerim. İdmanlarını kaçırmam. Hafta içinde maça nasıl hazırlanıyorlar, takım içinde atmosfer nasıl, hangi futbolcu ne durumda, Cimbom’un havasını içinde tadarım. G.Saray’da son dönemde çarpıcı değişiklikler oluyor. Her takımın kendine özgü çalışma metodu ve lideri vardır. Biri çıkıp arkadaşlarına önderlik yaparak deneyimlerini gençlerle paylaşır. F.Bahçe’de bunun örneği Van Hooijdonk. Hollandalı futbolcu frikiklerin inceliklerini Mehmet Yozgatlı’ya öğretiyor. G.Saray’da ise bu lider Hakan Şükür. Hakan, oyun içinde neler yapılması gerektiğini, ortanın nasıl yapılacağını bir ağabey gibi genç Sabri’ye uygulamalı olarak anlatıyor. Tecrübelerinden onun da yararlanmasını sağlıyor.
Püf noktaları anlattı
Önceki gün idmanda Sabri ile çalışan ve ortalar yapan Hakan genç takım arkadaşına ‘Topa artistik yapmadan vur. Öne gelen toplara dikkat, geriye atılan topları sezginle takip et. Hücumdaki arkadaşlarının hangi pozisyonda ise ona göre davran, topa vururken, sert, ceza sahasına yüksek orta yaparken, topa kavis ver’ gibi öğütler verdi.
Hakan’ın tavsiyelerini uygulamaya çalışan Sabri de ‘Oluyor mu abi?’ diye tecrübeli ismin onayını almaya çalıştı. ‘Aferin sınıfı geçtin. Ama bunu maçlarda da yap’ diyerek Hakan uyarılarını sürdürürken, onu da onure etti.
Hagi’nin ustalığı
Hakan ile Sabri bir tarafta çalışırken, diğer sahadaki çift kale maçta Hagi de oynuyordu. Hagi sadece bir teknik adam değil, takımda forma giyen futbolcu gibi. Hagi, hücumdaki oyunculara öyle vurucu, bitirici paslar atıyordu ki, Hakan dayanamadı: ‘Hocamız futbol dahisi olarak dünyaya gelmiş. Gollük paslarda, bakkala bakar, kasaba atar, kimse topun nereye gittiğini anlayamaz. Onun futbol zekasına hayranım’ diyerek övgüler yağdırdı.
Bu ortam ve futbolcular arasında geçen diyaloglar, G.Saray’ın yeniden gerçek takım olma özelliği yakaladığını gösteriyor. Takımda bir teknik direktör var, ama tecrübeli futbolcular da birer antrenör gibi. Tabii herkes belli sınırlar içinde. Olması gereken de bu.
Yazının Devamını Oku 20 Eylül 2004
<B>SEN</B> futbol adına rakibi abluka altına al. Kanatlarda, orta alanda, Beşiktaş’ı cesur bir şekilde salla ama neticeye gitme. Topa yön veren, hücumda gol arayışına giren, topu ayağında daha fazla tutan hep Galatasaray’dı. Kısacası dün İnönü’de futbolu kendine yakıştıran taraf Galatasaray’dı.
Beşiktaş’ın her bölümü adeta ‘İnleyen nağmeler’ gibiydi. Ne bir top yapabiliyor, ne de hücum teşebbüsü. Gelene vur, gidene vur. Sol kanatta İbrahim Üzülmez, G.Saray karşısında etkisiz bir rüzgar gibiydi. Kaleci Mondragon, sahnenin ilk bölümünde, yanlız defansın geri paslarını kullandı.
İkinci bölümde ise, yine top oynayan G.Saray’dı. Sarı kırmızı takım, sahanın hakimiydi. Bir de güzel penaltı kazandı. Ama futbolda penaltı kaçırılmaz diye bir şey yok. O da direkten döndü. Hakan Şükür, yaptığı asistlerle ve kafa paslarıyla hala tek santrfor olduğunu ispat etti. Hakan’dan sonra Türkiye’ye bir daha böyle bir adam gelecek mi bilmiyorum?
Sistem oturdu
Beşiktaş’ın iki tane şutu var, ikisini de Mondragon önledi. Bir de oyunun son bölümlerinde kale içindeki kargaşadan kaçan gol. Beşiktaş, bu maçı alsaydı dahi, bu oyunun kralı G.Saray’dı. Çünkü oyunun felsefesini hiç bozmadı. Hagi, orta alanda yerinde değişiklikler yaptı. G.Saray’ın zaten bütün makineleri tıkır tıkır işliyordu. Sonradan girenler Volkan, Ayhan az oynadılar ama temiz oynadılar. Hasan’da geçen hafta yazdığım gibi doğru yolda. Düşüncesi yine futbol oynamakta. Hücumda, sağda, solda, hatta Hakan Şükür’ün de arkasında oynayacak varyasyonlara sahip. Devam Hasan...
Beşiktaş Song ve Tomas’ı geçemezdi. Ancak bir karambol golü bulması lazımdı. Bu iki futbolcunun da hata yapması gerekirdi. Mustafa Çulcu, oyunun geneline bakılırsa iyiydi. Hakan Ünsal ile Ali Güneş’in mücadelesine ‘Devam’ dedi. Hakan Ünsal’ın hakeme ne söylediğini bilemem ama G.Saray aleyhine verdiği karar yanlıştı. G.Saray, bu yolda galip gelemedi ama mağlup da olmadı. G.Saray iyi yolda. Hagi’nin oynattığı oyun kalıbı yavaş yavaş oturuyor. Ve futbolcular da ezberliyor. Sağ kanatta oynayan Cihan bile bir iki yanlış pas hatası dışında iyi top oynadı. G.Saray üzülmesin. Saha ve seyirci Beşiktaş’ındı. Ama Beşiktaş bunu kullanamadı, kullanamazdı. Henüz daha oyun kalıbı yok. G.Saray kaçırdığı 3 puana yansın. Ama G.Saray, bir daha kolay kolay puan kaybetmez. Çünkü G.Saray bir takım olmuş, Hagi’de bunu yerleştirmiş.
Yazının Devamını Oku 13 Eylül 2004
<B>HASAN Şaş’</B>ı dikkatle izledim. Milli Takım olayından sonra morali nasıldı diye merak ediyordum? Ben dün <B>Hasan Şaş’</B>ta bugüne kadar olmayan birçok şeye şahit oldum. Sahanın her yerinde vardı. Top çaltı, hakeme itiraz etmedi, sadece futbolunu oynadı. Necati’nin attığı iki golde Hasan vardı. İlkinde akını başlatan, ikincisinde pası veren Hasan’dı. Maçta yalnızca futbolu düşünen Hasan’a sanki birileri sakinleştirici iğne yapmıştı. Futboluyla ‘Artık uslandım’ mesajı veren Hasan, böyle devam ederse eski günlerine dönecektir.
Hakan Şükür canla başla mücadele etti. O kadar çok pozisyona girdi atamadı, son dakikada ihtirası galip geldi ve amacına ulaştı. ‘İşte Hakan benim’ dedi. Hakan hiçbir zaman tartışılacak bir isim değildir. Hakan gibi bir futbolcun varsa, kullanacaksın. Sakat olmadığı dün görüldü. Defansa gelip top çıkardı, hücumda kafa paslarıyla arkadaşlarına servis yaptı.
G.Saray’ın arızalı tarafı olarak gösterilen sağ kanatta Cihan dün görevini başarıyla yerine getirdi. Kademe hatalarını giderdiği gibi, hücuma da katkıda bulundu. Defansta Song mükemmel oynattı, hiçbir topu sektirmedi. Yerinde müdahaleleriyle Tomas’la birlikte G.Saray’ın güvencesi oldu.
Tabelayı görünce şaşırdı
Hagi, skor 1-1 devam ederken oyuncu değişikliğine karar verdi. Sabri ile Arif ısınmaya başladı. O sırada kenara alınacağı işaret edilen Necati ikinci golünü attı. Değişikliği gösteren tabelayı görünce de şaşırdı. Ama Hagi, işaretini vermişti ve değişimi yapmak zorundaydı. Çünkü kenardaki iki futbolcu da 4. hakemin yanındaydı. Öyle sanıyorum ki, Sabri’yi oyuna aldığı için pişmanlık duymuştur.
Samsunspor aslında G.Saray’la başabaş mücadele etti. Hiçbir zaman savunmayı ön plana çıkarmadı. Sürekli hücumu ve golü düşündü. Hareketli bir maç olması için varını yoğunu ortaya koydu. G.Saray, Ali Sami Yen’de yenilmez olduğunu bir kez daha gösterdi. Hagi de mutluluğu yakaladı.
Yazının Devamını Oku 29 Ağustos 2004
<B>G.SARAY</B>’da bazı sancılar hala devam ediyor. Sağ kanadı yine yeterince hücuma gidemiyor. Bu bölgede görev yapan Cihan’ın patlama gücü olmadığı için 50 metre gidip, 50 metre gelmesi, fizik açıdan ters. Çünkü orta sahaya alışmış bir oyuncu. Belli bir yerde oynamayı biliyor. Bunun için sağ kanat, Cihan’a zor geliyor.
Üstüne üstlük, bir yerde sabit oynama isteği olmayan Hasan devamlı ortaya geliyor. Orada gol yollarına sızmaya çalışıyor. Bu da sağ kanadın boşalması anlamına geliyor.
***
G.Saray’ın yediği golde zincirleme hata var. Defansın bel kemiği Song’un kısa düşen pası kaleye pozisyon olarak geri döndü. Bu arada ağır kalan Tomas, Murat ile yaptığı mücadelede yere düşünce o pozisyonun gol olması gayet normaldi. Çünkü Ragıp altı pasın için bomboş kalmıştı.
Galatasaray’da devamlı çalışan kanat, yine sol kanattı. Golde Baliç’in asistine Hasan’ın vurduğu kafa güzeldi. İlk bölümde Galatasaray, zaman zaman pas yüzdesini artırdı. Zaman zaman da pas hataları yaptı.
Conceiçao’da bir dirilme gördüm. Herhalde silkelenmeye başladı. Galatasaraylı futbolcular Hakan’a hep uzun top attılar. Her topa müdahale etti ama istediği pasları alamayınca da fazla tehlike yaratamadı.
İkinci bölümde Hagi kenarda çıldırdı. Neden mi? Çünkü futolcuları oyunu açamıyor, toplar kenarlara aktarılamıyordu. Hasan Şaş’a, ‘Kenara gel’ dedi. Ama Hasan bildiğini okudu. Hagi yine çıldırdı, onu oyundan aldı, bu kez de Hasan çıldırdı.
***
G.Saray bir türlü oyunu tam olarak genişletemedi. Ara sıra Necati iyi yerlere kaçtı ama son vuruşu yapamadı. G.Saray’ın, dikine oynamayıp, devamlı yan pas yapması ayrı bir yanlıştı.
Gole kadar istediği topları alamayan Hakan Şükür, 79. dakikada ceza sahasında öyle bir zamanlama yaptı ki, kaleci Recep’in kol avantajına rağmen topu filelere gönderdi. Hakan bu, bir hafta atmayınca, sonraki hafta muhakkak atıyor. Üstelik pozisyonun zorluğuna rağmen.
Adapazarı’nın ıslama köftesi meşhurdur. Şiddetli yağmur, G.Saray’a bu köfeyi yedirdi. Belki de gidecek bir maça, Sakarya ‘afiyet olsun’ dedi.
Yazının Devamını Oku