HÜCUM adamları, kaçırılmayacak golleri kaçırır, ‘Kısmetim yoktu, şanssızdım’ der geçer. Ama bir kaleci gol yerse, ‘Bu da yenir mi?’ deyip, faturayı kesersin.
Kaleciler, yalnız adamlardır. Sahada üç direkle baş başa kalırlar. Bazen de takımlarını kurtarırlar, tıpkı Mondragon gibi. Denizli’de en az üç net pozisyonda gole izin vermedi. İşte iyi kaleci dediğin böyle olur.
G.Saray, F.Bahçe maçına takılıp kaldı herhalde. Çünkü, koca ilk 45 dakikada bir tane bile gol pozisyonu yoktu. Bu bölümün sadece 4 dakikasında oyunu forse ettiler, o kadar. Pas hatalarının çokluğu ve hücumu ikinci plana atmaları, sarı kırmızılıların en büyük sorunlarıydı. Cihan ve Orhan, F.Bahçe maçında devamlı hücuma çıkmışlardı. Herhalde Hagi, ‘Aman haa. Fazla gitmeyin. Sonumuz kötü olur’ demiş olacak ki, ikisi de fren yaptı. Orta sahanın kilit ismi Volkan önceleri tutuktu, sonra dirildi. Conceiçao derseniz, ‘Aradım, bulamadım.’ Hasan deseniz, o da hiç yoktu. Hasta mı, sakat mı, yoksa başka bir derdi mi vardı, bilemem.
Bölük pörçük oynadılar
Denizli’de bir Ersen Martin seyrettim, tek kelimeyle muhteşem. Bir kartal gibi kanatlarını açmış, habire yükseliyordu. Galatasaray’ın en kuvvetli adamları dediğimiz Song ve Tomas, onu bir türlü dizginleyemiyordu. Hagi baktı ki pabuç pahalı, Cihan’ı kenara alıp, Bülent’i Song ve Tomas’ın yanına koydu. Gidişat kötüydü. Bölük pörçük oynayan G.Saray, sadece Necati’nin bireysel gayretleriyle 1-2 tane pozisyona girdi. F.Bahçe maçında rakip kaleyi şut yağmuruna tutan Cimbom’un yerinde yeller esiyordu.
Hagi belli ki, F.Bahçe galibiyetinin zafer sarhoşluğundan kendini sıyıramamış. ‘Bizden kimse kolay kolay puan alamaz’ demek kolaydır. Sözler rahatlıkla söylenir ama, sahada bu sözler geçmez. F.Bahçe maçı bütün G.Saraylılar’ı kandırdı. Kanmayacaksın. Bu yarış öyle bir yarış ki, dizginleri çektiğin anda, arkandan gelen herkes seni geçer. Potaya bile giremezsin. Bence bu maç Denizli’nin hakkıydı. Çünkü, yüzde yüz gol pozisyonlarını onlar kaçırmadı, Mondragon kurtardı. O da olmasaydı, Cimbom’un hali haraptı.